'Bir Hayat Bir Hikaye'nin Konuğu Necati Mert
Öykücü Necati Mert, Zeytinburnu Belediyesince düzenlenen "Bir Hayat Bir Hikaye" söyleşisine konuk oldu.
Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi'nde gerçekleşen etkinlikte konuşan Mert, yazarlık hayatı boyunca hayatın dışından bir şey yaratarak hiçbir şey yazmadığını dile getirdi.
Hikayeden önce hayatında tiyatro olduğunu dile getiren Mert, hikayeye yöneliş sürecini, "İlk öğretmenliğim döneminde, 12 Mart'ta TCK 142. ve 312. maddelerine aykırı davranmaktan yargılanıp hapse düşüp, insana, hayata karşı güvenim azalınca tiyatroyu tamamen hayatımdan çıkardım. Doktora tezim de Haldun Taner üzerineydi. Kendisiyle görüşürdük de. Bana bir gün 'Romanın geleceği yok. İnsanlar, Kadıköy'den vapura binip köprüde inene kadar başlayıp bitirdiği bir tür arıyor. Hikaye yaz' dedi" sözleriyle ifade etti.
"Ömer Seyfettin: İslamcı, Milliyetçi ve Modernist Bir Yazar" isimli inceleme kitabını, kendi hikayesiyle bir bağlantı kurmak için yazmadığını anlatan Necati Mert, şu bilgileri verdi:
"Bana, Üçüncü Öyküler Dergisi için 'Ömer Seyfettin'i yazar mısın' dediler. Baktım ve bütün hayatını anlatamayacağımı gördüm. Sadece, Genç Kalemler Dergisi kısmını baz aldım. İyi ki de çalışmışım. Tahir Alangu, hayat hikayesinden yola çıkarak Ömer Seyfettin'le ilgili 'Bir Ülkücünün Romanı' çalışmasını yaptı. Ben de yazdıklarından yola çıktım. Alangu'dan da çok faydalandım. Onun eserinden benimkine, arada başka bir eser yok. Kronolojik bir çalışma yaptım."
"Ömer Seyfettin hikayeleri üzerinden laiklik provası"
Ünlü yazar Ömer Seyfettin'in "milliyetçi" olarak tanımlandığına vurgu yapan Mert, şunları kaydetti:
"Ömer Seyfettin'i çalışırken, onun İslamcı olduğunu gördüm. Din onun hayatında çok gerekli bir şey. 'Dindar olmadan milliyetçi olunmaz'a getiriyor adeta. Fakat milliyetçilikle çelişen, pek görülmeyen bir özelliği var. Mesela bir aşk hikayesinde, 'bizim kadınlarımız ne zaman batılı kadınlar gibi olacak' gibi bir ifade var. Onun kimi hikayelerinde İslamcılık, milliyetçilik değil, ancak bir batılı, laik bir kafanın yazacağı şeyler de var. Fakat beni asıl ilgilendiren, modernist tarafı değil, İslamcılığı."
Necati Mert, Seyfettin'in ilk namaz hikayesinin 1963 yılına kadar olan eski metinlerde kaldığını belirterek, "Cumhuriyet, yine Tahir Alangu'nun ifadesiyle, Ömer Seyfettin'in hikayeleri üzerinde laiklik provası yapıyor" dedi.
- Su: "İnce ince mırıldanan bir Türkçe"
Etkinliğin moderatörlüğünü üstlenen öykücü Hüseyin Su da "Bir Hayat Bir Hikaye" etkinliğinde, Türk öykücülüğüne etki eden konukları ağırlayacaklarını belirterek, konuğu Mert'in, yayımlanmış 5 hikaye kitabının bulunduğunu söyledi.
Necati Mert ile Hece Dergisi'ni kurduklarında tanıştığını, zamanla dostluklarının derinleştiğini ifade eden Su, "Necati Bey'in hikaye yazmaya başladığı 1970'li yıllar, Türk edebiyatı ve hikayeciliğinde siyasal edebiyat anlayışının ağır bastığı bir dönemdir. Siyasal edebiyat içeriği olmayan edebi metinler, ister şiir ister hikaye olsun, edebiyattan kabul edilmiyor. Sol ideolojik baskının edebiyat üzerinde yoğun olduğu bir dönem" diye konuştu.
Hüseyin Su, Mert'in o yıllarda 'Yansıma' gibi bir dergide yazmış olmasına rağmen, edebiyat dışı bu baskıdan kurtulmuş olduğunu dile getirerek, şu tespitlerde bulundu:
"Hatta bunun kendisi tarafından bilinçli bir seçim olduğunu da söylüyor. Bu bilinçli tercihi edebiyattan yana yapmış olması, hem edebiyatın gücüne siyasetin gücünden daha çok inanması, hem de hikayesini dil, üslup ve konu olarak, gerçek sanat değeri üzerine kurması çok önemli."
Necati Mert'in öykülerini "Çok sağlam bir gözlem, rastgele olmayan ayrıntılar, kısa ve net cümleler, okuyucuyla konuşan bir dil, insanı insan yapan ayrıntılar, küçük kırılganlıklar, küçük umutlar, ince ince mırıldanan bir Türkçe" sözleriyle ifade eden Su, başarılı öykücünün, Sait Faik Abasıyanık ve Ömer Seyfettin'i konu alan iki inceleme kitabı bulunduğunu ifade etti.
Etkinlik, Necati Mert’in dinleyicilerin sorularını cevaplamasıyla son buldu.
Kaynak: AA
Hikayeden önce hayatında tiyatro olduğunu dile getiren Mert, hikayeye yöneliş sürecini, "İlk öğretmenliğim döneminde, 12 Mart'ta TCK 142. ve 312. maddelerine aykırı davranmaktan yargılanıp hapse düşüp, insana, hayata karşı güvenim azalınca tiyatroyu tamamen hayatımdan çıkardım. Doktora tezim de Haldun Taner üzerineydi. Kendisiyle görüşürdük de. Bana bir gün 'Romanın geleceği yok. İnsanlar, Kadıköy'den vapura binip köprüde inene kadar başlayıp bitirdiği bir tür arıyor. Hikaye yaz' dedi" sözleriyle ifade etti.
"Ömer Seyfettin: İslamcı, Milliyetçi ve Modernist Bir Yazar" isimli inceleme kitabını, kendi hikayesiyle bir bağlantı kurmak için yazmadığını anlatan Necati Mert, şu bilgileri verdi:
"Bana, Üçüncü Öyküler Dergisi için 'Ömer Seyfettin'i yazar mısın' dediler. Baktım ve bütün hayatını anlatamayacağımı gördüm. Sadece, Genç Kalemler Dergisi kısmını baz aldım. İyi ki de çalışmışım. Tahir Alangu, hayat hikayesinden yola çıkarak Ömer Seyfettin'le ilgili 'Bir Ülkücünün Romanı' çalışmasını yaptı. Ben de yazdıklarından yola çıktım. Alangu'dan da çok faydalandım. Onun eserinden benimkine, arada başka bir eser yok. Kronolojik bir çalışma yaptım."
"Ömer Seyfettin hikayeleri üzerinden laiklik provası"
Ünlü yazar Ömer Seyfettin'in "milliyetçi" olarak tanımlandığına vurgu yapan Mert, şunları kaydetti:
"Ömer Seyfettin'i çalışırken, onun İslamcı olduğunu gördüm. Din onun hayatında çok gerekli bir şey. 'Dindar olmadan milliyetçi olunmaz'a getiriyor adeta. Fakat milliyetçilikle çelişen, pek görülmeyen bir özelliği var. Mesela bir aşk hikayesinde, 'bizim kadınlarımız ne zaman batılı kadınlar gibi olacak' gibi bir ifade var. Onun kimi hikayelerinde İslamcılık, milliyetçilik değil, ancak bir batılı, laik bir kafanın yazacağı şeyler de var. Fakat beni asıl ilgilendiren, modernist tarafı değil, İslamcılığı."
Necati Mert, Seyfettin'in ilk namaz hikayesinin 1963 yılına kadar olan eski metinlerde kaldığını belirterek, "Cumhuriyet, yine Tahir Alangu'nun ifadesiyle, Ömer Seyfettin'in hikayeleri üzerinde laiklik provası yapıyor" dedi.
- Su: "İnce ince mırıldanan bir Türkçe"
Etkinliğin moderatörlüğünü üstlenen öykücü Hüseyin Su da "Bir Hayat Bir Hikaye" etkinliğinde, Türk öykücülüğüne etki eden konukları ağırlayacaklarını belirterek, konuğu Mert'in, yayımlanmış 5 hikaye kitabının bulunduğunu söyledi.
Necati Mert ile Hece Dergisi'ni kurduklarında tanıştığını, zamanla dostluklarının derinleştiğini ifade eden Su, "Necati Bey'in hikaye yazmaya başladığı 1970'li yıllar, Türk edebiyatı ve hikayeciliğinde siyasal edebiyat anlayışının ağır bastığı bir dönemdir. Siyasal edebiyat içeriği olmayan edebi metinler, ister şiir ister hikaye olsun, edebiyattan kabul edilmiyor. Sol ideolojik baskının edebiyat üzerinde yoğun olduğu bir dönem" diye konuştu.
Hüseyin Su, Mert'in o yıllarda 'Yansıma' gibi bir dergide yazmış olmasına rağmen, edebiyat dışı bu baskıdan kurtulmuş olduğunu dile getirerek, şu tespitlerde bulundu:
"Hatta bunun kendisi tarafından bilinçli bir seçim olduğunu da söylüyor. Bu bilinçli tercihi edebiyattan yana yapmış olması, hem edebiyatın gücüne siyasetin gücünden daha çok inanması, hem de hikayesini dil, üslup ve konu olarak, gerçek sanat değeri üzerine kurması çok önemli."
Necati Mert'in öykülerini "Çok sağlam bir gözlem, rastgele olmayan ayrıntılar, kısa ve net cümleler, okuyucuyla konuşan bir dil, insanı insan yapan ayrıntılar, küçük kırılganlıklar, küçük umutlar, ince ince mırıldanan bir Türkçe" sözleriyle ifade eden Su, başarılı öykücünün, Sait Faik Abasıyanık ve Ömer Seyfettin'i konu alan iki inceleme kitabı bulunduğunu ifade etti.
Etkinlik, Necati Mert’in dinleyicilerin sorularını cevaplamasıyla son buldu.