Cannes’da Posteri Değişen ‘Kod Adı Venüs’e Rağbet Arttı
Kıbrıs Adası'nda 1955-1974 döneminde meydana gelen olayları ele alan ‘Kod Adı Venüs’ adlı film, 65. Cannes Film Festivali’nde görücüye çıktı.
24-26 Mayıs arasında gösterimi yapılan film, Avrupalı ve Asyalı yapımcıların ilgi odağı oldu. Bunda filmin o tarihlerde yenilenen posteri önemli rol oynadı.
‘Kod Adı Venüs’ün yapımcı ve yönetmeni Tamer Garip, Cannes serüveninin ardından filmin uluslararası arenada beğenildiğini, 3 ülkeden talep aldığını ifade etti.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Türkiye, İngiltere ve Hollanda ortak yapımı olan ‘Kod Adı Venüs’, Kıbrıs Adası’nda 1955-1974 dönemini anlatıyor. Aşk ve macera türü filmde Yasemin adlı bir ajanın Kıbrıs’ta Barnabas İncil’ini araması konu alınıyor. Yasemin, kitabı ararken kendini aşk çemberinin içinde buluyor. Ajana aşık olan 3 ayrı ırktan genci ve mücadelelerini irdeliyor. Filmin ön planında bu mücadelelere, arka planında da Kıbrıs’ı bölünmeye götüren olaylara yer veriliyor.
Toplam 3 milyon liraya mal olan ‘Kod Adı Venüs’ün içeriği ile ilgili Cihan’a açıklamalarda bulunan filmin yapımcı ve yönetmeni Tamer Garip, “Burada Yasemin yani Venüs kod adlı bayan, Kıbrıs’ı sembolize ediyor. Malum 1955-1974 döneminde İngilizler, Rumlar ve Türkler adayı elde etme niyetindeydi. Filmde de köken olarak İngiliz, Rum ve Türk olan 3 erkek de Yasemin’i elde etme gayretinde. Burada onların mücadelesini, yani Kıbrıs’ın kimin olacağı mücadelesini görüyoruz.” dedi.
Filmin 10 seneye varan araştırmalardan yararlandığına işaret eden Garip, Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ)’nin projeye önemle eğildiğini vurguladı. Bu anlamda kaynakları detaylı biçimde taradıklarını belirten Garip, şöyle devam etti: “Topluma açıklanmayan, bilinmeyen olayları ortaya çıkarma gayretine girdik. Onun için bu filmi gördüklerinde hem Rumlar hem de İngilizler şaşıracaktır. Örneğin Rum terör örgütü EOKA’nın idarecilerinden Grivas’ın 56 mektubu var. Bunun zamanlaması önemli. Çünkü o tarihte Rumların Türklere saldırmadığı iddia ediliyordu, elimizde aksini kanıtlayan belgeler var. Yine adanın Yunanistan tarafından işgal edildiğini Makarios’un dilinden dinliyoruz. Tabii filmde, bunlar arka planda veriliyor. Televizyon ya da radyoda dinlenilen olaylar olarak geçiyor. Ön planda bir aşk ve macera filmi var. Yani filmde adanın bölünmesinde İngilizlerin, Rumların rolleri anlatılıyor. Kanlı Noel gibi katliamlara değiniliyor. Kıbrıslı Türklerin çektiği çilelere, kendilerini müdafaa etmek için yaptıklarına yer veriliyor. Türklerin Kıbrıs’a ne diye çıkması gerektiği net biçimde ifade ediliyor. Sunduklarımız kanıtlara dayalı. Bunlara karşı çıkabilecek Rum ve İngiliz yoktur. Keşke, Kıbrıs Rum kesiminin başında bulunan Hristofyas’a, ‘Bu film hakikatleri yansıtıyor mu’ diye sorulsa. O da ‘ Hayır’ cevabını verse. Bu, bizim için mükemmel bir olaydır. Çünkü YDÜ olarak elimizde kanıtlar var, bunları açıklamayı temenni ediyoruz.”
FİLMDE İNGİLİZ OYUNCULAR DA ROL ALDI
Kıbrıslı yapımcı ve yönetmen Tamer Garip, ‘Kod Adı Venüs’ün metafor ve simgelere dayalı olduğunu; her karakterin bir ülkeyi temsil ettiğini dile getirdi.
İngiliz tiyatrocu Jolie Myatt ve Jonny Lee Kemp’in yer aldığı filmde Cengiz Bozkurt, Ender Davulcu, Serhat Harman gibi genç aktörler de oynuyor. ‘Kod Adı Venüs’ün oyuncularını ve rollerini tanıtan Garip, şunları kaydetti: “Cengiz Bozkurt, Türkiye’de bilinen bir oyuncu. Altın Koza ödüllü olup filmde Kıbrıs Rum halkını temsil ediyor. Kıbrıs Rum halkının da mağdur olduğunu anlatan bir karakterdir. Başka bir oyuncumuz var, o da Enver Davulcu. Davulcu, Faşist Rumları canlandırıyor. İngiliz sinema sanatçısı Jonny Lee Kemp, daha evvel 3-4 yapımda rol aldı. ‘Kod Adı Venüs’te İngiliz halkını temsil ediyor.
KKTC’li arkadaşımız Serhat Harman ise Kıbrıs Türkü’nü sembolize ediyor. Jolie Myatt da İngiltere’de tiyatro alanında başarılı bir oyuncu. İlk defa sinema filminde oynuyor. O da Yasemin karakteri ile Kıbrıs’a hayat veriyor. Tabii bunların ardında 200 kişilik ordu var; YDÜ’nün öğrencilerinden tutun elemanlarına hatta doktorlarına kadar. Öğrenciler, senaryo yazımında, araştırma bölümünde hatta sette görev aldı.“
Jolie Myatt’ın filmi çevirmek için 4 ay Kıbrıs’ta kaldığını hatırlatan Tamer Garip, oyuncunun bu dilimde Türkçe’yi, Türk kültürünü öğrendiğini aktardı. Garip, “Genç oyuncu, senaryoyu görünce ‘Ben kendimi Kıbrıs’ta bu acı durumu anlatacak bir diplomat olarak görüyorum’ dedi.
Yani ‘Sizin çektiklerinizi, ambargoyu anlatayım’ dedi.
O da Angelina Jolie gibi dünyada vuku bulan olaylara duyarlı. Darda olan ülkelere ve halklara yardım etme gayretinde. Bu filmin ardından böyle bir rol edinmeyi diliyor.” ifadelerini kullandı.
Garip, çekimler için 20 Rum kökenli sinemacıya gittiğini fakat olumsuz cevap aldığını duyurdu. Bu tavrı, sinemacıların Kıbrıs Rum yönetiminden korkmalarına bağladı.
‘Kod Adı Venüs’ün Cannes Film Festivali’nde otoritelerle buluştuğunu hatırlatan Garip, sözlerini şöyle sürdürdü: “Filmin Cannes’a katılması için deadline 14 Mart idi. Ben, 14 Mart’ta elimde bulunan bitmemiş kopyayı CD’ye basıp Cannes’a uçtum. Orada ilgililere verdim. Filmin, post production seviyesinde olduğu için seçmelere katılma imkânı yoktu. Onun için Mass De Film dedikleri özel bölüme aldılar. Orada filmin 21-24 Mayıs’ta gösterimine olanak tanıdılar. Bizim filmin oynadığı salonunda yanında Brad Pitti’in bir filmi vardı. Biz, 142 kişilik salonda oynayacaktık. Tabii oraya YDÜ’den 30 arkadaşımız gitti. İtiraf etmek gerek ilk etapta fazla ilgi bulamadık. Sonra Özen Film’in maliki Mehmet Soyaslan’ın katkıları ile posteri yeniledik. Bunlara bağlı olarak sinema salonu tıklım tıklım doldu. Fransa, İngiltere, Amerika, Haiti, Çin ve Güney Kore’den ne kadar yapımcı varsa filme akın etti. Belli bölümlerde kimi bayanlar filmden çıkmaya başladı.
Şaşırıp baktım. Meğer makyajlarını yenilemek için çıkıyorlarmış, gözleri yaşarıyormuş. Film bittiğinde ‘Bütün bunlar hakikat miydi’ diye sordular. Yani gayet güzel tepkiler aldık, ilgi seviyesi iyiydi. Cannes’ın ardından bana Çin ve Kore de var aralarında 3 ülkeden filmi talep ettiler. Ama ben şu an ‘Kod Adı Venüs’ü göndermekten yana değilim.”
Yapım için Cannes Film Festivali’nin uygun olmadığını belirten Tamer Garip, Altın Koza ve Altın Portakal için de aynı durumun geçerli olduğunu savundu. Filmi Berlin ve Viyana Film Festivali’ne göndereceğini bildirdi.
‘KOD ADI VENÜS’ İÇİN ADADA GİRİLEMEYEN BÖLGELERE GİRİLDİ
21 Aralık’ta Türkiye ile Avrupa’da vizyona girecek ‘Kod Adı Venüs’te YDÜ’ye ait klasik arabalar kullanıldı. 1950-1960’lardan sonra girilemeyen bölgelere girildi. Filmde kullanılan tabanca KKTC’nin sembol isimlerinden Rauf Denktaş’a ait. Doğallığı öne alan ve otantik ortamlarda çekilen film, Denktaş’ın hitabeti ile noktalanıyor.
Denktaş’ın hayatta iken ‘Kod Adı Venüs’te oynamayı dilediğinden söz eden Tamer Garip, “Bu filmi kendilerine sunduğumuzda büyükelçiye mektup yazıp filmin hemen yapılmasını talep etti. Müzeden kendi silahlarını tabancılarını almam için yazı verdi. Müzeye gittim. TMT’nin yemin törenlerine dair bulgular buldum. TMT’nin dosyaları bize açıldı, bayrak ve Kur’an-ı Kerim sunuldu.” dedi .
‘Kod Adı Venüs’ün yapımcı ve yönetmeni Tamer Garip, Cannes serüveninin ardından filmin uluslararası arenada beğenildiğini, 3 ülkeden talep aldığını ifade etti.
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC), Türkiye, İngiltere ve Hollanda ortak yapımı olan ‘Kod Adı Venüs’, Kıbrıs Adası’nda 1955-1974 dönemini anlatıyor. Aşk ve macera türü filmde Yasemin adlı bir ajanın Kıbrıs’ta Barnabas İncil’ini araması konu alınıyor. Yasemin, kitabı ararken kendini aşk çemberinin içinde buluyor. Ajana aşık olan 3 ayrı ırktan genci ve mücadelelerini irdeliyor. Filmin ön planında bu mücadelelere, arka planında da Kıbrıs’ı bölünmeye götüren olaylara yer veriliyor.
Toplam 3 milyon liraya mal olan ‘Kod Adı Venüs’ün içeriği ile ilgili Cihan’a açıklamalarda bulunan filmin yapımcı ve yönetmeni Tamer Garip, “Burada Yasemin yani Venüs kod adlı bayan, Kıbrıs’ı sembolize ediyor. Malum 1955-1974 döneminde İngilizler, Rumlar ve Türkler adayı elde etme niyetindeydi. Filmde de köken olarak İngiliz, Rum ve Türk olan 3 erkek de Yasemin’i elde etme gayretinde. Burada onların mücadelesini, yani Kıbrıs’ın kimin olacağı mücadelesini görüyoruz.” dedi.
Filmin 10 seneye varan araştırmalardan yararlandığına işaret eden Garip, Yakın Doğu Üniversitesi (YDÜ)’nin projeye önemle eğildiğini vurguladı. Bu anlamda kaynakları detaylı biçimde taradıklarını belirten Garip, şöyle devam etti: “Topluma açıklanmayan, bilinmeyen olayları ortaya çıkarma gayretine girdik. Onun için bu filmi gördüklerinde hem Rumlar hem de İngilizler şaşıracaktır. Örneğin Rum terör örgütü EOKA’nın idarecilerinden Grivas’ın 56 mektubu var. Bunun zamanlaması önemli. Çünkü o tarihte Rumların Türklere saldırmadığı iddia ediliyordu, elimizde aksini kanıtlayan belgeler var. Yine adanın Yunanistan tarafından işgal edildiğini Makarios’un dilinden dinliyoruz. Tabii filmde, bunlar arka planda veriliyor. Televizyon ya da radyoda dinlenilen olaylar olarak geçiyor. Ön planda bir aşk ve macera filmi var. Yani filmde adanın bölünmesinde İngilizlerin, Rumların rolleri anlatılıyor. Kanlı Noel gibi katliamlara değiniliyor. Kıbrıslı Türklerin çektiği çilelere, kendilerini müdafaa etmek için yaptıklarına yer veriliyor. Türklerin Kıbrıs’a ne diye çıkması gerektiği net biçimde ifade ediliyor. Sunduklarımız kanıtlara dayalı. Bunlara karşı çıkabilecek Rum ve İngiliz yoktur. Keşke, Kıbrıs Rum kesiminin başında bulunan Hristofyas’a, ‘Bu film hakikatleri yansıtıyor mu’ diye sorulsa. O da ‘ Hayır’ cevabını verse. Bu, bizim için mükemmel bir olaydır. Çünkü YDÜ olarak elimizde kanıtlar var, bunları açıklamayı temenni ediyoruz.”
FİLMDE İNGİLİZ OYUNCULAR DA ROL ALDI
Kıbrıslı yapımcı ve yönetmen Tamer Garip, ‘Kod Adı Venüs’ün metafor ve simgelere dayalı olduğunu; her karakterin bir ülkeyi temsil ettiğini dile getirdi.
İngiliz tiyatrocu Jolie Myatt ve Jonny Lee Kemp’in yer aldığı filmde Cengiz Bozkurt, Ender Davulcu, Serhat Harman gibi genç aktörler de oynuyor. ‘Kod Adı Venüs’ün oyuncularını ve rollerini tanıtan Garip, şunları kaydetti: “Cengiz Bozkurt, Türkiye’de bilinen bir oyuncu. Altın Koza ödüllü olup filmde Kıbrıs Rum halkını temsil ediyor. Kıbrıs Rum halkının da mağdur olduğunu anlatan bir karakterdir. Başka bir oyuncumuz var, o da Enver Davulcu. Davulcu, Faşist Rumları canlandırıyor. İngiliz sinema sanatçısı Jonny Lee Kemp, daha evvel 3-4 yapımda rol aldı. ‘Kod Adı Venüs’te İngiliz halkını temsil ediyor.
KKTC’li arkadaşımız Serhat Harman ise Kıbrıs Türkü’nü sembolize ediyor. Jolie Myatt da İngiltere’de tiyatro alanında başarılı bir oyuncu. İlk defa sinema filminde oynuyor. O da Yasemin karakteri ile Kıbrıs’a hayat veriyor. Tabii bunların ardında 200 kişilik ordu var; YDÜ’nün öğrencilerinden tutun elemanlarına hatta doktorlarına kadar. Öğrenciler, senaryo yazımında, araştırma bölümünde hatta sette görev aldı.“
Jolie Myatt’ın filmi çevirmek için 4 ay Kıbrıs’ta kaldığını hatırlatan Tamer Garip, oyuncunun bu dilimde Türkçe’yi, Türk kültürünü öğrendiğini aktardı. Garip, “Genç oyuncu, senaryoyu görünce ‘Ben kendimi Kıbrıs’ta bu acı durumu anlatacak bir diplomat olarak görüyorum’ dedi.
Yani ‘Sizin çektiklerinizi, ambargoyu anlatayım’ dedi.
O da Angelina Jolie gibi dünyada vuku bulan olaylara duyarlı. Darda olan ülkelere ve halklara yardım etme gayretinde. Bu filmin ardından böyle bir rol edinmeyi diliyor.” ifadelerini kullandı.
Garip, çekimler için 20 Rum kökenli sinemacıya gittiğini fakat olumsuz cevap aldığını duyurdu. Bu tavrı, sinemacıların Kıbrıs Rum yönetiminden korkmalarına bağladı.
‘Kod Adı Venüs’ün Cannes Film Festivali’nde otoritelerle buluştuğunu hatırlatan Garip, sözlerini şöyle sürdürdü: “Filmin Cannes’a katılması için deadline 14 Mart idi. Ben, 14 Mart’ta elimde bulunan bitmemiş kopyayı CD’ye basıp Cannes’a uçtum. Orada ilgililere verdim. Filmin, post production seviyesinde olduğu için seçmelere katılma imkânı yoktu. Onun için Mass De Film dedikleri özel bölüme aldılar. Orada filmin 21-24 Mayıs’ta gösterimine olanak tanıdılar. Bizim filmin oynadığı salonunda yanında Brad Pitti’in bir filmi vardı. Biz, 142 kişilik salonda oynayacaktık. Tabii oraya YDÜ’den 30 arkadaşımız gitti. İtiraf etmek gerek ilk etapta fazla ilgi bulamadık. Sonra Özen Film’in maliki Mehmet Soyaslan’ın katkıları ile posteri yeniledik. Bunlara bağlı olarak sinema salonu tıklım tıklım doldu. Fransa, İngiltere, Amerika, Haiti, Çin ve Güney Kore’den ne kadar yapımcı varsa filme akın etti. Belli bölümlerde kimi bayanlar filmden çıkmaya başladı.
Şaşırıp baktım. Meğer makyajlarını yenilemek için çıkıyorlarmış, gözleri yaşarıyormuş. Film bittiğinde ‘Bütün bunlar hakikat miydi’ diye sordular. Yani gayet güzel tepkiler aldık, ilgi seviyesi iyiydi. Cannes’ın ardından bana Çin ve Kore de var aralarında 3 ülkeden filmi talep ettiler. Ama ben şu an ‘Kod Adı Venüs’ü göndermekten yana değilim.”
Yapım için Cannes Film Festivali’nin uygun olmadığını belirten Tamer Garip, Altın Koza ve Altın Portakal için de aynı durumun geçerli olduğunu savundu. Filmi Berlin ve Viyana Film Festivali’ne göndereceğini bildirdi.
‘KOD ADI VENÜS’ İÇİN ADADA GİRİLEMEYEN BÖLGELERE GİRİLDİ
21 Aralık’ta Türkiye ile Avrupa’da vizyona girecek ‘Kod Adı Venüs’te YDÜ’ye ait klasik arabalar kullanıldı. 1950-1960’lardan sonra girilemeyen bölgelere girildi. Filmde kullanılan tabanca KKTC’nin sembol isimlerinden Rauf Denktaş’a ait. Doğallığı öne alan ve otantik ortamlarda çekilen film, Denktaş’ın hitabeti ile noktalanıyor.
Denktaş’ın hayatta iken ‘Kod Adı Venüs’te oynamayı dilediğinden söz eden Tamer Garip, “Bu filmi kendilerine sunduğumuzda büyükelçiye mektup yazıp filmin hemen yapılmasını talep etti. Müzeden kendi silahlarını tabancılarını almam için yazı verdi. Müzeye gittim. TMT’nin yemin törenlerine dair bulgular buldum. TMT’nin dosyaları bize açıldı, bayrak ve Kur’an-ı Kerim sunuldu.” dedi .