“Menderes ve Arkadaşları İçin Her Eylül’de Avustralya’da Gözyaşı Akıtıyorum”

Adnan Menderes döneminde protesto mitinglerine katıldığı için büyük bir ıstırap içinde olduğunu belirten Cemal Harputlu, her yıl Eylül ayının kendisi için hüzün ayı olduğunu belirterek,” Menderes ve arkadaşlarının idam edilişinin yıl dönümünde, benim acım üçe katlanıyor.

“Menderes ve Arkadaşları İçin Her Eylül’de Avustralya’da Gözyaşı Akıtıyorum”
Herkes gibi ona yapılan haksızlık benim de kalbimi acıtıyor. Ama asıl bana acı veren olay, o dönemde henüz genç bir delikanlıyken, bazı gizli ellerin kışkırtmasıyla ona karşı protestolarda bulundum. Acımı üçe katlayan bir başka neden ise; bu acıları kendi mezarının başında anamayışımdır." dedi.

27 Mayıs darbesinin ardından iki bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan'la birlikte darağacına gönderilen merhum Başbakan Adnan Menderes, ölümünün 51. yıldönümünde anılıyor. Adnan Menderes ve Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan, 17 Eylül'de Yassıada'da idam edilişlerinin yıl dönümünde, o döneme tanıklık edenler duygularını ifade etmeye devam ediyor. 1974 yılında ülkedeki siyasi atmosferden dolayı Türkiye’yi terk ederek, Avustralya’ya yerleşmek zorunda kaldığını belirten Cemal Harputlu, her yıl Eylül ayının kendisi için bir hüzün ve gözyaşı ayı olduğunu belirtti.

Rahmetli Menderes’in ölüm yıldönümlerinde, ona karşı yapılan haksızlık ve iftiraların gözlerinin önünden bir sinema şeridi gibi geçtiğini belirten Cemal Harputlu, “Menderes ve arkadaşlarının idam edilişinin yıl dönümünde, benim acım üçe katlanıyor. Herkes gibi ona yapılan haksızlık benim de kalbimi acıtıyor. Ama asıl bana acı veren olay, o dönemde henüz genç bir delikanlıyken, bazı gizli ellerin kışkırtmasıyla ona karşı protestolar ve kışkırtmalarda bulunduk. Acımı üçe katlayan bir başka neden ise bu acıları kendi mezarının başında anamayışımdır. 70 yaşını geçtim. Hayatımın sonunda onunla helalleşmeyi hep arzu ederdim.” dedi.

Kendisinin sol görüşlü olduğunu ve rahmetli Adnan Menderes döneminde 20 yaşındaki bir genç olarak o dönemlerde mitinglere katıldığını belirten Cemal Harputlu, her yıl Adnan Menderes ve arkadaşlarının idam ediliş yıl günü olan 17 Eylül’de, gurbette gözyaşını akıttığını söyledi.

O dönemde gönüllü olarak, Andan Menderes ve Demokrat Partiye karşı düzenlenen protestolara katıldığını, bundan dolayı çok büyük bir acı çektiğini ve pişmanlık duyduğunu vurgulayan Harputlu, aradan yıllar geçtikten sonra diğer arkadaşları gibi kendisinin de kullanıldığını fark ettiğini söyledi.

O dönemde bütün gençlerin suça itildiğini hatırlatan Cemal Harputlu; “ Ellerimize, ‘Ordu millet el ele, Menderes, Bayar hergele’ pankartları tutturmuşlardı. O dönemde; ‘asker ne derse doğrudur’ anlayışı hâkimdi. Bizim gibi kanı kaynayan gençler, böyle yanlış bir olayda kullanıldılar. Hiç unutmuyorum, bu mitinglerimizden sonra, rahmetli Menderes ve arkadaşları çirkin bir iftira ve bahaneyle asılınca, kullananlar; ‘ülkemiz bu adamdan ve Demokrat Parti’den kurtuldu’ diye bizi teselli ediyorlardı. Bu yanlışa yıllarca inandım. Ama Türkiye’deki siyasi ortamda büyüyen biri olarak, bu yanlışı ülkemden 20 bin kilometre uzaklıkta Avustralya’da, bundan 15-20 yıl önce anlayabildim. Şimdi ise; o trajik fotoğrafı, daha net görmeye başladım. Bundan da çok büyük bir ıstırap duyuyorum. Bu nedenle, söz konusu tarihten bu yana, her 17 Eylül’de gözyaşı döküyorum. Hem de ülkemden ve vatanımdan uzakta yaşayan, hasret dolu duygularla. Benim gözyaşlarımın farklı bir diğer tarafı, 1960’da ortaya konan filimden ders çıkartmayışımız, ardından 1980 yılında yine aynı senaryo konarak binlerce gencimizin ölümüne neden olanlar, bugün aynı zihniyetin Doğu ve Güneydoğu bölgemizde sürdürülmek isteniyor. Onun için 1980 ihtilalinin babası, 27 Mayıs darbecileri, günümüzde Güneydoğu’da akan kardeşkanının anasının ise; 12 Eylül zihniyetidir.” dedi.

OSMANLI DÖNEMİNDE HERKES KARDEŞÇE YAŞIYORDU

Kendisinin aslen Elâzığ’ın Karakocan ilçesinden ve Kürt kökenli olduğunu belirten Cemal Harputlu, Osmanlı döneminde bütün ırkların, etniklerin ve farklı inanç mensuplarının kardeşçe yaşadığını vurguladı. Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, Türkiye’nin birçok problemle karşı karşıya kaldığını, aslında söz konusu problemlerin Türk-Kürt herkes için geçerli olduğunu belirten Harputlu, 1980 yılında binlerce kardeşin birbirine düşürülmesi ve düşman edilmesinin altında derin devlet yapılanmasının yattığını belirtti.

Doğu ve Güneydoğu’da akan kanın da 12 Eylül darbecilerinin bir eseri olduğunu vurgulayan Cemal Harputlu, “Şayet Osmanlı sistemi işleseydi, böyle bir trajedi ülkemizde yaşanmazdı.” Diye konuştu.

Harputlu, “Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı’nın modelini benimseyip tatbik etseydi, günümüzde ülkemiz bu tür problemlerle karşı karşıya kalmazdı. Bu kadar kardeş kanı akmazdı. Bu kadar gözyaşı ve haksızlık yaşanmazdı. Çünkü bunu cumhuriyetten önceki dönemden anlıyoruz. Böyle bir problem olsaydı, cumhuriyet öncesinde Türk-Kürt problemi olurdu.” dedi.

Türkiye’de yaşanan kör bir ideolojik kamplaşmadan dolayı, Avustralya’ya göç ettiğini, bu nedenle 40 yıldan beri ülke hasretini çektiğini belirten Harputlu, kendi ana dilini konuştuğu için hakarete uğramasının ise; bardağı taşıran son damla olduğunu vurgulayan Harputlu, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Avustralya’ya gelmeden önce İstanbul’da bir sigorta şirketinde çalışıyordum. Hepimiz, iş yerinde kardeşçe ve birbirimize bağlıydık. Bir gün memleketimden bir grup misafir geldi. Ve kendi aramızda ana dilimiz olan Kürtçeyi konuştuk. Genel Müdür bunu duyunca, çılgına dönmüştü. Beni odasına çağırarak; ‘Bu dili burada konuşamazsınız.’ dedi.

Ben de, bu olaydan sonra o dönemde Türkiye’de yaşamanın mümkün olamayacağını anladım. Ve bu olay beni Avustralya’ya attı. Şu anda 70 yaşını aşmış bulunuyorum. O tarihten bu yana Türkiye’ye gitmedim. Ülke ve vatan hasretinin dışında, hiçbir sıkıntım yok. Türkiye’nin kanallarından ve gelen gidenlerden öğreniyorum ki, ülkemiz eskisi gibi değil. Biz güzel bir hayat yaşayamadık, bari bizden sonraki nesiller yaşasın.”Eski yıllarda, bazı zümrelerin ve kesimlerin bilerek toplumsal bir çatışma meydana getirdiğini ve sürekli şekilde ülkemizde kan ve gözyaşından beslendiğini, bundan da rant elde ettiğini belirten Harputlu, günümüzde de bu çatışma ve kavga ortamının devamından yana olduklarına dikkat çekti. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazdığını ve bunu ona ulaştıracağını belirten Harputlu sözlerini şöyle tamamladı: “Güneydoğu’da artık bu kardeş kanının durmasını Sayın Başbakan’dan ve Cumhurbaşkanından bekliyoruz. Bu fırsat, ülkemiz için heba edilmemeli. Türk ve Kürt halkı arasında duvar örmek isteyenlere AKP müdahale etme cesaretini göstersin. Cumhuriyet tarihiyle yaşıt olan, sağ-sol, Türk-Kürt meselesini artık geride bırakmamız lazım.”