Davutoğlu, Amanpour'a Konuştu
Başbakan Ahmet Davutoğlu, "IŞİD'ten sonra sınırımızın korunacağına emin olabileceğimiz açık bir strateji varsa elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız" dedi.
CNN'in ünlü ismi Christiane Amanpour'un sorularını yanıtlayan Başbakan Davutoğlu, "Suriye'de 'IŞİD'ten öncesi ve IŞİD'ten sonrası' diye bir ayrım yapmamalıyız. Suriye'deki krizin ilk günlerinden şimdiye kadar hiçbir ülke saldırılara, rejimin acımasız saldırılarına ve IŞİD'e karşı Türkiye'nin yaptıklarından daha fazlasını yapmadı. Geçen yıl 10 Ekim'de hükümet kararıyla IŞİD'i terör örgütü ilan ettik" dedi.
ABD'nin Esed rejimine karşı değil, sadece IŞİD'e yönelik hava saldırılarıyla ilgili bir soruya yanıt veren Davutoğlu, "ABD'nin Suriye'deki hava saldırılarının gerekli ancak yeterli değil. Bu hava saldırıları, IŞİD'in engellenmesi için gerekli ancak birleşik bir strateji geliştirmediğimizde ne olacak? IŞİD'i ortadan kaldırdığımızda başka bir örgüt gelebilir" ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Suriye'de kimyasal silahlar kullanıldığında, tüm müttefiklerimizden resmi olarak Suriye'deki rejime karşı çok daha sert bir siyaset izlemelerini istedik çünkü bu mezhep siyasetleri, IŞİD tarafından kullanılan bir boşluk oluşturdu. İşte bu yüzden bugün Kobani'de IŞİD'i cezalandırmak ve bir sonraki adımı belirlememek gelecekte daha büyük sorun çıkarabilir. Çok dikkatli olmalıyız. Neden biz uçuşa yasak bölge istiyoruz çünkü yeter artık. Türkiye neredeyse 1,6 milyon mülteci kabul etti ve her gün gelmeye devam ediyorlar. Bugün bile Kobani'den yaklaşık 2 bin kişi geldi. İstatistiklere baktığınızda Christiane, mültecilerin sayısı rejim tarafından düzenlenen hava saldırıları, Scut füzeleri, varil bombaları yüzünden arttı. Eğer insani krizi durdurmak istiyorsanız, hava saldırılarını, bombardımanı durdurmanız gerekir. Bu, Türkiye için çok önemli çünkü bir sonraki adım... Gelecekte son derece kritik bir senaryo olarak görüyoruz.
Diyelim ki IŞİD'i ortadan kaldırdık. Bu güç ama yapacağız. Ertesi gün rejim, Hapel ya da diğer kentlere hava saldırısı düzenleyecek ve bu, çok daha büyük bir insani kriz yaratacak. Bu bizim, geçerli talebimiz. Uçuşa yasak bölge istiyoruz. Sınırımızda güvenli bir bölge istiyoruz. Yoksa tüm bu yük, Türkiye'nin ve diğer komşu ülkelerin omzuna binmeyle devam edecek."
- "Tavsiyemizi dinleselerdi..."
Taleplerinin yerine getirilmemesi durumunda ne olacağı sorusuna yanıt veren Davutoğlu, şöyle dedi: "Bizden talepte bulunanların bizim ihtiyaçlarımızı anlaması gerekli. Bu tek taraflı bir ilişki değil. Örneğin İnsanlar bizden mültecileri kabul etmemizi istiyorlar ve bizi övüyorlar, tamam. Ancak aynı zamanda bize lütfen sınırınızı kontrol edin de diyorlar. Sadece üç günde 180 bin kişi gelirse o sınırı nasıl kontrol edebilirsiniz? Sadece üç günde!"
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın açıklamalarına değinen Davutoğlu, "Bu, gerçekten de çok haksız bir suçlama. Bizim iki beklentimiz var Christiane: Hakkaniyet ve empati. Öncelikle empati: ABD'nin de Meksika ile sınırı var. Ve her iki tarafta iki devlet var. tüm sınırı kontrol etmek kolay mı? 1,6 milyon insan (Türkiye'ye) geldi. Bu Washington, Boston ve Atlanta'nın toplam nüfusu. Ne tür riskler ve güçlüklerle karşı karşıya olduğumuzu hayal edebilirsiniz. Ya sınırları kapatacağız böylece hiç kimse gelemeyecek. Bu da bizim kültürümüze ters. Ama sınırımızı kapatsaydık eminiz sert bir dille eleştirilecektik. Türkiye bunu nasıl yapabilir diyeceklerdi. Sınırı açtığınızda ve üç günde 180 bin kişi geldiğinde ise herkesi kontrol etmek çok zor."
Suriye'deki muhalefetle ilgili soruya yanıtlayan Davutoğlu, "Ne yazık ki Suriye'nin dostlarından bu gruba destek gelmedi. Ilımlı muhalefeti, Suriye Ulusal Koalisyonu'nu desteklediğimizi saklamıyoruz. (Müttefiklerimiz ve BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri) tavsiyemizi dinleselerdi, ılımlı muhalefeti korusalar ve destekleselerdi bugün IŞİD gibi büyük bir krizle karşı karşıya olmazdık."
Batıyı birçok kez Suriye'de radikalizmin yükselişe geçtiği konusunda uyardıklarını söyleyen Davutoğlu, "Avrupalı ve Amerikalı mevkidaşlarımızla Suriye rejimi tarafından işlenen insanlık karşıtı suçlara karşı bir çözüm olup olmadığını, radikalizmin yükseleceğini konuştuk. O sırada IŞİD adı geçmiyordu ama onları uyardık. Bakınız Christian, bu son derece rahatsız edici. İnsanlar olarak yüzbinlerce kişi katledildi, kimyasal silahlar kullanıldı. Kimyasal silahların kırmızı hat olduğu söyledik. Kimyasal siylah kullandı. Peki ne oldu ona? (Esed), yerleşim birimlerinde Scud füseleri, varil bombaları kullandı. Hiçbir şey yapmadık. Açlıkla cezalandırarak insanları öldürdü. kentleri, mahalleleri kuşattı, insanları aç bıraktı. Suriye rejimi tarafından bu şekilde öldürülenlere ait 50 bin fotoğrafı hepimiz gördük, siz de programınızda gösterdiniz. Yine de kimse ses çıkarmadı.
Şimdi işlenen suçlara herhangi bir tepki gösterilmediği yüzünden bu radikal örgütler -IŞİD'i kastediyorum- bu atmosferden faydalandı ve "insanlara uluslararası toplum sizi savunmuyor" dedi.
Kimse sizi savunmuyor. Sizi sadece ben, kendi yöntemlerimle savunabilirim. İşte IŞİD'in kaynağı bu. Sadece ABD'yi değil tüm devletleri uyardık, uluslararası toplumu uyardık fırtınanın geldiğini, birşeyler yapmak gerektiğini söyledik. Esed rejimine karşı hiçbir şey yapılmadı ve şimdi bazı liderlerin Esed rejimi ile işbirliği yapmayı önermesi son derece şaşırtıcı, şok edici. Şeytana karşı bir başka şeytanla işbirliği yapmak, uluslararası toplumun izleyeceği yol olmamalı" dedi.
Davutoğlu, Biden ile sorunun çözülüp çözülmediği sorusuna şu yanıtı verdi:
"Bu, bizim için son derece rahatsız ediciydi. Amerikalı dostlarımıza tüm bunları açıkladık. ABD gibi önemli bir müttefikten bir liderin aniden bizi suçlamazı, inanılmaz ve kabul edilemez bir şey. Hemen bunun kabul edilemez olduğunu ve hiç kimsenin (BMGK'nın daimi üyelerinin) yaptığı hatalar yüzünden Türkiye'yli suçlayamayacağını söyledim. Biz, milyonlarca mülteciyi kabul ettik. Dün Biden Erdogan'ı aradığında Kurban Bayramı kutlaması için Cumhurbaşkanı'mızın evindeydim. Şahsen Biden'ın özür dilediğini ve meselenin kapandığını düşünüyorum. Umarım gelecekte hiçbir lider, insani krizi çözmek için bu kadar çok çaba harcayan bir ülkeye bu tür suçlamalar yöneltmez."
- "Gerekli tüm önlemleri alacağız"
Davutoğlu, "IŞİD'e karşı en olası kara gücü Türkiye değil mi" sorusuna şöyle yanıt verdi:
"IŞİD'ten sonra sınırımızın korunacağına emin olabileceğimiz açık bir strateji varsa elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız. İnsanları, sınır bölgesinde Türkiye'ye doğru iten rejimi istemiyoruz. Diğer terör örgütlerinin bölgede etkili olmasını da istemiyoruz. Ulusal bir stratejimiz var. Bu stratejinin temel parametrelerinden biri insani parametre. Biz, mültecileri kabul ediyoruz. Sınırın diğer yanında insancıl bir siyaset istiyoruz. İkinci olarak da askeri strateji ve güvenlik. Ulusal güvenliğimize karşı herhangi bir tehdit olması durumunda gerekli tüm önlemleri alacağız. Tüm önlemleri."
Davutoğlu, "Türkiye, sahaya ayak basmaya hazır mı" sorusuna "Diğer ülkeler üzerlerine düşeni yaparsa" yanıtını verdi. Davutoğlu, "Esed, Şam'da acımasız siyasetini sürdürürse IŞİD gider, başka bir radikal örgüt gelir. Esed, insanları katletmeye devam ederse ve uluslararası toplum hiçbir şey yapmazsa, bu aynı şeyi yapmaları için diğer ülkelere de kötü bir örnek olacak. Dolayısıyla bizim yaklaşımımız, kapsamlı, stratejik ve ortak olmalı... Kamuoyumuzu tatmin etmek amacıyla tek bir terör örgütünü cezalandırmak için değil, gelecekte de bütün terör tehditlerini ortadan kaldırmak ve rejim tarafından insanlığa karşı işlenen tüm acımasız suçları ortadan kaldırmak için" diye konuştu.
Kobani konusuna değinen Davutoğlu, "Kobani halkına yardım etmek için elimizden gelen herşeyi yapacağız çünkü bu insanlar bizim kardeşlerimiz. Bu insanları Kürtler, Türkmenler ya da Araplar olarak görmüyoruz. Kobani'ye müdahale ihtiyacı doğarsa o zaman tüm Suriye'ye, tüm sınır bölgesine de müdahale gerekir" dedi.
- "Yeni kabine hem dinamik, hem de son derece deneyimli"-
Türkiye'deki gelişmelere de değinen Davutoğlu, "(Kabinede) bazı önemli değişiklikler yaptım. Bakanların sayısında değil, ancak pozisyonunda. Bu benim kendi seçimimdi. Büyük değişiklikler yapmak istemedim çünkü 2015'te yeni bir seçim daha olacak. Devamlılık benim için çok önemli, ancak aynı zamanda kabinede yeni bakanlar var. Yeni kabine, bu anlamda hem dinamik hem de son derece deneyimli. Cumhurbaşkanı ile ilişkilere gelince, Erdogan, artık parti siyasetinin bir parçası değil, artık partinin üyesi değil. Çünkü Anayasa'ya göre istifa etmesi taraf tutmaması gerekiyor. Bu açıdan artık siyasi tartışmanın dışında" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Halkıma halihazırdaki bir askeri darbenin ürünü olduğu olduğu için yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu söyledim ve söz verdim. Temel değişim devlet-merkezli bir anayasa değil insan haklarının merkezde olduğu bir anayasa. Aslında bu çok ilginç. Ordu, 1990'larda başbakanın pozisyonunu ve gücünü sınırlamak amacıyla cumhurbaşkanını seçilen başbakana karşı çok güçlü kılmış. Varsayımları gelecekte de askeri bir cumhurbaşkanının olmasıydı. Tabii ki sistemin yeniden dengelenmesi gerekiyor. Ancak Türkiye'de yasama, yürütle ve yargı ayrıdır ve Cumhurbaşkanı, bu güçler ayrılığının bir parçası değildir. Benimle Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki uyum, iki arkadaş ve tüm sorumlulukları üstlelenen iki lider olarak devam edecek."
Mustafa Akyol'un New York Times'taki "Davutoğlu'nu Recep Tayyip Erdoğan seçti çünkü belli başlı tüm konularda aynı fikre sahipler. Davutoğlu, ülkenin acı, nefret yüklü siyasi arenasına nazik, kibar ve güleryüzlü kişiliğini getirerek Türkiye'ye yardımcı olabilir" şeklindeki açıklamasının hatırlatılması üzerine Davutoğlu, "Öncelikle bu varsayım yanlış. Aslında birçok açıdan son 3-4 yılda birçok reform yapıldı. Erdoğan'ın otokrat olarak tanımlanması yanlış. Stilime gelince herkesin kendi kişiliği var ve bu bunların birbirene alternatif olduğu anlamına gelmiyor. Aksine bir açıdan tamamlayıcı ve kapsayıcı da olabilirler. Benim kişiliğim, akademik yaşamımdan şimdiye kadar değişmedi ve değişmeyecek" dedi.
Kaynak: AA
ABD'nin Esed rejimine karşı değil, sadece IŞİD'e yönelik hava saldırılarıyla ilgili bir soruya yanıt veren Davutoğlu, "ABD'nin Suriye'deki hava saldırılarının gerekli ancak yeterli değil. Bu hava saldırıları, IŞİD'in engellenmesi için gerekli ancak birleşik bir strateji geliştirmediğimizde ne olacak? IŞİD'i ortadan kaldırdığımızda başka bir örgüt gelebilir" ifadelerini kullandı.
Davutoğlu, sözlerine şöyle devam etti:
"Suriye'de kimyasal silahlar kullanıldığında, tüm müttefiklerimizden resmi olarak Suriye'deki rejime karşı çok daha sert bir siyaset izlemelerini istedik çünkü bu mezhep siyasetleri, IŞİD tarafından kullanılan bir boşluk oluşturdu. İşte bu yüzden bugün Kobani'de IŞİD'i cezalandırmak ve bir sonraki adımı belirlememek gelecekte daha büyük sorun çıkarabilir. Çok dikkatli olmalıyız. Neden biz uçuşa yasak bölge istiyoruz çünkü yeter artık. Türkiye neredeyse 1,6 milyon mülteci kabul etti ve her gün gelmeye devam ediyorlar. Bugün bile Kobani'den yaklaşık 2 bin kişi geldi. İstatistiklere baktığınızda Christiane, mültecilerin sayısı rejim tarafından düzenlenen hava saldırıları, Scut füzeleri, varil bombaları yüzünden arttı. Eğer insani krizi durdurmak istiyorsanız, hava saldırılarını, bombardımanı durdurmanız gerekir. Bu, Türkiye için çok önemli çünkü bir sonraki adım... Gelecekte son derece kritik bir senaryo olarak görüyoruz.
Diyelim ki IŞİD'i ortadan kaldırdık. Bu güç ama yapacağız. Ertesi gün rejim, Hapel ya da diğer kentlere hava saldırısı düzenleyecek ve bu, çok daha büyük bir insani kriz yaratacak. Bu bizim, geçerli talebimiz. Uçuşa yasak bölge istiyoruz. Sınırımızda güvenli bir bölge istiyoruz. Yoksa tüm bu yük, Türkiye'nin ve diğer komşu ülkelerin omzuna binmeyle devam edecek."
- "Tavsiyemizi dinleselerdi..."
Taleplerinin yerine getirilmemesi durumunda ne olacağı sorusuna yanıt veren Davutoğlu, şöyle dedi: "Bizden talepte bulunanların bizim ihtiyaçlarımızı anlaması gerekli. Bu tek taraflı bir ilişki değil. Örneğin İnsanlar bizden mültecileri kabul etmemizi istiyorlar ve bizi övüyorlar, tamam. Ancak aynı zamanda bize lütfen sınırınızı kontrol edin de diyorlar. Sadece üç günde 180 bin kişi gelirse o sınırı nasıl kontrol edebilirsiniz? Sadece üç günde!"
ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden'ın açıklamalarına değinen Davutoğlu, "Bu, gerçekten de çok haksız bir suçlama. Bizim iki beklentimiz var Christiane: Hakkaniyet ve empati. Öncelikle empati: ABD'nin de Meksika ile sınırı var. Ve her iki tarafta iki devlet var. tüm sınırı kontrol etmek kolay mı? 1,6 milyon insan (Türkiye'ye) geldi. Bu Washington, Boston ve Atlanta'nın toplam nüfusu. Ne tür riskler ve güçlüklerle karşı karşıya olduğumuzu hayal edebilirsiniz. Ya sınırları kapatacağız böylece hiç kimse gelemeyecek. Bu da bizim kültürümüze ters. Ama sınırımızı kapatsaydık eminiz sert bir dille eleştirilecektik. Türkiye bunu nasıl yapabilir diyeceklerdi. Sınırı açtığınızda ve üç günde 180 bin kişi geldiğinde ise herkesi kontrol etmek çok zor."
Suriye'deki muhalefetle ilgili soruya yanıtlayan Davutoğlu, "Ne yazık ki Suriye'nin dostlarından bu gruba destek gelmedi. Ilımlı muhalefeti, Suriye Ulusal Koalisyonu'nu desteklediğimizi saklamıyoruz. (Müttefiklerimiz ve BM Güvenlik Konseyi'nin daimi üyeleri) tavsiyemizi dinleselerdi, ılımlı muhalefeti korusalar ve destekleselerdi bugün IŞİD gibi büyük bir krizle karşı karşıya olmazdık."
Batıyı birçok kez Suriye'de radikalizmin yükselişe geçtiği konusunda uyardıklarını söyleyen Davutoğlu, "Avrupalı ve Amerikalı mevkidaşlarımızla Suriye rejimi tarafından işlenen insanlık karşıtı suçlara karşı bir çözüm olup olmadığını, radikalizmin yükseleceğini konuştuk. O sırada IŞİD adı geçmiyordu ama onları uyardık. Bakınız Christian, bu son derece rahatsız edici. İnsanlar olarak yüzbinlerce kişi katledildi, kimyasal silahlar kullanıldı. Kimyasal silahların kırmızı hat olduğu söyledik. Kimyasal siylah kullandı. Peki ne oldu ona? (Esed), yerleşim birimlerinde Scud füseleri, varil bombaları kullandı. Hiçbir şey yapmadık. Açlıkla cezalandırarak insanları öldürdü. kentleri, mahalleleri kuşattı, insanları aç bıraktı. Suriye rejimi tarafından bu şekilde öldürülenlere ait 50 bin fotoğrafı hepimiz gördük, siz de programınızda gösterdiniz. Yine de kimse ses çıkarmadı.
Şimdi işlenen suçlara herhangi bir tepki gösterilmediği yüzünden bu radikal örgütler -IŞİD'i kastediyorum- bu atmosferden faydalandı ve "insanlara uluslararası toplum sizi savunmuyor" dedi.
Kimse sizi savunmuyor. Sizi sadece ben, kendi yöntemlerimle savunabilirim. İşte IŞİD'in kaynağı bu. Sadece ABD'yi değil tüm devletleri uyardık, uluslararası toplumu uyardık fırtınanın geldiğini, birşeyler yapmak gerektiğini söyledik. Esed rejimine karşı hiçbir şey yapılmadı ve şimdi bazı liderlerin Esed rejimi ile işbirliği yapmayı önermesi son derece şaşırtıcı, şok edici. Şeytana karşı bir başka şeytanla işbirliği yapmak, uluslararası toplumun izleyeceği yol olmamalı" dedi.
Davutoğlu, Biden ile sorunun çözülüp çözülmediği sorusuna şu yanıtı verdi:
"Bu, bizim için son derece rahatsız ediciydi. Amerikalı dostlarımıza tüm bunları açıkladık. ABD gibi önemli bir müttefikten bir liderin aniden bizi suçlamazı, inanılmaz ve kabul edilemez bir şey. Hemen bunun kabul edilemez olduğunu ve hiç kimsenin (BMGK'nın daimi üyelerinin) yaptığı hatalar yüzünden Türkiye'yli suçlayamayacağını söyledim. Biz, milyonlarca mülteciyi kabul ettik. Dün Biden Erdogan'ı aradığında Kurban Bayramı kutlaması için Cumhurbaşkanı'mızın evindeydim. Şahsen Biden'ın özür dilediğini ve meselenin kapandığını düşünüyorum. Umarım gelecekte hiçbir lider, insani krizi çözmek için bu kadar çok çaba harcayan bir ülkeye bu tür suçlamalar yöneltmez."
- "Gerekli tüm önlemleri alacağız"
Davutoğlu, "IŞİD'e karşı en olası kara gücü Türkiye değil mi" sorusuna şöyle yanıt verdi:
"IŞİD'ten sonra sınırımızın korunacağına emin olabileceğimiz açık bir strateji varsa elimizden gelen her şeyi yapmaya hazırız. İnsanları, sınır bölgesinde Türkiye'ye doğru iten rejimi istemiyoruz. Diğer terör örgütlerinin bölgede etkili olmasını da istemiyoruz. Ulusal bir stratejimiz var. Bu stratejinin temel parametrelerinden biri insani parametre. Biz, mültecileri kabul ediyoruz. Sınırın diğer yanında insancıl bir siyaset istiyoruz. İkinci olarak da askeri strateji ve güvenlik. Ulusal güvenliğimize karşı herhangi bir tehdit olması durumunda gerekli tüm önlemleri alacağız. Tüm önlemleri."
Davutoğlu, "Türkiye, sahaya ayak basmaya hazır mı" sorusuna "Diğer ülkeler üzerlerine düşeni yaparsa" yanıtını verdi. Davutoğlu, "Esed, Şam'da acımasız siyasetini sürdürürse IŞİD gider, başka bir radikal örgüt gelir. Esed, insanları katletmeye devam ederse ve uluslararası toplum hiçbir şey yapmazsa, bu aynı şeyi yapmaları için diğer ülkelere de kötü bir örnek olacak. Dolayısıyla bizim yaklaşımımız, kapsamlı, stratejik ve ortak olmalı... Kamuoyumuzu tatmin etmek amacıyla tek bir terör örgütünü cezalandırmak için değil, gelecekte de bütün terör tehditlerini ortadan kaldırmak ve rejim tarafından insanlığa karşı işlenen tüm acımasız suçları ortadan kaldırmak için" diye konuştu.
Kobani konusuna değinen Davutoğlu, "Kobani halkına yardım etmek için elimizden gelen herşeyi yapacağız çünkü bu insanlar bizim kardeşlerimiz. Bu insanları Kürtler, Türkmenler ya da Araplar olarak görmüyoruz. Kobani'ye müdahale ihtiyacı doğarsa o zaman tüm Suriye'ye, tüm sınır bölgesine de müdahale gerekir" dedi.
- "Yeni kabine hem dinamik, hem de son derece deneyimli"-
Türkiye'deki gelişmelere de değinen Davutoğlu, "(Kabinede) bazı önemli değişiklikler yaptım. Bakanların sayısında değil, ancak pozisyonunda. Bu benim kendi seçimimdi. Büyük değişiklikler yapmak istemedim çünkü 2015'te yeni bir seçim daha olacak. Devamlılık benim için çok önemli, ancak aynı zamanda kabinede yeni bakanlar var. Yeni kabine, bu anlamda hem dinamik hem de son derece deneyimli. Cumhurbaşkanı ile ilişkilere gelince, Erdogan, artık parti siyasetinin bir parçası değil, artık partinin üyesi değil. Çünkü Anayasa'ya göre istifa etmesi taraf tutmaması gerekiyor. Bu açıdan artık siyasi tartışmanın dışında" diye konuştu.
Başbakan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Halkıma halihazırdaki bir askeri darbenin ürünü olduğu olduğu için yeni bir anayasaya ihtiyaç olduğunu söyledim ve söz verdim. Temel değişim devlet-merkezli bir anayasa değil insan haklarının merkezde olduğu bir anayasa. Aslında bu çok ilginç. Ordu, 1990'larda başbakanın pozisyonunu ve gücünü sınırlamak amacıyla cumhurbaşkanını seçilen başbakana karşı çok güçlü kılmış. Varsayımları gelecekte de askeri bir cumhurbaşkanının olmasıydı. Tabii ki sistemin yeniden dengelenmesi gerekiyor. Ancak Türkiye'de yasama, yürütle ve yargı ayrıdır ve Cumhurbaşkanı, bu güçler ayrılığının bir parçası değildir. Benimle Cumhurbaşkanı Erdoğan arasındaki uyum, iki arkadaş ve tüm sorumlulukları üstlelenen iki lider olarak devam edecek."
Mustafa Akyol'un New York Times'taki "Davutoğlu'nu Recep Tayyip Erdoğan seçti çünkü belli başlı tüm konularda aynı fikre sahipler. Davutoğlu, ülkenin acı, nefret yüklü siyasi arenasına nazik, kibar ve güleryüzlü kişiliğini getirerek Türkiye'ye yardımcı olabilir" şeklindeki açıklamasının hatırlatılması üzerine Davutoğlu, "Öncelikle bu varsayım yanlış. Aslında birçok açıdan son 3-4 yılda birçok reform yapıldı. Erdoğan'ın otokrat olarak tanımlanması yanlış. Stilime gelince herkesin kendi kişiliği var ve bu bunların birbirene alternatif olduğu anlamına gelmiyor. Aksine bir açıdan tamamlayıcı ve kapsayıcı da olabilirler. Benim kişiliğim, akademik yaşamımdan şimdiye kadar değişmedi ve değişmeyecek" dedi.