ANALİZ -Libya Açıklarında Türk Gemisine Saldırı

Libya açıklarındaki uluslararası sularda bir Türk şirketine ait gemiye düzenlenen ve 3'üncü kaptanın hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan saldırı, ülkedeki otorite boşluğunu ve bazı kesimlerin hukuksuz uygulamalarını gündeme taşıdı.

Dün akşam saatlerinde bir Türk şirketine ait Cook Adaları bayraklı "Tuna-1" isimli kuru yük gemisinin İspanya'dan aldığı alçıpan yükünü teslim etmek üzere Libya'nın Tobruk Limanı'na giderken, Tobruk'un yaklaşık 13 mil açığında, uluslararası sularda karadan topçu atışına maruz kalması, Tobruk'taki Temsilciler Meclisi hükümeti'ne bağlı Halife Hafter güçlerinin meşruiyetini tartışmaya açıyor.

Kaddafi rejiminin 2011'de devrilmesinin ardından Libya'da tesis edilen geçiş hükümetine karşı 2014 başında başlayan darbe girişimleri, ülkeyi iç savaşa sürüklemişti.

Ülkedeki mücadele, Trablus'taki Milli Genel Kongre'nin (MGK) desteklediği "Libya Şafağı" Koalisyonu ile Tobruk'taki Temsilciler Meclisi'nin arka çıktığı emekli General Halife Hafter'e bağlı "Onur Operasyonu" Koalisyonu arasında, merkezi şehirler ve petrol bölgelerine hakimiyet konusunda yaşanıyor.

-Hukuksuzluğa "Dış Düşman" kılıfı

Uluslarası toplumun desteğini arkasına almaya çalışan Hafter'in Tobruk hükümetiyle yaptığı ittifak, Libya'daki geçiş sürecine bir müdahale anlamını taşıyor. Hafter'in Trablus'ta yaşadığı başarısızlığın ardından geçiş sürecini destekleyen Türkiye'nin aleyhinde yaptığı açıklamalar, hukuk çerçevesinde hareket etmeyen askeri dayatmanın "dış düşman" üretme çabası olarak değerlendiriliyor.

Tobruk hükümetinin ülke ekonomisine uzun yıllardır büyük katkı sağlayan Türk şirketlerine yönelik olumsuz açıklamaları da bu çabanın sonucu ortaya çıkmıştı.

Tobruk yönetimi'nin geçen Şubat ayında resmi internet sayfasında yer alan açıklamada, "Türk şirketlerini Libya'dan çıkarma kararı aldıklarını" ifade etmiş açıklamada ayrıca "Yabancı şirketlerle yapılan tüm proje sözleşmelerinin gözden geçirilmesine karar verildiği" dile getirilmişti.

Tobruk Hükümeti Başbakanı Abdullah Sini de aynı süreçte Şarku'l Evsat gazetesine verdiği mülakatta, Türkiye'yi Libya'nın içişlerine karışmakla suçlamış ve Libya'da faaliyet gösteren Türk şirketlerini ülkeden çıkarmakla tehdit etmişti.

Türkiye'ye yönelik bu olumsuz ithamlar ve suçlamaları hakkında hiçbir somut delil ve veriyi kamuoyu ile paylaşamayan Tobruk Hükümeti, ülkedeki ve dünya kamuoyundaki meşruiyetini demokratik zeminde kazanmak yerine askeri saldırı ve operasyonlarla hakimiyetini "ispat etmeyi" tercih ediyor.

Hafter ve Sini'nin paralel açıklamalarının ardından özellikle ülkenin doğusunda uzun bürokratik işlemler sonucunda aldıkları izinler çerçevesinde faaliyet gösteren işadamlarının kaçırılması, tehdit edilmesi ve yaptıkları yatırımlara el konması gibi hukuksuzluklar Tobruk Hükümetinin meşruiyetini de tartışmalı kılıyor.

Normal şartlarda egemen olduğu bölgelerdeki güvenlikten sorumlu olan hükümetin aksine güvensizlik ortamını büyütmesi bir çelişki olarak değerlendiriliyor. Uluslararası sularda seyreden sivil bir gemiye saldırmak ile baskı ve şiddetin ölçüsünü de arttırdığını gösteriyor.

-Trablus büyük kentleri kontrol ediyor

Libya Şafağı (Fecr) Koalisyonu'nda Genelkurmay Başkanlığı komutasındaki merkezi ordu güçlerinde, Kaddafi rejimine karşı başlayan devrimde öncü rol oynayan Trablus, Bingazi ve Misrata'daki irili ufaklı devrimci milis gruplar, Libya Müslüman Kardeşler Teşkilatı (İhvan) ve diğer İslami oluşumlar yer alıyor. Fecr grubu, Libya'daki devrimi temsil ettiğini ve geçiş sürecinin güvenliğini sağladığını savunuyor.

Koalisyon, başkent Trablus merkezine konuşlanan Zintan milislerini şiddetli çatışmalar sonrası şehirden çıkararak, Tripolitanya adı verilen batı ve orta Libya'yı kontrolü altında tutmayı başardı. Fecr kuvvetleri halen başkent Trablus'un yanı sıra Misrata, Beni Velid, Sirte'yi idare ediyor. Fecr Koalisyonu ayrıca güneydeki Fizan bölgesinde Sebha, doğuda da Bingazi ve Ecdebiye gibi büyük kentleri yönetiyor.

Bölgedeki Ensaru'ş Şeria örgütü ise ülkenin kuzeybatısında yer alan Derne kentinde kontrolü elinde bulunduruyor. Örgüt Hafter güçlerinin saldırılarına karşı Fecr kuvvetlerine destek veriyor.

-Bingazi kuşatma altında

"Onur Operasyonu" Koalisyonu'nda ise Hafter'e bağlı birlikler, Zintan milisleri, federalizm yanlıları, seküler liberaller ve Kaddafi yanlıları yer alıyor.

Emekli General Hafter'in, 2014 Şubat ve Mayıs aylarındaki Zintan merkezli milis gruplarla başlattığı "darbe girişimi", Trablus ve Misrata merkezli devrimci gruplarla ortak hareket eden Trablus merkezi yönetimi tarafından engellendi. Hafter'in başkenti ele geçirememesinin ardından Temmuz ayında ikinci büyükşehir olan Bingazi'ye yönelmiş ama bu şehrin de kontrolünü ele geçirememişti.

Hafter güçleri bunun üzerine siyasi merkezini Mısır sınırındaki Tobruk'a taşıdı. Batı'dan destek almaya çalışan Tobruk Hükümeti, Mısır'daki Abdülfettah es-Sisi yönetiminden açık destek görüyor.

-Hafter petrol yataklarını ele geçirdi

Batı ülkeleri nezdinde meşruiyet zemini arayan Onur Operasyonu, Bingazi ve Ecdebiye dışındaki Beyda, Tobruk, Brega ve Ras Lanuf kentlerini de içeren tüm Doğu Libya'yı elinde bulunduruyor. Hafter güçleri aynı zamanda batıda Zaviye ve Zintan'ı yönetiyor.

Tobruk Hükümeti'nin Trablus tarafına karşı en önemli avantajı, ülkedeki petrol yataklarını ve rafinerilerini kontrolü altında tutuyor olması.

-Güneye kabileler hakim

Söz konusu iç savaş, Libya'nın güneyinde otorite boşluğunun doğmasına ve kabilelerin özerk yönetimler oluşturmasına sebep oldu.

Berberileri temsil eden Amazig Kabilesi kuzeybatıdaki Nefusa Dağları bölgesini ve Vazen kentini elinde bulundururken, güneybatıdaki Fizan bölgesini, Gadamis, Ubari ve Gat kentlerini Tuareg kabilesi yönetiyor. Libya'nın Çad ve Nijer sınırlarındaki silah kaçakçılığı ve mülteci ticaretini yöneten Tebu kabilesi ise Murzuk ve Kufra kentleriyle birlikte ülkenin kuzeydoğusunu hakimiyeti altında tutuyor. Tuaregler ve Tebular arasında Ubari kenti kırsalında zaman zaman şiddetli çatışmalar yaşanıyor. Her iki bölgede de zengin yeraltı suyu, doğalgaz ve petrol yatakları bulunuyor.

Kaynak: AA