Agora Meyhanesi'nin İlginç Öyküsü
İZMİR - "Sana bu satırları bir sonbahar gecesinin felcolmuş köşesinden yazıyorum"... Bu cümlelerle başlayan, 19 yaşındaki bir gencin aşkına karşılık bulamadığı sevgilisine yazdığı mektup, Agora Meyhanesi bestesiyle dilden dile dolaşmaya devam ediyor. Bu dizelerin şairi Onur Şenli, İzmir'in Torbalı ilçesinde şiir dolu yaşamını sürdürüyor.
Bir süredir yutak kanserine karşı verdiği mücadeleyi kazanan ve durumu günden güne iyiye giden Onur Şenli, hayat arkadaşı Kıymet Unutma Şenli ile birlikte yaşadıkları mütevazi evinde, hayatı ve Agora Meyhanesi şiiriyle ilgili AA muhabirine açıklamalarda bulundu.
1940 yılında Adapazarı'nda doğan, babasının memuriyeti nedeniyle çocukluğu çeşitli illerde geçen Şenli, İzmir'de Namık Kemal Lisesi'nde okuduğu yıllarda dayısının yanında kalmaya başlamış. Üsküdar Musiki Cemiyeti'nin kurucularından olan babası Sabahattin Şenli'nin telkiniyle musiki dersleri alan Onur Şenli, çocukluk dönemlerinden bu yana yazdığı şiirlerin yanında güzel şarkı da okuyabiliyormuş. Şarkı haline gelerek ününe ün katacak Agora Meyhanesi şiirinin ortaya çıkışını da yine bir şarkı tetiklemiş.
Bir aile dostlarının evine misafir olarak gitmeleriyle başlayan öyküyü Şenli, şöyle anlatıyor:
"Babam, 'Bizim oğlan çok güzel şarkı okur' deyince ben kalkıp Selahattin Pınar'ın 'Anladım sevmeyeceksin beni nazlı çiçek' diye başlayan hicaz şarkısını okudum. Misafir olduğumuz aile de ortanca kızlarının sesini övdü. O kız da gözlerini benden ayırmadan 'Seni sevmem de haksız, sevdim demem de haksız, fakat neden insafsız, simsiyah bakışların' tangosunu okudu. Kızın şarkıyı okurken bana bakışlarından fena halde çarpıldım. Bu tanışıklığa rağmen çok fazla görüşemedik. Hemen sonra okullar kapanınca onlar bir süreliğine başka bir kente gitti. O sırada ikimizin de tanıdığı başka bir kız bana aşık olduğunu söyledi.
Ben bu teklifi kabul etmedim. Ancak okullar açılıp sevdiğim kız İzmir'e döndüğünde sanıyorum bu meseleyi öğrenerek benimle görüşmek istemedi. Ona bir mektup yazmaya karar verdim. Şaraba bulaştığım zamanlardı, sarhoş bir şekilde eve geldim ve mektuba, 'Sana bu satırları bir sonbahar gecesinin felcolmuş köşesinden yazıyorum' diye başladım. Sonra arkası geldi. Kendi kendime 'Bu şiir oldu yahu' dedim."
-Elden ele dolaşan şiir
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne giren Şenli, fakülte bünyesinde çıkarılan Neşter isimli edebiyat dergisine şiirler verir. Sevgilisine yazdığı mektuptan çıkan şiiri, dönemin modasından etkilenerek İngilizce bir isimle "The Night, Wine and Love" başlığıyla Neşter Dergisi'ni hazırlayan Oktay Dikmen'e ulaştırır. Dikmen, başlığın çok uzun olması nedeniyle mizanpajda sorun yarattığı gerekçesiyle şiirin içinde tekrarlanan Agora Meyhanesi'ni başlığa çeker. Dergi matbaaya baskıya gittiğinde aynı matbaada basılan Ege Ekspres Gazetesi'nde sanat yazıları yazan Şadan Gökovalı, tesadüfen şiiri görerek çok beğenir ve gazetedeki sayfasına taşır. Şiir, Neşter Dergisi'nden önce gazetede yayımlanır.
Yayın sonrası çok beğenilen şiirin sadece İzmir'den değil Diyarbakır, Samsun gibi bir çok ilden tekrar yayınlanması talepleri gelir. O dönemde elden ele dolaşan şiir, ülke çapında birçok şiir dergisinde yayınlanır. Şiirin bu kadar ünlü olmasına şaşıran Şair, uzun bir süre bir şiirin şairini aşmış olmasına tepki duyar.
"Agora Meyhanesi şairi' lafına sinir olmaya başlamıştım. Damgalı eşek gibi oluyorsun birader. Oysa ki bende o kadar güzel şiirler var ki! Agora Meyhanesi'ne fark atacak şiirler bunlar. Şimdiki aklım olsa 'kan tüküren mesut insanlar' gibi arabesk laflar etmezdim" diyen Şenli o dönemde şiirine duyduğu olumsuz duygudan kendisini Ataol Behramoğlu'nun kurtardığını anlatıyor.
Behramoğlu'nun Agora Meyhanesi'nin Türk edebiyatında tezatın en etkili kullanıldığı şiirlerden olduğunu söylediğini, şiir içinde geçen "kan tüküren mesut insanlar", "beşyüz mumluk ampullerin karanlığı", "gönlümde bütün dertlerin hora teptiği gece" dizelerinde tezat sanatının yoğun biçimde kullanıldığını ifade ettiğini belirten Şenli, şiirin şarkıya dönüşme öyküsünü de şöyle aktarıyor:
"1968'in sonlarına doğru bir arkadaşım şiirimin şarkı olduğunu, Gönül Yazar'ın plak çıkardığını ancak ismimin geçmediğini söyledi.
Hemen sonra gazetelere verilen ilanda İsmet Nedim'in bestelediği parçanın sözlerinin oyuncu Suphi Kaner'e ait olduğu yazıyordu. Avukat arkadaşlarımızla görüşüp dava açtım. Dava sonucu müteselsil borçlu olarak Gönül Yazar, 66 bin lira maddi ve manevi tazminat ödedi.
Bu şarkı o kadar tutudu ki. Ben iyi bir Türk Sanat Müziği dinleyicisi olarak o şarkıyı çok fazla beğenmem. Bana göre fazla oynak bestelenmiş. Bunda seslendirenlerin de hatası var. Zeki Müren'e gelinceye kadar herkes yanlış okudu. Ses cümlesiyle şiir cümlesi uyumu olmadan okudular. İyi bir beste değil. Şiirin tamamını okuduğunuz zaman bunu görürsünüz. Şarkıdan nakaratı çıkarırsanız şiirden bir şey kalmıyor ki."
Onur Şenli, şiirde anlatılan Agora Meyhanesi'nin hayal ürünü olduğunu, o dönemde Agora semtindeki kokoreççi meyhanelerinden esinlenerek bunu kullandığını kaydederek sözlerini şöyle sürdürüyor:
"İçkiye bulaştığımz 1955-1960'lı yıllarda Agora semtinde kokoreççi meyhaneleri vardı. Basmane Camisi'nden Hatuniye Camisi'ne giderken sağlı sollu meyhanelerdi. Ama tabelasında Agora Meyhanesi yazan bir yer yok. Geceleri bekçi düdüğü sonrası bu meyhanelerin kepenkleri indirilir içeride şiirler okunurdu. Çok sonraları İstanbul'da bir taksi şoföründen Agora Meyhanesi isimli bir meyhane olduğunu duydum. 2006 yılında bir toplantı sırasında rahmetli Aysel Gürel'e sordum. O da Balat'ta tarihi bir Agora Meyhanesi olduğunu ancak kapandığını söyledi.
Merak edip gittim. Anahtarını bularak içeri girdim. İçeri girince çok şaşırdım. Şiirde anlattığım gibi 8 köşeli bir meyhaneydi. Bir tabela buldum üzerinde 1890 yazıyordu. Varlığını bilmediğim bir meyhaneyi yazmış olmama hala çok şaşırıyorum."
Agora Meyhanesi'nin radyolarda en çok çalınan şarkılardan olduğunu, şarkı çalındığında artık 'hiçbir yorum yapamadığını' ifade eden Şenli, adının şiiri kadar tanınmamasının kendi kararının bir sonucu olduğuna dikkati çekiyor. Ünlü olmayı hiç sevmediğini dile getiren Şenli, "Şöhret olduğunda artık sen sen değilsin. Sokakta dahi yürüyemezsin. Gazetecilik yaptığım dönemde ünlü insanların hayatını görünce haklı olduğumu anladım. Zeki Müren ile yaptığım röportajda bana yatmadan önce içtiği ilaçları gösterince ne kadar yalnız olduğunu gördüm ve kendimi bir kez daha haklı gördüm. Ünlü olmak beni hep itti, hep kaçtım" dedi.
Hayatı boyunca şiir yazdığını ancak hiç kitap çıkarmamasının eleştirilere neden olduğuna değinen Şenli, bu konuda ısrarlı talepleri geri çevirdiğini söylüyor. Kendisi için şiirin asla bitmediğini, bir kitap çıkararak şiirlerini bağlamak istemediği belirten Şenli, "Şiir, onu bitirdiğiniz anda başlar. Çok eski şiirler elime geçiyor, 20-30 senelik. 'Burada bu kelimeyi nasıl kullanmışım' diyorum. Ben şiirle oynamayı seviyorum. Şiir benim bebeğim, çocuğum gibi, hiç büyüsün istemiyorum. Şiirlerimi İzmir İzmir isimli kent kültürü dergisinde yayınlıyorum. Çok ısrar var kitap için, özellikle derleme önerileri çok sık geliyor. Ama bana cazip gelmiyor. Şiir kitabı çıkarmama konusunda yüzde 99,9 ben haksızım. En azından şiir okuyucusuna haksızlık ediyorum. Onur Şenli şiirini bilmek isteyen herkes senede iki defa yayınlanan bir dergiyi bulmak zorunda değil. Kitap çıkarmak gerekir. Ama biraz daha şöyle hayatın öbür ucuna doğru gelirsem herhalde yaparım."
Şiirsiz günü geçmediğini dile getiren Şenli, yaydığı zararlı ışınlar nedeniyle teknolojik cihazlardan uzak durduğuna, şiirlerini emektar daktilosunda kayda aldığına işaret ediyor. Şenli'nin en çok şikayet ettiği konulardan biri de kendisi ve Agora Meyhanesi şiiriyle ilgili bilgi kirliliği. Şiirini korumak için yıllardır hukuki mücadele verdiğini ancak halen gazetelerde, internet sitelerinde yanlış isimler geçirildiğini anlatan Şenli, sohbeti, "Daha geçen hafta bir ulusal gazetede şiiriminin altına başka birinin ismi atılmış. Biraz araştırsa doğrusunu bulacak. Bilgisizlikten ve tembellikten usandım artık" sözleriyle sonlandırıyor.
Kaynak: AA
1940 yılında Adapazarı'nda doğan, babasının memuriyeti nedeniyle çocukluğu çeşitli illerde geçen Şenli, İzmir'de Namık Kemal Lisesi'nde okuduğu yıllarda dayısının yanında kalmaya başlamış. Üsküdar Musiki Cemiyeti'nin kurucularından olan babası Sabahattin Şenli'nin telkiniyle musiki dersleri alan Onur Şenli, çocukluk dönemlerinden bu yana yazdığı şiirlerin yanında güzel şarkı da okuyabiliyormuş. Şarkı haline gelerek ününe ün katacak Agora Meyhanesi şiirinin ortaya çıkışını da yine bir şarkı tetiklemiş.
Bir aile dostlarının evine misafir olarak gitmeleriyle başlayan öyküyü Şenli, şöyle anlatıyor:
"Babam, 'Bizim oğlan çok güzel şarkı okur' deyince ben kalkıp Selahattin Pınar'ın 'Anladım sevmeyeceksin beni nazlı çiçek' diye başlayan hicaz şarkısını okudum. Misafir olduğumuz aile de ortanca kızlarının sesini övdü. O kız da gözlerini benden ayırmadan 'Seni sevmem de haksız, sevdim demem de haksız, fakat neden insafsız, simsiyah bakışların' tangosunu okudu. Kızın şarkıyı okurken bana bakışlarından fena halde çarpıldım. Bu tanışıklığa rağmen çok fazla görüşemedik. Hemen sonra okullar kapanınca onlar bir süreliğine başka bir kente gitti. O sırada ikimizin de tanıdığı başka bir kız bana aşık olduğunu söyledi.
Ben bu teklifi kabul etmedim. Ancak okullar açılıp sevdiğim kız İzmir'e döndüğünde sanıyorum bu meseleyi öğrenerek benimle görüşmek istemedi. Ona bir mektup yazmaya karar verdim. Şaraba bulaştığım zamanlardı, sarhoş bir şekilde eve geldim ve mektuba, 'Sana bu satırları bir sonbahar gecesinin felcolmuş köşesinden yazıyorum' diye başladım. Sonra arkası geldi. Kendi kendime 'Bu şiir oldu yahu' dedim."
-Elden ele dolaşan şiir
Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi'ne giren Şenli, fakülte bünyesinde çıkarılan Neşter isimli edebiyat dergisine şiirler verir. Sevgilisine yazdığı mektuptan çıkan şiiri, dönemin modasından etkilenerek İngilizce bir isimle "The Night, Wine and Love" başlığıyla Neşter Dergisi'ni hazırlayan Oktay Dikmen'e ulaştırır. Dikmen, başlığın çok uzun olması nedeniyle mizanpajda sorun yarattığı gerekçesiyle şiirin içinde tekrarlanan Agora Meyhanesi'ni başlığa çeker. Dergi matbaaya baskıya gittiğinde aynı matbaada basılan Ege Ekspres Gazetesi'nde sanat yazıları yazan Şadan Gökovalı, tesadüfen şiiri görerek çok beğenir ve gazetedeki sayfasına taşır. Şiir, Neşter Dergisi'nden önce gazetede yayımlanır.
Yayın sonrası çok beğenilen şiirin sadece İzmir'den değil Diyarbakır, Samsun gibi bir çok ilden tekrar yayınlanması talepleri gelir. O dönemde elden ele dolaşan şiir, ülke çapında birçok şiir dergisinde yayınlanır. Şiirin bu kadar ünlü olmasına şaşıran Şair, uzun bir süre bir şiirin şairini aşmış olmasına tepki duyar.
"Agora Meyhanesi şairi' lafına sinir olmaya başlamıştım. Damgalı eşek gibi oluyorsun birader. Oysa ki bende o kadar güzel şiirler var ki! Agora Meyhanesi'ne fark atacak şiirler bunlar. Şimdiki aklım olsa 'kan tüküren mesut insanlar' gibi arabesk laflar etmezdim" diyen Şenli o dönemde şiirine duyduğu olumsuz duygudan kendisini Ataol Behramoğlu'nun kurtardığını anlatıyor.
Behramoğlu'nun Agora Meyhanesi'nin Türk edebiyatında tezatın en etkili kullanıldığı şiirlerden olduğunu söylediğini, şiir içinde geçen "kan tüküren mesut insanlar", "beşyüz mumluk ampullerin karanlığı", "gönlümde bütün dertlerin hora teptiği gece" dizelerinde tezat sanatının yoğun biçimde kullanıldığını ifade ettiğini belirten Şenli, şiirin şarkıya dönüşme öyküsünü de şöyle aktarıyor:
"1968'in sonlarına doğru bir arkadaşım şiirimin şarkı olduğunu, Gönül Yazar'ın plak çıkardığını ancak ismimin geçmediğini söyledi.
Hemen sonra gazetelere verilen ilanda İsmet Nedim'in bestelediği parçanın sözlerinin oyuncu Suphi Kaner'e ait olduğu yazıyordu. Avukat arkadaşlarımızla görüşüp dava açtım. Dava sonucu müteselsil borçlu olarak Gönül Yazar, 66 bin lira maddi ve manevi tazminat ödedi.
Bu şarkı o kadar tutudu ki. Ben iyi bir Türk Sanat Müziği dinleyicisi olarak o şarkıyı çok fazla beğenmem. Bana göre fazla oynak bestelenmiş. Bunda seslendirenlerin de hatası var. Zeki Müren'e gelinceye kadar herkes yanlış okudu. Ses cümlesiyle şiir cümlesi uyumu olmadan okudular. İyi bir beste değil. Şiirin tamamını okuduğunuz zaman bunu görürsünüz. Şarkıdan nakaratı çıkarırsanız şiirden bir şey kalmıyor ki."
Onur Şenli, şiirde anlatılan Agora Meyhanesi'nin hayal ürünü olduğunu, o dönemde Agora semtindeki kokoreççi meyhanelerinden esinlenerek bunu kullandığını kaydederek sözlerini şöyle sürdürüyor:
"İçkiye bulaştığımz 1955-1960'lı yıllarda Agora semtinde kokoreççi meyhaneleri vardı. Basmane Camisi'nden Hatuniye Camisi'ne giderken sağlı sollu meyhanelerdi. Ama tabelasında Agora Meyhanesi yazan bir yer yok. Geceleri bekçi düdüğü sonrası bu meyhanelerin kepenkleri indirilir içeride şiirler okunurdu. Çok sonraları İstanbul'da bir taksi şoföründen Agora Meyhanesi isimli bir meyhane olduğunu duydum. 2006 yılında bir toplantı sırasında rahmetli Aysel Gürel'e sordum. O da Balat'ta tarihi bir Agora Meyhanesi olduğunu ancak kapandığını söyledi.
Merak edip gittim. Anahtarını bularak içeri girdim. İçeri girince çok şaşırdım. Şiirde anlattığım gibi 8 köşeli bir meyhaneydi. Bir tabela buldum üzerinde 1890 yazıyordu. Varlığını bilmediğim bir meyhaneyi yazmış olmama hala çok şaşırıyorum."
Agora Meyhanesi'nin radyolarda en çok çalınan şarkılardan olduğunu, şarkı çalındığında artık 'hiçbir yorum yapamadığını' ifade eden Şenli, adının şiiri kadar tanınmamasının kendi kararının bir sonucu olduğuna dikkati çekiyor. Ünlü olmayı hiç sevmediğini dile getiren Şenli, "Şöhret olduğunda artık sen sen değilsin. Sokakta dahi yürüyemezsin. Gazetecilik yaptığım dönemde ünlü insanların hayatını görünce haklı olduğumu anladım. Zeki Müren ile yaptığım röportajda bana yatmadan önce içtiği ilaçları gösterince ne kadar yalnız olduğunu gördüm ve kendimi bir kez daha haklı gördüm. Ünlü olmak beni hep itti, hep kaçtım" dedi.
Hayatı boyunca şiir yazdığını ancak hiç kitap çıkarmamasının eleştirilere neden olduğuna değinen Şenli, bu konuda ısrarlı talepleri geri çevirdiğini söylüyor. Kendisi için şiirin asla bitmediğini, bir kitap çıkararak şiirlerini bağlamak istemediği belirten Şenli, "Şiir, onu bitirdiğiniz anda başlar. Çok eski şiirler elime geçiyor, 20-30 senelik. 'Burada bu kelimeyi nasıl kullanmışım' diyorum. Ben şiirle oynamayı seviyorum. Şiir benim bebeğim, çocuğum gibi, hiç büyüsün istemiyorum. Şiirlerimi İzmir İzmir isimli kent kültürü dergisinde yayınlıyorum. Çok ısrar var kitap için, özellikle derleme önerileri çok sık geliyor. Ama bana cazip gelmiyor. Şiir kitabı çıkarmama konusunda yüzde 99,9 ben haksızım. En azından şiir okuyucusuna haksızlık ediyorum. Onur Şenli şiirini bilmek isteyen herkes senede iki defa yayınlanan bir dergiyi bulmak zorunda değil. Kitap çıkarmak gerekir. Ama biraz daha şöyle hayatın öbür ucuna doğru gelirsem herhalde yaparım."
Şiirsiz günü geçmediğini dile getiren Şenli, yaydığı zararlı ışınlar nedeniyle teknolojik cihazlardan uzak durduğuna, şiirlerini emektar daktilosunda kayda aldığına işaret ediyor. Şenli'nin en çok şikayet ettiği konulardan biri de kendisi ve Agora Meyhanesi şiiriyle ilgili bilgi kirliliği. Şiirini korumak için yıllardır hukuki mücadele verdiğini ancak halen gazetelerde, internet sitelerinde yanlış isimler geçirildiğini anlatan Şenli, sohbeti, "Daha geçen hafta bir ulusal gazetede şiiriminin altına başka birinin ismi atılmış. Biraz araştırsa doğrusunu bulacak. Bilgisizlikten ve tembellikten usandım artık" sözleriyle sonlandırıyor.