Bakan Yazıcı Açıklaması

Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, bulunduğu konumu nedeniyle Türkiye’nin doğal bir enerji koridoru olarak tanımlanabileceğini söyledi.


Bakan Yazıcı, enerji ve uluslararası ilişkiler gündeminin önemli isimlerini bir araya getirecek olan İstanbul Çırağan Sarayı'ndaki Hazar Strateji Enstitüsü Forumu'nun açılış yemeğime katıldı.

Burada Hazar bölgesi ve Avrasya’nın önemine vurgu yapan Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Türkiye’nin doğal bir enerji koridoru olarak tanımlanabileceğinin altını çizerek, “Bölge, tarihten bu yana çeşitli uygarlıkların buluşma noktası olmuştur. Ekonomik ilişkiler ve zengin doğal rezervleri bakımından da tarih boyunca devam eden bir çekim gücüne ve cazibene sahiptir” dedi.

Hazar bölgesinin etkilediği alanın nüfus bakımından büyüklüğünün 1 milyar 900 milyon civarında olduğunu kaydeden Yazıcı, bu rakamın dünya nüfusunun 4’te 1’ine karşılık geldiğini ifade ederek, “Hazar bölgesi ve çevre bölgelerin gayri safi yurt içi hasılası 20 trilyon doları geçti. Bu rakam, dünya gayri safi yurt içi hasılasının 4’te 1’idir. Hazar Denizi’ne kıyısı olan ülkeler, dünya rezervlerinin yüzde 12’sine, doğalgaz rezervlerinin ise yüzde 4’üne sahiptir. Bu durum, Türkiye’nin jeostratejik konumunu ön plana çıkarmıştır. Esasen enerji kaynaklarına erişim, İkinci Dünya Savaşı’ndan itibaren, giderek artan bir biçimde ülkelerin dış politikalarının önemli bir boyutunu oluşturmaktadır. Ancak, enerji özellikle 70’lerden sonra uluslar arası ilişkilerde ağırlık kazanmış ve birçok ülkenin dış politikasını etkileyen bir unsur olmuştur” şeklinde konuştu.

“TÜRKİYE, HAZAR VE ORTADOĞU ÜLKELERİ İLE ENERJİ İTHALATINA YILDA 300 MİLYAR DOLAR HARCAYAN AVRUPA ARASINDA BİR KÖPRÜDÜR”
Son gelişmeler ışığında enerji arz güvenliğinin uluslararası gündemin en üst sıralarına taşındığını da vurgulayan Yazıcı, konumu itibariyle Türkiye’nin doğal bir enerji koridoru olarak tanımlanabileceğini kaydetti.

Bakan Yazıcı sözlerini şöyle sürdürdü:
“Enerji sektöründe yapılan araştırmalar, dünya enerji ihtiyacının 2030 yılında yüzde 60 civarında artacağını göstermektedir. AB tarafından yapılan çalışmalara göre, önümüzdeki 20 yılda Avrupa toplam enerji talebinin yaklaşık yüzde 45 artacağı öngörülmektedir. Yapılan analizlere göre, özellikle doğalgaz alanında AB ülkelerinin günümüzde yüzde 51 olan ithalat bağımlılığı, 2020 yılında yüzde 70’lere kadar çıkacaktır. Bu ise, yeni arz kaynaklarına acil ihtiyaç konusunu gündeme getirecektir. Dünya ispatlanmış ham petrol rezervlerinin yüzde 73’ü ve doğalgaz rezervlerinin yüzde 72’si, Türkiye’yi çevreleyen Hazar ve Ortadoğu bölgeleri ile Rusya Federasyonu’nda yer almaktadır. Bu durum, enerji zengini bölgeler ve enerji ithalatına yılda 300 milyar dolar harcayan Avrupa arasındaki Türkiye’yi tam bir köprü haline getirmektedir. Bu nedenle Türkiye, kendi enerji talebini karşılamak için projeler geliştirirken, Avrupa ve dünya piyasalarına açılan yolda en elverişli güzergah olarak hizmet vermeyi amaçlamaktadır.”

“TİCARETİN ROTASI DOĞUYA KAYIYOR”
İktisat verilerinin, dünya ticaret Asya’ya ve doğuya kaydığını anlatan Gümrük ve Ticaret Bakanı Hayati Yazıcı, Asya ile Avrupa arasındaki büyüme performansını da değerlendirerek, şunları kaydetti:
“Avrupa ile Asya’nın büyüme performansları ile dünya üretim paylarındaki doğu-batı kıyaslaması, dünya ekonomisindeki dengeleri ortaya koymaktadır. AB ülkeleri 1980-1990 yılları arasında ortalama yüzde 22,2 oranında bir büyüme gerçekleştirmiştir. Bu büyüm oranı, 1990-2000 yılları arasında ortalama yüzde 2.3’e, 2000’li yıllardan günümüze kadar gelen sürede ise yüzde 1.3’e gerilemiştir. Asya ekonomileri, 1980-1990 yılları arasında ortalama yüzde 6,6 oranında bir büyüm gerçekleştirmiştir. Bu büyüm oranı 1990-2000 yılları arasında yüzde 7,4’e, 2000’li yıllardan günümüze kadar ise %8,2’ye kadar yükselmiştir. Küresel krizden sonra büyüme rakamlarındaki farklar daha açık bir şekilde ortaya çıkmıştır. Avrupa ekonomileri küresel krizle birlikte ortalama yüzde 0,2 oranında bir daralma yaşarken, Asya ekonomileri ortalama yüzde 8 oranında büyümüştür.

Dünya üretim paylarına baktığımızda Avrupa ekonomilerinin 1980-1990 arasında yüzde 30’luk Gayri Safi Hasıla payına sahip olduğumuzu görüyoruz. Bu pay 1990-2000 yılları arası yüzde 25’e düşmüştür. 2000’li yıllardan günümüze yüzde 20’ler seviyesindedir.

Asya ekonomileri ise 1980-1990 yılları arasında dünya Gayri Safi Hasıla’sının yüzde 10’unu üretirken, 1990-2000 yılları arasında yüzde 14 civarında bir üretim gerçekleştirilmiştir. 2000’li yıllardan günümüze bu pay sürekli olarak artmış, önce yüzde 20’ye ulaşmış, son dönemde küresel krizin etkisiyle yüzde 25’lere yükselmiştir. Rakamlardan da anlaşılacağı üzere, üretim ve ticaretin merkez üssü doğuya doğru kaymaktadır. Bu durum, binlerce yıl önceki ticaret yollarını tekrar kilit rollere kavuşturmaktadır. Bu yolların ve geçiş hatlarının üzerinde bulunan ülkeler olarak, birbirimizle ticareti ve iletişimi artırmamız, bölgemize barış, ülkemize ise refah ve zenginlik artışı olarak yansıyacaktır. Bu üretim, refah artışı ve dağılımının atar damarı İpek Yolu’dur.”
Kaynak: İHA