Baro Başkanı Tor: Özgürlüklere Herkesin İhtiyacı Var
Osmaniye Baro Başkanı Avukat Hamza Tor, özgürlüklere herkesin, her zaman ihtiyacının olduğunu söyledi.
Danıştay 8. Dairesi'nce başörtülü avukatlar ile ilgili verilen yürütmeyi durdurma kararının doğru bir karar olduğunu ifade eden Baro Başkanı Tor, “Hukuk ve demokratik devlet anlayışını benimseyen sistemlerde, özgürlüklerin varlığı ve sürekliliği son derece önemlidir. Kuşkusuz hiçbir özgürlük mutlak ve sınırsız değildir. Özgürlüklerin sınırı ancak ve ancak yasalarla belirlenebilir, kısıtlamalar ancak yasalarla getirilebilir. Konjoktürel yaklaşımlarla fiili durum oluşturularak özgürlüklerin sınırlandırılması sağlanabilirse de, bu nevi uygulamaların hukuki olmadığı ve olamayacağı tarihi süreçlerde ortaya çıkmıştır. Nitekim 28 şubat sürecinde yaşananlar ve yaşatılanlar bugünlerde sorgulanmakta, çoğu müsebbipler pişmanlıklarını gizleyememektedir.” dedi.
Birçok çağdaş ülkede başörtülü avukatların baroya hiçbir engel olmaksızın kayıtlarını yaptırabildiklerini ve mesleki faaliyetlerini icra edebildiklerini vurgulayan Osmaniye Baro Başkanı Tor, sözlerine şöyle devam etti: “Ülkemizde ise din ve vicdan özgürlüğü, avukatlık faaliyetinin mülkiyet hakkı boyutu olmasına ve bu hak ve özgürlüklerin ancak yasayla kısıtlanma zorunluluğuna rağmen; Türkiye Barolar Birliği’nin 27-28 Mayıs 1989 tarihinde Giresun’da yapılan XX. Olağan Genel Kurul Kararıyla Meslek Kurallarının 20. Maddesi'yle başörtüsü yasağı getirilmiştir. Diğer bir anlatımla anılan özgürlüklere Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce ancak bir yasa ile getirilebilecek kısıtlama, idari ve mesleki bir kuruluş olan Türkiye Barolar Birliği’nce getirilmiştir. Hukuk dilinde bu uygulamanın nitelendirilmesi ‘fonksiyon gaspı’dır. Bu fonksiyon gasbı ile anılan yasak yıllarca uygulandı. Birçok meslektaşımıza cezalar verildi.
Yasağın kapsamı genişletildi. Başörtülü bayan meslektaşlarımız duruşmaların yanı sıra kimi barolarca kafeterya, kütüphane gibi birimlere de alınmadılar. Adliye dışında icra takiplerinde veya keşiflerde yasak tavizsiz uygulanmaya çalışıldı. Danıştay’ca verilen karar son derece yerinde, özgürlükçü ve hukukidir. Kimi mahfillerin, 28 Şubat sürecinde kalan bağnaz refleksleriyle rejim tehlikesi çığırtkanlıkları artık demodedir. El birliği ile temel hak ve özgürlüklere sahip çıkılmalıdır. Yasak alanlar oluşturularak yaşamın insanımıza çekilmez kılınmasından artık vazgeçilmelidir. Özgürlüklere çok ama çok ihtiyacımız var. Karşılıklı olarak kutuplaşmalara girmeden, rejim tehditleri savurmadan, hoşgörüyle ve birbirimizi anlayarak yaşamımızı sürdürebileceğimize artık inanmalıyız. Aksi halde çatışmalar, kutuplaşmalar, yaftalamalar kaçınılmaz hale gelecektir. Çatışmaların, kamplaşmaların, demagojinin ülkemize, insanımıza hiçbir şey kazandırmadığı açıktır. Sorumlu tüm kişi ve kuruluşları demokratik olgunluk ve duyarlılığa davet ediyoruz.”
Birçok çağdaş ülkede başörtülü avukatların baroya hiçbir engel olmaksızın kayıtlarını yaptırabildiklerini ve mesleki faaliyetlerini icra edebildiklerini vurgulayan Osmaniye Baro Başkanı Tor, sözlerine şöyle devam etti: “Ülkemizde ise din ve vicdan özgürlüğü, avukatlık faaliyetinin mülkiyet hakkı boyutu olmasına ve bu hak ve özgürlüklerin ancak yasayla kısıtlanma zorunluluğuna rağmen; Türkiye Barolar Birliği’nin 27-28 Mayıs 1989 tarihinde Giresun’da yapılan XX. Olağan Genel Kurul Kararıyla Meslek Kurallarının 20. Maddesi'yle başörtüsü yasağı getirilmiştir. Diğer bir anlatımla anılan özgürlüklere Türkiye Büyük Millet Meclisi’nce ancak bir yasa ile getirilebilecek kısıtlama, idari ve mesleki bir kuruluş olan Türkiye Barolar Birliği’nce getirilmiştir. Hukuk dilinde bu uygulamanın nitelendirilmesi ‘fonksiyon gaspı’dır. Bu fonksiyon gasbı ile anılan yasak yıllarca uygulandı. Birçok meslektaşımıza cezalar verildi.
Yasağın kapsamı genişletildi. Başörtülü bayan meslektaşlarımız duruşmaların yanı sıra kimi barolarca kafeterya, kütüphane gibi birimlere de alınmadılar. Adliye dışında icra takiplerinde veya keşiflerde yasak tavizsiz uygulanmaya çalışıldı. Danıştay’ca verilen karar son derece yerinde, özgürlükçü ve hukukidir. Kimi mahfillerin, 28 Şubat sürecinde kalan bağnaz refleksleriyle rejim tehlikesi çığırtkanlıkları artık demodedir. El birliği ile temel hak ve özgürlüklere sahip çıkılmalıdır. Yasak alanlar oluşturularak yaşamın insanımıza çekilmez kılınmasından artık vazgeçilmelidir. Özgürlüklere çok ama çok ihtiyacımız var. Karşılıklı olarak kutuplaşmalara girmeden, rejim tehditleri savurmadan, hoşgörüyle ve birbirimizi anlayarak yaşamımızı sürdürebileceğimize artık inanmalıyız. Aksi halde çatışmalar, kutuplaşmalar, yaftalamalar kaçınılmaz hale gelecektir. Çatışmaların, kamplaşmaların, demagojinin ülkemize, insanımıza hiçbir şey kazandırmadığı açıktır. Sorumlu tüm kişi ve kuruluşları demokratik olgunluk ve duyarlılığa davet ediyoruz.”