Chp Tunceli Milletvekili Aygün Savcılıkta İfade Verdi

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, kaçırılmasına ilişkin soruşturma kapsamında Tunceli Cumhuriyet Savcılığı'nda 'müşteki' sıfatıyla ifade verdi.

Tunceli Adliye Sarayı'nda Cumhuriyet Savcısı Osman Altınkaya'ya 'müşteki' sıfatıyla, 4 sayfalık ifade veren Aygün, ifadesinde şunları söyledi; "Halen Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde Tunceli CHP Milletvekili ve İnsan Hakları Komisyonu üyesi olarak görev yapmaktayım. Milletvekili olmam nedeniyle ve seçmen bölgem olan Tunceli iline ağustos ayı içerisinde geldim. Bu kapsamda Tunceli'nin değişik ilçelerinde seçmenlerimle görüşmeler yaptım. Son olarak da 12 Ağustos 2012 günü Tunceli ili Ovacık ilçesine saat: 11:00 sıralarında yanımda danışmanım Deniz Tunç ve gazeteci Kadir Merkit olduğu halde 06 DE 4940 plakalı araç ile gittik. Ovacık ilçesinde seçmenlerimle görüşmeler yaptım. Daha önceden Ovacık ilçesine gelmeden şüpheli herhangi bir duruma rastlamamıştım. Fakat Ovacık ilçesinde özellikle kahvehanede seçmenlerimle görüştüğüm sırada bazı şeylerin ters gittiğini hissettim. Söyle ki kahvehanede bulunduğum sırada benim seçmenlerim olan şuan da ismini ve fiziki özelliklerini hatırlayamadığım bir kişi gelerek önüme bir kaç tane bildiri bıraktı. Bırakılan bu bildirinin başlığı 'Yurtsever Ovacık Halkına' şeklinde idi. İçeriğinde de Ovacık ilçesinde 'devletle işbirliği yapan' bazı kimseleri sürgün ettiklerini, ayrıca AKP ve CHP'de siyaset yapan kişilerin buna son vermesi gerektiği yazılıydı. Bu bildiriyi benim önüme koyan şahıs beni tehdit etmek amacıyla değil halka Ovacık ilçesinde bir baskı olduğunu ve bir milletvekili olarak buna nasıl bir çözüm bulabileceğimi sormak için getirmişti. Ama dediğim gibi bu kişiyi şu anda hatırlamıyorum. Bu konuda orada bulunan seçmenlerimle bir takım konuşmalar yaptık. Akabinde de Ovacık ilçesine geldiğimiz araç ile Tunceli istikametine saat 18. 15 sıralarında hareket ettikten yaklaşık 5 dakika sonra Beşevler bölgesinde bulunan köprünün yakınındaki virajda önümüze bir şahıs canı pahasına aracın önüne atladı. Hatta "durun durun" şeklinde bağırdı. Fakat kendimizi tehlikeye atmamak adına durmadan yola devam ettik. Bu şahsın giyimi sivildi ve gördüğüm kadarıyla üzerinde silah yoktu. Önümüze bu şahıs atladıktan sonra danışmanlarımla birlikte bu duruma çok şaşırdık. Sahsın arabanın önüne atlamasından bir kaç dakika sonra hatırladığım kadarıyla üç tane kango tipi beyaz veya gri renkli araçlar bizim aracımızı takip etmeye başladı.

Fakat bu her üç aracın da bizim aracı takip etmediğini bilmiyorum. Yalnızca bunlardan bir tanesini bizim aracımızı takip ettiğini düşünüyorum. Çünkü bu araçlardan yalnızca bir tanesi bizim aracımızı sürekli geçmeye çalışıyordu. Bu noktada bazı şeylerin ters gittiğini ve tarafıma yönelik bir eylem planlanmış olabileceğini düşündüm. Hatta bunu yanımda bulunan arkadaşlarımla da paylaştım. Durum hakkında herhangi bir kolluk kuvvetine bildirimde bulunmadım. Zaten takip edildiğimi anladığım noktadan sonra telefon da çekmiyordu. Takip eden araç bizi sıkıştırdığı için bu araca yol vermelerini söyledim ve bu araç yanımızdan hızlıca gitti ancak plakasını alamadım. Zaten o anda da bu araçta bulunan kişi yada kişilerin bana bir kötülük yapabileceği aklıma gelmemişti. Araç bizi solladıktan yaklaşık 15 dakika sonra Yoncalı yol ayrımının Tunceli yönündeki keskin bir virajı dönünce iki tane sivil giyimli 25-29 yaşlarında iki şahsın yolun ortasında durduğunu gördüm. Aracı mecburen durdurmak zorunda kaldık ve silahlarını bize doğru doğrultarak hemen araçtan inmemizi söylediler ve araçtan yalnızca ben indim. Kendilerine 'Kimsiniz. Ne yapmak istiyorsunuz?' şeklinde sorduktan sonra içlerinden sonradan birbirlerine hitap şeklinden kod isminin Azad olduğunu öğrendiğim şahıs 'Biz PKK'lıyız. Sizi almaya geldik.' dedi.

Ben de kendilerine kendilerinin PKK'lı olduğunu bilemeyeceğimi bu yaptıkları işin suç olduğunu ve yanlış olduğunu ve gelmek istemediğimi ve kendileriyle birlikte gitmeyeceğimi söyledikten sonra Azad kod isimli kişi kendilerinin bir kimliği olmadığını PKK'lı olduklarını ve zorluk çıkartmadan arabaya binmemizi istedi ve Kadir Merkit'e silah doğrultunca da yanımda bulunan arkadaşların can güvenliğini sağlamak adına çok fazla bir direnişte bulunamadım. Akabinde de hep birlikte kendi aracımıza bindik. Bu sırada yanımızdan araçlar geçiyordu. Fakat bunların hiçbirisinin plakasını ve modelini hatırlamıyorum. Araca bindikten sonra araç içerisinde tartışmaya devam ettik. Kendileriyle gitmeme noktasında mücadele ettim. Çünkü beni kaçırarak büyük bir eylem hazırlığı içerisinde olduklarını anlamıştım. Araç içerisinde yaklaşık 10 dakika kadar tartıştık. Bu sırada saat tahmini olarak 19.00 sıralarıydı. Akabinde silah zoruyla beni araçtan indirdikten sonra danışmanım Deniz'in gömleğini giydirdiler ve hiç durmadan Tunceli istikametine doğru gitmeleri gerektiğini söylediler. Araç hareket ettikten sonra yanımda bulunan iki PKK'lı ile yaklaşık on metre Ovacık istikametine doğru yürüdüğümüzde bir tane beyaz renkli plakasını hatırlamadığım kango tipi aracın yolun kenarında beklediğini gördüm. Araç içerisinde başka hiç kimse bulunmuyordu. Ayrıca yolumuzun kesildiği noktaya gelirken yol k narında bu aracı da görmedim. 2 PKK'lı şahıs ile birlikte Ovacık yönüne doğru gittikten sonra Beşevler deki tahta köprüden karşıya geçtik. Araç içerisinde bulunan PKK'lı şahıslardan bir tanesinin Ovacık ilçesinden çıktıktan sonra aracın önüne atlayan şahıs olduğunu anladım. Fakat net bir biçimde u iki şahsında aynı kişi olduğunu tam olarak söylemem mümkün değil. Tahta köprüden geçtikten sonra bahçede çalışan insanları da görüyorduk. Hatta tam bilmemekle birlikte Konaklar civarından geçerek Hozat yönüne doğru devam ettik. Araç normal hızda ilerlemekteydi. On dakika kadar araç ile ilerledik. Yolun tamamen bozuk olmasından sonra yürüyerek yine yola devam ettik. Ancak araç yolundan ayrılıp bir vadi ye girdik. Zaten hava da kararmaya başlamıştı. Vadiye gelinceye kadar da çarpıcı özelliği olan herhangi bir yer ya da belirli bir nokta görmedim. Yolda beni kaçıran PKK'lılar ile konuştum. Ve kendilerine ‘yaptıklarının yanlış olduğunu. halk iradesine bir darbe olduğunu’ belirttim. Kendileri de bana kesinlikle kötü muame1ede bulunmayacaklarını, yalnızca konuşup serbest bırakacaklarını belirttiler. Beni kaçıran PKK'lı şahısların elinde birer tane Kaleşnikof tüfek, birer tabanca ve şarjörleri bulunmaktaydı. Üzerilerinde herhangi bir haberleşme aracı görmedim. Fakat haberleşme aracı olarak değil geceleri aydınlatma aracı olarak kullandıklarını düşündüğüm bir adet cep telefonunu Azad isimli PKK'lının elinde görmüştüm. Kendi aralarında hitap etmelerinden PKK'lılardan bir tanesinin Azad kod adlı (1,75 boylarında, kumra, kahverengi gözlü, hafif kirli sakallı. Kıvırcık saçlı, zayıf şahıs) diğerinin de Brüsk kod adlı ( bıyıklı, 1,70 boylarında, esmer, hafif kilolu, gözlüklü şahıs) olduğunu anladım. Yanımda iki PKK'lı olduğu halde biraz önce belirttiğim vadiden itibaren yaklaşık 5 saat yürüdük. Bu beş saatlik süre içerisinde birçok vadiden geçtik. Ancak isimlerini ve bölgeyi havanın karanlık olması sebebiyle de tam olarak hatırlamıyorum. Yanımda bulunan PKK'lıların söyle iği kadarıyla saat gece 0 1.00 sıralarında vadi içinde yer alan bir dere kenarında durduk. Hatta hatırladığım kadarıyla derenin hemen yanında ceviz ağaçlan bulunuyordu. Biz de bu ceviz ağaçlarının altında oturduk. Yanımızda bulunan Azad bizden ayrıldı. Ayrılırken de noktaya gideceğini, erzak getireceğini ve arkadaşlarına haber vereceğini söyledi.

Sabaha kadar Azad geriye dönmedi. Sabah oluncaya kadar hiç uyumadım. Yanımda bulunan Brüsk kod adlı PKK'lı yanımda sabaha kadar uyudu. Bu esnada silahı da yanında bulunuyordu. 13 Ağustos 2012 günü saat 04.00-05.00 sıralarında havanın soğuk olması nedeniyle bulunduğumuz yerden yaklaşık 250 metre yukarıya çıktık. Burada da yine ağaçlar vardı. Saat: 11 .00 sıralarında Azad yanında erzak getirerek hep birlikte kahvaltı yaptık. Bu sırada Azad kod adlı terörist Brüsk kod adlı teröriste noktada kimsenin bulunmadığı ve noktadan ayrıldıklarını söyledi.

Brüsk de dert etmemesini söyledi.

Saat: 16.00'a kadar bulunduğumuz yerde kaldık. Daha sonra da geceyi geçirdiğimiz yere geri döndük. Bu sırada yanımda bulunan PKK'lıların diğer PKK'lılar ile haberleştiğine şahit olmadım. Çünkü ellerinde haberleşme aracı yoktu. Fakat Azad ara ara bizim yanımızda ayrılıp bir kaç saatliğine bir yerlere gidip geliyordu. Bu sırada diğer PKK'lılar ile irtibat kurduğunu tahmin ediyorum. 13 Ağustos 2012 günü akşamını yine Brüsk kod adlı terörist ile geçirdim. 14 Ağustos 2012 günü saat 02.00 sıralarında bulunduğumuz yere iki PKK'lı daha geldi ve yine saat: 04.00 sıralarında iki PKK'lı daha Brüsk ile bulunduğumuz yere geldiler. Azad kod isimli PKK'lı da saat: 08.00 sıralarında bulunduğumuz yere geldi. Sonradan gelen 4 PKK'lının kod isimleri veya gerçek isimlerini bilmiyorum. Kendi aralarında birbirleriyle de bu dört kişi çok fazla konuşmuyordu. Sonradan gelen bu dört kişiden bir tanesi 17 yaşlarında dolgun vücutlu, sarışın, 1,75 boylarında, tahminime göre güneydoğulu bir kişiydi. Diğeri 19 yaşlarında Nazımiyeli olduğunu söyleyen esmer, in yarı, 1,75 boylarında bir kişiydi. Bir diğeri 27-28 yaşlarında elmacık kemikleri çıkık, zayıf, esmer,1,70 boylarında, sonuncusu da tahminen 30 yaşlarında, kıvırcık saçlı, kumral, 1,65-70 boylarında bir kişiydi. 14 Ağustos 2012 günü saat: II :00 sıralarında yanımızda bulunan ve sonradan gelen bu dört PKK'lı dan bir tanesi yanımızda ayrıldı ve bir saat sonra yanımıza erzak ve 13 Ağustos 2012 tarihli gazetelerle birlikte geldi. Hatta aynı gün küçük bir radyo çıkarttılar ve haberleri dinlemeye başladık. Radyoyu sonradan gelen 4 PKK'lı getirmişti. 14 Ağustos 2012 günü saat: 14.00'a kadar biraz önce belirttiğim vadinin içinde bulunan derde bekledik. Bu süre zarfında 6 PKK'lı ile birlikte konuşmalarımız oldu. Kendilerine yaptıklarının yanlış olduğunu da anlattım. Kendileri de buna mecbur kaldıklarını ve konuşmak istediklerini, Kürt sorununun çözümü noktasında bağımsız bir şekilde hareket ettiğim takdirde daha mutlu olacaklarını söylediler. Dağlarda kalmak istemediklerini, normal hayatlarına dönmek istediklerini belirttiler. Bu eylemin tamamen propaganda amaçlı olduğunu ve bunu Dersim sorumlusu Seyithan'ın talimatı ile yaptıklarını ve beni ana karargahta Seyithan kod adlı teröristin yanına götüreceklerini söylemişlerdi. Hatırladığım kadarıyla Brüsk kod adlı PKK'lı üniversite terk olduğunu söyledi.

Ancak hangi üniversite olduğunu belirtmedi. 14 Ağustos 2012 günü sabah yanımda bulunan PKK'lılar Bahoz ile görüştüklerini ve Bahoz'un kendilerine 'bizimkiler mi almış?, emin misiniz? başka bir güç olabilir mi?' diye sorduklarını kendi aralarında konuşurlarken ve bana anlatırlarken duydum. Hatta Bahoz bulunduğumuz yerde kalmamızı bir yere ayrılmamızı söylemiş. Benim bulunduğum yerde Bahoz ile telefon ya da başka bir iletişim aracıyla görüşmediler. Biraz önce de belirttiğim gibi içlerinden bir tanesi bulunduğumuz yerden ayrılıyordu ve anladığım kadarıyla bağlantı kurup görüşme yaptıktan sonra bizim yanımıza dönüyordu. PKK'lıların üzerinde telefon ya da telsiz gibi herhangi bir haberleşme aracı görmedim. Bahoz ile bağlantının ne şekilde kurulduğunu bilemiyorum. 14 Ağustos 2012 günü öğleden sonra bana ana karargaha gidileceğini ve burada Seyithan ile görüşüleceğini yaklaşık 6-7 saat yürümek gerektiğini beni biraz yoracaklarını söylediler ve bulunduğumuz vadideki dere kenarından ayrılarak yürümeye başladık. Yaklaşık 20 dk tırmandıktan sonra bir stabilize yola çıktık. Yola çıkmadan önce dik yamaçta mola verdiğimiz sırada serbest bırakılacağımı bana söylediler ve yola çıktıktan sonra da Azad kod isimli terörist yolu tarif ettikten sonra diğer yanında bulunan 5 kişi ile birlikte ayrıldılar. Beni bıraktıkları yer Aslıca köyüne yakın bir yerdi. Zaten tutulduğum yeri de Aktaş köyü ile Aslıca köyü arasında bir yer olarak tahmin ediyorum. Ben bırakıldıktan sonra kendilerinin orada mı kaldıklarını yoksa başka bir yere mi gittiklerini bilemiyorum. Beni bıraktıkları noktadan yaklaşık iki saat yürüdükten sonra Aktaş köyü civarına yaklaştığımı anladım. Çünkü ismini Aktaş çeşmesi olarak bildiğim yerde elimi yüzümü yıkamıştım. Tekrar yürümeye devam ettim. Bu sırada plakasını alamadığım yine Kango tipinde açık renkli içinde bir şahıs bulunan bir araç geldi ve beni hemen tanıdı. Beni gördüğüne memnun olarak araca aldıktan sonra Tunceli'ye kadar bırakabileceğini söyledi.

Fakat buna gerek olmadığına kendisine söyledim. Konuşmalar sırasında ismini de sormadım. Bu şahıs ile birlikte Ovacık ilçe merkezine girmeden Tunceli yoluna devam ettik. Ovacık ilçe merkezine girmek istemememin nedeni kıyafetlerimin aşın kirli olmasıydı. Ovacık ilçesinde bulunan ve Tunceli karayolu üzerindeki tahta köprü de araçtan indim. Burayı seçmemin nedeni de tahta köprünün bulunduğu yerde yaylacıların olmasıydı. Araçtan indikten hemen sonra yanımda kasası olan ve içinde üç tane genç bulunan bir araç durdu. Beni tanımaları nedeniyle araca davet ettiler. Fakat bu aracın da olayın da etkisiyle plakasını hatırlamıyorum. Fakat bu şahıslar Ovacık ilçesinde ki Kültür Merkezi inşaatında çalıştıklarını söylemişlerdi. Araç ile Tunceli iline giderken Torunoba karakolunda aracı durdurarak orada bulunan arkadaşlara ismimi söyleyerek Tunceli'ye gittiğimi söyledim. Serbest bırakıldıktan sonra Ovacık ilçesinde hemen kolluğa gitmememin nedeni hiç kimseye rahatsızlık vermemek ve eve gittikten sonra serbest bırakıldığımı telefonla herkese bildirmek düşüncesiydi. Saat: 19.00 sıralarında da Tunceli il merkezine geldim. Olaylar yaşandıktan sonra biraz düşündüğüm de beni kaçıran PKK'lılardan bir tanesinin yolda önümüze çıkan ve aracın önüne atlayan şahıs olduğunu biz durmayınca da akabinde açık renkli araçla bizi sollayıp ileride tertibat aldığını düşünüyorum. Kaçırıldıktan itibaren tarafıma herhangi bir şiddet uygulanmamıştır. Bu konuda da rapor aldırılmasını istemiyorum. Tehdit, hakaret, insanlığa yakışmayan herhangi bir davranış içerisinde de bulunulmadı. Anladığım kadarıyla Seyithan'ın talimatıyla siyasi propaganda maksadıyla kaçırıldığımı düşünüyorum. Hatta Bahoz ile irtibat kurulmasa idi. Seyithan ile görüştürüldükten sonra Kandil'e götürülebileceğimi de düşünüyordum. Fakat kaçırılmam üzerine oluşan tepkiler nedeniyle örgütün geri adım atmak zorunda kaldığını düşünüyorum. Müştekiye bölücü terör örgütü mensuplarının fotoğraflarını gösterir albümü incelemesi durumunda kendisini kaçıran örgüt mensuplarını tanıyıp tanıyamayacağı sorularak. Albüm verildi.

Beyanında bana gösterilen albümde bulunan fotoğrafları tek tek inceledim. Bu fotoğraflar içerisinden 11. sırada bulunan kişiyi Azad kod adlı PKK'lıya benzettim. Ancak tam ve net bir biçimde teşhis ettiğimi söyleyemem. 132. sırada bulunan kişinin beni kaçıran PKK'lılar içerisinde yer almadığını kesin bir biçimde söyleyebilirim. İki gün boyunca beni silah zoruyla kaçırıp, alıkoyan ve özgürlük ve güvenliğime tehdit oluşturan PKK mensuplarından davacı ve şikayetçiyim. "