Bağımlılıklarıyla 'El Ele Dua Ederek' Savaşıyorlar
Uyuşturucu ve alkol bağımlılığını bir hastalık olarak gören Ayık Yaşamda Buluşalım Derneği (AYBUDER) üyeleri, güne her sabah el ele tutuşup dua ederek başlıyor.
Binası İstanbul Sefaköy'de bulunan derneğin mensupları, günün büyük bölümünü beraber geçirdikten sonra uyuşturucu ve alkolden uzak durmayı başardıkları için akşamları da Allah'a şükrediyor.
AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, yıllarca alkol ve uyuşturucu bağımlısı olarak yaşayan derneğin kurucusu Yavuz Tufan Koçak, 5 çocuklu bir ailede büyüdü.
İlk sigarasını, ilkokul yıllarında kendisini ismiyle çağıran ve "önemli" hissettiren arkadaşlarıyla içen Koçak, alkole de yine onların yanında alıştı. Zamanla bağımlı hale gelen Koçak, babasına karşı onu korumak isteyen annesinin çabalarına aldırış etmeden alkolün dozajını artırdı.
Askere gidip geldikten sonra çocukluk aşkıyla evlenen, iş sahibi olması, iyi bir geliri bulunmasına ve bağımlı olduğunu kabul eden Koçak, buna karşın alkol tüketimini gitgide artırdı.
Bağımlılıkla savaşında onun dönüm noktası, eşinin zorlamasıyla özel bir hastaneye alkolden kurtulmak için tedaviye gitmesi oldu. Koçak, "alkol bağımlısı" olarak yattığı bu hastanede ilk kez uyuşturucu kullandı. Annesinin, kendisini kurtarmak için dini yöntemlere başvurmasına rağmen uyuşturucudan uzaklaşamayan Koçak, eşinden ayrıldı, bu maddeyi bulmak için hırsızlık dahil pek çok yola başvurdu.
Kendisiyle ilgilenen annesinden de uzaklaşan Koçak, bir anlamda "dibi gördü" ve 12 yıl önce "Başka bir hayat mümkün" diyerek bağımlılıktan kurtulmaya karar verdi. O gün bugündür kendi ifadesiyle "ayık gezen" Koçak, kendisiyle aynı durumdaki kişileri kurtarmak için AYBUDER'i kurdu.
Günlerinin büyük bölümünü beraber geçiren dernek üyeleri, bağımlılıklarından "ilaçsız tedavi" olarak tanımladıkları yöntemle birlik ve beraberlik içinde sıyrılıyor, yeni hayatlarına "merhaba" diyor.
Buluşma mekanı dernek binası olan üyeler, her sabah el ele tutuşup dua ederek o günün sonunda uyuyuncaya kadar birbirlerine alkol ve uyuşturucudan uzak durma sözü veriyor. Bunu başarıp her akşam Allah'a şükreden üyelerin bu döngüsü her gün gerçekleşiyor.
- "Sıfır ilaçla eğitimlerine devam ediyorlar"
Koçak, "Türkiye'de bağımlılık tedavisinin çok yanlış yapıldığı, ilaç verilerek hatta elektroşok uygulanarak bağımlının tedavi edilemeyeceği"ni anlatmak için derneği kurduklarını söyledi.
Sadece bağımlıların değil, ailelerinin de bilinçlendirilmesi gerektiğini belirten Koçak, "Bağımlılar, birbirlerine destek olarak, paylaşarak, doktorlara, psikologlara ya da anne babalarına anlatamadıkları şeyleri birbirlerine anlatarak, yani içlerini boşaltarak bulundukları durumdan kurtulabilir. Bunu neyle yapacağız; kitap okuyarak, eğitim filmleri izleyerek... 3 senedir bu çocuklarla yerlerde, şişme yataklarda yatarak, ne bulursak yiyerek içerek, tek tuvalet ve banyoyu kullanarak yaşıyoruz" dedi.
Bağımlılıktan kurtulmasına yardımcı oldukları kişilerin eğitimlerine devam edebilmesi ve ekonomik sorunlarının ortadan kalkması için iş sahibi olması gerektiğini anlatan Koçak, bu konuda projeler geliştirdiklerini bildirdi. Koçak, şöyle devam etti:
"2-3 dönüm arazide kurulacak prefabrik binalarda, bağımlıların kalacağı, sporunu yapacağı, diğer eğitimlerinin de verileceği mekanlar olabilir. Tiyatro faaliyeti, enstrüman dersi olabilir. Bunların da katkısıyla yepyeni, pırıl pırıl, sahadan kaçmadan, izole edilmeden bağımlıların insanların hayatın içine kazandırılabileceğini gösterdik. Derneğimizde başkan yardımcımız var; Cihan. 3 sene önce bize sokaktan gelmişti. Şu anda sıfır ilaçla eğitimlerine devam ediyor. Ayrıca bağımlıyla ilk önce konuşması gereken kişiler, exuser rehberler. Yani bağımlının, kendisi gibi yalnız olmadığını fark edip 'Çok anormal bir yaratığım' psikozundan kurtulacağı, onu anlayacak birisiyle konuşması bu işin yüzde 50'sini hallediyor. Geri kalanına da eğitim lazım."
- "Bu, atla deve değil"
Koçak, tedavinin temeline inancı koyduklarını, bu sayede daha verimli sonuçlar aldıklarını dile getirdi.
Bağımlılık tedavisinin mutlaka Türkiye'ye özgü olması gerektiğine dikkati çeken Koçak, şunları kaydetti:
"Bir kere alt temele inancı koymamız lazım. Yani bu herhangi bir şey de olabilir ama Müslüman bir ülkede yaşıyoruz. Dışarıdaki modelleri Türkiye'ye getirmeye çalışıyorlar. Bakın, 7 ayrı bölgede, 7 ayrı kültürde, genetik yapıda insanım var. Türk modelini yaptık. Dışarıdan ithal etmemize gerek yok. Sabah 'huzur duası'yla başlıyoruz. Bu, uluslararası bir dua. Ondan sonra o günkü eğitimimizi almaya başlıyoruz. Yürüyüş yapıyoruz, sonra kahvaltımızı yapıyoruz. Bütün bunlarda güzel olan taraf şu; herkes katkıda bulunuyor. Bir görevlimiz yok. Zaten ona verecek paramız da yok ama olması da gerekmiyor. Hepimiz yatağımızı yapmayı, dişlerimizi fırçalamayı, sifonu çekmeyi, banyoyu temiz tutmayı, yemeği beraber hazırlayıp sofrayı toplamayı, çamaşırlarımızı yıkamayı, onları asmayı yani birey olmayı, sorumluluk almayı öğreniyoruz. Aslında bu, atla deve değil ama doğru sistem olursa, iddia ediyorum, istisnalar hariç iyileşmeyecek bağımlı yoktur."
Yavuz Tufan Koçak, sistemin kurulup yaşam köyleri ve lokallerinin oluşturulması, yaygınlaştırılması halinde bağımlıların ayık kalma ve temiz yaşama oranının yüzde 70'lere çıkabileceğini sözlerine ekledi.
Kaynak: AA
AA muhabirinin aldığı bilgiye göre, yıllarca alkol ve uyuşturucu bağımlısı olarak yaşayan derneğin kurucusu Yavuz Tufan Koçak, 5 çocuklu bir ailede büyüdü.
İlk sigarasını, ilkokul yıllarında kendisini ismiyle çağıran ve "önemli" hissettiren arkadaşlarıyla içen Koçak, alkole de yine onların yanında alıştı. Zamanla bağımlı hale gelen Koçak, babasına karşı onu korumak isteyen annesinin çabalarına aldırış etmeden alkolün dozajını artırdı.
Askere gidip geldikten sonra çocukluk aşkıyla evlenen, iş sahibi olması, iyi bir geliri bulunmasına ve bağımlı olduğunu kabul eden Koçak, buna karşın alkol tüketimini gitgide artırdı.
Bağımlılıkla savaşında onun dönüm noktası, eşinin zorlamasıyla özel bir hastaneye alkolden kurtulmak için tedaviye gitmesi oldu. Koçak, "alkol bağımlısı" olarak yattığı bu hastanede ilk kez uyuşturucu kullandı. Annesinin, kendisini kurtarmak için dini yöntemlere başvurmasına rağmen uyuşturucudan uzaklaşamayan Koçak, eşinden ayrıldı, bu maddeyi bulmak için hırsızlık dahil pek çok yola başvurdu.
Kendisiyle ilgilenen annesinden de uzaklaşan Koçak, bir anlamda "dibi gördü" ve 12 yıl önce "Başka bir hayat mümkün" diyerek bağımlılıktan kurtulmaya karar verdi. O gün bugündür kendi ifadesiyle "ayık gezen" Koçak, kendisiyle aynı durumdaki kişileri kurtarmak için AYBUDER'i kurdu.
Günlerinin büyük bölümünü beraber geçiren dernek üyeleri, bağımlılıklarından "ilaçsız tedavi" olarak tanımladıkları yöntemle birlik ve beraberlik içinde sıyrılıyor, yeni hayatlarına "merhaba" diyor.
Buluşma mekanı dernek binası olan üyeler, her sabah el ele tutuşup dua ederek o günün sonunda uyuyuncaya kadar birbirlerine alkol ve uyuşturucudan uzak durma sözü veriyor. Bunu başarıp her akşam Allah'a şükreden üyelerin bu döngüsü her gün gerçekleşiyor.
- "Sıfır ilaçla eğitimlerine devam ediyorlar"
Koçak, "Türkiye'de bağımlılık tedavisinin çok yanlış yapıldığı, ilaç verilerek hatta elektroşok uygulanarak bağımlının tedavi edilemeyeceği"ni anlatmak için derneği kurduklarını söyledi.
Sadece bağımlıların değil, ailelerinin de bilinçlendirilmesi gerektiğini belirten Koçak, "Bağımlılar, birbirlerine destek olarak, paylaşarak, doktorlara, psikologlara ya da anne babalarına anlatamadıkları şeyleri birbirlerine anlatarak, yani içlerini boşaltarak bulundukları durumdan kurtulabilir. Bunu neyle yapacağız; kitap okuyarak, eğitim filmleri izleyerek... 3 senedir bu çocuklarla yerlerde, şişme yataklarda yatarak, ne bulursak yiyerek içerek, tek tuvalet ve banyoyu kullanarak yaşıyoruz" dedi.
Bağımlılıktan kurtulmasına yardımcı oldukları kişilerin eğitimlerine devam edebilmesi ve ekonomik sorunlarının ortadan kalkması için iş sahibi olması gerektiğini anlatan Koçak, bu konuda projeler geliştirdiklerini bildirdi. Koçak, şöyle devam etti:
"2-3 dönüm arazide kurulacak prefabrik binalarda, bağımlıların kalacağı, sporunu yapacağı, diğer eğitimlerinin de verileceği mekanlar olabilir. Tiyatro faaliyeti, enstrüman dersi olabilir. Bunların da katkısıyla yepyeni, pırıl pırıl, sahadan kaçmadan, izole edilmeden bağımlıların insanların hayatın içine kazandırılabileceğini gösterdik. Derneğimizde başkan yardımcımız var; Cihan. 3 sene önce bize sokaktan gelmişti. Şu anda sıfır ilaçla eğitimlerine devam ediyor. Ayrıca bağımlıyla ilk önce konuşması gereken kişiler, exuser rehberler. Yani bağımlının, kendisi gibi yalnız olmadığını fark edip 'Çok anormal bir yaratığım' psikozundan kurtulacağı, onu anlayacak birisiyle konuşması bu işin yüzde 50'sini hallediyor. Geri kalanına da eğitim lazım."
- "Bu, atla deve değil"
Koçak, tedavinin temeline inancı koyduklarını, bu sayede daha verimli sonuçlar aldıklarını dile getirdi.
Bağımlılık tedavisinin mutlaka Türkiye'ye özgü olması gerektiğine dikkati çeken Koçak, şunları kaydetti:
"Bir kere alt temele inancı koymamız lazım. Yani bu herhangi bir şey de olabilir ama Müslüman bir ülkede yaşıyoruz. Dışarıdaki modelleri Türkiye'ye getirmeye çalışıyorlar. Bakın, 7 ayrı bölgede, 7 ayrı kültürde, genetik yapıda insanım var. Türk modelini yaptık. Dışarıdan ithal etmemize gerek yok. Sabah 'huzur duası'yla başlıyoruz. Bu, uluslararası bir dua. Ondan sonra o günkü eğitimimizi almaya başlıyoruz. Yürüyüş yapıyoruz, sonra kahvaltımızı yapıyoruz. Bütün bunlarda güzel olan taraf şu; herkes katkıda bulunuyor. Bir görevlimiz yok. Zaten ona verecek paramız da yok ama olması da gerekmiyor. Hepimiz yatağımızı yapmayı, dişlerimizi fırçalamayı, sifonu çekmeyi, banyoyu temiz tutmayı, yemeği beraber hazırlayıp sofrayı toplamayı, çamaşırlarımızı yıkamayı, onları asmayı yani birey olmayı, sorumluluk almayı öğreniyoruz. Aslında bu, atla deve değil ama doğru sistem olursa, iddia ediyorum, istisnalar hariç iyileşmeyecek bağımlı yoktur."
Yavuz Tufan Koçak, sistemin kurulup yaşam köyleri ve lokallerinin oluşturulması, yaygınlaştırılması halinde bağımlıların ayık kalma ve temiz yaşama oranının yüzde 70'lere çıkabileceğini sözlerine ekledi.