Haluk Kırcı: 5'ini ben 2'sini Abdullah Çatlı öldürdü
Bahçelievler katliamı davasında ifadesi alınan Haluk Kırcı, 7 öğrenciden 5’ini kendisinin, 2’sini de Çatlı’nın öldürdüğünü söyledi.
Haluk Kırcı, “O günkü şartlar içinde inanmış bir militandım. İliklerime kadar inanmıştım. Yüz kişi de gelse öldürecektim” dedi.
'Bahçelievler katliamı' davasından hüküm giyen Ünal Osmanağaoğlu'nun, AİHM'nin lehine verdiği 'adil yargılanmadığı' kararı üzerine açılan ve Osmanağaoğlu'nun hayatını kaybetmesiyle birlikte mirasçılarının sürdürdüğü 'yeniden yargılama' talepli davada, hükümlü Haluk Kırcı sesli ve görüntülü sistem üzerinden 'tanık' olarak dinlendi.
Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, Haluk Kırcı, Bursa Cezaevinden sesli ve görüntülü sistem aracılığıyla 'tanık' olarak dinlendi.
Bahçelievler'deki eylemi kendisiyle birlikte Kürşat Poyraz, Mahmut Korkmaz, Ercüment Gedikli ve Abdullah Çatlı'nın gerçekleştirdiğini söyleyen Kırcı, Ünal Osmanağaoğlu ile Duran Demirkıran, Ömer Özcan ve Bünyamin Adanalı'nın olayda yer almadığını savundu.
O GECE PLANLADIK
'Olayın bir intikam saldırısı olduğunu ve o gece planlanıp, yapıldığını' kaydeden Kırcı, 'eylemin, o günkü şartların gereği olduğunu' iddia etti. Maktullerden 2'sinin Sovyet ajanı olduğunu ileri süren Kırcı, 'bu kişilerin peşlerinde aylarca dolaştıklarını' söyledi. Maktullerden 5'ini kendisinin, 2'sini ise Çatlı'nın öldürdüğünü savunan Kırcı, 'O günkü şartlar içinde inanmış bir militandım. İliklerime kadar inanmıştım. Yüz kişi de gelse öldürecektim. Keşke Türkiye o günleri yaşamasaydı, kardeş kavgasına sürüklenmeseydi. Ama o günkü şartları da bakıp, anlamak lazım' diye konuştu.
'Bu acı hadisenin özünde, 1978'deki CHP hükümetinin, devlete kendi kadrolarını yerleştirirken, ülkücü hareketin gücünü kırmak istemesinin' bulunduğunu ifade eden Kırcı, bunun için ülkücülerin devlet kadrolarından uzaklaştırıldığını ve gelecek vaat eden, başarılı ülkücü öğrencilerin olaylarla ilişkilendirildiğini anlattı. Kırcı, Osmanağaoğlu'nu tanıdığında, Emek'te oturan, '500 kitabı bulunan, entelektüel, okuyan, yazan biri' olduğunu kaydederek, 'Osmanağaoğlu, Bahçelievler'deki olaya raptedildi' dedi.
MİT VE POLİS AJANLARI İSMİMİZİ VERDİ
Olayın ertesi günü infial meydana geldiğini belirten Kırcı, şunları kaydetti:
'Biz aptal değiliz. İçimizdeki MİT ve polis ajanları ismimizi verdi. Bizi aramaya başladılar, ama biz de tedbiri almış, dağılmıştık. Olay bir intikam saldırısıydı, o gece planlandı ve yapıldı. 5 kişiyi ben infaz ettim, 2 kişiyi Abdullah Çatlı. 'İnfaz ettim' derken, bunu göğsümü gere gere söylemiyorum. Ama, o günkü şartlarda anlaşılabilecek şeyler. Ünal Osmanağaoğlu suçsuz yere 14 sene hapiste yattı. Duran Demirkıran, Ömer Özcan, Bünyamin Adanalı'nın olayla alakası yok. Dosya yalanlar üzerine bina edilmiş.'
HAKİM: ÜNAL VAR MIYDI, YOK MUYDU?
Mahkeme Başkanı Ali Altınkaya, döneme ilişkin değerlendirmeleri ve benzer cümleleri tekrarlayan Kırcı'yı konuyu dağıtmaması, aksi takdirde bağlantıyı keseceği konusunda uyardı. Kırcı'nın, 'Niçin beni dinlemiyorsunuz? Tarihe tanıklık yapıyorum. Anlatacak şeylerim var' sözleri üzerine Altınkaya, 'Ben de 77-81 öğrencisiyim. O günün şartlarını ben de yaşadım. Ama, tarihe ışık tutacağız diye konuyu dağıtamazsınız. Burada konu eylemde Ünal var mıydı, yok muydu?' diye konuştu. Müdahil avukatlarından Sansal, Kırcı'nın dosyadaki beyanlarının hiçbirinin diğerine uymadığını belirtti ve beyanları kabul etmediklerini söyledi. Osmanağaoğlu'nun mirasçılarının avukatı Namkoç, Kırcı'ya, 'Dürüst Oktay'ı tanıyor musunuz?' diye sordu.
Kırcı, soruya, 'Öğrencilik yıllarımızın POL-DER'li polisiydi. Bu örgütün en önemli şahsıydı. Biz bunun kim olduğunu biliyoruz' dedi.
Müdahil avukatları, mahkemeye yazılı beyanda bulunarak, daha önce tanık sıfatıyla dinlenmesi kararlaştırılan Dürüst Oktay'ın adresinin tespiti için Ankara Emniyet Müdürlüğü ve SGK'ya yazı yazılmasını talep etti. Aynı zamanda soruşturmada görev alan bazı polislerin de tanıklığına başvurulmasını isteyen avukatlar, 'Reis' isimli kitabında konuyu işleyen Gazeteci Soner Yalçın'ın da tanık olarak ifadesinin alınması talebinde bulundu. Avukat Namkoç ise tanık beyanıyla ilgili daha sonra ayrıntılı açıklamalarda bulunacaklarını bildirdi. Namkoç, Dürüst Oktay ile Gazeteci Soner Yalçın'ın tanık olarak dinlenmesi talebinin reddini istedi.
Mahkeme heyeti, Duran Demirkıran ve Ercüment Gedikli'nin duruşmada dinlenmesine karar vererek, duruşmayı erteledi.
7 KEZ İDAM CEZASINA ÇARPTIRILMIŞTI
Osmanağaoğlu, kamuoyunda ''Bahçelievler katliamı'' olarak bilinen 7 TİP üyesi gencin 1978'de öldürülmesine ilişkin davada, 'ideolojik amaçla adam öldürmek' suçundan 7 kez idam cezasına çarptırılmıştı. İdam cezasının kaldırılmasının ardından cezası müebbet hapse çevrilen Osmanağaoğlu hakkındaki cezanın infazı, '3. Yargı Paketi' ile durdurulmuştu.
Osmanağaoğlu'nun başvurusunu değerlendiren AİHM de 2009'da 'Osmanağaoğlu'nun, diğer iki sanığın ifadelerine göre mahkum edilmesi ve kendisinin buna itiraz edememesinin adil olmadığına' karar vermişti. Strasbourg'daki mahkemenin hakimleri, 'işkence altında sorgulandıklarını' ileri süren iki sanığın ifadelerinin açıkça geçersiz olduğuna hükmetmiş, davanın yeniden görülmesi veya mahkeme sürecinin yeniden başlatılmasının, 'ihlalin onarılması açısından uygun bir yöntem' olacağı görüşünü dile getirmişti.
'Bahçelievler katliamı' davasından hüküm giyen Ünal Osmanağaoğlu'nun, AİHM'nin lehine verdiği 'adil yargılanmadığı' kararı üzerine açılan ve Osmanağaoğlu'nun hayatını kaybetmesiyle birlikte mirasçılarının sürdürdüğü 'yeniden yargılama' talepli davada, hükümlü Haluk Kırcı sesli ve görüntülü sistem üzerinden 'tanık' olarak dinlendi.
Ankara 3. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada, Haluk Kırcı, Bursa Cezaevinden sesli ve görüntülü sistem aracılığıyla 'tanık' olarak dinlendi.
Bahçelievler'deki eylemi kendisiyle birlikte Kürşat Poyraz, Mahmut Korkmaz, Ercüment Gedikli ve Abdullah Çatlı'nın gerçekleştirdiğini söyleyen Kırcı, Ünal Osmanağaoğlu ile Duran Demirkıran, Ömer Özcan ve Bünyamin Adanalı'nın olayda yer almadığını savundu.
O GECE PLANLADIK
'Olayın bir intikam saldırısı olduğunu ve o gece planlanıp, yapıldığını' kaydeden Kırcı, 'eylemin, o günkü şartların gereği olduğunu' iddia etti. Maktullerden 2'sinin Sovyet ajanı olduğunu ileri süren Kırcı, 'bu kişilerin peşlerinde aylarca dolaştıklarını' söyledi. Maktullerden 5'ini kendisinin, 2'sini ise Çatlı'nın öldürdüğünü savunan Kırcı, 'O günkü şartlar içinde inanmış bir militandım. İliklerime kadar inanmıştım. Yüz kişi de gelse öldürecektim. Keşke Türkiye o günleri yaşamasaydı, kardeş kavgasına sürüklenmeseydi. Ama o günkü şartları da bakıp, anlamak lazım' diye konuştu.
'Bu acı hadisenin özünde, 1978'deki CHP hükümetinin, devlete kendi kadrolarını yerleştirirken, ülkücü hareketin gücünü kırmak istemesinin' bulunduğunu ifade eden Kırcı, bunun için ülkücülerin devlet kadrolarından uzaklaştırıldığını ve gelecek vaat eden, başarılı ülkücü öğrencilerin olaylarla ilişkilendirildiğini anlattı. Kırcı, Osmanağaoğlu'nu tanıdığında, Emek'te oturan, '500 kitabı bulunan, entelektüel, okuyan, yazan biri' olduğunu kaydederek, 'Osmanağaoğlu, Bahçelievler'deki olaya raptedildi' dedi.
MİT VE POLİS AJANLARI İSMİMİZİ VERDİ
Olayın ertesi günü infial meydana geldiğini belirten Kırcı, şunları kaydetti:
'Biz aptal değiliz. İçimizdeki MİT ve polis ajanları ismimizi verdi. Bizi aramaya başladılar, ama biz de tedbiri almış, dağılmıştık. Olay bir intikam saldırısıydı, o gece planlandı ve yapıldı. 5 kişiyi ben infaz ettim, 2 kişiyi Abdullah Çatlı. 'İnfaz ettim' derken, bunu göğsümü gere gere söylemiyorum. Ama, o günkü şartlarda anlaşılabilecek şeyler. Ünal Osmanağaoğlu suçsuz yere 14 sene hapiste yattı. Duran Demirkıran, Ömer Özcan, Bünyamin Adanalı'nın olayla alakası yok. Dosya yalanlar üzerine bina edilmiş.'
HAKİM: ÜNAL VAR MIYDI, YOK MUYDU?
Mahkeme Başkanı Ali Altınkaya, döneme ilişkin değerlendirmeleri ve benzer cümleleri tekrarlayan Kırcı'yı konuyu dağıtmaması, aksi takdirde bağlantıyı keseceği konusunda uyardı. Kırcı'nın, 'Niçin beni dinlemiyorsunuz? Tarihe tanıklık yapıyorum. Anlatacak şeylerim var' sözleri üzerine Altınkaya, 'Ben de 77-81 öğrencisiyim. O günün şartlarını ben de yaşadım. Ama, tarihe ışık tutacağız diye konuyu dağıtamazsınız. Burada konu eylemde Ünal var mıydı, yok muydu?' diye konuştu. Müdahil avukatlarından Sansal, Kırcı'nın dosyadaki beyanlarının hiçbirinin diğerine uymadığını belirtti ve beyanları kabul etmediklerini söyledi. Osmanağaoğlu'nun mirasçılarının avukatı Namkoç, Kırcı'ya, 'Dürüst Oktay'ı tanıyor musunuz?' diye sordu.
Kırcı, soruya, 'Öğrencilik yıllarımızın POL-DER'li polisiydi. Bu örgütün en önemli şahsıydı. Biz bunun kim olduğunu biliyoruz' dedi.
Müdahil avukatları, mahkemeye yazılı beyanda bulunarak, daha önce tanık sıfatıyla dinlenmesi kararlaştırılan Dürüst Oktay'ın adresinin tespiti için Ankara Emniyet Müdürlüğü ve SGK'ya yazı yazılmasını talep etti. Aynı zamanda soruşturmada görev alan bazı polislerin de tanıklığına başvurulmasını isteyen avukatlar, 'Reis' isimli kitabında konuyu işleyen Gazeteci Soner Yalçın'ın da tanık olarak ifadesinin alınması talebinde bulundu. Avukat Namkoç ise tanık beyanıyla ilgili daha sonra ayrıntılı açıklamalarda bulunacaklarını bildirdi. Namkoç, Dürüst Oktay ile Gazeteci Soner Yalçın'ın tanık olarak dinlenmesi talebinin reddini istedi.
Mahkeme heyeti, Duran Demirkıran ve Ercüment Gedikli'nin duruşmada dinlenmesine karar vererek, duruşmayı erteledi.
7 KEZ İDAM CEZASINA ÇARPTIRILMIŞTI
Osmanağaoğlu, kamuoyunda ''Bahçelievler katliamı'' olarak bilinen 7 TİP üyesi gencin 1978'de öldürülmesine ilişkin davada, 'ideolojik amaçla adam öldürmek' suçundan 7 kez idam cezasına çarptırılmıştı. İdam cezasının kaldırılmasının ardından cezası müebbet hapse çevrilen Osmanağaoğlu hakkındaki cezanın infazı, '3. Yargı Paketi' ile durdurulmuştu.
Osmanağaoğlu'nun başvurusunu değerlendiren AİHM de 2009'da 'Osmanağaoğlu'nun, diğer iki sanığın ifadelerine göre mahkum edilmesi ve kendisinin buna itiraz edememesinin adil olmadığına' karar vermişti. Strasbourg'daki mahkemenin hakimleri, 'işkence altında sorgulandıklarını' ileri süren iki sanığın ifadelerinin açıkça geçersiz olduğuna hükmetmiş, davanın yeniden görülmesi veya mahkeme sürecinin yeniden başlatılmasının, 'ihlalin onarılması açısından uygun bir yöntem' olacağı görüşünü dile getirmişti.