Aıds, Sivrisinek, Arı ve Böcek Sokmasıyla Bulaşmıyor
Şanlıurfa Halk Sağlığı Müdürü Dr. Osman Koyuncu, AIDS hastalığının ülke ekonomilerine büyük yük getirdiğini, henüz etkili aşısı ya da tedavisi yönteminin bulunmadığını belirterek, “En etkili mücadele yolu bu virüsün nelerden, nasıl bulaştığı bilinerek korunma yöntemidir.
AIDS, kapı tokmağına dokunmakla, sivrisinek, böcek ve arı sokmasıyla bulaşmaz” dedi.
Dr. Osman Koyuncu, 1 Aralık Dünya AİDS Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, çağımızın vebası olarak nitelendirilen AIDS hastalığının ilk defa tanımlandığı 1980’li yıllardan günümüze, din, dil, ırk, cinsiyet ve ülke ayrımı yapmadan hızla yayılmaya devam ettiğini hatırlattı. Dr. Koyuncu, “Hastalık ülke ekonomilerine büyük yük getirmekte olup, henüz etkili aşısı ya da tedavisi yöntemi bulunmuş değildir. En etkili mücadele yolu bu virüsün nelerden, nasıl bulaştığı bilinerek korunma yöntemidir. Burada halk eğitimi önemli bir yer tutmaktadır” diye konuştu.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de HIV/AIDS ile mücadelede, hastalığın yayılımının sınırlandırılması hatta durdurulması, öncelikle hastalığın bulaşma yolları ile hastalıktan korunma yolları konusunda toplum farkındalığının artırılması ile mümkün olabileceğini vurgulayan Dr. Koyuncu, şöyle devam etti:
“Bu bağlamda uluslar arası sağlık kuruluşları da 1988 yılından beri HIV/AIDS konusunda toplum farkındalığını arttırmak üzere, 1 Aralık gününü Dünya AIDS Günü olarak tespit etmiş ve bugün ve devam eden haftada çeşitli kampanya ve etkinlikler düzenlemektedir. 1 Aralık Dünya AIDS Günü'nün ülkemizde de etkili bir şekilde değerlendirilerek toplumsal duyarlılığın artırılması, halkımızın HIV/AIDS' in bulaşma yolları hakkında bilgilendirilmesi, HIV ile enfekte olmuş kişilere ayrımcılık yapılmaması, bu kişilerin hiçbir şekilde suçlanmaması, yargılanmaması ve toplumdan dışlanmaması konularını vurgulamak üzere, başta Sağlık Bakanlığı ve tüm sağlık kurumları olmak üzere bütün kuruluşlara büyük görevler düşmektedir. Birleşmiş Milletler bünyesindeki ve ayrıca uluslar arası kuruluşların da yer aldığı HIV-AIDS Birleşmiş Milletler Ortak Programı tarafından bu yıl 1 Aralık Dünya AIDS gününün ana teması “Sıfır yeni vaka, sıfır ayrımcılık, sıfır AIDS’e bağlı ölüm” olarak seçilmiştir.”
AİDS hastalığı hakkında da geniş bilgi veren Dr. Koyuncu, “AİDS, bulaşıcı bir virüs hastalığıdır. Mikrobu HIV (Human Immunodeficieny Virüs) (İnsan Bağışıklık Y etmezlik Virüsü) adı verilen virüstür. HIV girdiği vücudun, mikroplara karşı koyma yeteneğini sağlayan bağışıklık sistemini zayıflatıp yok eder. Direnci azalan vücutta, HIV’ in etkisinin yanı sıra çeşitli mikroplar da hastalıklara neden olurlar. IV/AIDS günümüzde dünya çapında bir salgın boyutuna ulaşmıştır. Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı UNAIDS 2012 yılı raporuna göre dünyada, 2012 yılı içerisinde yaklaşık 2 milyon kişinin HIV’e yakalandığı tahmin edilmektedir. Yine aynı raporda dünyada 35.3 milyon HIV taşıyıcısının bulunduğu ve 2012 yılı içinde 1,6 milyon kişinin AIDS’ten öldüğü tahmin edilmektedir. Ülkemizde farkındalık ve test imkânlarının artmış olması ile birlikte tanı alan vaka sayısında göreceli bir artış görülmektedir. Türkiye hala dünyada HIV/AIDS açısından hastalığın az sıklıkla görüldüğü ülkeler arasında yer almaktadır. HIV her yaş grubunda görülebilmesine rağmen enfeksiyondan en fazla etkilenenler 25-39 yaş arasındaki kişilerdir. Ülkemizde bildirimi yapılan vakaların azımsanmayacak bir kısmını da yabancı uyruklu kişiler oluşturmaktadır” dedi.
Şanlıurfa Halk Sağlığı Müdürü Dr. Osman Koyuncu, HIV/AIDS hastalığının dokunmak, tokalaşmak, sarılmak, gözyaşı, ter, tükürük, giysilerin ortak kullanılması, tabak, çatal, kaşık, bıçak, gibi ortak kullanım araçlarından, telefon kulaklığı, kapı tokmağı, sivrisinek, böcek ve arı sokması ile hastalığın bulaşmayacağını ifade etti.
Dr. Osman Koyuncu, hastalığın bulaşma sebepleri ve korunma yöntemleriyle ilgili şu bilgileri verdi:
“Korunmasız cinsel ilişki. HIV enfeksiyonunun en sık bulaşma şeklidir. HIV korunmasız (kondom, kılıf, kaput, prezervatif kullanmadan) yapılan her türlü cinsel temasla bulaşabilmektedir. Ülkemizde de bulaş en sık cinsel yolla olmaktadır. Kan ve kan ürünleriyle bulaşma sıklıkla görülen bulaş yoludur. Kanda virüsün yoğun miktarda bulunması nedeni ile virüsü taşıyan kişilerden alınmış kan ve kan ürünleri, ayrıca damar içi madde kullanımı ile hastalık bulaşabilmektedir. Anneden bebeğe bulaşma, HIV enfeksiyonu gebelik süresince, doğum sırasında vücut sıvıları ve emzirme sırasında süt ile bebeğe geçebilmektedir. AIDS ile mücadelenin en etkin yolu korunma yöntemlerini uygulamaktır. Günümüzde AIDS hastalarının kullandığı ilaç tedavisi ile AIDS hastalığından ölümler azalmış, ölümcül bir hastalık olmaktan çıkıp yaşam boyu ilaç kullanımını gerektiren bir tür kronik hastalığa dönüşmüştür. HIV enfeksiyonu önlenebilir bir hastalıktır. Korunma önlemleri tedaviden çok daha etkili ve ucuzdur. En sık görülen bulaşma yolu cinsel temasla olduğu için cinsel yolla bulaşmaya karşı korunma büyük önem taşımaktadır. Kondom ve doğru kondom kullanımı hastalığın cinsel yolla bulaşmaya karşı en güvenli ve basit korunma yoludur. Bir diğer korunma yolu kan ve kan ürünleri ile olan bulaşmaya karşı korunmadır. Kan ve kan ürünleri HIV yönünden test edilmelidir. Organ ve doku nakilleri öncesinde gerekli testler yapılması, damar içi madde kullanımı alışkanlığının önlenmesi, tedavi edilmesi, ortak enjektör kullanımı risklerin anlatılması bu grupta HIV bulaşma riskini azaltmaktadır.”
Kaynak: İHA
Dr. Osman Koyuncu, 1 Aralık Dünya AİDS Günü dolayısıyla yaptığı açıklamada, çağımızın vebası olarak nitelendirilen AIDS hastalığının ilk defa tanımlandığı 1980’li yıllardan günümüze, din, dil, ırk, cinsiyet ve ülke ayrımı yapmadan hızla yayılmaya devam ettiğini hatırlattı. Dr. Koyuncu, “Hastalık ülke ekonomilerine büyük yük getirmekte olup, henüz etkili aşısı ya da tedavisi yöntemi bulunmuş değildir. En etkili mücadele yolu bu virüsün nelerden, nasıl bulaştığı bilinerek korunma yöntemidir. Burada halk eğitimi önemli bir yer tutmaktadır” diye konuştu.
Dünyada olduğu gibi ülkemizde de HIV/AIDS ile mücadelede, hastalığın yayılımının sınırlandırılması hatta durdurulması, öncelikle hastalığın bulaşma yolları ile hastalıktan korunma yolları konusunda toplum farkındalığının artırılması ile mümkün olabileceğini vurgulayan Dr. Koyuncu, şöyle devam etti:
“Bu bağlamda uluslar arası sağlık kuruluşları da 1988 yılından beri HIV/AIDS konusunda toplum farkındalığını arttırmak üzere, 1 Aralık gününü Dünya AIDS Günü olarak tespit etmiş ve bugün ve devam eden haftada çeşitli kampanya ve etkinlikler düzenlemektedir. 1 Aralık Dünya AIDS Günü'nün ülkemizde de etkili bir şekilde değerlendirilerek toplumsal duyarlılığın artırılması, halkımızın HIV/AIDS' in bulaşma yolları hakkında bilgilendirilmesi, HIV ile enfekte olmuş kişilere ayrımcılık yapılmaması, bu kişilerin hiçbir şekilde suçlanmaması, yargılanmaması ve toplumdan dışlanmaması konularını vurgulamak üzere, başta Sağlık Bakanlığı ve tüm sağlık kurumları olmak üzere bütün kuruluşlara büyük görevler düşmektedir. Birleşmiş Milletler bünyesindeki ve ayrıca uluslar arası kuruluşların da yer aldığı HIV-AIDS Birleşmiş Milletler Ortak Programı tarafından bu yıl 1 Aralık Dünya AIDS gününün ana teması “Sıfır yeni vaka, sıfır ayrımcılık, sıfır AIDS’e bağlı ölüm” olarak seçilmiştir.”
AİDS hastalığı hakkında da geniş bilgi veren Dr. Koyuncu, “AİDS, bulaşıcı bir virüs hastalığıdır. Mikrobu HIV (Human Immunodeficieny Virüs) (İnsan Bağışıklık Y etmezlik Virüsü) adı verilen virüstür. HIV girdiği vücudun, mikroplara karşı koyma yeteneğini sağlayan bağışıklık sistemini zayıflatıp yok eder. Direnci azalan vücutta, HIV’ in etkisinin yanı sıra çeşitli mikroplar da hastalıklara neden olurlar. IV/AIDS günümüzde dünya çapında bir salgın boyutuna ulaşmıştır. Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Ortak Programı UNAIDS 2012 yılı raporuna göre dünyada, 2012 yılı içerisinde yaklaşık 2 milyon kişinin HIV’e yakalandığı tahmin edilmektedir. Yine aynı raporda dünyada 35.3 milyon HIV taşıyıcısının bulunduğu ve 2012 yılı içinde 1,6 milyon kişinin AIDS’ten öldüğü tahmin edilmektedir. Ülkemizde farkındalık ve test imkânlarının artmış olması ile birlikte tanı alan vaka sayısında göreceli bir artış görülmektedir. Türkiye hala dünyada HIV/AIDS açısından hastalığın az sıklıkla görüldüğü ülkeler arasında yer almaktadır. HIV her yaş grubunda görülebilmesine rağmen enfeksiyondan en fazla etkilenenler 25-39 yaş arasındaki kişilerdir. Ülkemizde bildirimi yapılan vakaların azımsanmayacak bir kısmını da yabancı uyruklu kişiler oluşturmaktadır” dedi.
Şanlıurfa Halk Sağlığı Müdürü Dr. Osman Koyuncu, HIV/AIDS hastalığının dokunmak, tokalaşmak, sarılmak, gözyaşı, ter, tükürük, giysilerin ortak kullanılması, tabak, çatal, kaşık, bıçak, gibi ortak kullanım araçlarından, telefon kulaklığı, kapı tokmağı, sivrisinek, böcek ve arı sokması ile hastalığın bulaşmayacağını ifade etti.
Dr. Osman Koyuncu, hastalığın bulaşma sebepleri ve korunma yöntemleriyle ilgili şu bilgileri verdi:
“Korunmasız cinsel ilişki. HIV enfeksiyonunun en sık bulaşma şeklidir. HIV korunmasız (kondom, kılıf, kaput, prezervatif kullanmadan) yapılan her türlü cinsel temasla bulaşabilmektedir. Ülkemizde de bulaş en sık cinsel yolla olmaktadır. Kan ve kan ürünleriyle bulaşma sıklıkla görülen bulaş yoludur. Kanda virüsün yoğun miktarda bulunması nedeni ile virüsü taşıyan kişilerden alınmış kan ve kan ürünleri, ayrıca damar içi madde kullanımı ile hastalık bulaşabilmektedir. Anneden bebeğe bulaşma, HIV enfeksiyonu gebelik süresince, doğum sırasında vücut sıvıları ve emzirme sırasında süt ile bebeğe geçebilmektedir. AIDS ile mücadelenin en etkin yolu korunma yöntemlerini uygulamaktır. Günümüzde AIDS hastalarının kullandığı ilaç tedavisi ile AIDS hastalığından ölümler azalmış, ölümcül bir hastalık olmaktan çıkıp yaşam boyu ilaç kullanımını gerektiren bir tür kronik hastalığa dönüşmüştür. HIV enfeksiyonu önlenebilir bir hastalıktır. Korunma önlemleri tedaviden çok daha etkili ve ucuzdur. En sık görülen bulaşma yolu cinsel temasla olduğu için cinsel yolla bulaşmaya karşı korunma büyük önem taşımaktadır. Kondom ve doğru kondom kullanımı hastalığın cinsel yolla bulaşmaya karşı en güvenli ve basit korunma yoludur. Bir diğer korunma yolu kan ve kan ürünleri ile olan bulaşmaya karşı korunmadır. Kan ve kan ürünleri HIV yönünden test edilmelidir. Organ ve doku nakilleri öncesinde gerekli testler yapılması, damar içi madde kullanımı alışkanlığının önlenmesi, tedavi edilmesi, ortak enjektör kullanımı risklerin anlatılması bu grupta HIV bulaşma riskini azaltmaktadır.”