Evlatlık verilen Dersimlileri açıklayın
Partisinin grup toplantısında konuşan HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Dersim üzerinden sert açıklamalarda bulundu.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş partisinin grup toplantısında TBMM'de konuştu.
Demirtaş'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
Arşivleri açmanız lazım. Dersim ismini iade etmeniz lazım. Evlatlık verilen Dersimlileri açıklamanız lazım. Dersim'in Munzur Vadisi'yle ortadan kaldırmak istediğiniz tarihi için HES'lere barajlara dur demek lazım.
Ucuz bir siyasi rant için, Dersim'in tarihindeki en büyük katliamı ucuz malzeme olarak kullanıyor. Zannediyor ki Dersimliler sayın başbakanı alkışlıyorlar diye düşünüyorlar herhalde. İnanılmaz bir gaddarlık, vandallık örneği. Acıyla dalga geçme örneğidir.
Bakın o dönemin üç tane gazete manşeti. Üçünün de bugün siyasi partilerde temsilcileri var. O dönem hepsi aynı partinin içinde çalışıyorlardı.
Diyorlar ya sen yaptın sen yaptın. Ulan hepiniz oradaydınız be.
Bu Son Posta gazetesi, bugünün sağcılarının belki temsilcileri: Asiler sığındıkları sarp dağlarda imha ediliyorlar. Dersim meselesi tarihe karıştı, açlık baş gösterdi.
Solcu Tan gazetesi: Tunceli'de tam asayiş teessüs etti. Çapulcular mahkemede hesap veriyorlar. Tanıdık geliyor değil mi, çapulcular? O dönemin çapulcuları da Dersim'den çıkıyormuş demek ki.
Dönemin Cumhuriyet gazetesi: Şakilerden 32 kişi maktul düştü, mağaralara sığınan haydutlar takip ediliyor.
Birbirinizi suçlamanıza gerek yok. Hepiniz Dersim'in sorumlususunuz. Topu birbirine atmanıza gerek yok. Alayınız suçlusunuz. Devlet olarak parti olarak hepiniz özür dileyeceksiniz ayrı ayrı.
İşte Dersim özrü kendi aralarında bu kadar samimiyetsiz tartışma şeklinde yürüyor. Bizler bu ülkenin eşit yurttaşlarıysak, mezhebimiz inancımız yaşam tarzımız devleti ilgilendirmez. Biz devlete eşit ortaklar olarak birlikte yöneteceksek bu devletin hepimize eşit hizmet sunması döneminde hiçbir çözüm yoktur.
Kim devleti ele geçirirse kendi malı gibi görüp öyle yönetiyor. Bir kişi kendi şirketini dükkanını nasıl yönetiyorsa bunlar da aynı şekilde yönetiyor. Cumhuriyet tarihi boyunca devleti böyle yönettiler. Kardeşlik, barış, demokrasi, özgürlük asla olmayacak, bunun panzehirini kurduk işte: Halkların Demokratik Partisi. Bu demokrasi anlayışı, faşizan mezhep anlayışını kırmak üzere, emekten, işçiden yana bir çizgiyi, halkların iktidarı olarak oluşturmak için bir alternatif kurduk. Hepsi, tamamı HDP'yi hedef alan çalışmalar yürütüyorlar. Yayın organlarına bakın, tamamı HDP'nin aleyhine yazıp çiziyor. Hepsi ortak düşman olarak görüyorlar. Bu yönüyle onların penceresinden bakınca haklıdırlar. Çünkü bütün bu partiler tekçi faşizan temelden beslenen partilerdir.
Bunları bu ülkede halk nezdinde teşhir etmeden, halkın gönlünde mahkûm etmeden gerçek kardeşliği bulamayacağız. Bizi birbirimize düşman, aynı mahallede şehirde, giderek aynı ülkede yaşayamaz hale getirecektir. Her birinin kutsalı diğerinin kutsalından bin kat kıymetlidir. Başkalarının kutsallarını ayaklar altına almaktan vazgeçmeyecekler.
Mücadele o nedenle uzun solukludur. Çözüm süreci de böyledir, müzakere süreci de böyledir. Bunlar inanın ki içinde büyük mücadeleleri barındırıyor.
G20 zirvesinde başbakan sesleniyor, “Gelin sorunlarımızın çözümünde ortak yol bulalım” diyor. Bize demiyor bunu tabi. Muhalefet partilerine falan söylemiyor. Dünyanın zengin G20 zirvesinde patronlarına aslında söylüyor. Bu ülkede bu cümleyi kuramıyor. Ülkenin cumhurbaşkanı bunu söyleyemiyor. Biz o nedenle bu mücadelede bu siyasi partilerle birlikte demokrasiye, özgürlüğe kolay kolay ulaşamayacağız. Gözümüzü hep halkımızın hizasında tutacağız.
Demirtaş'ın açıklamalarından satırbaşları şöyle:
Arşivleri açmanız lazım. Dersim ismini iade etmeniz lazım. Evlatlık verilen Dersimlileri açıklamanız lazım. Dersim'in Munzur Vadisi'yle ortadan kaldırmak istediğiniz tarihi için HES'lere barajlara dur demek lazım.
Ucuz bir siyasi rant için, Dersim'in tarihindeki en büyük katliamı ucuz malzeme olarak kullanıyor. Zannediyor ki Dersimliler sayın başbakanı alkışlıyorlar diye düşünüyorlar herhalde. İnanılmaz bir gaddarlık, vandallık örneği. Acıyla dalga geçme örneğidir.
Bakın o dönemin üç tane gazete manşeti. Üçünün de bugün siyasi partilerde temsilcileri var. O dönem hepsi aynı partinin içinde çalışıyorlardı.
Diyorlar ya sen yaptın sen yaptın. Ulan hepiniz oradaydınız be.
Bu Son Posta gazetesi, bugünün sağcılarının belki temsilcileri: Asiler sığındıkları sarp dağlarda imha ediliyorlar. Dersim meselesi tarihe karıştı, açlık baş gösterdi.
Solcu Tan gazetesi: Tunceli'de tam asayiş teessüs etti. Çapulcular mahkemede hesap veriyorlar. Tanıdık geliyor değil mi, çapulcular? O dönemin çapulcuları da Dersim'den çıkıyormuş demek ki.
Dönemin Cumhuriyet gazetesi: Şakilerden 32 kişi maktul düştü, mağaralara sığınan haydutlar takip ediliyor.
Birbirinizi suçlamanıza gerek yok. Hepiniz Dersim'in sorumlususunuz. Topu birbirine atmanıza gerek yok. Alayınız suçlusunuz. Devlet olarak parti olarak hepiniz özür dileyeceksiniz ayrı ayrı.
İşte Dersim özrü kendi aralarında bu kadar samimiyetsiz tartışma şeklinde yürüyor. Bizler bu ülkenin eşit yurttaşlarıysak, mezhebimiz inancımız yaşam tarzımız devleti ilgilendirmez. Biz devlete eşit ortaklar olarak birlikte yöneteceksek bu devletin hepimize eşit hizmet sunması döneminde hiçbir çözüm yoktur.
Kim devleti ele geçirirse kendi malı gibi görüp öyle yönetiyor. Bir kişi kendi şirketini dükkanını nasıl yönetiyorsa bunlar da aynı şekilde yönetiyor. Cumhuriyet tarihi boyunca devleti böyle yönettiler. Kardeşlik, barış, demokrasi, özgürlük asla olmayacak, bunun panzehirini kurduk işte: Halkların Demokratik Partisi. Bu demokrasi anlayışı, faşizan mezhep anlayışını kırmak üzere, emekten, işçiden yana bir çizgiyi, halkların iktidarı olarak oluşturmak için bir alternatif kurduk. Hepsi, tamamı HDP'yi hedef alan çalışmalar yürütüyorlar. Yayın organlarına bakın, tamamı HDP'nin aleyhine yazıp çiziyor. Hepsi ortak düşman olarak görüyorlar. Bu yönüyle onların penceresinden bakınca haklıdırlar. Çünkü bütün bu partiler tekçi faşizan temelden beslenen partilerdir.
Bunları bu ülkede halk nezdinde teşhir etmeden, halkın gönlünde mahkûm etmeden gerçek kardeşliği bulamayacağız. Bizi birbirimize düşman, aynı mahallede şehirde, giderek aynı ülkede yaşayamaz hale getirecektir. Her birinin kutsalı diğerinin kutsalından bin kat kıymetlidir. Başkalarının kutsallarını ayaklar altına almaktan vazgeçmeyecekler.
Mücadele o nedenle uzun solukludur. Çözüm süreci de böyledir, müzakere süreci de böyledir. Bunlar inanın ki içinde büyük mücadeleleri barındırıyor.
G20 zirvesinde başbakan sesleniyor, “Gelin sorunlarımızın çözümünde ortak yol bulalım” diyor. Bize demiyor bunu tabi. Muhalefet partilerine falan söylemiyor. Dünyanın zengin G20 zirvesinde patronlarına aslında söylüyor. Bu ülkede bu cümleyi kuramıyor. Ülkenin cumhurbaşkanı bunu söyleyemiyor. Biz o nedenle bu mücadelede bu siyasi partilerle birlikte demokrasiye, özgürlüğe kolay kolay ulaşamayacağız. Gözümüzü hep halkımızın hizasında tutacağız.