Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu: 'Suriye'de tutuklu Türk askeri'...

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu Habertürk TV'de Perspektif programına katıldı.

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu: 'Suriye'de tutuklu Türk askeri'...
Suna Vidinli'nin sorularını yanıtlayan Davutoğlu Suriye'de tutuklu bulunan Türk askerleri iddiasından, CHP Lideri Kılıçdaroğlu'nun eleştirilerine, İsrail'den Filistin'e, Irak'tan Ortadoğu'daki dinamiklere değin bir dizi konuda önemli açıklamalarda bulundu.

Davutoğlu'nun açıklamalarından öne çıkan başlıklar şöyle:

SURİYE'DE TUTUKLU VE YARALI TÜRK ASKERİ YOK

Önce bir Suriye gazetesinde sonra da Türkiye'ye dönük manilatüf haber yapan internet sitelerinde haberler çıktı. Türkiye Cumhuriyeti ciddi bir devlettir TSK'da dünyanın en disiplinli kurumlarından birisidir. Genelkurmay Başkanlığı çok net bir şekilde olayı yalanladı. Türkiye'de bazı internet sitelerinde gece yarısı yerden mantar biter gibi Türkiye sathına yayıldı. Bu ciddi bir imaj kirlenmesi. Aylar önce 48 Türk askeri Suriye'de yakalandığına dair haberler yapıldı. Böylesine manipülatif bir haberin Türkiye kamuoyunda yankı bulması, anamuhalefetin Meclis'e bu durumu soru önergesiyle sayın Başbakana ve bana yöneltilmesi oldu. Böyle bir şeyin olması mümkün değil. Subayların ismi internet sitelerinde dolaştı. Bu iddialar ciddi maniplasyon ürünüdür. Suriye'de tutuklu Türk askeri yoktur. Yayınlayan dış internet sitelerini de çok iyi bildiğimiz faaliyet. Bir kere bu isimlerde hiçbir emekli veya muvazzaf subay yoktur. Haberde ismi geçen tek bir erbaş dahi yok. Mustafa Sevimli isimli bir üsteğmen yok. Yılmaz Turan isminde sadece bir subay var. Bu isimlerin hepsi de aktif görevinin başında ve Türkiye'de.

ANA MUHALEFET PARTİSİ KİMİN ADINA ÇALIŞIYOR?

Genelkurmay Başkanlığımız son derece ciddi bir çalışmayla bunu ortaya koydu. Bir özeleştiri yapması gereken taraf ana muhalefet partisidir. Kimin adına çalışıyorlar? Türk milletine karşı açık bir psikolojik operasyon yapılırken kime alet oluyor. Biri internet sitesinde spekülatif bir haberi yapar, ama bunu TBMM'ye taşımak başlı başına bir haber konusu. CHP kendi ordusuna güvenmeliydi. Herhalükarda gerçekten bu bir saygısızlık. Bir siyasetçinin herşeyden önce kendi devletine güvenmesi lazım. Böyle kritik bir dönemde her türlü spekülatif faaliyetler yürütüldüğünü gördük. Bunları Türkiye içinde gündem haline getirdiğinizde kime yaranmış oluyorsunuz? Nedense hükümetimiz, bizim kurumlarımız açıklama yaptığında ama dışarıda manipülatif haber yapıldığında ciddiye alınıyor. Ana muhalefet partisi bu durumu bize sorabilirdi. Bu spekülatif faaliyetin parçası olmak ana muhalefet partisine yakışıyor mu? Türkiye ile ilgili ortaya çıkan imajı düşünebiliyor musunuz?

KILIÇDAROĞLU'NUN ELEŞTİRİLERİ DÜŞÜK SEVİYEDE

Sayın Kılıçdaroğlu'nun düşük seviyede yaptığı eleştirilere cevap vermeyi zul addediyorum. Sayın Kılıçdaroğlu'nu ciddiye almıyorum. Sayın Kılıçdaroğlu'nun eleştirilerindeki mantıki yapısının neden bu kadar düşük olduğunu hep düşünüyorum. Arka planında ne var? 2 sene önce sayın Kılıçdaroğlu'na sorduklarında benim de ismimi zikrederek hükümetimizin dış politikasını başarılı bulduğunu söylemişti. Herlalde onda bir suçluluk duygusu oluşturdu veya baskı gördü ki, onu kapatabilmek için sürekli saldırıyor. Eleştirinin bir seviyesi olur. Kılıçdaroğlu'nun eleştirisini paranteze alıyorum, ciddiye alınması gerektiğini düşünmüyorum. Ben bir Dışişleri Bakanı olarak kendi halkımın kapasitesine inanmazsam bu görevi yürütemem. Bu kapasiteye inanmayan o halkın önünde büyükelçilere hitap ederken bu iddiayı gündeme getiremezsiniz. Siyaset ciddi bir iştir, devlet idare etmek kutsi bir misyondur. Böyle bir tarihi geleneğe, güçlü bir birikime sahip devletin sözcüsü olmak sorumluluk ister. İlerlemek isteyen, potansiyelini geliştirmek isteyenler mutlaka hedef çıtasını boyumuzun mutlaka üstüne koymamız lazım. Biz iktidara geldiğimizde denseydi ki, Türkiye dünyada en çok temsilcilik bulunduran 9. ülkesi olacak. Bu o gün için bir hayal olarak görülmez miydi? 90'lı yıllarda ekonomik imkansızlıklardan bazı büyük elçilikler açıldı.Türkiye küresel güç olacak dediğimizde hayal dediler. Evet temsil kabiliyeti açısından küresel bir güçüz. O temsilin bulunduğu her yerde bayrağımız dalgalanıyor, Türkçe konuşuluyor. 10 sene önce Türkiye'de büyükelçilik ve başkonsolosluk olarak 148 temsilcilik vardı şimdi ise 240.

MİT'İ YIPRATMAMAYA ÖZEN GÖSTERMEMİZ LAZIMDIR

Eğer bir devletin gücü artıyorsa, iddiası ve çıtası yükseliyorsa devletin bütün kurumlarının yeniden yapılanması ihtiyacı vardır. Yine dün sayın Başbakanımız savunma sanayi toplantısından gelerek büyükelçilerle yemekte bulundular. Savunma sanayi konusunda niye biz bu kadar atılım yapıyoruz. Niye kendi tankını, uçağını, helikopterini yapma iradesini gösteriyoruz. Çünkü TSK ve güvenlik birimlerimizin de güçlenmesi lazım. Güçlenmesi gereken en önemli kurumlarımızdan biri de Milli İstihbarat Teşkilatımızdır. Güzide bir kurum olarak MİT'in de güçlendirilmesi, yeniden tanzim edilmesi, çağdaş şartlara uyumlu hale getirilmesi lazım. Böyle bir durumda kurumlarımızı yıpratmamaya özen gösterilmesi lazımdır. Eleştirilerin ötesinde anlamlar yüklenmemesi lazım. Elbette eleştirilebilir. Sayın Hakan Fidan 10 yıldır hemen hemen her adımda çalıştığım değerli bir bürokratımız. Daha önce kendisiyle TİKA'da çalıştık. TİKA bugün Avrasya ölçekli bir yardım kuruluşu olmaktan çıkıp küresel bir marka haline dönüşmüşse bunda Hakan Fidan'ın ilk yıllarda gösterdiği olağanüstü başarılı yöneticiliğin büyük payı var.

MİT MÜSTEŞARI BAŞARILI PERFORMANS SERGİLEDİ

Sayın Başbakanımız bu başarı sayesinde sayın Hakan Fidan'ı müsteşar yardımcısı yaptı. Kendi emekleriyle gelmiş bir arkadaşımız. Ben daha önce akademik hayattan tanırım. Böylesine başarılı bir performans sonrasında sayın Başbakanımız takdir buyurdular MİT Müsteşarlığı'na getirdiler. Ama Dışişleri'ni yeniden yapılandırılması için gelir gelmez yeni bir yasa çıkardıysak, aynı şekilde MİT Müsteşarlığı'nda Hakan Bey'in gelişiyle yeniden yapılandırılması bir vaka. İş yapan her kurum gibi kendisine de kampanya yürütüldü. MİT Müsteşarı üzerinden tartışmalar yürütülüyorsa biz bunu doğru bulmayız.

ŞEHİTLERİMİZİN KANI HAZİNELERDEN KIYMETLİDİR

Ailelerimizin acısını paylaşırız. Sayın Başbakanımız da kendilerini bizzat telefonla aradılar. O ailelerin bu tür sorular sormasını da doğal hakları olarak görüyoruz. Bir şehidimizin bir damla kanı bizim için dünyanın en büyük hazinelerinden daha kıymetlidir. Birçok riskleri olan bir coğrafyadayız. TSK'nın yürüttüğü çalışmalar var. Bu konuda araştırma yapılması, sorulması doğaldır. Burada basında bir anda sayın Fidan bu işin sorumlusuymuş gibi tartışmanın parçası haline getirmek doğru değildir. Kritik dönemlerde herkesin sorumluluk içerisinde hareket etmesi lazım. Tarih çevremizde yeniden şekilleniyor. Birbirimizi yıpratmamız lazım. Eleştiriler pozitif olmalı, kampanya haline dönüşmemeli.

MAALESEF İRAN'DAN'KONTROLSÜZ SES' ÇIKIYOR

Türk-İran ilişkileri köklü ilişkilerdir. İki komşu ülkenin doğası gereği sahip olacağı çok yoğun ekonomik ve siyasi ilişkiler yaşadık. Son dönemde onlarca kez görüştük. Muhataplarımızla iletişim anlamında bir sıkıntı yok. Maalesef İran'da kontrolsüz çok ses var. Onların bize hep söylediği'diğer sesleri önemsemeyin bizim sesimize bakın'. Fakat İran güçlü gelenekleri olan bir devlet. İran'dan gelen her olumsuz söz, haksız suçlama bazen bizim açımızdan hakaret telakki edilecek ifadeler dost olarak incinmeyi doğuruyor. İran seçim konjonktürüne girdi, onun getirdiği olağanüstü gündem de var. Genelkurmay Başkanı Firuz Abadi'nin sözlerini kabul etmemiz mümkün değil. Sayın Başbakanımız bunu sayın Ahmedinecat'a da söyledi.

HA BEN ORADAYKEN YAPILMIŞ HA BİZ YOK İKEN!

İsrail ne yapacağını biliyor. Bunun gereğini yaptığında Türkiye'den mukabele görür. Bu gerek yapılmadığı gibi bir taraftan da Filistinli kardeşlerimizin doğal yaşama alanlarını engelleyecek şekilde yerleşimcileri yayıyorsa, bunlara karşı bizim sessiz kalmamızı bekliyorsa biz sessiz kalmayız. Bizim Gazze'de bulunduğumuz esnada top atışlarının yapılması açık bir saldırganlık. Benim orada bulunmamla oradaki çocuklara yapılan saldırısı arasında bir fark yok. O saldırganlığın orada gözükmesi İsrail'in gerçek yüzünü ortaya koydu. Yüsra o gün biz oradayken öldürüldü. Biz oraya gitmeden de katledilen çocuklar, kızlar var. Ha ben orada iken o saldırı yapılmış, ha biz yokken yapılmış, aynı şekilde insanlık suçudur.

ÖLEN 60 BİN İNSANIN BİR BİR HİKAYELERİ VAR

Rusya ve İran bu sürece çok daha önce katılmış olsalardı bu trajedi yaşanmayabilirdi. Biz Rusya ve İran'la ayrı ayrı ve birlikte birçok süreci işleterek çok erken dönemlerde görüştük. Biz hep Rus ve İranlı dostlarımızla bir an önce sürecin işletilmesi için teşebbüste bulunduk. Ancak şu veya bu gerekçeyle istediğimiz ölçüde mümkün olmadı. Keşke olsaydı. Ölen 60 bin insanın her birinin bir hikayesi var. Bunların büyük bir çoğunluğu hava, top ve tank bombardımanı ile öldürüldü. Suriye'deki şehirlere baktığınızda top, uçak ve tank bombardımanıyla ortaya çıkan görüntüler vardır. Bu büyük bir acıdır. İsteriz ki, bu süreç bir an önce bitsin.

OLANLARIN HEPSİNDEN ESAD SORUMLU DEĞİL!

Söylemediğim halde bana atfen takvimler ilan edildi. Halen zorlu bir süreçtir. Beşar Esad gittiğinde problemlerin anında, ertesi günde biteceğini kimse iddia edemez. Afganistan'da son 10 yıl içinde yaklaşık 20 bin kişi öldü. Suriye'de şu anda 60 bin kişi öldü. Suriye'de olan şey az mı şu anda? Şu anda süregiden zulme evet mi diyeceğiz? Kaldı ki, Libya için aynı şeyler söyleniyordu. Bölünecek, El Kaide ele geçirecek diye. Ama Libya'da bölünmedi. Suriye'de olanlardan yalnızca Esad sorumlu değil. Suriye'de de uluslararası toplum ve sorumluluk taşıyanlar hiçbir mazaretin arkasına sığınmamalıdırlar. Bu olayda onlar da sorumludur. Hala BM Güvenlik Konseyi tek bir karar çıkaramamışsa... Hangi etnik, mesleki ve dini kökenden olursa olsun oradakiler bizim kardeşimiz.

TÜRKİYE EMPERYAL BARIŞ RÜYASI PEŞİNDEDİR

Irak'taki herhangi bir istikrarsızlık Türkiye'yi etkiler. Bizler yanyana duran ahşap evler gibiyiz. Bir yerde çıkan yangın diğerine sirayet ediyor. Hükümetimiz bu ateşin Türkiye'ye sirayet etmemesi için olağanüstü çaba sarfetti. Irak'ta bu anlamda hayati bir komşumuz. Irak küçük bir ortadoğu. Irak'ta iyi bir yönetim olsa, halkın tam desteğini alan bir yönetim olsa emin olun Irak 5 sene içinde dünyanın en önemli güçlerinden biri haline gelirdi. Sayın Maliki ABD askerleri çekildikten sonra bir taraftan kendi ülkesinde hemen hemen her kesimle, sadece Kürtler'le değil, sünni kesimlerle arası bozuldu. Halbuki bir Irak Başbakanın yapması gereken şuydu. Madem ABD'nin kontrol dönemi bitti, kendi halkını bütünleştir ve komşularla bütünlük ilişkisine gir. Maliki'nin baskıcı tukumuna her kesimden bir tepki oluştu. Ortadoğu'da sınırlar çok kötü örülmüş bir duvara benzer, bir taş çekilse tüm çuvar çöker. Ortadoğu'da ülkeler arasında Çin seddi gibi Berlin gibi duvarların oluşmaması bizim hedefimiz. Her devlet kendi halkıyla barış içerisinde olsun. Ortadoğu'daki bu bölünmüşlüğü kaldırmanın peşindeyiz. Mümkünse bütün bu sınırların kalmasına rağmen her türlü sınırın anlamsızlaşmasını, kader birliğinin oluşmasını istiyoruz. Türkiye emperyal bir barış rüyası peşinde. Ortadoğu'da halkın demokrasiye alışması biraz zaman alacak. Biz sabırla bekleyeceğiz.