Sümbül Efendi Camiinde Muharrem Ayı Mevlidi

Muharrem ayının 10. günü dolayısıyla, Sümbül Efendi Camiinde mevlit okutuldu.

Hazreti Hüseyin ve 72 arkadaşının Kerbela'da katledilmelerinin 1376. yıl dönümü nedeniyle hafızların Kuran-ı Kerim tilaveti eşliğinde mevlit okutulan camide, Muharremiyeler ve ilahiler seslendirildi.

Cemaate daha sonra lokma dağıtıldı. Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mahmut Erol Kılıç, yaptığı açıklamada, Osmanlı döneminde, Hz. Hüseyin'in başına gelenlerin Muharrem'in dokuzunda ve onunda, belirli merasimlerle, geniş bir yelpaze içinde anıldığını belirtti.

Osmanlı Caferilerinin kendi merasimleri hakkında çok fazla bir bilgiye sahip olunmadığını ifade eden Kılıç, "Baskın İslam formatı olan dergahlarda, Bektaşi, Rifai, Nakşi ve Halveti dergahlarında o akşama mahsus belirli merasimler, belirli ritüeller uygulanırdı. Fakat günümüze gelince sanki Hz. Hüseyin’in yasını tutmak, onun için bir Fatiha, bir Yasin okumak veya mersiyeler okumak sadece Caferi kardeşlerimizin bir ritüeliymiş gibi addedildi. Oysa bu yeni bir zihniyet kırılmasıdır. Türkiye Müslümanlarının köklerinden koptuğunu gösteriyor" dedi.

Muharrem'in 10'unda , Sümbül Efendi Dergahı'nda Halveti Cerrahi tekkesinin uzun senelerdir anma programları sürdürdüğünü belirten Kılıç, bununla birlikte Urfa'daki Rifai kökenlilerin dergahta gerçekleştirdikleri merasimlerin, taziye toplantılarının, Kasımpaşalı Celal Hoca'nın muhtelif meclislerde okuduğu mersiyelerin de kamuoyunda görünmediğini anlattı.

Kılıç, bunun sahadan, tarihten ne kadar uzaklaşıldığını, kopulduğunu gösterdiğini belirterek, şöyle devam etti:

"Hz. Hüseyin ve Kerbela deyince aklımıza sadece Caferiler ve İran geliyor. Onu sanki oraya atmışız, bizim değilmiş gibi bir yaklaşım var. Bunu son zamanlardaki Arap Selefiliğinin ülkemizdeki İslamcılık üzerindeki etkisi olarak görüyorum. Hz. Hüseyin'in başına gelenler neticede gavurlar, kafirler dediğimiz gruplar tarafından yapılmadı. Makam, mevki, aşiret, kabile, takım tutmak, mezhep tutmak gibi tamamen gelişmemiş yapıya sahip insanların, bir dine hakim olmak için içten içe savaş verdiklerini ve gözlerini kırpmadan bazı kamil insanların makamlarını fizik gücüyle ele geçirmeye çalıştıklarının bir dersidir. Hüseyin'in yanında bir çizgide yürümek ve Yezid’ten uzak durmak bizim tevella-teberra felsefemizde çok önemlidir. Tevella Hz. Hüseyin'in yanında olmak, teberra ona bu zulmü yapanlardan beri olmaktır. Müslümanlar böyle bir çizgi tutturursa, daha asil ve izzetli bir yaşam sergilerler."

- Muharrem ayının önemi

Akademisyen Şair Ahmet Murat Özel ise Muharrem ayının birinci hususiyetinin, hadisi şeriflerde anlatılan, Peygamberler tarihindeki bazı önemli hadiselerin gerçekleştirdiği bir ay olduğunu belirterek, rivayetlerde Hz. Adem'den, Hz. İbrahim'den, Hz. Musa'dan, Hz. Nuh'tan bahsedildiğini, bazı kırılma noktalarının, bazı önemli nebevi olayların 10 Muharrem'de gerçekleştiğine dair rivayetler olduğunu söyledi.

İkinci önemli olayın ise 10 Muharrem'de Hz. Hüseyin ve yaranının Kerbela'da şehit edilmesi olduğunu vurgulayan Özel, "Özellikle İstanbul'daki ve Balkanlar'daki tekkelerde, Arap tekkelerinden farklı olarak, Kerbela'da Ehli Beytin yaşadığı faciaya, şahadete özel bir vurgu vardır. Bugüne özel uygulamalar, tekke adetleri vardır. Nitekim bizim geleneğimizde, bu merasimlerde okunmak üzere düzenlenmiş muharremiyeler, mersiyeler, makteller vardır. Bunların özel bir edebiyatı vardır" dedi.

Tekke ve zaviyeler açık kalmış olsaydı, muharrem merasimlerine her mahallede, her semtte rastlanabileceğini ifade eden Özel, şöyle devam etti:

"İnsanlar buna tekkelerdeki, dergahtaki halleriyle tanık olabileceklerdi ya da çarşıda pazarda su satanların tepkilerinden bunu gözlemleyebileceklerdi. Tekkeler, dergahlar kalmayınca, bu uygulamaları bilen piran, mürşidan ortadan çekilince, daha çok görünen de Caferilerin taziye matem merasimleri olunca, bu merasimler de haberciler için daha renkli sahneler olduğundan, akıllarda Muharrem matemiyle Şiilik ve Caferilik arasında bir özdeşleştirmeye sebep oluyor. Yüz yıl önce olsa insanlar anlayacaktı, bunun böyle olmadığını bileceklerdi."

- "Tekke ve dergahlar kapandı ama bu gelenekler devam etti"

Özel, tekkeler ve dergahların kapandığını ama o geleneklerin devam ettiği mecralarda bu adetlerin hala yaşadığını dile getirerek, tekke ve dergah çevrelerinde insanların bunu yadırgamadan anlayabildiğini, Muharrem ayında on gün boyunca hayati önemde veya mutluluk veren bazı işleri yapmamaya çalıştıklarını anlattı.

Onuncu günde özel bir edeple davranıldığını, suyla olan ilişkiye dikkat edildiğini, aşure pişirme adetlerinin yaşatıldığını vurgulayan Özel, şöyle devam etti:

"Mersiyelerin okunması gibi adetler kısmen yeraltında devam ediyor ama kamusal alandan çekildiği için pek bilinmiyor. Yüzyıllardır bu adet var, bugün icat edilen bir şey değil. Mersiye, maktel, muharremiye literatürüne bakılırsa bu anlaşılır. Bu eserler bütün olgunlaşma süreçlerini tamamlanmış ki ortaya böyle muazzam bir külliyat çıkmış. Hz. Hüseyin Efendimizin ariflerin, piranın büyüğü, bir çok silsilede yer alan büyük bir mürşit olduğuna dikkat çekmek isterim. Hazreti Hüseyin sadece politik bir şahsiyet, bir komutan, bir devrimci ya da zalime karşı hakkı ifade eden bir figür olarak anıldığında fazla seküler bir profil çıkıyor ortaya. Bu profil onun kadrini, kıymetini tam olarak anlatamıyor. Diğer tarafları da vurgulandığında asıl resmin ortaya çıkacağını düşünüyorum. Şah-ı velayetin oğludur, seyid-i şüheda, büyük alim, büyük mürşid, büyük bir irfan kaynağıdır kendisi. Bunların her fırsatta hatırlatılmasının önemli olduğunu düşünüyorum."

Kaynak: AA