Osmanlı Döneminde Öldürülen Leopar Da Haber Olmuştu

Diyarbakır'da geçtiğimiz aylarda bir leoparın çoban tarafından öldürülmesine benzer bir olay, 124 yıl önce Çorum'un İskilip ilçesine bağlı bir köyde yaşandı.

Çobana saldıran leoparın köylüler tarafından öldürülmesi, dönemin gazetelerinden Sabah'ta geniş yer buldu. O dönemde kaplan ya da pars olarak adlandırıldığı için leoparın öldürüldüğü yere "Kaplan Deresi", saldırdığı kişiye de "Kaplan" soyadı verilmiş.
Yedikıta Tarih ve Kültür Dergisi'nin yeni sayısında konuyla ilgili yazısı yer alan tarihçi-yazar Selman Soydemir, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Anadolu'da leopar öldürme hadiselerinin yeni olmadığını söyledi.

"Anadolu Parsı" olarak anılan leopar türünün soyu tükendi zannedilirken, 40 yıl sonra Diyarbakır'ın Çınar ilçesinde saldırdığı çoban tarafından öldürülmesinin araştırmacılar ve hayvanseverlerin tepkisini çektiğini dile getiren Soydemir, buna benzer bir hadisenin 124 yıl önce, 1890'da Anadolu'da yaşandığını anlattı.
Arşivlerde ilginç bilgilere ulaştıklarını belirten Soydemir, 1936'dan 1974'e kadar Türkiye'nin farklı bölgelerinde 20 kadar Anadolu parsı hadisesi yaşandığını aktardı.

- Osmanlı basınında "Serseri kaplan" başlıkları

Basına yansıyan en eski leopar öldürme olayının Osmanlı devrinde, 1890'da meydana geldiğini dile getiren Soydemir, devrin önemli gazetelerinden Sabah'ta, 16 Mart 1890'da "Serseri Kaplan" başlığıyla yer alan habere göre, olayın Çorum'un İskilip ilçesine bağlı Eskialibey Köyü ile Taytak Köyü civarlarında yaşandığını söyledi.

Soydemir, bugün Eskialibey'in belde olarak Çorum'un Bayat ilçesine bağlanırken, Taytak'ın ise Çankırı'ya bağlı olarak Yeşilyurt ismini aldığını hatırlatarak, Anadolu'da bugün leopar veya pars olarak bilinen hayvana eskiden akademisyenlerin "kaplan" dediğini aktardı.

- Gazetenin haberi

Selman Soydemir, haberde, böyle bir hayvanın bölgede daha önce görülmediği için kimsenin inanmayacağı endişesiyle kaymakamın şahit gösterildiğini ifade ettti.
Gazetede yer alan haber şöyle:
"İskilip Kaymakamlığından bildirildiğine göre, Şubat'ın sekizinci günü Eskialibey köyü civarında bir kaplan ortaya çıkmış ve adı geçen köy halkından Murad oğlu Hasan'ı hafif şekilde yaralayarak oradan uzaklaşmıştır. Kaplan, Taytak Tuzlası önünde tekrar ortaya çıkıp, Tuzla Kolcusu Şakir ve Taytak köylüsü Ali'nin üzerilerine saldırıp, onları da bazı yerlerinden pençe ve dişle yaralamışsa da bu esnada kolcu Şakir belinde bulunan küçük bıçakla kaplanın karnını yırtıp, telef etmiştir. Bu bölgede şimdiye kadar kaplan görülmediği için bunda bir yanlışlık olması ihtimaliyle ilk başta doğruluğuna inanmak istemedik. Ancak adı geçen kaza kaymakamı Muhlis Efendi, kaplan ve benzeri vahşi hayvanları görmemiş kimselerden olmadığı için bizzat müşahedesine dayanarak ve hatta kaplanın erkek olduğunu dahi açıkça bildirmesi üzerine güvenmemek inadında bulunmadık. Ne vakitten beri ise yolunu şaşırmış olan bu kaplanın, Kalecik (Ankara) taraflarından gelmiş olduğu da başkaca haber verilmiştir."

- Şehbal Gazetesi'nde pars fotoğrafı

Soydemir, İkinci Meşrutiyet'ten sonra yayına başlayan Osmanlı mecmualarından Şehbal'in 1912 yılının Ağustos ayında yayınlanan 58. sayısında, bir pars resmi altında yer alan şu yazıyı da hatırlattı:
"Cezayir'den Kap'a (Ümit Burnu) kadar Afrika'nın her tarafında ve Filistin'den Hindistan'a ve Çin'e kadar Güney Asya'nın muhtelif bölgelerinde tesadüf olunan bu yırtıcı, kedigiller ailesinin bünye itibarıyla en fazla öne çıkanlarından biridir. Ekseriyetle vücudunun boyu üç buçuk ile dört buçuk ayak arasında ve kuyruğunun uzunluğu ise iki buçuk ile üç ayak arasında değişmektedir. Postunun zemini, geyik renginden yaban öküzü rengine kadar bir renk çeşitliliği gösterir. Bu zeminin üzerinde koyu kahverengi yahut siyah benekler vardır. Resmimiz parsın iri benekli ve nadir cinsinden bir örneğini gösteriyor. Parsın dişleri çenenin her iki tarafında altlı üstlü üçer küçük kesici diş ile birer uzun ve müthiş dişlerden oluşur. Parsın adeti, kedi cinsinin diğer üyeleri gibi ve hemen hepsinden daha fazla bir derecede yırtıcılık ve kan dökücülük ile özetlenebilir. Hareketlerinde gayet seri olduğu halde avını ekseriyetle pusuda bekleyip dalgın bir anında yakalamak suretiyle avlar. Koyun, keçi, geyik, karaca, maymun, tavus gibi hayvanlara ve bazen de insanlara hücum eder."

- Leoparın saldırdığı aileye "Kaplan" soyadı verilmiş

Soydemir, 1890'da öldürülen leoparın, Eskialibey Köyü'nde saldırdığı Murat oğlu Hasan'ın torununa ulaştıklarını, bu kişinin 73 yaşındaki Muharrem Çoban olduğunu bildirdi.
Çoban'ın, kaplanın/parsın saldırdığı Hasan'ın kızı tarafından torunu olduğunu belirten Soydemir, Çoban'dan öğrendikleri bilgilere göre, olayın yaşandığı yere "Kaplan Deresi" isminin verildiğini, Murat oğlu Hasan'ın da Kaplan soyadını aldığını aktardı.
Tarihçi-yazar Selman Soydemir, Muharrem Çoban'ın annesinin hadiseyi şu şekilde anlattığını dile getirdi:
"Karaömer tarafında Kaplan Deresi diye bir yer var, bu derenin adı o zamandan kalmış. Hasan Dedem orada davar güderken canavar zannettiği bir hayvan üzerine doğru geliyor. O da 'Ya mübarek, sen ne geziyon buralarda?' diyerek sırtındaki keçeyi çıkarıp atıyor ve yanındaki köpekleri hayvanın üzerine sürüyor. Köpekler korkup gitmiyorlar. Kendisi hayvanın üzerine yürüyüp, ona bir tane vuruyor. Hayvan kaçmıyor. Bu sefer kaplan saldırıp, bunu yıkıp altına alıyor ve boğmaya çalışıyor. Dedem kolunu hayvanın ağzına veriyor, kolunu geverken 'Mübarek beni öldürecen mi?' deyince kolunu bırakıyor ve arkasına baka baka gidiyor. O aileye Kaplancılar demeleri bu hadiseden kalma. Hadise böyle işte, aynen anlattığım gibi olmuş."
Kaynak: AA