Chp Genel Başkanı Kılıçdaroğlu Açıklaması
ANKARA - CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, "Benim beğenmediğim haberi" verdi diye gazeteciyi hapse atmanın, onu terörist diye yaftalamanın, sorgulamanın, tutuklamanın, gözaltına almanın, çağdaş demokrasilerde kabul edilemeyeceğini ifade ederek, "Sayın Başbakan ülkeyi yarı açık cezaevine döndürdü, gazeteciler açısından da Türkiye'yi yaşanamaz bir ülke haline getirdi" iddiasında bulundu.
CHP'nin Muğla Milletvekili Nurettin Demir, Malatya Milletvekili Veli Ağbaba ve Manisa Milletvekili Özgür Özel tarafından hazırlanan "Tutuklu Gazeteciler Raporu" Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu'nun da katıldığı basın toplantısında açıklandı.
Kılıçdaroğlu, toplantıda, ramazan ayının birlik, beraberlik ve huzur içinde geçirilmesi gereken günler olduğunu, bu açıdan siyasi içerikli konuşmalar yapmamaya özen gösterdiğini belirterek, ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın aynı yaklaşım içinde olmadığını iddia etti.
Başbakan Erdoğan'ın iftar sofralarını siyasal şova dönüştürdüğünü öne süren Klıçdaroğlu, inanca, ibadete saygılı olunmasını istedi.
Erdoğan'ın komşuyu komşuya ihbar ettirir noktaya getirdiğini savunan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin iyi yönetilmediğini ve bütün dünyadan soyutlandığını ileri sürdü.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Barış içerisinde, birlik bütünlük içerisinde yaşamak varken birbirimize saygı göstermek varken neden komşumuzu ihbar edelim, Sayın Başbakan arzu ediyor diye? Üstelik en demokratik hakkını kullanan bir komşuya kalkacağız, 'Niye bunu yaptın ben seni ihbar ediyorum' diyeceğiz. Doğru değil. Devlet adamı kimliği ile bağdaşmaz böyle bir uygulama, böyle bir söylem. Devlet adamlığı eleştiriye tahammülü, farklı görüşlere saygıyı gerektirir, toplumu 'bizden ve onlardan' diye ayırmaz.
Elinde silah, belinde el bombası miting yapacaksın sesini çıkarmayacaksın ama komşu tencere tava çaldı diye her türlü hakkı, polis devleti matığı içerisinde yerine getirmeye çalışacaksın. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir."
-"105 yıl geriye gittik"
Kılıçdaroğlu, 24 Temmuz 1908'de ilk kez sansür memurunun denetiminden geçmeden gazetelerin yayımlandığını anımsatarak, gazetecilerin gününü kutladı. Bugün gazeteciliğin sorgulanması gereken bir süreç içinde olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Gazetecinin özgür çalıştığı bir ortamda demokrasiden söz edilebileceğini dile getirdi.
"Benim beğenmediğim haberi verdi diye gazeteciyi hapse atmak, onu terörist diye yaftalamak, sorgulamak, tutuklamak, gözaltına almak, çağdaş demokrasilerde kabul edilen bır uygulama değildir" diyen Kılıçdaroğlu, "Sayın Başbakan ülkeyi yarı açık cezaevine döndürdü, gazeteciler açısından da Türkiye'yi yaşanamaz bir ülke haline getirdi" ifadesini kullandı.
Gezi Parkı odaklı gelişmeler veya "patronların begenmediği haberleri yazmak" nedenleriyle bazı gazetecilerin işinden olduğunu, zorunlu izne çıkartıldığını iddia eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"İktdarın ve polisin beraber denetlediği, ağırlıklı olarak medya patronlarının siyasi otoritenin emrine girdiği, siyasi otoritenin kabul ettiği haberleri yayınlayan kabul etmediği haberlere sansür ya da otosansür uygulayan bir süreci yaşıyoruz. 105 yıl geriye gittik. 24 Temmuz 1908'de ilk kez bu ülkede sansür memuru görmeden gazeteler özgürce yayınlandı, 24 Temmuz 2013 otosansür ya da sansür uygulanıyor Türkiye'de gazetecilik mesleğinde. İleriye doğru değil geriye doğru giden bir süreci yaşıyoruz. Bunu kabul etmemiz mümkün değil.
Tutuklu gazeteci olmaz, hapiste gazeteci olmaz, yazı yazdı diye gazeteci işinden olmaz. Eğer siz Türkiye'yi dünyada saygınlığı olan bir ülke konumuna getirmek istiyorsanız ilk yapacağınız iş medyayı özgür bırakmaktır. Medyası özgür olmayan bir toplumun demokrasi taleplerine fren koyamazsınız. Gezi parkı eylemlerine fren koyamazsınız."
Kamudan ihale almak isteyenlerin önce gazete ve televizyon sahibi olmaya çalıştığını ve iktidar yanlısı bir çizgide yayıncılık yaptığını ileri süren Kılıçdaroğlu, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün yaptığı araştırmaya göre, Türkiye'nin basın özgürlüğü konusunda, 179 ülke arasında 2005 yılında 98'inci sırada olduğunu, 2012'de 148, 2013'te ise 154. sıraya gerilediğini bildirdi.
Türkiye'deki basın özgürlüğü ihlallerinin başka ülkelerin de gündeminde olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Eğer Sayın Erdoğan Almanya'ya gittiğinde, Sayın Merkel tutuklu gazetecilerden medyanın önünde şikayet ediyorsa ve Sayın Erdoğan da 'Efendim onlar terör suçlarından içerideler, gazetecilik suçundan ötürü bir elin beş parmağı kadar gazeteci içeride' derse orada inandırıcılık olmaz" dedi.
-"Dünya gerçeği, CHP'nin kaleminden öğrenecek"
Partisinin üç milletvekilinin Türkiye'de hapishanelerdeki durumu inceleyerek çeşitli konularda raporlar hazırladığını aktaran Kılıçdaroğlu, "Tutuklu Gazeteciler Raporu''nun bu kapsamda gerçekleştirildiğini söyledi.
Raporun İngilizce'ye de çevrildiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Dünya gerçeği, CHP'nin kaleminden öğrenecek. Bu ülkeye demokrasi, özgürlükler gelinceye kadar mücadelemizi sürüdüreceğiz. Polis devletinden Türkiye'yi çekip çıkarmak zorundayız" diye konuştu.
Devlet üniversitelerinde polisin görevlendirilmesinin öğrenci ile polisi karşı karşıya getireceğini öne süren Kılıçdaroğlu, "Polis devleti kabul edeceğimiz bir devlet türü değildir. Adım adım polis devletine doğru giden bir Türkiye var" iddiasında bulundu.
-"Medya patronluğu ateşi tutmak gibidir"
Gazetecilerin bir an önce özgürlüklerine kavuşmalarını isteyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hükümet yanaşmacılığı yapan medya patronlarına da açıkça söylüyorum: Gazetecileri, gazetenin mutfağını özgür bırakın. Onlara sansür uyguladığınızda, onlara müdahale ettiğinizde onların işine son verdiğinizde gün gelir bunun hesabını sorarız. Medya patronluğunu üstlenmek farklı br şeydir. Ateşi tutmak gibidir medya patronu olmak. Ya halktan yana olacaksın ya iktidardan yana olacaksın. Halktan yana oluyorsan zaten sorunumuz yok. İktidardan yana oluyorsan gazeteciliği bırak. Bırak o alanı özgür gazeteciler çalışsın, o alanda faaliyet göstersin."
Kaynak: AA
Kılıçdaroğlu, toplantıda, ramazan ayının birlik, beraberlik ve huzur içinde geçirilmesi gereken günler olduğunu, bu açıdan siyasi içerikli konuşmalar yapmamaya özen gösterdiğini belirterek, ancak Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın aynı yaklaşım içinde olmadığını iddia etti.
Başbakan Erdoğan'ın iftar sofralarını siyasal şova dönüştürdüğünü öne süren Klıçdaroğlu, inanca, ibadete saygılı olunmasını istedi.
Erdoğan'ın komşuyu komşuya ihbar ettirir noktaya getirdiğini savunan Kılıçdaroğlu, Türkiye'nin iyi yönetilmediğini ve bütün dünyadan soyutlandığını ileri sürdü.
Kılıçdaroğlu, şöyle devam etti:
"Barış içerisinde, birlik bütünlük içerisinde yaşamak varken birbirimize saygı göstermek varken neden komşumuzu ihbar edelim, Sayın Başbakan arzu ediyor diye? Üstelik en demokratik hakkını kullanan bir komşuya kalkacağız, 'Niye bunu yaptın ben seni ihbar ediyorum' diyeceğiz. Doğru değil. Devlet adamı kimliği ile bağdaşmaz böyle bir uygulama, böyle bir söylem. Devlet adamlığı eleştiriye tahammülü, farklı görüşlere saygıyı gerektirir, toplumu 'bizden ve onlardan' diye ayırmaz.
Elinde silah, belinde el bombası miting yapacaksın sesini çıkarmayacaksın ama komşu tencere tava çaldı diye her türlü hakkı, polis devleti matığı içerisinde yerine getirmeye çalışacaksın. Bunu kabul etmemiz mümkün değildir."
-"105 yıl geriye gittik"
Kılıçdaroğlu, 24 Temmuz 1908'de ilk kez sansür memurunun denetiminden geçmeden gazetelerin yayımlandığını anımsatarak, gazetecilerin gününü kutladı. Bugün gazeteciliğin sorgulanması gereken bir süreç içinde olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Gazetecinin özgür çalıştığı bir ortamda demokrasiden söz edilebileceğini dile getirdi.
"Benim beğenmediğim haberi verdi diye gazeteciyi hapse atmak, onu terörist diye yaftalamak, sorgulamak, tutuklamak, gözaltına almak, çağdaş demokrasilerde kabul edilen bır uygulama değildir" diyen Kılıçdaroğlu, "Sayın Başbakan ülkeyi yarı açık cezaevine döndürdü, gazeteciler açısından da Türkiye'yi yaşanamaz bir ülke haline getirdi" ifadesini kullandı.
Gezi Parkı odaklı gelişmeler veya "patronların begenmediği haberleri yazmak" nedenleriyle bazı gazetecilerin işinden olduğunu, zorunlu izne çıkartıldığını iddia eden Kılıçdaroğlu, şunları kaydetti:
"İktdarın ve polisin beraber denetlediği, ağırlıklı olarak medya patronlarının siyasi otoritenin emrine girdiği, siyasi otoritenin kabul ettiği haberleri yayınlayan kabul etmediği haberlere sansür ya da otosansür uygulayan bir süreci yaşıyoruz. 105 yıl geriye gittik. 24 Temmuz 1908'de ilk kez bu ülkede sansür memuru görmeden gazeteler özgürce yayınlandı, 24 Temmuz 2013 otosansür ya da sansür uygulanıyor Türkiye'de gazetecilik mesleğinde. İleriye doğru değil geriye doğru giden bir süreci yaşıyoruz. Bunu kabul etmemiz mümkün değil.
Tutuklu gazeteci olmaz, hapiste gazeteci olmaz, yazı yazdı diye gazeteci işinden olmaz. Eğer siz Türkiye'yi dünyada saygınlığı olan bir ülke konumuna getirmek istiyorsanız ilk yapacağınız iş medyayı özgür bırakmaktır. Medyası özgür olmayan bir toplumun demokrasi taleplerine fren koyamazsınız. Gezi parkı eylemlerine fren koyamazsınız."
Kamudan ihale almak isteyenlerin önce gazete ve televizyon sahibi olmaya çalıştığını ve iktidar yanlısı bir çizgide yayıncılık yaptığını ileri süren Kılıçdaroğlu, Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütünün yaptığı araştırmaya göre, Türkiye'nin basın özgürlüğü konusunda, 179 ülke arasında 2005 yılında 98'inci sırada olduğunu, 2012'de 148, 2013'te ise 154. sıraya gerilediğini bildirdi.
Türkiye'deki basın özgürlüğü ihlallerinin başka ülkelerin de gündeminde olduğunu savunan Kılıçdaroğlu, "Eğer Sayın Erdoğan Almanya'ya gittiğinde, Sayın Merkel tutuklu gazetecilerden medyanın önünde şikayet ediyorsa ve Sayın Erdoğan da 'Efendim onlar terör suçlarından içerideler, gazetecilik suçundan ötürü bir elin beş parmağı kadar gazeteci içeride' derse orada inandırıcılık olmaz" dedi.
-"Dünya gerçeği, CHP'nin kaleminden öğrenecek"
Partisinin üç milletvekilinin Türkiye'de hapishanelerdeki durumu inceleyerek çeşitli konularda raporlar hazırladığını aktaran Kılıçdaroğlu, "Tutuklu Gazeteciler Raporu''nun bu kapsamda gerçekleştirildiğini söyledi.
Raporun İngilizce'ye de çevrildiğini vurgulayan Kılıçdaroğlu, "Dünya gerçeği, CHP'nin kaleminden öğrenecek. Bu ülkeye demokrasi, özgürlükler gelinceye kadar mücadelemizi sürüdüreceğiz. Polis devletinden Türkiye'yi çekip çıkarmak zorundayız" diye konuştu.
Devlet üniversitelerinde polisin görevlendirilmesinin öğrenci ile polisi karşı karşıya getireceğini öne süren Kılıçdaroğlu, "Polis devleti kabul edeceğimiz bir devlet türü değildir. Adım adım polis devletine doğru giden bir Türkiye var" iddiasında bulundu.
-"Medya patronluğu ateşi tutmak gibidir"
Gazetecilerin bir an önce özgürlüklerine kavuşmalarını isteyen Kılıçdaroğlu, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Hükümet yanaşmacılığı yapan medya patronlarına da açıkça söylüyorum: Gazetecileri, gazetenin mutfağını özgür bırakın. Onlara sansür uyguladığınızda, onlara müdahale ettiğinizde onların işine son verdiğinizde gün gelir bunun hesabını sorarız. Medya patronluğunu üstlenmek farklı br şeydir. Ateşi tutmak gibidir medya patronu olmak. Ya halktan yana olacaksın ya iktidardan yana olacaksın. Halktan yana oluyorsan zaten sorunumuz yok. İktidardan yana oluyorsan gazeteciliği bırak. Bırak o alanı özgür gazeteciler çalışsın, o alanda faaliyet göstersin."