Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı Kurtulmuş Açıklaması
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, AK Parti iktidarı olarak yeni bir Türkiye inşa etmeye çalıştıklarını belirterek, "Bu söz, Türkiye'de siyaseti yönetenlerle halkın buluşmasının, siyasette, değerlerimizle Türkiye'nin, milletin geleceğinin buluşmasının bir ifadesidir" dedi.
Kurtulmuş, Memur-Sen İzmir İl Başkanlığı tarafından İzmir Kız Lisesi'nde düzenlenen "Medeniyet değerlerimiz ve Türkiye'nin yeniden inşası" konulu konferansta yaptığı sunumda, Türkiye siyasetinin çok hızlı cereyan etmesine rağmen siyasetin günlük tartışmaları içerisinde dahi yaklaşık 1,5-2 asırdır süregelen bir siyasi mücadelenin söz konusu olduğunu söyledi.
"Yeni Türkiye'nin inşası" denilen kavramın gelişi güzel söylenmiş bir söz olmadığını dile getiren Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Bu söz, Türkiye'de siyaseti yönetenlerle halkın buluşmasının, siyasette, değerlerimizle Türkiye'nin, milletin geleceğinin buluşmasının bir ifadesidir aynı zamanda. Yani yeniden kendi medeniyetimizi ihya ve inşa etmek, ancak eski Türkiye'nin o alışkanlıklarından kurtulmakla eski Türkiye'de ortaya konulan yanlış perspektiflerin, yanlış uygulamaların, halka rağmen, hatta halka karşı bir şekilde cereyan ettirilmeye çalışılan işlerin, işlemlerin geride bırakılmasıyla eski Türkiye'nin otokratik yapısının artık Türkiye siyasetinin tozlu raflarına gönderilmesiyle mümkün olacak bir şeydir. Onun için hem medeniyet değerlerimizin ihyası ve inşası hem de aynı zamanda yeni Türkiye'nin inşası, aynı manaya gelir."
Kurtulmuş, "eski Türkiye" kavramıyla kasdettikleri anlamın ise yeni Osmanlıcı ve Jön Türkler akımlarının ortaya çıktığı yaklaşık 1,5 asır öncesine kadar uzanan, iki farklı modernleşme anlayışı olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin en temel siyasi problemlerinden birisi budur. Yaklaşık 2 asırdır Türkiye siyaseti, bu bir cümle etrafında şekilleniyor. Bir tarafta mutlak manada, Batıcı olanlar, modernleşmeyi 'Batılılaşma' olarak anlaşılan siyasi, iktisadi ve kültür alanında bulunan elitler; diğer tarafta da milletin çocukları. Bir taraf diyor ki, 'biz yenildiysek, yenilgimizin faturası inançlarımızdadır, değerlerimizdedir '.'İslam terakkiye mani midir, değil midir ',Türkiye siyasetinin 2 asırdır tartışmasının özeti bu cümledir. A partisi, B partisi, falancı hükümet felancı hükümet hikayedir. Bir tarafta, 'biz değerlerimizden kurtulmamamız lazım, biz bu inanç sistemine bağlı olduğumuz sürece ilerleyemeyiz' diyenler var, diğer tarafta Sait Halim Paşa, Mehmet Akif Ersoy gibi Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Nurettin Topçu, Cemil Meriç, İdris Küçükömer, Kemal Tahir gibi 'hayır biz değerlerimizi yeniden üretirsek, onun üzerinden adam oluruz' diyenler var."
-"Eski Türkiye'yi geride bırakıyoruz"-
"Eski Türkiye" anlayışının, insanların köyünden kasabaya ya da şehre fötr şapka ya da kadınlar için tayyör giymeden gitmesini yasakladığını, 18 yıl boyunca ezanı Türkçe okumaya zorladığını, radyolarda Türk Sanat Müziği'nin icrasını ve 1976 yılına kadar da devlet konservatuvarlarında eğitimini yasakladığını anlatan Kurtulmuş, "Türkiye bugünleri Allah'ın izniyle geride bıraktı, bundan sonra da bir daha böyle tepeden inmeci Batılılaşma, zorla modernleşme süreçlerinin içerisinde olmayacaktır" dedi.
Kurtulmuş, "Eski Türkiye'nin aynı zamanda çok sayıda siyasi cinayetin, siyasi idamların, karanlık şiddet olaylarının, darbelerin yaşandığını, finansal mühendislikle halkın cebindeki paranın çalındığı bir dönemi ifade ettiğini dile getirerek, "Bu karanlık tünelin ucuna geldik. İşimiz bitti mi, hayır daha çok işimiz var. Türkiye daha ancak ve ancak ortalama sıradan bir demokrasi seviyesine gelmiştir" ifadelerini kullandı.
Türkiye için bundan sonra üç hedef olduğunu, bunlardan ilkinin, demokrasisiyle, hukuk sistemiyle, ekonomisiyle halkın katılımının sağlanmış olduğu, yeni bir Türkiye'nin inşası, diğerinin güçlü ve büyük Türkiye'yi yaratmak, üçüncü hedefin ise tarihten gelen birikimiyle öncü bir ülke haline gelmesi olduğunu anlatan Kurtulmuş, bu noktada yeni anayasanın reformcu bir anlayışla hayata geçirilmesi ve çözüm sürecinin büyük önem taşıdığını ifade etti.
-"Anayasa Uzlaşma Komisyonu ipe un sermekle görevli değil"-
Kurtulmuş, yeni ve reformcu bir anayasa yapmanın, millet tarafından 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumla parlamentoya ve tüm ülke siyasetine verilmiş bir görev olduğunu belirtti.
Bu görevin, milletin siyasete yüklediği bir numaralı görev olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Dolayısıyla ne CHP ne MHP ne BDP, böyle bir sorumluluk yokmuş gibi davranamaz. Hiçbir siyasetçi böyle davranmaz. Bu sorumluluk, siyasetin üstündedir ve bu sorumluluk 2010 referandumunun doğal bir sonucudur. Peki ne zaman yapacağız bu anayasayı, bir uzlaşmayla tabi ki uzlaşma olsun, tabi ki yüzde 100 uzlaşma olsun, ama uzlaşma yapılacak diye Türkiye'nin temel meselelerinde, partilerin komisyonda ipe un sermelerine de müsaade edilemez herhalde. Yeni anayasa yapılamaz felan demek, ipe un sermektir. Milletin iradesini yok saymaktır. Türkçe'de bir laf var, 'yapılmasını istemediğin bir işi komisyona havale et '.Anayasa Uzlaşma Komisyonu, yapılması istenmeyen bir iş için görevlendirilmemiştir, millet tarafından yapılması en çok istenilen iş için görevlendirilmiştir, vazifesi de bu anayasayı yapmaktır. Bundan kim kaçarsa tarih karşısında sorumlu olur."
-"Terörle bölünmedik de barışla mı bölüneceğiz"-
Terörün, Türkiye'nin 30 yıldan fazla devam eden ve çok ciddi manevi ve maddi kayıplara neden olan bir sorunu olduğunu belirten Kurtulmuş, "Türkiye'nin önüne engel koymak isteyenlerin, eski Türkiye'nin can simidi terörün bitmemesidir. Eski Türkiye, kendi kirli pasaklı işlerini sürdürebilmek için terörün devam etmesini ister. İşte terörün bitmesiyle Türkiye bütün bunlardan uzaklaşacak ve yeniden bu topraklarda, barış ve esenlik tam manasıyla hakim olacaktır" diye konuştu.
Kurtulmuş, çözüm konusunda eleştiri getiren çevrelerin en çok dile getirdiği konunun "ne verdiniz, herhangi bir pazarlık yapılmış mıdır" soruları olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:
"Herhangi bir pazarlık yapılmamıştır, herhangi bir şey verilmemiştir. Alınan ise bu milletin kadim kardeşliğinin yeniden dirilmesidir, yeniden ayağa kaldırılmasıdır. Çözüm süreciyle ilgili, etnik milliyetçilik duygularını şu ya da bu şekilde körükleyenlere dostça, kardeşçe arkadaşça şunu tavsiye ederim, gelip İzmir'e baksınlar. İzmir, bizim medeniyetimizin, kadim değerlerimizin canlı şekilde yaşadığı örnek şehirlerimizdendir.
Hala bu süreçte, 'şöyle mi oldu, böyle mi oldu' diye etnik meseleleri, eski Türkiye'nin o kadim alışkanlıklarıyla korkuları körükleyenleri, 'aman efendim bölünüyor muyuz' diyenlere şunu söylemek isterim, biz 32 yıldır süren bu fevkalade pis, kirli, pasaklı, kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmadığı bu savaş sırasında bölünmedik de şimdi çözüm sırasında, barış sırasında mı bölüneceğiz. Böyle bir şey olabilir mi-"
Muhabir: Ufuk Kırabalı / Şafak Yel
Yayıncı: Erdem Gültekin
Kaynak: AA
"Yeni Türkiye'nin inşası" denilen kavramın gelişi güzel söylenmiş bir söz olmadığını dile getiren Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Bu söz, Türkiye'de siyaseti yönetenlerle halkın buluşmasının, siyasette, değerlerimizle Türkiye'nin, milletin geleceğinin buluşmasının bir ifadesidir aynı zamanda. Yani yeniden kendi medeniyetimizi ihya ve inşa etmek, ancak eski Türkiye'nin o alışkanlıklarından kurtulmakla eski Türkiye'de ortaya konulan yanlış perspektiflerin, yanlış uygulamaların, halka rağmen, hatta halka karşı bir şekilde cereyan ettirilmeye çalışılan işlerin, işlemlerin geride bırakılmasıyla eski Türkiye'nin otokratik yapısının artık Türkiye siyasetinin tozlu raflarına gönderilmesiyle mümkün olacak bir şeydir. Onun için hem medeniyet değerlerimizin ihyası ve inşası hem de aynı zamanda yeni Türkiye'nin inşası, aynı manaya gelir."
Kurtulmuş, "eski Türkiye" kavramıyla kasdettikleri anlamın ise yeni Osmanlıcı ve Jön Türkler akımlarının ortaya çıktığı yaklaşık 1,5 asır öncesine kadar uzanan, iki farklı modernleşme anlayışı olduğunu ifade ederek, şöyle devam etti:
"Türkiye'nin en temel siyasi problemlerinden birisi budur. Yaklaşık 2 asırdır Türkiye siyaseti, bu bir cümle etrafında şekilleniyor. Bir tarafta mutlak manada, Batıcı olanlar, modernleşmeyi 'Batılılaşma' olarak anlaşılan siyasi, iktisadi ve kültür alanında bulunan elitler; diğer tarafta da milletin çocukları. Bir taraf diyor ki, 'biz yenildiysek, yenilgimizin faturası inançlarımızdadır, değerlerimizdedir '.'İslam terakkiye mani midir, değil midir ',Türkiye siyasetinin 2 asırdır tartışmasının özeti bu cümledir. A partisi, B partisi, falancı hükümet felancı hükümet hikayedir. Bir tarafta, 'biz değerlerimizden kurtulmamamız lazım, biz bu inanç sistemine bağlı olduğumuz sürece ilerleyemeyiz' diyenler var, diğer tarafta Sait Halim Paşa, Mehmet Akif Ersoy gibi Necip Fazıl, Sezai Karakoç, Nurettin Topçu, Cemil Meriç, İdris Küçükömer, Kemal Tahir gibi 'hayır biz değerlerimizi yeniden üretirsek, onun üzerinden adam oluruz' diyenler var."
-"Eski Türkiye'yi geride bırakıyoruz"-
"Eski Türkiye" anlayışının, insanların köyünden kasabaya ya da şehre fötr şapka ya da kadınlar için tayyör giymeden gitmesini yasakladığını, 18 yıl boyunca ezanı Türkçe okumaya zorladığını, radyolarda Türk Sanat Müziği'nin icrasını ve 1976 yılına kadar da devlet konservatuvarlarında eğitimini yasakladığını anlatan Kurtulmuş, "Türkiye bugünleri Allah'ın izniyle geride bıraktı, bundan sonra da bir daha böyle tepeden inmeci Batılılaşma, zorla modernleşme süreçlerinin içerisinde olmayacaktır" dedi.
Kurtulmuş, "Eski Türkiye'nin aynı zamanda çok sayıda siyasi cinayetin, siyasi idamların, karanlık şiddet olaylarının, darbelerin yaşandığını, finansal mühendislikle halkın cebindeki paranın çalındığı bir dönemi ifade ettiğini dile getirerek, "Bu karanlık tünelin ucuna geldik. İşimiz bitti mi, hayır daha çok işimiz var. Türkiye daha ancak ve ancak ortalama sıradan bir demokrasi seviyesine gelmiştir" ifadelerini kullandı.
Türkiye için bundan sonra üç hedef olduğunu, bunlardan ilkinin, demokrasisiyle, hukuk sistemiyle, ekonomisiyle halkın katılımının sağlanmış olduğu, yeni bir Türkiye'nin inşası, diğerinin güçlü ve büyük Türkiye'yi yaratmak, üçüncü hedefin ise tarihten gelen birikimiyle öncü bir ülke haline gelmesi olduğunu anlatan Kurtulmuş, bu noktada yeni anayasanın reformcu bir anlayışla hayata geçirilmesi ve çözüm sürecinin büyük önem taşıdığını ifade etti.
-"Anayasa Uzlaşma Komisyonu ipe un sermekle görevli değil"-
Kurtulmuş, yeni ve reformcu bir anayasa yapmanın, millet tarafından 12 Eylül 2010 tarihinde yapılan referandumla parlamentoya ve tüm ülke siyasetine verilmiş bir görev olduğunu belirtti.
Bu görevin, milletin siyasete yüklediği bir numaralı görev olduğunu vurgulayan Kurtulmuş, şunları kaydetti:
"Dolayısıyla ne CHP ne MHP ne BDP, böyle bir sorumluluk yokmuş gibi davranamaz. Hiçbir siyasetçi böyle davranmaz. Bu sorumluluk, siyasetin üstündedir ve bu sorumluluk 2010 referandumunun doğal bir sonucudur. Peki ne zaman yapacağız bu anayasayı, bir uzlaşmayla tabi ki uzlaşma olsun, tabi ki yüzde 100 uzlaşma olsun, ama uzlaşma yapılacak diye Türkiye'nin temel meselelerinde, partilerin komisyonda ipe un sermelerine de müsaade edilemez herhalde. Yeni anayasa yapılamaz felan demek, ipe un sermektir. Milletin iradesini yok saymaktır. Türkçe'de bir laf var, 'yapılmasını istemediğin bir işi komisyona havale et '.Anayasa Uzlaşma Komisyonu, yapılması istenmeyen bir iş için görevlendirilmemiştir, millet tarafından yapılması en çok istenilen iş için görevlendirilmiştir, vazifesi de bu anayasayı yapmaktır. Bundan kim kaçarsa tarih karşısında sorumlu olur."
-"Terörle bölünmedik de barışla mı bölüneceğiz"-
Terörün, Türkiye'nin 30 yıldan fazla devam eden ve çok ciddi manevi ve maddi kayıplara neden olan bir sorunu olduğunu belirten Kurtulmuş, "Türkiye'nin önüne engel koymak isteyenlerin, eski Türkiye'nin can simidi terörün bitmemesidir. Eski Türkiye, kendi kirli pasaklı işlerini sürdürebilmek için terörün devam etmesini ister. İşte terörün bitmesiyle Türkiye bütün bunlardan uzaklaşacak ve yeniden bu topraklarda, barış ve esenlik tam manasıyla hakim olacaktır" diye konuştu.
Kurtulmuş, çözüm konusunda eleştiri getiren çevrelerin en çok dile getirdiği konunun "ne verdiniz, herhangi bir pazarlık yapılmış mıdır" soruları olduğuna işaret ederek, şunları söyledi:
"Herhangi bir pazarlık yapılmamıştır, herhangi bir şey verilmemiştir. Alınan ise bu milletin kadim kardeşliğinin yeniden dirilmesidir, yeniden ayağa kaldırılmasıdır. Çözüm süreciyle ilgili, etnik milliyetçilik duygularını şu ya da bu şekilde körükleyenlere dostça, kardeşçe arkadaşça şunu tavsiye ederim, gelip İzmir'e baksınlar. İzmir, bizim medeniyetimizin, kadim değerlerimizin canlı şekilde yaşadığı örnek şehirlerimizdendir.
Hala bu süreçte, 'şöyle mi oldu, böyle mi oldu' diye etnik meseleleri, eski Türkiye'nin o kadim alışkanlıklarıyla korkuları körükleyenleri, 'aman efendim bölünüyor muyuz' diyenlere şunu söylemek isterim, biz 32 yıldır süren bu fevkalade pis, kirli, pasaklı, kimin elinin kimin cebinde olduğu belli olmadığı bu savaş sırasında bölünmedik de şimdi çözüm sırasında, barış sırasında mı bölüneceğiz. Böyle bir şey olabilir mi-"
Muhabir: Ufuk Kırabalı / Şafak Yel
Yayıncı: Erdem Gültekin