Prof. Dr. Alıcı Açıklaması
Erzincan Birlik Vakfı Şubesi tarafından her hafta düzenlenen programlara bu hafta İlahiyatçı Prof. Dr. Mustafa Alıcı katıldı.

İslam’ın yaklaşımına göre bir dini gerçekleştiren o dinin her şeyini yaşar. Bu yüzden peygamber, “Kim benden sonra bir sünnet icat ederse bid’attır” sözünü hatırlatan Prof. Dr. Alıcı, din kurucusunun yaşadığı her şey zamanla bilimsel bir veriye, sanata dönüştüğünü; buna örnek olarak da Osmanlı ordusunda Hazreti peygamberin kullandığı sağdakine beyaz, soldakine siyah sancak uygulamasını gösterdi. Hz. Peygamberin geleneksel kültten memnun olmadığını; insanların büyü, sihir, mith, şiir gibi unsurlara tamah etmelerini kabullenmediğini; geleceğin dinamiklerinden bahsettiğini belirten Prof. Dr. Mustafa Alıcı, dinler tarihinin Ortaçağ anlayışındaki “İlahi Dinler ve İlahi Olmayan Dinler” anlayışından uzaklaşarak “Özgürleştiren Dinler ve Kısıtlatıcı Dinler” şeklinde sınıflandırma yaptıklarını belirtti.
Prof. Dr. Mustafa Alıcı bu konuyla ilgili olarak; “İnsanda suçluluk duygusundan kurtulmayı, tövbeyi emretmesi onu rahatlatır. Tövbe Allah’adır. Tövbe etmek bir farzdır. Bir tövbe hali onu kısıtlayıcı hallerden kurtarır. Hıristiyanlıkta ise tövbeyi rahibe (aracıya) yaptırırlar. İslâm’da insan sürekli tövbe eder. Hiçbir ruhban veya beşeri varlığa kul köle olmaz. Sonsuz özgürleştirir. Mesela Medine Vesikası en önemli toplumsal sosyal özgürleşme projesidir ki bunu vaat eder. Kısıtlayıcı dinde ise karşılaşmaktan korkar. Ne kadar özgürleştirirse ruhban, insanların kendisine gelmeyeceğini düşünür. Bu yüzden kısıtlayıcıdır. Onlarda her şey simgeleşir, insanın dikkatini oraya yöneltir. İslam dininde ise insana (ruhbana) yüklenen rol ilimdir. Ruhbanın otoritesini İslam ilmin emrine verir. Öyle ki, dinimiz Hz. Peygamberi objektif, subjektif ve mukayeseli olarak bize sunar. Kısaca dindarlar için örnektir. Evrensel mesajlarıyla objektif, geçmiştekilerle ilgili ifadeleriyle de mukayeselidir.” dedi.
