Diyarbakır'da Çeşitli Suçlardan Aranan 10 Kişi Yakalandı
Diyarbakır'da 20 yıl önce Kulp ilçesinde 11 köylünün öldürülmesiyle ilgili hakkında dava açılan eski Bolu 2. Komando Tugay Komutanı emekli Tuğgeneral Yavuz Ertürk'ün yargılanmasına başlandı.
Diyarbakır 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya olayda yaşamını yitiren köylülerin yakınları ve avukatları katıldı.
Sanık Ertürk ise mazeret bildirerek, duruşmaya katılmadı.
Mahkeme heyeti, 20 yıl önceki olayda yakınlarını kaybedenlerin ifadelerini aldı. Babasını kaybeden Mizbah Akdeniz, ifadesinde, "O dönemde, askerler arazi şartlarını bildikleri gerekçesiyle babamla beraber, 100 kişiyi yanlarına alıp operasyonun yapıldığı bölgeye götürdü" dedi.
Askerlerin operasyon öncesinde, kendilerinden köyü boşaltmalarını istediklerini kaydeden Akdeniz, "Askerler bize Tuğgeneral Yavuz Ertürk'ün emriyle, yaylanın yasak bölge ilan edildiğini, köylerin yakılacağını ve hayvanlarımızı alarak, köyü boşaltmamız gerektiğini söyledi.
Biz de üzerimize birşey almadan ikinci gün bulunduğumuz Şenyayla bölgesini boşalttık. Grup halinde tüm köylüler hayvanlarımızla birlikte yola çıktık. Ancak mola verdiğimizde babamın bizimle olmadığını farkettim. Askerler babamı bulmam için geri dönmeme izin vermedi. Askerler arazi şartlarını bildikleri gerekçesiyle babamla beraber 100 kişiyi yanlarına alıp operasyon yapılan bölgeye götürdüler. Biz de sabaha kadar mola verdiğimiz yerde babamları geri gönderirler diye bekledik" diye konuştu.
Köydeki kadınların operasyon bölgesine götürülen köylülere yemek götürdüğünü anlatan Akdeniz, "Annemin 16. günün sonunda yemek götürürken babamla konuşma şansı olmuş. Babam anneme 'Artık yemek getirme ya bizi başka yere götürecekler, ya da bırakırlar' demiş" dedi.
Akdeniz, operasyonun bittiği gün ise TRT'de Bahtiyar Aydın'ın şehit edilmesi ve Kulp'ta 42 teröristin öldürüldüğüne dair haberler yayınlandığını hatırlatarak, "Haberleri izlerken babama Elazığ'dan aldığım bir şapkayı gördüm. Ardından savcılığa gittim. Babama benim aldığım şapkayı anlatarak, babamın da öldürüldüğünü anlattım. Savcı ise TRT'den Bahtiyar Aydın'ın şehit edilmesi ve Kulp'ta 42 teröristin öldürüldüğüne dair görüntüleri 3 kez istedi. Görüntülerin hiçbirinde o zaman yayınlanan görüntüler bulunmadı. Savcı ise görüntüler ile ilgili olarak bana 'bandın kesildiğini' söyledi" dedi.
Olaydan sonra Tuğgenaral Yavuz Ertürk ile iki kez karşılaştığını belirten Akdeniz, şu ifadelerde bulundu:
"Bolu Tugayına gittim. Komutan ile görüşmek istedim. Orada bulunan görevli telefon açtı. Telefonda komutan hakaret içerikli bir şekilde benim dışarı çıkarılmamı istedi. Çıkarken görevli beni tekrardan çağırdı, Ertürk geldi. Beni tehdit ederek yakama yapıştı. 'Hepiniz teröristsiniz. Orman yanarsa yansın yanında kuru da yanar. Kurunun yanında siz de gidersiniz' dedi.
Ertürk ile Ankara Cumhuriyet savcılığında görüştüm. Savcılıkta ikimiz de beraber bulunuyorduk. Ertürk, ellerini arkaya doğru bağlayarak savcıya 'Kimse bana hesap soramaz, kimseye de ifade vermem' dedi.
Operasyonun sonunda tüm köyümüz yakıldı. Operasyonun başında ise Yavuz Ertürk vardı. Bu kişiden şikayetçiyim, cezalandırılmasını istiyorum."
- "PKK ve askerler sanki anlaşmış gibiydi"
Mahkeme başkanı, Akdeniz'e Şenyayla bölgesinde terör örgütü PKK'nın üst düzey bölge sorumlusu Şemdin Sakık ve örgüt üyelerinin bulunup bulunmadığını sordu.
Müşteki Akdeniz ise "PKK ve askerler sanki anlaşmış gibiydi" diye cevap vererek, şöyle konuştu:
"Yalan söyleyecek halim yok. Şenyayla bölgesinde ormanlık alan vardı. PKK ve Şemdin Sakık orada bulunuyordu. Sakık, babamı tanırdı. Babamdan yardım bile istiyordu. Gece PKK, köylülerin evlerine gelip erzak istiyordu. Köylüler korkudan ve cezadan dolayı istediklerini verirdi. Askerler ise sabah gelip 'neden verdiniz' diye köylülere kızardı. Bu durumdan dolayı PKK ile askerler sanki anlaşmış gibi düşünüyorduk. Şenyayla bölgesi kurtarılmış bir bölge değildi. Muş, Bingöl ve Kulp üçgeninde bulunan bir bölgeydi. Operasyon yapıldığında ise yasak bölge olarak ilan edilmişti."
Olayda mağdur olan Sabri Avar ise Kulp'ta öldürülen 11 köylüden ikisinin kardeşi ve oğlu olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
"Yaşanan olaydan sonra 10 yıl boyunca köye gidemedik. Çünkü köye gidiş yasağı vardı. Köye gidiş yasağının kaldırılmasından sonra yaklaşık 15 kişi operasyonda öldürülen yakınlarımızın tutulduğu bölgeye gittik. O bölge dere yatağına benziyor. Olayın yaşandığı bölgeye gittiğimizde toprağın üzerine çıkan kemikler gördük. Toprağın üzerinde ölen kişilerin giysi parçaları bile bulunuyordu. Hatta sigara tabakası bile gördük. Savcıya kemikleri incelemesi için haber verdik. Savcı ise olay yerine gelmek istemedi. Kemikleri kendisine getirmemizi istedi. Biz de avukatlarla beraber olay yerine giderek kemikleri topladık. Ancak daha sonra ise aynı savcının olay yerine giderek incelemelerde bulunduğunu öğrendik."
Mahkeme olayda yakınlarını kaybeden diğer kişilerin ifadelerine almak için duruşmayı Cuma gününe erteledi.
- 11 kez müebbet hapis istemi
İddianamede, sanık Yavuz Ertürk'ün komutasındaki birlik içinde yer alan ve kimlik bilgileri tespit edilemeyen görevlilerden bazılarının teşekkül oluşturarak, yetki ve görevleri olmamasına rağmen hukuka aykırı bir şekilde şüphelendikleri kişileri yakalayarak, bir süre sorguladıktan sonra öldürdükleri, bu gibi eylemler sonucunda halkın devlete karşı düşmanlık beslemelerine ve örgüt yanlısı olmalarına sebep olduğu gerekçesiyle Ertürk hakkında TCK'nın "Kasten adam öldürme" suçundan 11 kez müebbet ile "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "Halkı silahlı isyana teşvik" suçlarından da 25 yıla kadar hapsi isteniyor.
Kaynak: AA
Sanık Ertürk ise mazeret bildirerek, duruşmaya katılmadı.
Mahkeme heyeti, 20 yıl önceki olayda yakınlarını kaybedenlerin ifadelerini aldı. Babasını kaybeden Mizbah Akdeniz, ifadesinde, "O dönemde, askerler arazi şartlarını bildikleri gerekçesiyle babamla beraber, 100 kişiyi yanlarına alıp operasyonun yapıldığı bölgeye götürdü" dedi.
Askerlerin operasyon öncesinde, kendilerinden köyü boşaltmalarını istediklerini kaydeden Akdeniz, "Askerler bize Tuğgeneral Yavuz Ertürk'ün emriyle, yaylanın yasak bölge ilan edildiğini, köylerin yakılacağını ve hayvanlarımızı alarak, köyü boşaltmamız gerektiğini söyledi.
Biz de üzerimize birşey almadan ikinci gün bulunduğumuz Şenyayla bölgesini boşalttık. Grup halinde tüm köylüler hayvanlarımızla birlikte yola çıktık. Ancak mola verdiğimizde babamın bizimle olmadığını farkettim. Askerler babamı bulmam için geri dönmeme izin vermedi. Askerler arazi şartlarını bildikleri gerekçesiyle babamla beraber 100 kişiyi yanlarına alıp operasyon yapılan bölgeye götürdüler. Biz de sabaha kadar mola verdiğimiz yerde babamları geri gönderirler diye bekledik" diye konuştu.
Köydeki kadınların operasyon bölgesine götürülen köylülere yemek götürdüğünü anlatan Akdeniz, "Annemin 16. günün sonunda yemek götürürken babamla konuşma şansı olmuş. Babam anneme 'Artık yemek getirme ya bizi başka yere götürecekler, ya da bırakırlar' demiş" dedi.
Akdeniz, operasyonun bittiği gün ise TRT'de Bahtiyar Aydın'ın şehit edilmesi ve Kulp'ta 42 teröristin öldürüldüğüne dair haberler yayınlandığını hatırlatarak, "Haberleri izlerken babama Elazığ'dan aldığım bir şapkayı gördüm. Ardından savcılığa gittim. Babama benim aldığım şapkayı anlatarak, babamın da öldürüldüğünü anlattım. Savcı ise TRT'den Bahtiyar Aydın'ın şehit edilmesi ve Kulp'ta 42 teröristin öldürüldüğüne dair görüntüleri 3 kez istedi. Görüntülerin hiçbirinde o zaman yayınlanan görüntüler bulunmadı. Savcı ise görüntüler ile ilgili olarak bana 'bandın kesildiğini' söyledi" dedi.
Olaydan sonra Tuğgenaral Yavuz Ertürk ile iki kez karşılaştığını belirten Akdeniz, şu ifadelerde bulundu:
"Bolu Tugayına gittim. Komutan ile görüşmek istedim. Orada bulunan görevli telefon açtı. Telefonda komutan hakaret içerikli bir şekilde benim dışarı çıkarılmamı istedi. Çıkarken görevli beni tekrardan çağırdı, Ertürk geldi. Beni tehdit ederek yakama yapıştı. 'Hepiniz teröristsiniz. Orman yanarsa yansın yanında kuru da yanar. Kurunun yanında siz de gidersiniz' dedi.
Ertürk ile Ankara Cumhuriyet savcılığında görüştüm. Savcılıkta ikimiz de beraber bulunuyorduk. Ertürk, ellerini arkaya doğru bağlayarak savcıya 'Kimse bana hesap soramaz, kimseye de ifade vermem' dedi.
Operasyonun sonunda tüm köyümüz yakıldı. Operasyonun başında ise Yavuz Ertürk vardı. Bu kişiden şikayetçiyim, cezalandırılmasını istiyorum."
- "PKK ve askerler sanki anlaşmış gibiydi"
Mahkeme başkanı, Akdeniz'e Şenyayla bölgesinde terör örgütü PKK'nın üst düzey bölge sorumlusu Şemdin Sakık ve örgüt üyelerinin bulunup bulunmadığını sordu.
Müşteki Akdeniz ise "PKK ve askerler sanki anlaşmış gibiydi" diye cevap vererek, şöyle konuştu:
"Yalan söyleyecek halim yok. Şenyayla bölgesinde ormanlık alan vardı. PKK ve Şemdin Sakık orada bulunuyordu. Sakık, babamı tanırdı. Babamdan yardım bile istiyordu. Gece PKK, köylülerin evlerine gelip erzak istiyordu. Köylüler korkudan ve cezadan dolayı istediklerini verirdi. Askerler ise sabah gelip 'neden verdiniz' diye köylülere kızardı. Bu durumdan dolayı PKK ile askerler sanki anlaşmış gibi düşünüyorduk. Şenyayla bölgesi kurtarılmış bir bölge değildi. Muş, Bingöl ve Kulp üçgeninde bulunan bir bölgeydi. Operasyon yapıldığında ise yasak bölge olarak ilan edilmişti."
Olayda mağdur olan Sabri Avar ise Kulp'ta öldürülen 11 köylüden ikisinin kardeşi ve oğlu olduğunu ifade ederek, şunları söyledi:
"Yaşanan olaydan sonra 10 yıl boyunca köye gidemedik. Çünkü köye gidiş yasağı vardı. Köye gidiş yasağının kaldırılmasından sonra yaklaşık 15 kişi operasyonda öldürülen yakınlarımızın tutulduğu bölgeye gittik. O bölge dere yatağına benziyor. Olayın yaşandığı bölgeye gittiğimizde toprağın üzerine çıkan kemikler gördük. Toprağın üzerinde ölen kişilerin giysi parçaları bile bulunuyordu. Hatta sigara tabakası bile gördük. Savcıya kemikleri incelemesi için haber verdik. Savcı ise olay yerine gelmek istemedi. Kemikleri kendisine getirmemizi istedi. Biz de avukatlarla beraber olay yerine giderek kemikleri topladık. Ancak daha sonra ise aynı savcının olay yerine giderek incelemelerde bulunduğunu öğrendik."
Mahkeme olayda yakınlarını kaybeden diğer kişilerin ifadelerine almak için duruşmayı Cuma gününe erteledi.
- 11 kez müebbet hapis istemi
İddianamede, sanık Yavuz Ertürk'ün komutasındaki birlik içinde yer alan ve kimlik bilgileri tespit edilemeyen görevlilerden bazılarının teşekkül oluşturarak, yetki ve görevleri olmamasına rağmen hukuka aykırı bir şekilde şüphelendikleri kişileri yakalayarak, bir süre sorguladıktan sonra öldürdükleri, bu gibi eylemler sonucunda halkın devlete karşı düşmanlık beslemelerine ve örgüt yanlısı olmalarına sebep olduğu gerekçesiyle Ertürk hakkında TCK'nın "Kasten adam öldürme" suçundan 11 kez müebbet ile "Suç işlemek amacıyla örgüt kurma" ve "Halkı silahlı isyana teşvik" suçlarından da 25 yıla kadar hapsi isteniyor.