Uhim, Avrupa'da Yaşanan Ayrımcılık Sorununun İnceleneceği ''Avrupa'nın Gerileme Raporu Açıklaması
Uluslararası Hak İhlalleri İzleme Merkezi , Avrupa'da yükselen ayrımcılık sorununa ilişkin ''Avrupa'nın Gerileme Raporu: Nefret, İslamofobi ve Irkçılık'' isimli projesinin startını verdi.
Konuya ilişkin yapılan yazılı açıklamaya göre, Üsküdar'da bulunan Balaban Tekkesi'nde gerçekleştirilen toplantıyla başlatılan proje kapsamında Avrupa ülkelerinde yapılacak saha çalışmaları ile sorunlar yerinde tespit edilecek ve elde edilecek veriler ışığında kapsamlı bir rapor hazırlanacak.
Proje kapsamında yurt içi ve yurt dışından akademisyen ve düşünürlerin katılacağı paneller, fotoğraf sergileri ile film gösterimleri gerçekleştirilecek
Açıklamada, kendi içinde yüzlerce yıl süren savaşlardan sonra gözünü dünyanın geri kalan kısmına diken Avrupa'nın, Asya, Amerika, Afrika ve Avustralya'ya uzanan bir sömürge hareketi başlattığı, 2. Dünya Savaşı sonrasında, başta Afrika olmak üzere klasik sömürge uygulamalarından vazgeçtiği, batı devletlerinin bunu da söz konusu ülkelere özgürlük ve bağımsızlık verdiği imajı uyandıracak şekilde uygulamaya soktuğu ancak yerlerine bıraktıkları kukla yönetimler ve bağlayıcı antlaşmalarla bu topraklardaki kazanımlarını devam ettirdikleri kaydedildi.
Ekonomileri çökertilen, sürekli körüklenen iç savaşlarla istikrarsızlaştırılan bu ülkelerde yaşayan milyonlarca insanın çareyi Avrupa ülkelerine göç etmekte bulduğu vurgulanan açıklamada eğitim, istihdam, ticaret gibi gerekçelerle Avrupa'ya gelen insanların, gittikleri ülkelerin vatandaşı olsalar dahi ikinci sınıf insan muamelesi gördüğü, hayatın her alanında yoğun bir baskıya maruz kaldığı ifade edildi.
Aydınlatılmamış pek çok noktayı barındıran 11 Eylül olaylarının Amerika ve Avrupa devletlerinin baskıcı ve örseleyici politikalarını meşrulaştıracak bir zemin oluşturduğu bildirilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:
''11 Eylül ile birlikte Avrupa, başta Müslümanlar olmak üzere, farklı din, dil, ırk ve etnik kökene mensup tüm insanlar üzerinde amansız bir cadı avına başlamıştır. Bugün Avrupa'da bulunan başta Türkler ve diğer Müslüman unsurlar olmak üzere, farklı dil, din ve etnik kökene mensup insanlar, hayatın her alanında ayrımcılığa, baskı ve şiddete maruz kalmakta ve bu uygulamalar giderek yükselen bir ivmeyle devam etmektedir. Bu yoğun ihlal dalgası ve yabancı düşmanlığı, yalnızca kıtaya yeni gelen kitleler üzerinde değil, nesillerdir orada bulunan ve yaşadıkları ülkenin vatandaşı olan, o ülke ile kültürel, siyasal, ekonomik entegrasyonunu gerçekleştirmiş milyonlarca insan üzerinde de aynen uygulanmaktadır. Bu tablo, ayrımcılık ve İslamofobinin yalnızca fikri planda kalmadığını, Avrupa-da insan hayatını ilgilendiren hemen her alanda hak ihlali uygulamalarının gerçekleştiğini göstermektedir. Din ve vicdan özgürlüğü kısıtlanmakta, başta Müslümanlar olmak üzere, farklı dinlere mensup insanların en doğal haklarına müdahale edilmektedir. Yaşama hakkını tehdit eden uygulamalar Avrupa'da giderek tırmanmakta, bu durum özellikle Orta Doğu'dan Avrupa'ya gelen Müslüman bireyler açısından büyük tehlike arz etmektedir. Eğitim özgürlüğü alanında da benzer ihlaller yaşanmakta, çeşitli ülkelerden Avrupa-ya gelen ve hayatına burada devam eden, iş gücüyle ekonomiye ve üretime katkı sağlayan milyonlarca insan, eğitim olanaklarından yeterince istifade edememekte ve kimlikleri sebebiyle çeşitli baskı ve kısıtlamalara maruz kalmaktadırlar. Bu ihlaller, bugün dünyada medeniyetin, barışın, adaletin ve yüksek insani değerlerin temsilcisi olduğu iddiasındaki Avrupa-da bizzat Avrupa devletleri ve Avrupa toplumu tarafından gerçekleştirilmektedir.''
Muhabir: Uğur Aslanhan
Yayıncı: Sabri Çelebioğlu
Kaynak: AA
Proje kapsamında yurt içi ve yurt dışından akademisyen ve düşünürlerin katılacağı paneller, fotoğraf sergileri ile film gösterimleri gerçekleştirilecek
Açıklamada, kendi içinde yüzlerce yıl süren savaşlardan sonra gözünü dünyanın geri kalan kısmına diken Avrupa'nın, Asya, Amerika, Afrika ve Avustralya'ya uzanan bir sömürge hareketi başlattığı, 2. Dünya Savaşı sonrasında, başta Afrika olmak üzere klasik sömürge uygulamalarından vazgeçtiği, batı devletlerinin bunu da söz konusu ülkelere özgürlük ve bağımsızlık verdiği imajı uyandıracak şekilde uygulamaya soktuğu ancak yerlerine bıraktıkları kukla yönetimler ve bağlayıcı antlaşmalarla bu topraklardaki kazanımlarını devam ettirdikleri kaydedildi.
Ekonomileri çökertilen, sürekli körüklenen iç savaşlarla istikrarsızlaştırılan bu ülkelerde yaşayan milyonlarca insanın çareyi Avrupa ülkelerine göç etmekte bulduğu vurgulanan açıklamada eğitim, istihdam, ticaret gibi gerekçelerle Avrupa'ya gelen insanların, gittikleri ülkelerin vatandaşı olsalar dahi ikinci sınıf insan muamelesi gördüğü, hayatın her alanında yoğun bir baskıya maruz kaldığı ifade edildi.
Aydınlatılmamış pek çok noktayı barındıran 11 Eylül olaylarının Amerika ve Avrupa devletlerinin baskıcı ve örseleyici politikalarını meşrulaştıracak bir zemin oluşturduğu bildirilen açıklamada şu ifadelere yer verildi:
''11 Eylül ile birlikte Avrupa, başta Müslümanlar olmak üzere, farklı din, dil, ırk ve etnik kökene mensup tüm insanlar üzerinde amansız bir cadı avına başlamıştır. Bugün Avrupa'da bulunan başta Türkler ve diğer Müslüman unsurlar olmak üzere, farklı dil, din ve etnik kökene mensup insanlar, hayatın her alanında ayrımcılığa, baskı ve şiddete maruz kalmakta ve bu uygulamalar giderek yükselen bir ivmeyle devam etmektedir. Bu yoğun ihlal dalgası ve yabancı düşmanlığı, yalnızca kıtaya yeni gelen kitleler üzerinde değil, nesillerdir orada bulunan ve yaşadıkları ülkenin vatandaşı olan, o ülke ile kültürel, siyasal, ekonomik entegrasyonunu gerçekleştirmiş milyonlarca insan üzerinde de aynen uygulanmaktadır. Bu tablo, ayrımcılık ve İslamofobinin yalnızca fikri planda kalmadığını, Avrupa-da insan hayatını ilgilendiren hemen her alanda hak ihlali uygulamalarının gerçekleştiğini göstermektedir. Din ve vicdan özgürlüğü kısıtlanmakta, başta Müslümanlar olmak üzere, farklı dinlere mensup insanların en doğal haklarına müdahale edilmektedir. Yaşama hakkını tehdit eden uygulamalar Avrupa'da giderek tırmanmakta, bu durum özellikle Orta Doğu'dan Avrupa'ya gelen Müslüman bireyler açısından büyük tehlike arz etmektedir. Eğitim özgürlüğü alanında da benzer ihlaller yaşanmakta, çeşitli ülkelerden Avrupa-ya gelen ve hayatına burada devam eden, iş gücüyle ekonomiye ve üretime katkı sağlayan milyonlarca insan, eğitim olanaklarından yeterince istifade edememekte ve kimlikleri sebebiyle çeşitli baskı ve kısıtlamalara maruz kalmaktadırlar. Bu ihlaller, bugün dünyada medeniyetin, barışın, adaletin ve yüksek insani değerlerin temsilcisi olduğu iddiasındaki Avrupa-da bizzat Avrupa devletleri ve Avrupa toplumu tarafından gerçekleştirilmektedir.''
Muhabir: Uğur Aslanhan
Yayıncı: Sabri Çelebioğlu