Türkiye'nin Sana Büyükelçisi Çorman, Yemen'deki Gelişmeleri Değerlendirdi

Türkiye'nin Sana Büyükelçisi Fazlı Çorman, Yemen'de yapılması planlanan kara operasyonuna ilişkin zorlu coğrafi koşullar ve bölgedeki kabile sisteminin doğurduğu sorunlara değinerek, "Sahada zor bir coğrafyada yürütülebilecek bir kara operasyonu, eğer bu noktaya gelirse, o noktada güç dengeleri çok daha farklı olabilir. Biliyoruz ki biz Irak'tan gördüğümüzü daha sonra Suriye'de de gördük. Bazı hesaplar sahada görülen gerçeklerle tam uyuşmayabiliyor" dedi.

Büyükelçi Çorman, Yemen'deki son gelişmelerle ilgili AA'ya yaptığı değerlendirmede, Yemen'de "iktidar savaşı" olarak nitelendirdiği siyasi krizin ülkeye yapılan askeri müdahale neticesinde bütün bölgeyi ilgilendiren bir sorun haline geldiğini söyledi.

"Kararlılık Fırtınası" operasyonunun başlamasıyla sivillerin yoğun yaşadığı bölgelere ağır silahların yerleştirilmesi suretiyle halkın savaşın ortasında bırakıldığına dikkati çeken Çorman, "Taraflar burada sivilleri de işin içine çekmek veya onlar üzerinden askeri başarılarını, başarısızlıklarını kanıtlamak çabasına giriyorlar" diye konuştu.

Türkiye'nin, bir zamanlar hayata geçirilen geçiş süreciyle bölgeye örnek gösterdiği Yemen'de şu anda gelinen durumun yaşanmaması için elinden geleni yaptığını vurgulayan Çorman, "Sahada bugün gördüklerimiz hem bizi çok üzen ve çok olumsuz gelişmeler hem de doğrudan bir hareketimizle veya başka bir yöntemle çözebileceğimiz, ortadan kaldırabileceğimiz sorunlar değil" dedi.

Çorman, ülkedeki gelişmeleri her an takip ettiklerini, tarafların yanlı bilgi paylaşımı nedeniyle karşılaştıkları bilgi kirliliğine karşı tedbirli olduklarını kaydetti.

- "Kriz Kaçınılmaz bir noktaya geldi" -
Çorman, Suudi Arabistan öncülüğünde başlatılan "Kararlılık Fırtınası" operasyonu öncesi Yemen'deki siyasi kriz hakkında, "Kaçınılmaz bir noktaya geldi. Biz bunu adım adım gördük. Büyükelçiliğimizin faaliyetlerini askıya alması bu aşamalardan biriydi" diye konuştu.

Bu çerçevede Husilerin 21 Eylül 2014'te Sana'nın kontrolünü ele geçirmelerinin bir milat olduğunu anlatan Çorman, Başkent Sana'yı tamamen kontrol altına alan Husilere karşı başta Suudi Arabistan olmak üzere uluslararası toplumdan tepki gelmediğini, çünkü aynı gün Husilerin ülkedeki tarafları toplayarak anlaşma sağlandığını söyledi.

Çorman, Husilerin uluslararası toplum tarafından memnuniyetle karşılanan anlaşma hükümlerine uymadığı ve bu sebeple siyasi krizin derinleştiğini ifade ederek şunları söyledi:
"Husilerin asıl amacının bu anlaşma uyarınca, iktidarı Yemenli diğer aktörlerle kendi nüfus ve güçleriyle mütenasip şekilde paylaşmak amacında olmayıp, iktidarı tek başına ele geçirmeye yönelik izlenimler ortaya çıktı. Birincisi 18 Ocak tarihinde Sana'da büyük çatışmalar oldu. Çünkü Husiler bakanların evlerini sardılar ve ev hapsine aldılar. Bu bir baskıydı. Böylece başbakan ve hükümet istifa etti. Cumhurbaşkanı da istifasını sundu. Bundan sonra Husiler, bu istifalarla açılan boşluğu kendileri doldurmaya yönelik adım atmaya başladılar. Bu adımların uluslararası toplum önünde çok çarpıcı bir şekilde en önemli göstergesi 6 Şubat tarihinde anayasal deklarasyon adı altında yapılan açıklama. 6 Şubat'tan bir gün önce biz gerek Husilerle gerek başkalarıyla bu görüşmeleri yapıyorduk. Husiler BM Yemen Özel Temsilcisi Cemal bin Ömer liderliğinde diğer taraflarla masada görüşmeler yapıyorlardı. Bu görüşmelerde hiç söz konusu olmayan unsurlar 6 Şubat tarihli anayasal deklarasyonla kamuoyuna açıklandı."
Husilerin parlamentoya kendileriyle çalışacak isimleri getirdiğini kaydeden Çorman, darbenin bütün unsurlarını taşıyan adımların atıldığını söyledi.

Çorman, "Bu, Yemen siyasetine bomba gibi atıldı ve bunu yaptıkları anda aslında Husilerin iktidarı tek başına almak, çalmak, Yemen halkını bütünüyle yönetmek iddiasında olduklarını gösteren en önemli gösterge oldu" diyerek krizin derinleştiğini ve bugünkü haline geldiğini kaydetti.

- "Operasyon Yemen'e karşı yapılmıyor" -
Çorman, "Kararlılık Fırtınası" operasyonunun Yemen halkına yönelik bir haber olmadığına dikkati çekerek, "Bu operasyonun Yemen'e karşı yapılmadığını da göz önüne almak gerekir. Bu operasyon Yemen'de Husilere karşı yapılıyor" değerlendirmesinde bulundu.
Koalisyonun çok yüksek bir askeri gücü olduğunu ve hava bombardımanının başladığı ilk günlerde Husilerin askeri gücünün büyük ölçüde kırıldığını dile getiren Çorman, Yemen'in kuzeyinde, olumsuz koşullarında başlatılabilecek bir kara operasyonunun durumu değiştirebileceğini söyledi.

Çorman, "Sahada zor bir coğrafyada yürütülebilecek bir kara operasyonu, eğer bu noktaya gelirse, o noktada güç dengeleri çok daha farklı olabilir. Biliyoruz ki biz Irak'tan gördüğümüzü daha sonra Suriye'de de gördük. Bazı hesaplar sahada görülen gerçeklerle tam uyuşmayabiliyor" diye konuştu.

Husilerin saldırılar sonucu geri çekilmeye yönelik herhangi bir tavır sergilemediğini ifade eden Çorman, "Husiler, tam tersine saldırılardan dolayı daha da hırçınlaşmış olarak, daha kararlı görüntüler çizerek savaşacaklarını ve bu Suudi önderliğindeki koalisyona karşı direneceklerini hatta Suudları başka yerlerden vuracaklarını iddia eden, açıklayan bazı beyanatları oldu" dedi.

Kara operasyonunda karşılaşılabilecek zorluklara ilişkin bölgenin zorlu coğrafi koşullara sahip olduğunu söyleyen Çorman, ayrıca bölgedeki kabile sisteminin ve güney kuzey geriliminin ortaya çıkaracağı sorunları belirterek şunları söyledi:
"Güney Yemenliler kuzeyin sorunlarının kendi bölgelerine taşınmasını istemiyorlar. Ayrılıkçı bir güç orada her zaman bir ruh olarak vardır ve bir de bunların hepsinin üstüne Yemen'de kabile kültürü hakimdir. Sosyolojik olarak (Yemen'i) kabile toplumu olarak düşünmek lazım. Yani insanlar bizim bildiğimiz, gördüğümüz vilayetler altında ilçeler şeklinde yapılanmıyor. Orada önemli olan hangi kabileye ait olduğunuzdur. O kabilenin reisi, şeyhi ne derse çoğu zaman bütün kabile mensupları, aşiret mensupları onu uygular. Bu çerçevede de önümüzdeki günlerde eğer karada bir şeyler olursa, o kabilelerle mutlaka çok yoğun ilişkilere geçilmesi gerekecektir."
Bu kabilelerin bazılarının eski cumhurbaşkanını takip ettiklerini, bazıların da Husilerin kendi kabileleri olduğunu söyleyen Çorman, bölgedeki kabilelerin her türlü şart ve koşulda karşı koyacaklarını belirtti.

Çorman, "Tabi bu iç dengeler nedeniyle (bu durum) bir iç savaşa, bölgesel çatışmalara da dönüşebilir. Böyle komplikasyonlar var. Şu anda bunların nereye varacağını öngörmek çok zor" diye konuştu.

- Türkiye'nin Yemen'deki duruşu -
Büyükelçi Çorman, Türkiye'nin Yemen'deki geçiş dönemini desteklediğini ve bu çerçevede 2011 yılının Kasım ayında imzalanan Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) anlaşması unsurlarını dikkate aldığını ifade etti.

Birleşmiş Milletler gözetiminde hazırlanan bu anlaşmanın anayasanın da üstünde değere sahip olduğuna dikkati çeken Çorman, uluslararası aktörlerin de benimsediği bir geçiş dönemini Türkiye'nin her zaman desteklediğini vurguladı.
Bu desteğin sadece sözde kalmadığını belirten Çorman, Yemen'in kalkınması için Türkiye'nin eğitim ve tıp alanlarında sosyal projelerle destek olduğunu söyledi.

Türkiye'nin yanı sıra Suudi Arabistan'ın da Yemen'e 3 milyar 250 milyon dolarlık hibe yardımıyla büyük destek verdiğini kaydeden Çorman, KİK kararları çerçevesinde Türkiye'nin gerekli desteği sağladığını ifade etti.

Çorman, "Yemen'de günlük hayatta, kültürde, sosyal yapıda Türkiye'nin izleri çok net bir şekilde görülmektedir. Ortadoğu'da birçok yerde bunu görebiliriz ama ben Yemen'deki kadar dokunulmamış, saf ve halen yaşayan bir Türk etkisini başka yerde görmedim" dedi.

"Yemen'deki somut varlığımızın ötesinde manevi varlığımız var. Yemenliler Türkiye'ye bir ümit ışığı olarak bakarlar" diyen Çorman, Yemenlilerin Türkiye'deki gelişmeleri kendilerine aitmiş gibi benimsediklerini söyledi.

Türkiye'nin Yemen'de her zaman istikrarı desteklediğini ve bugünkü askeri harekattan bu anlamda mutluluk duymadığını ifade eden Çorman, "Keşke askeri harekat yerine, okullar ve tıp merkezleri açılsaydı. Belkide bu harcanan paralarla çok daha fazlası yapılabilirdi. Maalesef iç koşullar, siyasi çekişmeler, tarafların bencilliği ile iktidar hırsları ve Yemen'i bir liderliğin alıp götürememesi ülkeyi bugünlere getirdi. Çok üzülerek görüyoruz ve engelleyememenin ağır üzüntüsünü yaşıyoruz" dedi.

Türkiye'nin Yemen'in geleceği için ümitli olduğunu ve bir bütün olarak gördüğü Yemenli kardeşlerinin yanında olduğunu belirten Çorman, yapılabilecek her türlü katkıda bulunacaklarını söyledi.

- İran'ın Husilere desteği -
İran tarafından Husilere verilen desteğin sorulması üzerine Çorman, bölgede önemli bir aktör olan İran'ın,Husilerin bugüne kadar sağladığı ideolojik yapılanmaları üzerinde etkileri olduğunu anlattı.
Çorman, "İran'ın üst düzey yöneticileri, Husilerin ilerlemesi halinde memnuniyet beyan eden açıklamalarda bulundular, bunları gizlemediler" diyerek, İran tarafından bölgede ciddi şekilde rahatsızlık doğuran açıklamalar yapıldığını ifade etti.

Husilerin 6 Şubat deklarasyonunun ardından İran ile dikkat çekici yakınlaşması olduğuna dikkati çeken Çorman, Yemenli bir heyetin İran'a giderek uluslararası uçuş anlaşması yaptığına değindi.
Çorman, aylar sürmesi gereken sivil uçuş anlaşmasının bir anda tamamlanarak yürürlüğe konduğunu belirterek, "Sivil havacılık anlaşmalarının yapılıp, uçakların uçması 6 ay, 1 yıl sürer. (Uçuşlar) Günde 2 uçaktan haftada 14 uçağa çıktı. Bunların hepsi ticari görünümlü ama başka amaçların olduğu adımlar olarak değerlendirildi" dedi.

- "Şiicilik diyebileceğimiz bazı unsurlar görüyoruz"
Türkiye'nin Sana Büyükelçisi Çorman, "Şii grubunda olan Zeydilik, Şiilerin içinde Sünniliğe daha yakın duran, sadece Yemen'e özgü bir alt mezheptir. Onların yıllar boyunca birbirleriyle uyumlu yaşantıları olmuştur" dedi.

Çorman, bu çerçevede geçmişte mezhep çatışmasına yol açabilecek unsurların Yemen'de bulunmadığını ifade ederek, "Ama son dönemde Husilerin Zeydi mezhebinden aldıkları temel unsurların üzerine muhtemelen İran'ın etkisiyle ekledikleri Şiicilik diyebileceğimiz bazı unsurlar görüyoruz. Bunlar işin içine ideoloji katıyor, siyasete götürüyor mezhebi" dedi.

Suudi Arabistan öncülüğünde başlatılan operasyonun mezhepsel gerilim tehlikesi doğurduğuna dikkati çeken Çorman, şunları söyledi:
"Kararlılık Fırtınası operasyonuna katılanları Sünni bir kamplaşma gibi gösterip bu operasyonun Şii Husilere yönelik yapıldığı gibi bir görüntü yaratılıyor. Bence bu doğru değil. Yani işin aslı bu değil. Bugün öyle görmek ya da gösterilmek istenirse bunun bölgenin mezhep kavgalarına olumsuz bazı etkileri olur. Mezhep savaşı çıkmasına yol açabilir. Bütün bölge ülkelerinin bundan özenle kaçınması lazım. Biz Türkiye olarak bu konuya mezhebi açıdan bakmadığımızı çok açık bir şekilde ifade ettik. Nitekim Yemen'deki gelişmeler bugünlere varırken biz Yemenli Husi grubuyla olsun çoğunluğu Zeydilerden oluşan eski Cumhurbaşkanı Ali Abdullah Salih'in partisi ve onun yetkilileriyle olsun temaslarımızı son ana kadar kesmedik."
Kaynak: AA