Erdoğan Nikkei Gazetesi’nin Düzenlediği Konferansta Konuştu (2)
Bir dizi resmi temaslarda bulunmak üzere Japonya’ya gelen Başbakan Erdoğan Nikkei Gazetesi’nin düzenlediği konferansta konuştu.
Türk ekonomisinin son 11 yılda önemli aşamalar kaydettiğini belirten Erdoğan, “Türkiye ekonomisi 11 yıllık süreç içerisinde çok önemli imtihanlardan geçti” dedi.
Paradan 6 sıfır atma konusunda son derece başarılı olduklarını dile getiren Erdoğan, “Son derece başarılı bir operasyon yaparak hiçbir soruna yol açmadan paradan 6 sıfır atma işlemini gerçekleştirdik ve halkımız yeni duruma çok hızlı şekilde uyum sağladı. Faizlerde aynı şekilde önemli oranlarda düşüş gerçekleşti. Devletin borçlanma faizi yüzde 63 iken yüzde 6 seviyelerine kadar çektik. Kamu borç stokunun milli gelire oranı yüzde 74 iken bu oranı şu anda yüzde 35’e kadar çekmiş bulunuyoruz. İhracatımız yine bu dönemde çok ciddi artış gösterdi. 36 milyar dolardan devraldığımız ihracatımız şu anda 151 milyar doları aşmış durumda. Bu süreçte Türkiye’nin 130 milyar dolar uluslararası yatırım çektiğini de özellikle vurgulamak isterim. Bizden önceki dönemde bazı istisnalar dışında 1 milyar doları geçmeyen yıllık uluslararası yatırım bizim dönemimizde yıllık ortalama 10 milyar doların üzerine çıktı. Tabi buraya nasıl ulaştık, nasıl vardık dersek. Burada 2 önemli kavramdan bahsetmek isterim. Bunun birisi istikrardır, birisi güvendir. Eğer bu istikrar bu güven olmamış olsaydı buralara ulaşmış olmamız da mümkün değildi. Ve uluslararası yatırımlar konusunda veren el olma konumuna ulaştık. Bizden önce yıllık 45 milyon doları aşamayan Türkiye, şu anda 2012 sonu itibariyle 2,5 milyar dolara ulaştı. Şimdi 2013’te bunun da üzerine çıktık. Burada IMF’yle ilişkilerimize özellikle değinmek isterim. 11 yıl önce göreve geldiğimizde Türkiye’nin IMF’ye olan borcu 23,5 milyar dolardı. Bu borcu 2013 14 Mayıs’ında tamamıyla ödedik ve kapadık” dedi.
Küresel krize rağmen ayakta kalmayı başardıklarını kaydeden Erdoğan, “Küresel finans krizine rağmen IMF ile yeni bir stand by anlaşması yapmadık. Ayrıca IMF’ye 5 milyar dolarlık bir kredi açtık. Ve ihtiyaç olduğunda IMF ülkemizden borç alabilecek. Tabi ekonomide rakamlar son derece önemli seyrederken bu kazanımları kalıcı hale getirmek için de çok önemli reformlar gerçekleştirdik. Bankacılık ve finans sektöründe önemli adımlar attık. Mali disiplin ve para politikaları konusunda son derece hassas olduk. Geldiğimiz noktada Türkiye dünyanın en hızlı ve istikrar içinde büyüyen ülkelerinden biri oldu. 2023 yılı ülke ve millet olarak bizim için son derece önemli. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıldönümü olan günde milli gelirimizi 2 trilyon dolara ihracatımızı 500 milyar dolara ve dış ticaret hacmini 1 trilyon dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Kişi başına milli gelirin 25 bin dolara yükseleceğini şu anda tahmin ettiğimiz Türkiye sadece 9 yıl sonra inşallah dünyanın en büyük 10 ülkesinden biri konumuna yükselecektir. Biz bu hedefi ulaşılabilir görüyor, şimdiden bu büyük hedef doğrultusunda tasarımlarımızı yapıyoruz. Açıkçası Japon dostlarımızı, Japon yatırımcıların da bu büyük vizyonda yer almalarını çok önemsiyoruz. Gerek doğrudan yatırımlarda Japon firmalarının Türkiye’nin sunduğu fırsatlardan istifade etmelerini bekliyoruz. Türkiye hem Ortadoğu’ya hem Balkanlar ve Avrupa’ya hem de Afrika’ya olan yakınlığı nedeniyle son derece cazip bir yatırım konumuna sahip” dedi.
Japon firmalarını desteklemeye her zaman hazır olduklarını da belirten Erdoğan, “Teşviklerimizle sağlayacağımız yatırım kolaylıklarıyla Türkiye’de yatırım yapacak Japon firmalarını her aşamada desteklemeye hazırız. Ekonomi Bakanlığı’mız ve Türkiye Yatırım Destek Ajans’ımız Türkiye’de yatırım yapmak isteyen her firma için her aşamada yardımcı olmaya hazırdır. Değerli dostlar ekonomik büyüme ve refah için az önce ifade ettiğim istikrar ve güven ortamının son derece önemli olduğunu biliyoruz. Ve bu 2 sır kavram konusunda çok büyük bir hassasiyet içerisindeyiz. Türkiye ekonomisi 11 yıllık süreç içerisinde çok önemli imtihanlardan geçti. Tüm bu imtihanlardan başarıyla geçtik. Disiplin sayesinde, aldığımız ciddi tedbirler sayesinde özellikle de gerçekleştirdiğimiz yapısal reformlar sayesinde ekonomiyi çok sağlam temellere oturttuk ve onlarla buluşturduk. Ulusal ve küresel dalgalanmalara karşı dayanıklı dirençli bir ekonomik yapımız var. Göreve geldiğimizde Merkez Bankamızın döviz rezervi 27,5 milyar dolardı. Ama şu anda Merkez Bankamızın döviz rezervi son gelişmelerde 136 milyar dolarlara kadar çıkmıştı şu anda 136 milyar dolar. Ülke içinde ve dışında istikrar, huzur ve güven ortamını muhafaza ederek, bunu daha da güçlendirerek ekonominin zeminini daha da güçlendiriyoruz. Ekonomi kadar demokratikleşme alanında attığımız adımların da Türkiye’yi farklı bir boyuta taşıdığını burada özellikle vurgulamak isterim. Şu anda Türkiye çalkantılı bir coğrafyada istikrar ve güven adası olarak yükselişini sürdürüyor. Demokratik standartlarımız her gün daha ileri seviyelere ilerliyor. Demokratikleşmenin önündeki engelleri cesaretle kaldırıyor bu alanda da reformlarımızı kararlılıkla yapıyoruz. Halkının yüzde 99’u Müslüman bir ülke olarak bölgede çok önemli bir deneyimi gerçekleştiriyor, çok önemli bir sınavı başarıyla geçiyoruz. Bu noktada dış politikanın da çok önemli olduğunu biliyoruz. Gerek demokratikleşme için gerek güçlü bir ekonomi için aktif bir dış politikanın gerekli olduğuna, önemli olduğuna inanıyor, içerde olduğu kadar bölgemizde ve dünyada da istikrar ve güveni en güçlü şekilde savunuyoruz. Dış politikada temel ilkemiz her zaman küresel vicdan ve adalet olmuştur. Bu ilkeleri en zor şartlarda dahi savunmayı sürdürüyoruz. Yakın coğrafyamızda ya da dünyada hiçbir krize çıkar odaklı bakmıyoruz” dedi.
Ortadoğu’da yaşanan çatışmalar ve huzursuzluk ortamına da değinen Erdoğan, “Türkiye tarihi mirasının bir gereği olarak bölgesel ve küresel her meseleye insani gözlükle, vicdani sorumlulukla yaklaşıyor. Afganistan, Irak, Filistin, Suriye gibi ülkelerdeki krizlere bakışımız tamamen barış amaçlı. İnsani duygulardan hareket etmekteyiz. Öte yandan Somali gibi yoksulluğun artık dayanılmaz durumlara ulaştığı ülkelere de farklı kriterlerle buralardan ne fayda sağlayacağız gibi gayri insani bir yaklaşımla değil adaleti tesis etme yaklaşımıyla eğiliyor ve çözüm arayışlarını sürdürüyoruz. Değerli dostlarım bu noktada uluslararası terör meselesine özellikle değinmek isterim. Türkiye uzun yıllardır terör sorunuyla meşgul oldu. Ne yazık ki terör nedeniyle çok sayıda insanını önemli miktarda kaynağını kaybetti. Terörün bildiğiniz gibi dini yoktur, milleti yoktur. Terör her şeyden önce bir defa katliamlarla beslenen anlayışın ta kendisidir. Özellikle insanların vicdanında ve adalet anlayışında ne büyük yaralar açtığını acı tecrübelerle öğrendik. Ülkemizin maruz kaldığı terör sorunu içerden ziyade dışardan ülkemize yöneltildi. Yani uluslararası bir boyuta sahipti. Şu anda da halen böyle. Terör örgütü komşu bir ülkede Irak’ta oradaki istikrarsızlık ortamından istifade etti.
Ne yazık ki batılı dostlarda buna çanak tuttular. Bunu da çok açıkça ifade etmek durumundayım. Bunun ötesinde üzülerek ifade ediyorum terör örgütü birçok başka ülkeden de destek buldu. Müsamaha gördü. Kendisine elverişli faaliyet zeminler elde etti. Defalarca uyarmamıza rağmen, defalarca belgeleriyle ispat etmemize rağmen maalesef ülkemize yönelik teröre karşı uluslararası anlamda tatmin edici bir tepki göremedik” dedi.
Terörde uluslararası dayanışma olması gerektiğini de dile getiren Erdoğan, “ABD’de, İspanya’da Londra’da meydana gelen terör eylemleri terörün korkunç yüzünü ortaya koydu. Terör karşısında uluslararası dayanışmanın kaçınılmaz olduğunu ispat etti. Bakın biz sadece Türkiye’de değil, bölgemizdeki ülkelerde de terörün yıkıcı etkisini gördük. Terörün bir ülkeyi nasıl tükettiğini, nasıl çürüttüğünü bizzat oralarda müşahede ettik. Terör şu anda dünyamızın en önemli ve en acil şekilde çözüm bekleyen sorunlarından bir tanesidir. Terör dediğimiz zaman olayı sadece bireysel yahut küçük grupların terörü olarak ele alırsak bu yanlış bir tespit olur. Artık dünyada devlet terörünün de hakim olduğunu çok açık net görüyoruz. Ki bunun bir tanesi şu anda yanı başımızda Suriye’dir. Suriye’de devlet terörü esmektedir. İşte 3 yıla yakın bir zamandır adeta bir soykırım olarak devam eden 130 bin insanın konvansiyonel silahlarla öldürüldüğü Suriye’ye artık dünyanın bu kadar duyarsız kalmasını anlamak mümkün değildir” şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA
Paradan 6 sıfır atma konusunda son derece başarılı olduklarını dile getiren Erdoğan, “Son derece başarılı bir operasyon yaparak hiçbir soruna yol açmadan paradan 6 sıfır atma işlemini gerçekleştirdik ve halkımız yeni duruma çok hızlı şekilde uyum sağladı. Faizlerde aynı şekilde önemli oranlarda düşüş gerçekleşti. Devletin borçlanma faizi yüzde 63 iken yüzde 6 seviyelerine kadar çektik. Kamu borç stokunun milli gelire oranı yüzde 74 iken bu oranı şu anda yüzde 35’e kadar çekmiş bulunuyoruz. İhracatımız yine bu dönemde çok ciddi artış gösterdi. 36 milyar dolardan devraldığımız ihracatımız şu anda 151 milyar doları aşmış durumda. Bu süreçte Türkiye’nin 130 milyar dolar uluslararası yatırım çektiğini de özellikle vurgulamak isterim. Bizden önceki dönemde bazı istisnalar dışında 1 milyar doları geçmeyen yıllık uluslararası yatırım bizim dönemimizde yıllık ortalama 10 milyar doların üzerine çıktı. Tabi buraya nasıl ulaştık, nasıl vardık dersek. Burada 2 önemli kavramdan bahsetmek isterim. Bunun birisi istikrardır, birisi güvendir. Eğer bu istikrar bu güven olmamış olsaydı buralara ulaşmış olmamız da mümkün değildi. Ve uluslararası yatırımlar konusunda veren el olma konumuna ulaştık. Bizden önce yıllık 45 milyon doları aşamayan Türkiye, şu anda 2012 sonu itibariyle 2,5 milyar dolara ulaştı. Şimdi 2013’te bunun da üzerine çıktık. Burada IMF’yle ilişkilerimize özellikle değinmek isterim. 11 yıl önce göreve geldiğimizde Türkiye’nin IMF’ye olan borcu 23,5 milyar dolardı. Bu borcu 2013 14 Mayıs’ında tamamıyla ödedik ve kapadık” dedi.
Küresel krize rağmen ayakta kalmayı başardıklarını kaydeden Erdoğan, “Küresel finans krizine rağmen IMF ile yeni bir stand by anlaşması yapmadık. Ayrıca IMF’ye 5 milyar dolarlık bir kredi açtık. Ve ihtiyaç olduğunda IMF ülkemizden borç alabilecek. Tabi ekonomide rakamlar son derece önemli seyrederken bu kazanımları kalıcı hale getirmek için de çok önemli reformlar gerçekleştirdik. Bankacılık ve finans sektöründe önemli adımlar attık. Mali disiplin ve para politikaları konusunda son derece hassas olduk. Geldiğimiz noktada Türkiye dünyanın en hızlı ve istikrar içinde büyüyen ülkelerinden biri oldu. 2023 yılı ülke ve millet olarak bizim için son derece önemli. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100. yıldönümü olan günde milli gelirimizi 2 trilyon dolara ihracatımızı 500 milyar dolara ve dış ticaret hacmini 1 trilyon dolara çıkarmayı hedefliyoruz. Kişi başına milli gelirin 25 bin dolara yükseleceğini şu anda tahmin ettiğimiz Türkiye sadece 9 yıl sonra inşallah dünyanın en büyük 10 ülkesinden biri konumuna yükselecektir. Biz bu hedefi ulaşılabilir görüyor, şimdiden bu büyük hedef doğrultusunda tasarımlarımızı yapıyoruz. Açıkçası Japon dostlarımızı, Japon yatırımcıların da bu büyük vizyonda yer almalarını çok önemsiyoruz. Gerek doğrudan yatırımlarda Japon firmalarının Türkiye’nin sunduğu fırsatlardan istifade etmelerini bekliyoruz. Türkiye hem Ortadoğu’ya hem Balkanlar ve Avrupa’ya hem de Afrika’ya olan yakınlığı nedeniyle son derece cazip bir yatırım konumuna sahip” dedi.
Japon firmalarını desteklemeye her zaman hazır olduklarını da belirten Erdoğan, “Teşviklerimizle sağlayacağımız yatırım kolaylıklarıyla Türkiye’de yatırım yapacak Japon firmalarını her aşamada desteklemeye hazırız. Ekonomi Bakanlığı’mız ve Türkiye Yatırım Destek Ajans’ımız Türkiye’de yatırım yapmak isteyen her firma için her aşamada yardımcı olmaya hazırdır. Değerli dostlar ekonomik büyüme ve refah için az önce ifade ettiğim istikrar ve güven ortamının son derece önemli olduğunu biliyoruz. Ve bu 2 sır kavram konusunda çok büyük bir hassasiyet içerisindeyiz. Türkiye ekonomisi 11 yıllık süreç içerisinde çok önemli imtihanlardan geçti. Tüm bu imtihanlardan başarıyla geçtik. Disiplin sayesinde, aldığımız ciddi tedbirler sayesinde özellikle de gerçekleştirdiğimiz yapısal reformlar sayesinde ekonomiyi çok sağlam temellere oturttuk ve onlarla buluşturduk. Ulusal ve küresel dalgalanmalara karşı dayanıklı dirençli bir ekonomik yapımız var. Göreve geldiğimizde Merkez Bankamızın döviz rezervi 27,5 milyar dolardı. Ama şu anda Merkez Bankamızın döviz rezervi son gelişmelerde 136 milyar dolarlara kadar çıkmıştı şu anda 136 milyar dolar. Ülke içinde ve dışında istikrar, huzur ve güven ortamını muhafaza ederek, bunu daha da güçlendirerek ekonominin zeminini daha da güçlendiriyoruz. Ekonomi kadar demokratikleşme alanında attığımız adımların da Türkiye’yi farklı bir boyuta taşıdığını burada özellikle vurgulamak isterim. Şu anda Türkiye çalkantılı bir coğrafyada istikrar ve güven adası olarak yükselişini sürdürüyor. Demokratik standartlarımız her gün daha ileri seviyelere ilerliyor. Demokratikleşmenin önündeki engelleri cesaretle kaldırıyor bu alanda da reformlarımızı kararlılıkla yapıyoruz. Halkının yüzde 99’u Müslüman bir ülke olarak bölgede çok önemli bir deneyimi gerçekleştiriyor, çok önemli bir sınavı başarıyla geçiyoruz. Bu noktada dış politikanın da çok önemli olduğunu biliyoruz. Gerek demokratikleşme için gerek güçlü bir ekonomi için aktif bir dış politikanın gerekli olduğuna, önemli olduğuna inanıyor, içerde olduğu kadar bölgemizde ve dünyada da istikrar ve güveni en güçlü şekilde savunuyoruz. Dış politikada temel ilkemiz her zaman küresel vicdan ve adalet olmuştur. Bu ilkeleri en zor şartlarda dahi savunmayı sürdürüyoruz. Yakın coğrafyamızda ya da dünyada hiçbir krize çıkar odaklı bakmıyoruz” dedi.
Ortadoğu’da yaşanan çatışmalar ve huzursuzluk ortamına da değinen Erdoğan, “Türkiye tarihi mirasının bir gereği olarak bölgesel ve küresel her meseleye insani gözlükle, vicdani sorumlulukla yaklaşıyor. Afganistan, Irak, Filistin, Suriye gibi ülkelerdeki krizlere bakışımız tamamen barış amaçlı. İnsani duygulardan hareket etmekteyiz. Öte yandan Somali gibi yoksulluğun artık dayanılmaz durumlara ulaştığı ülkelere de farklı kriterlerle buralardan ne fayda sağlayacağız gibi gayri insani bir yaklaşımla değil adaleti tesis etme yaklaşımıyla eğiliyor ve çözüm arayışlarını sürdürüyoruz. Değerli dostlarım bu noktada uluslararası terör meselesine özellikle değinmek isterim. Türkiye uzun yıllardır terör sorunuyla meşgul oldu. Ne yazık ki terör nedeniyle çok sayıda insanını önemli miktarda kaynağını kaybetti. Terörün bildiğiniz gibi dini yoktur, milleti yoktur. Terör her şeyden önce bir defa katliamlarla beslenen anlayışın ta kendisidir. Özellikle insanların vicdanında ve adalet anlayışında ne büyük yaralar açtığını acı tecrübelerle öğrendik. Ülkemizin maruz kaldığı terör sorunu içerden ziyade dışardan ülkemize yöneltildi. Yani uluslararası bir boyuta sahipti. Şu anda da halen böyle. Terör örgütü komşu bir ülkede Irak’ta oradaki istikrarsızlık ortamından istifade etti.
Ne yazık ki batılı dostlarda buna çanak tuttular. Bunu da çok açıkça ifade etmek durumundayım. Bunun ötesinde üzülerek ifade ediyorum terör örgütü birçok başka ülkeden de destek buldu. Müsamaha gördü. Kendisine elverişli faaliyet zeminler elde etti. Defalarca uyarmamıza rağmen, defalarca belgeleriyle ispat etmemize rağmen maalesef ülkemize yönelik teröre karşı uluslararası anlamda tatmin edici bir tepki göremedik” dedi.
Terörde uluslararası dayanışma olması gerektiğini de dile getiren Erdoğan, “ABD’de, İspanya’da Londra’da meydana gelen terör eylemleri terörün korkunç yüzünü ortaya koydu. Terör karşısında uluslararası dayanışmanın kaçınılmaz olduğunu ispat etti. Bakın biz sadece Türkiye’de değil, bölgemizdeki ülkelerde de terörün yıkıcı etkisini gördük. Terörün bir ülkeyi nasıl tükettiğini, nasıl çürüttüğünü bizzat oralarda müşahede ettik. Terör şu anda dünyamızın en önemli ve en acil şekilde çözüm bekleyen sorunlarından bir tanesidir. Terör dediğimiz zaman olayı sadece bireysel yahut küçük grupların terörü olarak ele alırsak bu yanlış bir tespit olur. Artık dünyada devlet terörünün de hakim olduğunu çok açık net görüyoruz. Ki bunun bir tanesi şu anda yanı başımızda Suriye’dir. Suriye’de devlet terörü esmektedir. İşte 3 yıla yakın bir zamandır adeta bir soykırım olarak devam eden 130 bin insanın konvansiyonel silahlarla öldürüldüğü Suriye’ye artık dünyanın bu kadar duyarsız kalmasını anlamak mümkün değildir” şeklinde konuştu.