Erdelhun'un Gün Yüzüne Çıkan Arşivi Sergiyle Halka Açıldı
27 Mayıs darbesinden sonra Yassıada’da yargılanan dönemin Genelkurmay Başkanı Rüştü Erdelhun’un kendi kaleme aldığı notları ve fotoğraflarının da yer aldığı bilgi ve belgeler sergileniyor.
İlk kez gün yüzüne çıkan belgelerin yer aldığı serginin açılışını Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş yaptı. Sergilenen belgelerin Erdelhun’un onurlu duruşunun göstergesi olduğunu ifade eden Baş, sivil ve demokratik bir anayasa yapılmadan yapısal değişikliklerin olamayacağını söyledi.
Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı da gönül rahatlığı ile artık darbe tehlikesinin geçtiğini söyleyemeyeceğini belirtti.
Zaman Gazetesi tarafından da yazı dizisi olarak yayınlanan Rüştü Erdelhun’un valizinden çıkan ve kendi kaleme aldığı notlarının da bulunduğu arşiv belgeleri Taksim Sanat Galerisi’nde sergilenmeye başlandı. Serginin açılışı Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş ve Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı’nın katılımıyla gerçekleşti. Sergiyi gezen Baş’a Erdelhun’a ait fotoğraf, belge ve el yazısı notları hakkında bilgi verildi.
Konuşmasına, Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı olarak sergiye katılmaktan memnuniyet duyduğunu ifade ederek başlayan Baş, 1960 darbesinin darbelerin anası olarak geçtiğini söyledi.
Baş, 27 Mayıs’ın sonrasında oluşturulan hukuki düzen, kurum ve kuruluşların Cumhuriyet tarihinde kurgulanan demokratik sistemin yerine vesayetçi sistemi sisteme entegre edilmeye çalışıldığı bir darbe olduğunu vurguladı. Sonuçları itibariyle çok ağır bir darbe olduğunu belirten Baş, “Dönemin başbakanı, bakanları idam edilmiştir. Ama belkide toplumun hafızalarında çok az yeri olan dönemin genelkurmay başkanı yargılanmıştır.” dedi.
Erdelhun için “Çok batılı tarzda yetişmiz biri aslında, çok da kendileri (darbeyi yapanlar) gibi düşünmeyen biri değilmiş” dendiğini ifade eden Baş, “Darbe taraftarı olmanın görünüşünüzle çok ilgisi yok. Bugün geldiğimiz noktada hangi siyasi düşünceye sahip olursak olalım demokratik iklimin, demokratik siyasetin varlığına olan inancımızı sarsmadan millet iradesine her zemin ve zamanda sahip çıkma iradesini göstermemiz lazım.” diye konuştu.
Darbeleri Araştırma Komisyonu olarak bir çok kişiyi dinlediklerini hatırlatan Baş, “Dönemin cumhurbaşkanı, genelkurmay başkanı ‘28 Şubat kararları anayasal zeminde alınmıştır, MGK anayasal bir kuruluştur, hukuka uygundur’ diyorlar. Doğru, bir yanıyla baktığınız zaman o MGK kararları, o mekanizma, 82 Anayasası’yla ülkemezi de kurgulanan vesayetçi sistem adeta kişilerin yaşam şekillerinden günlük hayatlarına kadar karışabilecek bir sistemi kurgulamıştır.” şeklinde konuştu.
Mecliste komisyon kurulmuş olmasını önemsediğini dile getiren Baş, “Türkiyenin temel probleminin bir anayasa problemi olduğunu, sivil ve demokratik bir anayasa yapılmadan yapısal bir değişiklik olamayacağını, belki de demokrasimizin sık sık yaralandığı ama aslında sistemin doğurduğu genel mekanizmaları ortadan kaldırmadan temel haklar, özgürlükler ve demokratik ortamın oluşamayacağına inanıyorum.” diye konuştu.
Komisyonun çalışmaları sırasında bunu çok daha net gördüğünün altını çizen Baş, “İnşallah bizim çalışmalarımız ve ondan elde ettiğimiz sonuçlar itibariyle de bir katkı sağlasın. Türkiye ilk kez sivil, ilk kez derken kurucu iradeyi dışarıda tutuyorum. 1921 ve 1924 anayasasını. O dönemde de askerin siyaset yapmasının önünde engeller oluşturan bir iradeydi Mustafa Kemal Atatürk. Sonrasındaki gelişmeler hakikaten demokrasimize onarılması çok güç yaralar oluşturmanın yanı sıra sistemimizi mekanize eden, siyasal karar alma mekanizmalarına her an müdahaleyi hoş gören ve bunu kurgulayan bir sisteme sahibiz. Bunun temeli de maalesef darbe anayasasıdır. Ümit ederim ki iki çalışmanın Meclis’te paralel ilerlemesi ve başarıya ulaşır.” dedi.
Sergide yer alan belgelerin onurlu bir mücadelenin belgesi olduğunu kaydeden Baş, “Yassıada’da savunmasına başlarken paşanın sözlerine baktığım zaman onurlu bir duruşun gelecek nesillere nasıl bir manifesto olarak aktarıldığını görüyoruz. Hiç eğilip bükülmeden ‘bir gün gelecek sizin bu adalet anlayışınızdan utanacaksınız, yargılanacaksınız’ diyor. Gerçekten her zaman ve zeminde onurlu ve doğru yerde durmayı Rabbim nasip etsin. Böyle acı hatıraları sadece hatıra olarak görelim diyorum. Ekrem bey de bireysel olarak yaşadıklarını anlattı. Ben de aile olarak bu acıları yaşamış biriyim. Anılarımı paylaşmıyorum ama şunu söylüyorum, benim oğlum 28 Şubat’ta küçüktü hatırlamıyor. Bazen ona anlatıyorum. Sonra da diyorum ki inşallah onun anlatacak darbe anıları olmaz.” ifadelerini kullandı. DUMANLI: GÖNÜL RAHATLIĞI İLE DARBE DÖNEMİ KAPANDI DİYEMİYORUMHüzünlü bir yazı dizisini sergiye dönüştürdüklerine ifade eden Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, darbe dönemlerinin trajedilerine vurgu yaptı. 1960’ta yaşanan trajedinin 71 muhtırasıyla başka bir şekilde yansıdığını ifade eden Dumanlı, 80 darbesinin ise son fiili darbe olduğunu hatırlattı. O darbeyi gören son kuşak olduklarını kaydeden Dumanlı, “İnsanların nasıl evlerinden derdest edildiğini, 20 yaşındaki erlerin 80 yaşındaki dedeleri yaşındaki insanları bir emirle nasıl yerlerde sürüm sürüm süründürdüklerini gözlerimizle gördük. Ben 16 yaşındaydım bizzat yaşadım ve gördüm. Gördüm ki darbe meselesini çözmeden Türkiye’de demokrasi hiçbir şeyi çözemez.” dedi.
“Nitekim korktuğumuz başımıza geldi” diyen Dumanlı, 28 Şubat’ta başka bir çeşit darbe ile karşılaşıldığını söyledi.
Dumanlı, “Neyse bu son olsun bir daha olmasın derken 27 Nisan muhtırasıyla karşılaştık ki tarihten bahsetmiyoruz hepimizin hatırladığı bir gece yarısında verilen muhtıradan bahsediyoruz. Hala geçmiş midir? Keşke gönül rahatlığı içerisinde artık böyle trajediler bu ülkede yaşanmayacak desek. Asla yaşanmayacak diyebilsek. Ama ben şahsen böyle birşeyi söyleyemem. Söyleyemediğimiz bir yerde de hala acaba darbe tehlikesi geçmiş midir ki bazı adımlar atılıyor diye soru sorduğumuzda da ‘ya kardeşim siz neyi savunuyorsunuz’ diyecek çok sayıda meslektaşımız var. Keşke bugün bu acıları tarihten bir yaprak olarak görseydik. Görmekte büyük fayda vardı ama ben şahsen henüz Türk demokrasisinin bir şekilde bu işlerin üstesinden henüz tam geldiğini düşünmüyorum.” diye konuştu.
Halkın çok büyük bir taktirle yad edilmesi gerektiğine vurgu yapan Dumanlı, halkın tüm darbeler sonrasında darbecilere ceza kestiğini belirtti.
Son olarak 27 Nisan bildirisini yayınlayanlara da o günkü iktidara yüzde 47 destek vererek yine bir ceza kestiğini ifade eden Dumanlı, “Bugün bir şey yapılsa herhalde halk kendine düşeni yapar.” diye konuştu.
Yazı dizisini yayınladıkları dönemde bekledikleri ilgiyi gördüklerini ifade eden Dumanlı, “Umarım sergi de aynı hassasiyetle karşılanır ve bir gün biz artık bu demokrasi ayıbından kurtulur, tam özgürlükçü, demokratik, sivil hele bir de anayasa ile taçlandırabiliyorsak böyle bir anayasa ile taçlandırılmış demokrasiye kavuşuruz.” temennisinde bulundu. HAYIRIL BİR HİZMET YAPILDISergiyi gezenler arasında 27 Mayıs darbesi sonrasında yargılanan, önce idama sonra müebbet hapse mahkum edilen dönemin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri’nin oğlu Cahit İleri de vardı. 60 ihtilalinin Türkiye’nin ilk ihtilali olduğunu belirten İleri, “İhtilal kelimesi çok yanlış aslında. Ağız alışkanlığı ile söyledik. Çok iğrenç bir darbedir. İhtilal halkın isteğini içerir. Bu, çeşitli çetecilerin kendi aralarında işbirliği yapıp devlete, millete karşı isyan etmeleridir. Bu isyanın muhataplarından biri de o zamanki genelkurmay başkanı yani silahlı kuvvetlerin en başındaki komutanı Rüştü Erdelhun’du. O darbe sırasında şu anda detaylarına giremeyeceğimiz çirkinlikler yaşandı. Bir asker, komutan olarak Rüştü Paşa herhalde diğerlerinden dahada büyük ızdırap çekti. Çünkü askeri hiyerarşi ve askeri adetler içinde saygı görmeye alışmış bir insan. Görülebilecek en ağır hakaretleri bu ordunun üniformasını giyen insanlardan gördü. Tek suçu da meşru idarenin yanında olmak. Daha doğrusu görevini yapmaktı. Bilindiği gibi genelkurmay başkanı, hükümetin ve milletin emrinde olur. Herhangi bir partinin emrinde olmaz. Fakat o zamanki bazı subaylar İsmet İnönü’den başka patron tanımadıkları için Rüştü Paşa’yı kendilerinden saymadılar.” diye konuştu.
Kendisinin o zamanlar 15 yaşında olduğunu ancak Erdelhun ile karşılaşmadığını belirten İleri, “Bu sergide gördüklerimiz Zaman Gazetesi'nde yayınlandı. Bence çok hayırlı bir hizmet yapıldı. Çok uzun senelerdir su yüzüne çıkmamış bilgi ve belgeler ortaya çıktı. Tarihi önemi yanı sıra kişisel önemi de var. Bu belgeleri saklayan anlaşılan uzaktan bir akrabasıymış. Allah ondan razı olsun bu belgelere sahip çıkmış.” dedi.
BELGELER İLK KEZ GÜN YÜZÜNE ÇIKTI
Zaman Gazetesi Haber Müdürü Fatih Uğur, haberin serüvenini anlattı. Darbecilerin yargıladığı askerler olduğunu hatırlatan Uğur, “Rüştü Erdelhun ve Nuri Yamut Paşalar var. Biz Erdelhun Paşa’yı araştırdık. Bugün darbeleri ve mağdurlarını konuşuyoruz. Darbelerin bizzat mağdur ettiği bir genelkurmay başkanının hayatının kalan aşamasını merak ettik. Ne oldu, neler yaşadı, nasıl hayata veda etti? Önce evini bulduk. Arkasından da yakın bir akrabası üzerinden elimizdeki bavula ulaştık. Bavulun içinde Erdelhun Paşa’nın hatıraları var. Osmanlıca, Türkçe notları var. 27 Mayıs darbesinin sebeplerini, İmralı’da yaşananları, Menderes’in başına gelenleri bizzat şahit olduğu için kendi el yazıları ile kaleme almış. Hatıralarını, fotoğraflarını, pasaportlarını, bütün eserlerini saklamış Paşa.” diye konuştu.
Belgelerin ilk kez gün yüzüne çıktığını kaydeden Uğur, “Daha önce paşanın bir fotoğrafı bile yoktu. Genelkurmayın sitesinde yer alan bir fotoğraf, bir de internette dolaşan reprodüksiyon bir fotoğraf dışında fotoğrafları yoktu. Burada 20’ye yakın fotoğrafı var. Eşinin yatalak olduğu, 4 yıl 4 ay hapis yattığı, darbenin mağdurunun bizzat genelkurmay başkanı olduğu bu belgelerle ortaya çıkıyor. Paşa bunları bizzat yaşamış not almış ve tarihe emanet etmiş. Tekrar demokrasinin o acıları yaşamaması adına bunu yazı dizisi ile okuyucularımıza duyurmuştuk. Şimdi de o eserleri sergide paylaşıyoruz. 10 Temmuza kadar taksim sanat galerisinde açık olacak.” dedi.
Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı da gönül rahatlığı ile artık darbe tehlikesinin geçtiğini söyleyemeyeceğini belirtti.
Zaman Gazetesi tarafından da yazı dizisi olarak yayınlanan Rüştü Erdelhun’un valizinden çıkan ve kendi kaleme aldığı notlarının da bulunduğu arşiv belgeleri Taksim Sanat Galerisi’nde sergilenmeye başlandı. Serginin açılışı Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı Nimet Baş ve Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı’nın katılımıyla gerçekleşti. Sergiyi gezen Baş’a Erdelhun’a ait fotoğraf, belge ve el yazısı notları hakkında bilgi verildi.
Konuşmasına, Darbeleri Araştırma Komisyonu Başkanı olarak sergiye katılmaktan memnuniyet duyduğunu ifade ederek başlayan Baş, 1960 darbesinin darbelerin anası olarak geçtiğini söyledi.
Baş, 27 Mayıs’ın sonrasında oluşturulan hukuki düzen, kurum ve kuruluşların Cumhuriyet tarihinde kurgulanan demokratik sistemin yerine vesayetçi sistemi sisteme entegre edilmeye çalışıldığı bir darbe olduğunu vurguladı. Sonuçları itibariyle çok ağır bir darbe olduğunu belirten Baş, “Dönemin başbakanı, bakanları idam edilmiştir. Ama belkide toplumun hafızalarında çok az yeri olan dönemin genelkurmay başkanı yargılanmıştır.” dedi.
Erdelhun için “Çok batılı tarzda yetişmiz biri aslında, çok da kendileri (darbeyi yapanlar) gibi düşünmeyen biri değilmiş” dendiğini ifade eden Baş, “Darbe taraftarı olmanın görünüşünüzle çok ilgisi yok. Bugün geldiğimiz noktada hangi siyasi düşünceye sahip olursak olalım demokratik iklimin, demokratik siyasetin varlığına olan inancımızı sarsmadan millet iradesine her zemin ve zamanda sahip çıkma iradesini göstermemiz lazım.” diye konuştu.
Darbeleri Araştırma Komisyonu olarak bir çok kişiyi dinlediklerini hatırlatan Baş, “Dönemin cumhurbaşkanı, genelkurmay başkanı ‘28 Şubat kararları anayasal zeminde alınmıştır, MGK anayasal bir kuruluştur, hukuka uygundur’ diyorlar. Doğru, bir yanıyla baktığınız zaman o MGK kararları, o mekanizma, 82 Anayasası’yla ülkemezi de kurgulanan vesayetçi sistem adeta kişilerin yaşam şekillerinden günlük hayatlarına kadar karışabilecek bir sistemi kurgulamıştır.” şeklinde konuştu.
Mecliste komisyon kurulmuş olmasını önemsediğini dile getiren Baş, “Türkiyenin temel probleminin bir anayasa problemi olduğunu, sivil ve demokratik bir anayasa yapılmadan yapısal bir değişiklik olamayacağını, belki de demokrasimizin sık sık yaralandığı ama aslında sistemin doğurduğu genel mekanizmaları ortadan kaldırmadan temel haklar, özgürlükler ve demokratik ortamın oluşamayacağına inanıyorum.” diye konuştu.
Komisyonun çalışmaları sırasında bunu çok daha net gördüğünün altını çizen Baş, “İnşallah bizim çalışmalarımız ve ondan elde ettiğimiz sonuçlar itibariyle de bir katkı sağlasın. Türkiye ilk kez sivil, ilk kez derken kurucu iradeyi dışarıda tutuyorum. 1921 ve 1924 anayasasını. O dönemde de askerin siyaset yapmasının önünde engeller oluşturan bir iradeydi Mustafa Kemal Atatürk. Sonrasındaki gelişmeler hakikaten demokrasimize onarılması çok güç yaralar oluşturmanın yanı sıra sistemimizi mekanize eden, siyasal karar alma mekanizmalarına her an müdahaleyi hoş gören ve bunu kurgulayan bir sisteme sahibiz. Bunun temeli de maalesef darbe anayasasıdır. Ümit ederim ki iki çalışmanın Meclis’te paralel ilerlemesi ve başarıya ulaşır.” dedi.
Sergide yer alan belgelerin onurlu bir mücadelenin belgesi olduğunu kaydeden Baş, “Yassıada’da savunmasına başlarken paşanın sözlerine baktığım zaman onurlu bir duruşun gelecek nesillere nasıl bir manifesto olarak aktarıldığını görüyoruz. Hiç eğilip bükülmeden ‘bir gün gelecek sizin bu adalet anlayışınızdan utanacaksınız, yargılanacaksınız’ diyor. Gerçekten her zaman ve zeminde onurlu ve doğru yerde durmayı Rabbim nasip etsin. Böyle acı hatıraları sadece hatıra olarak görelim diyorum. Ekrem bey de bireysel olarak yaşadıklarını anlattı. Ben de aile olarak bu acıları yaşamış biriyim. Anılarımı paylaşmıyorum ama şunu söylüyorum, benim oğlum 28 Şubat’ta küçüktü hatırlamıyor. Bazen ona anlatıyorum. Sonra da diyorum ki inşallah onun anlatacak darbe anıları olmaz.” ifadelerini kullandı. DUMANLI: GÖNÜL RAHATLIĞI İLE DARBE DÖNEMİ KAPANDI DİYEMİYORUMHüzünlü bir yazı dizisini sergiye dönüştürdüklerine ifade eden Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, darbe dönemlerinin trajedilerine vurgu yaptı. 1960’ta yaşanan trajedinin 71 muhtırasıyla başka bir şekilde yansıdığını ifade eden Dumanlı, 80 darbesinin ise son fiili darbe olduğunu hatırlattı. O darbeyi gören son kuşak olduklarını kaydeden Dumanlı, “İnsanların nasıl evlerinden derdest edildiğini, 20 yaşındaki erlerin 80 yaşındaki dedeleri yaşındaki insanları bir emirle nasıl yerlerde sürüm sürüm süründürdüklerini gözlerimizle gördük. Ben 16 yaşındaydım bizzat yaşadım ve gördüm. Gördüm ki darbe meselesini çözmeden Türkiye’de demokrasi hiçbir şeyi çözemez.” dedi.
“Nitekim korktuğumuz başımıza geldi” diyen Dumanlı, 28 Şubat’ta başka bir çeşit darbe ile karşılaşıldığını söyledi.
Dumanlı, “Neyse bu son olsun bir daha olmasın derken 27 Nisan muhtırasıyla karşılaştık ki tarihten bahsetmiyoruz hepimizin hatırladığı bir gece yarısında verilen muhtıradan bahsediyoruz. Hala geçmiş midir? Keşke gönül rahatlığı içerisinde artık böyle trajediler bu ülkede yaşanmayacak desek. Asla yaşanmayacak diyebilsek. Ama ben şahsen böyle birşeyi söyleyemem. Söyleyemediğimiz bir yerde de hala acaba darbe tehlikesi geçmiş midir ki bazı adımlar atılıyor diye soru sorduğumuzda da ‘ya kardeşim siz neyi savunuyorsunuz’ diyecek çok sayıda meslektaşımız var. Keşke bugün bu acıları tarihten bir yaprak olarak görseydik. Görmekte büyük fayda vardı ama ben şahsen henüz Türk demokrasisinin bir şekilde bu işlerin üstesinden henüz tam geldiğini düşünmüyorum.” diye konuştu.
Halkın çok büyük bir taktirle yad edilmesi gerektiğine vurgu yapan Dumanlı, halkın tüm darbeler sonrasında darbecilere ceza kestiğini belirtti.
Son olarak 27 Nisan bildirisini yayınlayanlara da o günkü iktidara yüzde 47 destek vererek yine bir ceza kestiğini ifade eden Dumanlı, “Bugün bir şey yapılsa herhalde halk kendine düşeni yapar.” diye konuştu.
Yazı dizisini yayınladıkları dönemde bekledikleri ilgiyi gördüklerini ifade eden Dumanlı, “Umarım sergi de aynı hassasiyetle karşılanır ve bir gün biz artık bu demokrasi ayıbından kurtulur, tam özgürlükçü, demokratik, sivil hele bir de anayasa ile taçlandırabiliyorsak böyle bir anayasa ile taçlandırılmış demokrasiye kavuşuruz.” temennisinde bulundu. HAYIRIL BİR HİZMET YAPILDISergiyi gezenler arasında 27 Mayıs darbesi sonrasında yargılanan, önce idama sonra müebbet hapse mahkum edilen dönemin Milli Eğitim Bakanı Tevfik İleri’nin oğlu Cahit İleri de vardı. 60 ihtilalinin Türkiye’nin ilk ihtilali olduğunu belirten İleri, “İhtilal kelimesi çok yanlış aslında. Ağız alışkanlığı ile söyledik. Çok iğrenç bir darbedir. İhtilal halkın isteğini içerir. Bu, çeşitli çetecilerin kendi aralarında işbirliği yapıp devlete, millete karşı isyan etmeleridir. Bu isyanın muhataplarından biri de o zamanki genelkurmay başkanı yani silahlı kuvvetlerin en başındaki komutanı Rüştü Erdelhun’du. O darbe sırasında şu anda detaylarına giremeyeceğimiz çirkinlikler yaşandı. Bir asker, komutan olarak Rüştü Paşa herhalde diğerlerinden dahada büyük ızdırap çekti. Çünkü askeri hiyerarşi ve askeri adetler içinde saygı görmeye alışmış bir insan. Görülebilecek en ağır hakaretleri bu ordunun üniformasını giyen insanlardan gördü. Tek suçu da meşru idarenin yanında olmak. Daha doğrusu görevini yapmaktı. Bilindiği gibi genelkurmay başkanı, hükümetin ve milletin emrinde olur. Herhangi bir partinin emrinde olmaz. Fakat o zamanki bazı subaylar İsmet İnönü’den başka patron tanımadıkları için Rüştü Paşa’yı kendilerinden saymadılar.” diye konuştu.
Kendisinin o zamanlar 15 yaşında olduğunu ancak Erdelhun ile karşılaşmadığını belirten İleri, “Bu sergide gördüklerimiz Zaman Gazetesi'nde yayınlandı. Bence çok hayırlı bir hizmet yapıldı. Çok uzun senelerdir su yüzüne çıkmamış bilgi ve belgeler ortaya çıktı. Tarihi önemi yanı sıra kişisel önemi de var. Bu belgeleri saklayan anlaşılan uzaktan bir akrabasıymış. Allah ondan razı olsun bu belgelere sahip çıkmış.” dedi.
BELGELER İLK KEZ GÜN YÜZÜNE ÇIKTI
Zaman Gazetesi Haber Müdürü Fatih Uğur, haberin serüvenini anlattı. Darbecilerin yargıladığı askerler olduğunu hatırlatan Uğur, “Rüştü Erdelhun ve Nuri Yamut Paşalar var. Biz Erdelhun Paşa’yı araştırdık. Bugün darbeleri ve mağdurlarını konuşuyoruz. Darbelerin bizzat mağdur ettiği bir genelkurmay başkanının hayatının kalan aşamasını merak ettik. Ne oldu, neler yaşadı, nasıl hayata veda etti? Önce evini bulduk. Arkasından da yakın bir akrabası üzerinden elimizdeki bavula ulaştık. Bavulun içinde Erdelhun Paşa’nın hatıraları var. Osmanlıca, Türkçe notları var. 27 Mayıs darbesinin sebeplerini, İmralı’da yaşananları, Menderes’in başına gelenleri bizzat şahit olduğu için kendi el yazıları ile kaleme almış. Hatıralarını, fotoğraflarını, pasaportlarını, bütün eserlerini saklamış Paşa.” diye konuştu.
Belgelerin ilk kez gün yüzüne çıktığını kaydeden Uğur, “Daha önce paşanın bir fotoğrafı bile yoktu. Genelkurmayın sitesinde yer alan bir fotoğraf, bir de internette dolaşan reprodüksiyon bir fotoğraf dışında fotoğrafları yoktu. Burada 20’ye yakın fotoğrafı var. Eşinin yatalak olduğu, 4 yıl 4 ay hapis yattığı, darbenin mağdurunun bizzat genelkurmay başkanı olduğu bu belgelerle ortaya çıkıyor. Paşa bunları bizzat yaşamış not almış ve tarihe emanet etmiş. Tekrar demokrasinin o acıları yaşamaması adına bunu yazı dizisi ile okuyucularımıza duyurmuştuk. Şimdi de o eserleri sergide paylaşıyoruz. 10 Temmuza kadar taksim sanat galerisinde açık olacak.” dedi.