DSP Lideri Türker'den Türk Askeri Uçağının Düşürülmesiyle İlgili Şok İddia

DSP Genel Başkanı Masum Türker, Türk askeri uçağının düşürülmesi ile ilgili, "Uçağımızı Suriye değil, Rus füzeleri vurdu" iddiasında bulundu.

DSP Genel Başkanı Türker, TV8’de “Erkan Tan’la Başkent”ten programına konuk oldu. Türk askeri uçağının düşürülmesi konusunda değerlendirmelerde bulunan Türker, "Başbakan’ı uyarmalıyım. Başbakan partisinin grup toplantısına çıkmadan önce ulusu kendine muhatap kabul etmeli ve Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı olarak ulusa seslenmeli, bu konuda tüm ulusa bilgi vermelidir. Çünkü bu konuda Başbakan’ın alacağı karar yalnız AKP’lileri bağlamıyor. Türkiye’yi, tüm ulusu ilgilendiriyor. Düşürülen uçak AKP’nin değil, Türkiye Cumhuriyeti’nindir. Uçağımızı Rus füzeleri vurdu. Şu anda Lazkiye limanında iki Rus savaş gemisi ve bir firkateyn var. Bunlardan bir tanesinin radar ve füze donanımı, gördüğü anda sineği bile avlayabilecek hassasiyettedir. En ufak bir olayda hemen devreye girebiliyor. Olay ortaya çıktığında dış politika açısından değerlendirecek olursak görüyoruz ki Suriye yetkilileri, olaydan sonra ‘Üzgünüz’ dedi.

Kimse yaptığı eylem için ‘Üzgünüm’ demez. Başka birinin yaptığı eylem için ‘Üzgünüz’ denilir. Cumartesi günü yapılan ilk açıklama bu yönüyle dikkat çekicidir. ‘Asarız, keseriz, bıçak kemiğe dayandı’ laflarının ardından birden bire hükümet yetkililerinin suratlarının beş karış asılmasının nedeni, bu işin içinde Rusya’nın olduğunu bilmelerindendir. Bunu Başbakan biliyor, Dışişleri Bakanı biliyor, Milli Savunma Bakanı biliyor, niye açıklama yapmıyorlar?" dedi

"Başbakan Parlamento’da üç siyasi parti lideriyle görüşme yaparken Milli Savunma Bakanı nerededeydi?" diyen Türker, Milli Savunma Bakanı’nın olayın hiçbir yerinde olmadığını vurgulayarak, "Niye? Çünkü bu olay öyle bir noktaya getirildi ki, kabinenin küçük bir kısmına bilgi verildi.

Bu nedenle Bakanlar Kurulu toplantısının 7 saat sürmesi boşuna değil, herkes bilgilenme ihtiyacı hissetti" diye konuştu

Dün sabaha kadar BM ile ilgili hiçbir şey gündeme gelmediğine dikkat çeken Türker, şunları söyledi: "NATO ile ilgili gündeme gelen, yalnız 4. maddeydi. Ama dikkat edin, Sayın Bülent Arınç, hiç adeti değil, yazılı metin okumaz, ilk defa dün elindeki yazılı metinden okuyarak laf arasında, ‘NATO’nun 4 ve 5. maddelerine göre başvurduk’ dedi.

4. madde ‘Bana saldırı oluyor, ne yapalım?’ diyerek istişare etmeyi içerir. Düne kadar hükümet yalnız istişare için başvurduğunu söyledi.

5. madde ise BM’yi işin içine katıp müdahale etme hakkını içerir. Dışişleri Bakanı’nın pazar günü TRT’de yaptığı uzun programı herkes incelesin, Dışişleri Bakanı yalnızca 4. maddeden söz etti. Türk milleti yanıltılamaz. Biz DSP’liler uçağın vurulduğu saate kadar, AKP’nin uyguladığı politikaların yanlış olduğunu, Müslüman bir ülkeyle savaş noktasına gelindiğini hep söyledik." Vurulan uçağın AK Parti'nin uçağı olmadığını, Türkiye Cumhuriyeti’nin uçağı olduğunu söyleyen Türker şöyle devam etti: "Biz DSP’lilerin, üç vazgeçilmez ilkesi var. Birincisi, Atatürk milliyetçisiyiz. Biz ülkemizdeki herkesi, Türk milletinin unsuru olarak kabul ediyoruz. İkincisi ulusalcıyız. Bugün ulusalcıların tek tek Silivri’ye gönderildiği dönemde ‘ulusalcıyız’ demekten, ‘ulusal’ politikaları savunmaktan vazgeçmiyoruz, vazgeçmeyeceğiz. Üçüncüsü, biz halkının çoğunluğu Müslüman olan bir ülkeyiz. Onun için diyoruz ki Başbakan, AKP politikalarını değil, ilk defa ulusalcı olmak, ulusal politikaları savunmak, ulusa seslenmek zorundadır. Ulusa seslenirse o zaman bu ülkenin, bu milletin Başbakanı olarak konuşmuş olur. Aldığı kararları yalnız partisiyle paylaşırsa, yalnız partisinin bulunduğu yerde söylerse o zaman bu yanlış olur. Başbakan tehdit altında. Bunu iki aydır söylüyorum. ‘Suriye meselesine müdahil olmazsan gideceksin’ uyarısı yapılıyor. 2002 yılında Bülent Ecevit’e yapılanın benzeri ile karşı karşıyadır. ABD şu anda Başbakan’a kızıyor. Başbakan Müslüman bir kişi olarak Müslüman bir ülkeyle çatışmak istemediği için, önüne getirilen iletişim stratejisini uyguluyor. Mesela dikkat edin, onun ve yandaşı olan herkesin ağzındaki ‘Esad’, birden bire ‘Esed’ oldu. Niye? Bir yabancılaşma politikası. Bir tehdit politikası. O tehdit politikasını yaparken bir şey ummuyorlardı. O da nedir? Rusya’nın oraya girmesi." Bir ay kadar önce Rus donanmasından iki gemi ve bir firkateynin Lazkiye limanında konuşlandığına dikkat çeken Türker, şöyle devam etti: "Gemi orada. Şu anda enkaz araması yapılıyor. İnsani yardım bağlamında Rus gemilerinin arama çalışmalarına katılmaları gerekmez mi? Üstelik uçağın bulunduğu yerdeler. Orada iki gemileri var. En donanımlı füze ve radar donanımına sahip olan gemilerden birisi orada. Eminim ki şu ana kadar dile getirilmemesine rağmen Dışişleri Bakanlığı da, bizim istihbarat servisleri de dahil bu durumu herkes biliyor. Beklemedikleri bir şey oldu. Rusya bizzat vurdu. Vuran gemi Lazkiye’de. Vuran gemi savaş gemisi. Ruslar arama çalışmalarına neden katılmıyor? Hatta Ruslar NATO’ya bu işe müdahil olmaması için dün açıklama yaptılar. Gelmesinler diye. Hemen bulurlarsa, gelmelerine gerek kalmayacak. Mesele ortaya çıkacak. Uçağın bir süre daha bulunmasını istemiyorlar. Çünkü şu anda kokpit kaynamış. Kokpit ancak füze atılırsa kaynar. Uçaksavarla değil. Bulunan parçalar var, bunu gösteriyor." İki hafta önce bir açıklama yapılarak sonradan sorun çıkmasın diye gazetelere de sızdırıldığını iddia eden Türker, “Türkiye’nin sınırında Suriye’yi gözetmek için Ruslar radar sistemi kurdu” denildiğini ifade ederek, "Şu anda Türkiye’nin karşılaştığı durumu da söyleyeyim. ABD’li yazar ve tarihçi Webster Griffin Tarpley şubat ayında yazdığı bir yazıda, ‘Dikkatli olun, Suriye’ye girerseniz Türkiye bölünebilir’ dedi.

Condoleezza Rice, 2003 yılında, 7 Ağustos’ta Washington Post’ta Beyaz Saray’da Dış Politika Uzmanı sıfatıyla Bush adına yazdığı yazıda, ABD’nin Ortadoğu Projesi denen, aslında kendi amaçları için yapılan projede 22 ülkenin sınırlarının değişeceğini söyledi.

Bakın, o proje yürüyor. Şu anda Türkiye’de ülkenin çıkarlarını savunan bir hükümet, ülkenin çıkarlarını savunan bir Başbakan yok. Başbakan Suriye konusundaki açıklamalarını ulusa yapmalıdır. Türkiye’yi korumak zorundayız. Üç vazgeçilmezi tehlikeye sokuyor. Müslüman bir ülke ile kavgaya girerek, etnik ayrışma ve mezhep ayrışmasını başlatacak. Ulusal çıkarların ikinci plana itildiği izlenimini verecek. Bu ülkenin Müslüman ağırlıklı bir ülke olduğu konusunu geri plana atmış olacak. ABD’de Cumhuriyetçilerin başkan adayı, Türkiye’nin Suriye’deki muhaliflere silah sağladığını ima etti ve ‘daha açıktan yapın’ diye açıklama yaptı. Bizim uçağımızın vurulduğu saatlerde, ABD’deki gazetelerin bütün baskıları değiştirildi ve ‘savaş haline gelindi’ denildi. AB Dışişleri Bakanları toplandı. Bunların içinde Kıbrıs var, Yunanistan var. Bu iş öyle hızlı gidiyor ki, Türkiye savaşa sürükleniyor. Milli Savunma Bakanı olmadan bir Başbakan yanına Genelkurmay 2. Başkanı’nı ve Dışişleri Bakanı’nı alıp muhalefete bilgi verir mi? Olur mu böyle bir şey? Dışişleri Bakanı savaşan kişi değil ki. İleride diplomasi, arabuluculuk yapacak kişidir. Savaş kararının içinde yer alacak, askeri operasyonda oturup kalkacak kişi değil. Hatırlatmak istiyorum, Bülent Ecevit Kıbrıs Harekatı’nı yaparken, Dışişleri Bakanımız, Cenevre’de görüşmeler yapıyordu" diye konuştu.

"Başbakan açıklamayı ulusa yapsın, Parlamento’ya değil. Kesin politika belli olmadan orada yapmasını istemek haksızlıktır" diyen Türker, uçağı vuran Rus gemisinin hala orada olduğunu iddia ederek, "İki savaş gemisi ile bir firkateyn niye katılmıyor? Niçin Rusya ‘NATO girerse her şey tehlikeye girer’ diye yarı nota veriyor? Hükümetin gardı düşmüş durumda. Hükümet işin içinde Rusya’nın olduğunu biliyor. Ben biliyorum da onlar bilmiyor mu? İstihbarat ellerinde. Hükümet ulusa açıklama yapmalı ardından Parlamento dışındaki partileri bilgilendirmelidir. Diğer üç partiyi payanda gibi kullanmak yerine, bir milli politika oluşturabilmek için deneyim ve birikimlerimizden yararlanmalı, hiç değilse bir bakanları gelip bizimle fikir alışverişi yapmalıdır. Düştüğümüz tuzak ne? Büyükelçimizi niye çekiyoruz oradan? Şimdi ilişki kursun diye büyükelçiyi gönderiyoruz. Böyle siyaset olur mu? Osmanlı döneminde bile savaş halinde olduğumuz ülkelerde büyükelçilerimizi bulundurmuşuz. Diplomasiyi yok ediyorlar" şeklinde konuştu.

Şu anda sorunun ulusal sorun olduğunu vurgulayan Türker, sözlerini şöyle sürdürdü: "Başbakan’ın yardıma ihtiyacı var. İşi zor. Hem ‘Müslüman, dindar gençlik istiyorum’ diyeceksin, Müslümanlığın faziletlerinden söz edeceksin, hem de Şah İsmail’den, Yavuz Selim’den bu yana ilk defa Müslüman bir ülkeyle savaşacaksın. ABD bunu çok kez yaptı. Saddam’ı İran’la savaştırdılar. Saddam ABD’nin adamıydı, oraya konuşlandırdılar, Saddam öldürüldü. Şimdi eğer bu iş savaş noktasına gelirse, NATO devreye girdiği zaman NATO nereden yardım edecek bize. Hatay, Gaziantep, Kilis, Urfa, Mardin sınırında konuşlanacak. 1991 yılında Çekiç Güç Türkiye’de konuşlanıncaya kadar PKK bu kadar güçlü değildi. Terör öyle azmıştır. Bu işin ardından bölünmemiz gündeme gelecek. Daha 3-4 gün önce oradaki mayınlı alanı temizleyecektik, orası koridor olacaktı ve bu koridor İsrail’indi. Görülüyor ki ‘One minute’ tersine çalışmıştır.”
Kaynak: İHA