Türkiye 19. Kömür Kongresi

Maten Mühendisleri Odası'nca Zonguldak'ta 21-23 Mayıs tarihlerinde düzenlenen "Türkiye 19. Kömür Kongresi"nin sonuç bildirgesi yayımlandı.

Zonguldak'ta gerçekleştirilen kongreye ilişkin hazırlanan sonuç bildirgesinde, Türkiye'de 1983-2013 yılları arasında meydana gelen 19 maden kazasında 655 madencinin hayatını kaybettiği belirtildi.
Soma'da yaşanan son olayda olduğu gibi çok sayıda maden mühendisinin de bu olaylarda yaşamlarını yitirdiği anlatılan bildirgede, "Faciayı özellikleri itibariyle bir katliam ve iş cinayeti olarak değerlendiriyoruz. Soma faciasını bir sistem sorunu olarak görüyoruz. Bu sistemin omurgasını oluşturan daha fazla kar sürdürmek için tüm taşlar döşenmiş, çiviler çakılmıştır. Kamuya ait olan ve kamu tarafından işletilmesi gereken madenler özelleştirme, kiralama (rödovans), hizmet alımı ve taşeron uygulamalarıyla, özel mülkiyet, özel kar ve kazanç konusu yapılmıştır" ifadesine yer verildi.

Sonuç bildirgesinde, "Soma'da yaşanan olay teknik olarak bir kömür yangını" olduğuna vurgu yapılarak, şunlar kaydedildi:
"Bütün kömür ocaklarında karşılaşılabilecek bu olay, öngörülebilir, önlenebilir ve kontrol edilebilir bir durumdur. Kömürün kendiliğinden yanmasını başlangıç aşamasında tespit ederek, tehlikeyi bertaraf etmek, bütün kömür ocaklarında bilinen ve uygulanan bir yöntemdir. Kendiliğinden yanma ya da diğer yangın ve gazlarla mücadele konusu proje aşamasında başlar ve ocak, bu parametreler dikkate alınarak tasarlanır. Bu parametreler her maden sahası için farklılıklar gösterir. Proje, bu verilerin doğru değerlendirilmesine bağlı olarak üretim ve güvenlik ile birlikte değerlendirilir ve her zaman güvenlik belirleyici etken olur. Yani güvenlik öngörülemiyor ve projelendirilemiyorsa üretim de projelendirilemez."
Taşeron işletmeciliğinde üretim ve karlılığın belirleyici unsur olması nedeniyle güvenliğin çok kolay bir şekilde feda edilebileceğine işaret edilen bildirgede, bunun, proje aşamasında da üretim aşamasında da böyle olduğu belirtildi.
Bildirgede, mühendislik bilim ve teknolojisinin daha proje aşamasında güvenliğin temel alınarak uygulanmaması halinde Soma faciasına benzer olayların yaşanmasının kaçınılmaz olduğu vurgulandı.
- "Soma'daki maden ocağı, bilimsel verilere uygun düzenlenmedi"
Soma'daki facianın meydana geldiği ocağın projesi, tasarımı, üretim planlaması ve havalandırma sistemlerinin, bilimsel verilere uygun olarak düzenlenmediği anlatılan bildirgede, kullanılan ekipmanların da uygun niteliklerde seçilmediği kaydedildi.
Bu konuların Enerji ve Tabi Kaynaklar Bakanlığı'na bağlı Maden İşleri Genel Müdürlüğü ile Türkiye Kömür İşletmeleri ve Çalışma Bakanlığı İş Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından gerektiği gibi denetlenmediğine yer verilen bildirgede, "Olayın başladığı andan itibaren Acil Durum Yönetimi ve Kriz Yönetimi tam bir karmaşa ve panik ortamında bilinçsizce sürdürülmüş, Türkiye Taşkömürü Kurumu (TTK) tahlisiye ekibinin koordinasyonu üstlenmesiyle bu durumun sevk ve idaresi normalleşmeye başlamıştır" ifadesi kullanıldı.
Sonuç bildirgesinde, gerekli eğitim ve donanıma sahip olmayan bazı kuruluşlara bağlı kurtarma elamanların ocaklara kontrolsüz olarak girdiği, bir kısmının da yer altında kullanılması yasak olan ekipmanlar kullanarak ilave riskler yarattığına dikkat çekilerek, şu görüşlere yer verildi:
"Oksijen maskeleri mevzuata uygun olmakla birlikte düzenli bakımlarının yapılması, kullanım ömrünü dolduranların değiştirilmesi, çalışanlara teorik ve pratik eğitimlerinin verilmesi halinde işe yarayabilir. Yine bu maskelerin işe yarayabilmesi için çalışanların kullanım süresi içinde güvenli bölgelere ulaşabilecek kaçış yollarını bilerek yönelmeleri ve yetkililer tarafından yönlendirilmeleri yaşamsal öneme sahiptir. Ayrıca yeraltı ocak atmosferi oksijen maskeleri kullanımını etkisiz kılabileceğinden, Oksijenli Ferdi Kurtarıcıların bulunmaması da facianın boyutunu büyüten bir etken olarak değerlendirilebilir. Burada değinilen teknik konular sorunun ana kaynağı olan özelleştirme ve taşeronlaştırma uygulamaları unutulmadan değerlendirilmelidir. Aksi halde, işletmede çalışan ve 5'i meslektaşımız maden mühendisleri olan alt düzey çalışanlar da 'günah keçisi' olarak suçlanacak, bu olay da mahkemelerin labirentlerinde kaybolup gidecektir."
- "13 Mayıs, anma günü olarak ilan edilmelidir"
Bildirgede, kömür havzalarının bir bütün olarak değerlendirilmesinin önemine değinilerek, havalandırma, nakliyat, işçi sağlığı ve iş güvenliği yatırımlarının, havza bütünü ele alınarak projelendirilmesi gerektiği ifade edildi.
Madencilik faaliyeti yürüten kamu kurumlarında yaşanan teknik eleman ve işçi açığının en kısa zamanda giderilmesinin önemine vurgu yapılan bildirgede, şu önerilerde bulunuldu:
"İş Kanunu, Maden Kanunu, İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu ile ilgili yönetmelikler TMMOB ve odamızın da içinde bulunduğu komisyonlar tarafından yeniden yazılmalıdır. Geçmişte meydana gelmiş tüm kazalar profesyonelce analiz edilmeli ve gerekli dersler çıkarılmalıdır. Tüm kömür sahalarında, kömürün kendiliğinden tutuşabilmeye yatkınlığı saptanmalı ve ülkemiz kömür sahalarının bu özelliklerini yansıtan bir haritası çıkarılmalıdır.
- Kömür damarı ve çevresinin metan gazı içerikleri belirlenmeli ve metan içeriklerini gösteren haritalar elde edilmelidir. Riskli bölgelerde metan drenajı yapılmalı ve üretime güvenilir koşullar oluşturulduktan sonra başlanmalıdır.
- İş Güvenliğini piyasalaştıran İş Güvenliği Uzmanlığı ve iş yeri hekimliği sistemi değiştirilmelidir.
- Çalışma Bakanlığı İş Teftiş Kurulu mevcut yapısıyla etkin bir denetim yapamamaktadır. Siyasi iradeden bağımsız İş Teftiş Sistemi kurularak yeterli sayıda ve yeterli donanıma sahip uzman kadrolar tahsis edilmelidir.
- Başta 'Madenlerde Güvenlik ve Sağlık Sözleşmesi' adıyla anılan ve maden işletmelerine ve hükümetlere önemli sorumluluklar getiren 176 sayılı sözleşme olmak üzere, bekleyen bütün ILO sözleşmeleri geciktirilmeden onaylanmalıdır.
- Madenlerde ve diğer iş kazalarında yitirdiğimiz tüm şehitlerimiz için 13 Mayıs tarihi anma günü olarak ilan edilmelidir."
Kaynak: AA