Göçebe Yaşamın Son Temsilcileri, Yörükler

Sosyal ve ekonomik şartların değişmesiyle göçebe yaşamı terk ederek yerleşik hayata geçmeye başlayan ve sayıları günden güne azalan Türkmen aşireti kültürünün son temsilcileri Yörükler, Toros Dağları eteklerinde varlıklarını sürdürmeye çalışıyor.

Yaylak ve kışlak hayatı yaşayan, kıl çadırlarda teknolojik imkanlardan yoksun geleneksel hayat tarzını sürdüren Yörükler, besledikleri koyun ve keçilerden elde ettikleri süt, peynir, yün ve eti satarak geçimini sağlıyor.
Yödük Türkmenlerden İlhan Örtük, AA muhabirine, "konar-göçer" kültürünün dedelerinden kalan yaşam tarzı olduğunu belirterek, "Koyunların, keçilerin peşinden yürüye yürüye 60 yaşına geldim. Çadırda doğdum, evlendim, hayatımı çadırda noktalayacağım" dedi.

Üstü kapalı dört duvar arasında hiç uyumadığını, kapı ve pencere bilmediğini anlatan Çörtük, yörük geleneğinin kendi nesliyle sona ereceği endişesi taşıdığını kaydetti.

Kışı, 3 kardeşi ile Cevdetiye beldesinin meralarında, yaz aylarını ise Torosların uzantısı Aladağların yaylalarında geçirdiğini vurgulayan Çörtük, şunları söyledi:
"Çocuklarımızın bazısı okudu, hakim, avukat, asker ve polis oldu. Okuyamayanlar çalışmak için büyük kentlere gitti, oralarda ev, bark kurdu. Yaşı 50'yi geçmiş dört kardeş olarak eşlerimiz ve küçük yaşta çocuklarımızla kaldık. Yaşam biçimimizden memnunuz. Bizi dört duvarlı bir eve koysalar, yaşayamayız. Burada kalan çocuklarımız bizden sonra bu zahmetli hayatı sürdürür mü, bilemem ama bu işin, bizim neslimizle biteceğine inanıyorum."
Sürüsünü otlatacak çoban bulamamaktan da yakınan Çörtük, şöyle konuştu:
"Paramızla çoban bulamıyoruz. Bulduklarımız 2,5-3 bin liradan aşağı çalışmak istemiyor. Hayvancılığın başta çoban maaşı, yem, veteriner, ilaç ve nakliye gibi giderleri var. Kendi mutfağım için ayda 500 lira yeterken 350 baş hayvan için çoban maaşıyla ayda 3-4 bin lira masrafımız oluyor. Süt, yoğurt ve peyniri muhafaza edemediğimiz için toptan pazarlayamıyoruz. Hayvan ve yün satarak para kazanıyoruz. Meralık alanlar gittikçe azalıyor, hayvanlarımızın sayısı her geçen yıl düşüyor. Yaşadığımız sürece kar da zarar da etsek bu yaşam tarzını sürdürmeye devam edeceğiz."
Zeynep Çakıcı (52) da göçebe kültürünün zorlukları olsa da bu şekilde yaşamaktan memnun olduğunu, yaz aylarında yaylalarda geçirdikleri zamandan keyif aldıklarını söyledi.

Gün doğmadan uyandığını, hayvanlara yem ve su verdikten sonra süt, peynir, tereyağ, yumurta ve yufka ekmekle kahvaltı hazırladığını anlatan Çakıcı, odun ateşinde ısıttığı su ile bulaşık ve çamaşır yıkadığını belirtti.

Göçebe yaşam kültürünün zamanla biteceğini ifade eden Çakıcı, "Kara çadırda doğdum, büyüdüm, kara çadıra gelin gittim, çocuklarımı da kara çadırlarda dünyaya getirdim ve büyüttüm. Okur yazar değilim ama iki çocuğum okula gidiyor. Çatısı, kapısı olan evi bilmem. Yemeklerimi kuzine sobada pişirir, neyimiz varsa sofraya koyarız. Bugünlere böyle geldik, çocuklarımız gelecekte ne yapar, nasıl yaşar, bilemem" diye konuştu.

Kaynak: AA