Kalp Yetersizliğinde Ürküten Tablo
Eskişehir Osmangazi Üniversitesi (ESOGÜ) Tıp Fakültesi Kardiyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi ve Türk Kardiyoloji Derneği Kalp Yetersizliği Çalışma Grubu Başkanı Prof. Dr. Yüksel Çavuşoğlu, ülkede yaşam süresinin son 15-20 yıl içinde yaklaşık 10 yıl uzadığını, yaşlı nüfusun önümüzdeki 10 yıl içinde de 2 kat daha fazla artması beklendiğini anlatarak “Kalp yetersizliği olgularının yüzde 50’ye yakın bölümü 60 yaşın üstündeki bireylerdir.
Önümüzdeki 10 yıl içinde kalp yetersizliği hastasının en azından 2-3 kat artacağı öngörülmektedir” diye belirtti
Prof. Dr. Yüksel Çavuşoğlu 10-12 Mayıs Kalp Yetersizliği Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, kalp yetersizliğinde yaşam beklentisinin pek çok kanserden daha kötü olduğunu belirtti Çavuşoğlu, ‘Kalp Yetersizliği Günü'nün temel amaçlarının toplumun kalp yetersizliği konusundaki farkındalığını artırmak ve korunma, erken tanı, belirtiler, uygun tedavi ve yaşam biçimi değişikliklerini vurgulayarak, kalp yetersizliği konusunda bilinçlenmeyi sağlamak olduğunu ifade etti.
KALP YETMEZLİĞİ 10 YIL İÇİNDE 2-3 KAT ARTACAK
Kalp yetersizliğinin görülme oranlarının hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde giderek arttığını, önümüzdeki 15-20 yıl içinde toplum sağlığını tehdit eden boyutlara ulaşacağının tahmin edilmekte olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Yüksel Çavuşoğlu “Bu rahatsızlık hayat boyu tedavi gereksinimi, sık hastaneye yatma ihtiyacı, komplike ve pahalı cihaz tedavisi uygulamaları nedeniyle aynı zamanda sağlık ekonomisi üzerine yüksek maliyetler getirmektedir. Kalp yetersizliğinin giderek artan oranlarda görülmesinin önemli nedenleri vardır. Günümüz modern tedavi yöntemleriyle kalp krizi, kalp damar hastalığı, kalp kapak hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığına bağlı ölümler engellenebilmekte ve yaşam süresi uzamaktadır. Ancak bu hastaların büyük bölümünde zamanla kalp yetersizliği gelişmektedir. Dolayısıyla bu hastalıkların son açtığı kapı kalp yetersizliğidir. En önemli faktörlerden bir diğeri de toplumların yaşlanmasıdır. Yaş ilerledikçe kalp yetersizliği görülme oranı artış göstermektedir. 40 yaş sonrası yaşam boyu kalp yetersizliği gelişme riski yüzde 20’dir. Toplumda kalp yetersizliği görülme oranı genel olarak yüzde 2-3 iken, 70 yaş sonrası bu oran yüzde 10’a, 80 yaş sonrası yüzde 15-20’lere çıkmaktadır. Ülkemizde yaşam süresi son 15-20 yıl içinde yaklaşık 10 yıl uzamıştır. Yaşlı nüfus giderek artmaktadır. Önümüzdeki 10 yıl içinde de 2 kat daha fazla artması beklenmektedir. 60 yaş üzeri nüfusumuz bugün 7.5 milyondur, ancak 2023 yılında 14-15 milyon olacağı öngörülmektedir. Kalp yetersizliği olgularının yüzde 50’ye yakın bölümü 60 yaşın üstündeki bireylerdir. Bugün için Avrupa ülkelerinde 15 milyon, Amerika Birleşik Devletleri’nde 6 milyon, ülkemizde ise 3 milyon kalp yetersizliği hastasının olduğu tahmin edilmektedir. Bu rakamın önümüzdeki 10 yıl içinde en azından 2-3 kat artacağı öngörülmektedir” diye belirtti
Kalp yetersizliğinin kendini özellikle nefes darlığı, ayaklarda şişme ve çabuk yorulma şeklinde gösteren klinik bir tablo olduğunu anlatan Prof. Dr. Çavuşoğlu, bunun yanında öksürük, iştahsızlık, vücut ağırlığında değişiklik, gece sık idrara çıkma, yorgunluk-bitkinliğin de görülebilen yakınmaları oluşturduğunu söyledi.
Çoğunlukla bu yakınmaların, başka nedenlere yorumlanarak atlandığına işaret eden Çavuşoğlu, açıklamasını şöyle sürdürdü:
ÜLKEMİZDE 9 MİLYON KİŞİ KALP YETERSİZLİĞİ RİSK ALTINDA
“Aslında bu yakınmaların ortaya çıkmasından uzun süre önce kalp yetersizliğine zemin hazırlayan faktörler nedeniyle, kalpte yapısal değişiklikler başlamakta ve yıllar sonra kalp yetersizliği belirgin hale gelmektedir. Yakınmaları ortaya çıkmış olgular aslında buzdağının su üstünde kalan kısmı gibi düşünülebilir. Bu da kalp yetersizliğine adım atmaya hazır, potansiyel büyük bir hasta grubunun olduğu anlamına gelir. Bugün için ülkemizde 9 milyon kişinin kalp yetersizliği gelişimi açısından risk altında olduğu tahmin edilmektedir.”
Açıklamasında, kalp yetersizliğine aday olguları belirten, erken tanı, tedavi planının yakın takip altında uygulanmasının ölüm oranlarının azaltılması açısından önem arz ettiğini anlatan Prof. Dr Çavuşoğlu, açıklamasının son bölümünde şunları belirtti.
KALP YETERSİZLİĞİ YAŞAM BOYU DEVAM EDEN KRONİK BİR HASTALIKTIR
“Bu hastalarda ilaç tedavisine ek olarak; tuzsuz diyet, sebze meyve ağırlıklı beslenme, kilo kontrolü, düzenli egzersiz programları gibi yaşam tarzı değişiklikleri ve gerekli olgularda kalp pili tedavisi veya kalp şoklama cihazlarının uygulanması yaşam kalitesinin düzeltilmesi ve ölümlerin azaltılmasında etkilidirler. Bu hastaların en önemli sorunlarından bir tanesi de sık hastaneye yatış ihtiyacının ortaya çıkmasıdır. Hastane yatışlarının azaltılması da ancak hastalık konusunda eğitilmiş bilinçli hasta ve hasta yakınları ile mümkün olabilir. Kalp yetersizliği yaşam boyu devam eden kronik bir hastalıktır. Nadiren veya düzeltilebilir bir nedene bağlı gelişmişse normale dönebilir. Yaşam beklentisi prostat kanseri, kalın bağırsak kanseri, deri kanserleri, meme kanseri, rahim kanseri gibi pek çok kanser türünden daha kötüdür. 5 yıllık yaşam şansı yüzde 50’dir. Ciddi nefes darlığı olan ve günlük aktivitesi belirgin kısıtlanmış olanlarda ise 1 yıllık yaşam beklentisi yüzde 50’dir. Kalp yetersizliği gelişimini engellemek, gelişmişse ilerlemesini yavaşlatmak ve ileri olgularda yaşam süresini uzatıp yaşam kalitesini yükseltmek toplumun kalp yetersizliği konusunda bilgilendirilmesi ve bilinçlenmesi ile mümkün olabilir”.
Kaynak: İHA
Prof. Dr. Yüksel Çavuşoğlu 10-12 Mayıs Kalp Yetersizliği Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, kalp yetersizliğinde yaşam beklentisinin pek çok kanserden daha kötü olduğunu belirtti Çavuşoğlu, ‘Kalp Yetersizliği Günü'nün temel amaçlarının toplumun kalp yetersizliği konusundaki farkındalığını artırmak ve korunma, erken tanı, belirtiler, uygun tedavi ve yaşam biçimi değişikliklerini vurgulayarak, kalp yetersizliği konusunda bilinçlenmeyi sağlamak olduğunu ifade etti.
KALP YETMEZLİĞİ 10 YIL İÇİNDE 2-3 KAT ARTACAK
Kalp yetersizliğinin görülme oranlarının hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkelerde giderek arttığını, önümüzdeki 15-20 yıl içinde toplum sağlığını tehdit eden boyutlara ulaşacağının tahmin edilmekte olduğuna vurgu yapan Prof. Dr. Yüksel Çavuşoğlu “Bu rahatsızlık hayat boyu tedavi gereksinimi, sık hastaneye yatma ihtiyacı, komplike ve pahalı cihaz tedavisi uygulamaları nedeniyle aynı zamanda sağlık ekonomisi üzerine yüksek maliyetler getirmektedir. Kalp yetersizliğinin giderek artan oranlarda görülmesinin önemli nedenleri vardır. Günümüz modern tedavi yöntemleriyle kalp krizi, kalp damar hastalığı, kalp kapak hastalıkları, hipertansiyon, şeker hastalığına bağlı ölümler engellenebilmekte ve yaşam süresi uzamaktadır. Ancak bu hastaların büyük bölümünde zamanla kalp yetersizliği gelişmektedir. Dolayısıyla bu hastalıkların son açtığı kapı kalp yetersizliğidir. En önemli faktörlerden bir diğeri de toplumların yaşlanmasıdır. Yaş ilerledikçe kalp yetersizliği görülme oranı artış göstermektedir. 40 yaş sonrası yaşam boyu kalp yetersizliği gelişme riski yüzde 20’dir. Toplumda kalp yetersizliği görülme oranı genel olarak yüzde 2-3 iken, 70 yaş sonrası bu oran yüzde 10’a, 80 yaş sonrası yüzde 15-20’lere çıkmaktadır. Ülkemizde yaşam süresi son 15-20 yıl içinde yaklaşık 10 yıl uzamıştır. Yaşlı nüfus giderek artmaktadır. Önümüzdeki 10 yıl içinde de 2 kat daha fazla artması beklenmektedir. 60 yaş üzeri nüfusumuz bugün 7.5 milyondur, ancak 2023 yılında 14-15 milyon olacağı öngörülmektedir. Kalp yetersizliği olgularının yüzde 50’ye yakın bölümü 60 yaşın üstündeki bireylerdir. Bugün için Avrupa ülkelerinde 15 milyon, Amerika Birleşik Devletleri’nde 6 milyon, ülkemizde ise 3 milyon kalp yetersizliği hastasının olduğu tahmin edilmektedir. Bu rakamın önümüzdeki 10 yıl içinde en azından 2-3 kat artacağı öngörülmektedir” diye belirtti
Kalp yetersizliğinin kendini özellikle nefes darlığı, ayaklarda şişme ve çabuk yorulma şeklinde gösteren klinik bir tablo olduğunu anlatan Prof. Dr. Çavuşoğlu, bunun yanında öksürük, iştahsızlık, vücut ağırlığında değişiklik, gece sık idrara çıkma, yorgunluk-bitkinliğin de görülebilen yakınmaları oluşturduğunu söyledi.
Çoğunlukla bu yakınmaların, başka nedenlere yorumlanarak atlandığına işaret eden Çavuşoğlu, açıklamasını şöyle sürdürdü:
ÜLKEMİZDE 9 MİLYON KİŞİ KALP YETERSİZLİĞİ RİSK ALTINDA
“Aslında bu yakınmaların ortaya çıkmasından uzun süre önce kalp yetersizliğine zemin hazırlayan faktörler nedeniyle, kalpte yapısal değişiklikler başlamakta ve yıllar sonra kalp yetersizliği belirgin hale gelmektedir. Yakınmaları ortaya çıkmış olgular aslında buzdağının su üstünde kalan kısmı gibi düşünülebilir. Bu da kalp yetersizliğine adım atmaya hazır, potansiyel büyük bir hasta grubunun olduğu anlamına gelir. Bugün için ülkemizde 9 milyon kişinin kalp yetersizliği gelişimi açısından risk altında olduğu tahmin edilmektedir.”
Açıklamasında, kalp yetersizliğine aday olguları belirten, erken tanı, tedavi planının yakın takip altında uygulanmasının ölüm oranlarının azaltılması açısından önem arz ettiğini anlatan Prof. Dr Çavuşoğlu, açıklamasının son bölümünde şunları belirtti.
KALP YETERSİZLİĞİ YAŞAM BOYU DEVAM EDEN KRONİK BİR HASTALIKTIR
“Bu hastalarda ilaç tedavisine ek olarak; tuzsuz diyet, sebze meyve ağırlıklı beslenme, kilo kontrolü, düzenli egzersiz programları gibi yaşam tarzı değişiklikleri ve gerekli olgularda kalp pili tedavisi veya kalp şoklama cihazlarının uygulanması yaşam kalitesinin düzeltilmesi ve ölümlerin azaltılmasında etkilidirler. Bu hastaların en önemli sorunlarından bir tanesi de sık hastaneye yatış ihtiyacının ortaya çıkmasıdır. Hastane yatışlarının azaltılması da ancak hastalık konusunda eğitilmiş bilinçli hasta ve hasta yakınları ile mümkün olabilir. Kalp yetersizliği yaşam boyu devam eden kronik bir hastalıktır. Nadiren veya düzeltilebilir bir nedene bağlı gelişmişse normale dönebilir. Yaşam beklentisi prostat kanseri, kalın bağırsak kanseri, deri kanserleri, meme kanseri, rahim kanseri gibi pek çok kanser türünden daha kötüdür. 5 yıllık yaşam şansı yüzde 50’dir. Ciddi nefes darlığı olan ve günlük aktivitesi belirgin kısıtlanmış olanlarda ise 1 yıllık yaşam beklentisi yüzde 50’dir. Kalp yetersizliği gelişimini engellemek, gelişmişse ilerlemesini yavaşlatmak ve ileri olgularda yaşam süresini uzatıp yaşam kalitesini yükseltmek toplumun kalp yetersizliği konusunda bilgilendirilmesi ve bilinçlenmesi ile mümkün olabilir”.