Dr. Hümeyra Ökten: Camiler Ayakkabı Deposu Da Yapıldı Samanlık Da
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın partisinin son gurup toplantısında, tek parti döneminde, 513 cami ve bin 70 mescidin satıldığını gösteren bir dizi belgeyi göstermesi 1926-1950 yılları arasındaki CHP uygulamalarını kamuoyunun gündemine getirdi.
İmam hatip okullarının kurucusu olarak bilinen merhum Mahmud Celaleddin Ökten’ın kızı Dr. Ayşe Hümeyra Ökten, tek parti döneminde camilerin amacı dışında kullanılmasıyla ilgili hatıralarını Cihan Haber Ajansı'na na anlattı. İnönü döneminde cami ve mescitlerin tahsisatsız bırakılarak, kendi haline terk edildiğini belirten Ökten, harabe haline gelen cami ve mescitlerin Vakıflar tarafından ayakkabı deposu, samanlık olarak kiralandığını söyledi.
1925 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Ayşe Hümeyra Ökten, Cumhuriyet’in ilk yılları ve tek parti döneminde yaşanan birçok olayın tanığı oldu. 1932 yılında yayınlanan ‘Türkçe Ezan’ genelgesinin vatandaşları çok üzmesine rağmen baskılardan dolayı tepki verilemediğini söyleyen Ökten, baskılardan dolayı halkın camilere fazla rağbet edemediğini ifade etti.
Ökten, dayısının Cuma namazına gidebilmek için mesh giydiğini belirtti.
MESCİT AYAKKABI DEPOSU OLDU
1940’lı yıllarda tahsisatsız kaldığı için çoğu mescidin ve caminin kapandığını anlatan Hümeyra Ökten, maaşı çok az olduğu için de kimsenin imamlık yapmayı tercih etmediğini belirtti.
O dönemde Fatih Soğanağa’da oturduklarını aktaran Ökten, “Orada bazı mescitler vardı. Mescitler kapatılmış bir tanesine Anadolu’dan gelmiş fakir bir aile oturmuş. Aksaray’da, İstanbul’un birçok yerinde camiler, imam vefat edince boş kalmış. İmamların maaşı çok azmış. Kimse imam olmuyormuş. Onun için hiçbir iş yapmayan imam oluyor. İmamın maaşı yetmiyor bu sefer bakkal dükkânı açıyor. Ya da köşe başında simit satıyor. Simitçi imam oluyor, bakkal imam oluyor. İtibarı düşüyor imamın” dedi.
Fatih’teki muayenehanesinin bitişiğindeki bir mescidin ise Vakıflar tarafından ayakkabı deposu olarak kiralandığını belirten Hümeyra Ökten, “Evkaf’tan (Vakıflar Müdürlüğü) demek ki onu kiraladı, ayakkabı deposu yaptı. Çarşamba’da bir camii de ot deposu yapılmıştı. Anadolu’dan gelen hayvan otları konmuştu. Aksaray’dakilerin birçokları büsbütün harap olup yıktırıp Evkaf İdaresi satıp yerine apartman yaptırıyor.” diye konuştu.
Camilerin 1930’lu yıllardan sonra kendi haline terk edildiğini ve harap olduğunu dile getiren Ökten, 1950 yılına kadar durumun böyle devam ettiğini, İlim Yayma Cemiyeti’nin kurulmasından sonra camilere yeniden sahip çıkıldığını ifade etti.
Hümeyra Ökten, vatandaşın camilerin durumuna çok üzülmesine rağmen korktuğu için sesini çıkaramadığını aktardı.
'BABAM İMAM HATİP KURSU KAPANMASIN DİYE AMELELERİ DERSE SOKTU'
Demokrat Parti’nin kurulmasından sonra oy kaygısıyla CHP hükümetinin dini konulara ağırlık verdiğine değinen Ayşe Hümeyra Ökten, İmam Hatip okullarının kurulmasına bu sebeple karar verildiğini anlattı. Fransızca bilen babası Celaleddin Ökten’in ‘modern’ olduğu düşüncesiyle okulların kurulmasından görevlendirildiğini bildiren Ökten, ilk önce 9 aylık bir kurs açıldığını ardından kursun İmam-Hatip okullarına dönüştüğünü anlattı. Hümeyra Ökten şöyle konuştu: “O kurs bir şey vaad etmediği için tabii talebe gelmiyormuş. Onu sonra etrafından duydum. Bir müfettiş gelse 20’den az talebe gördüğünde ‘rağbet yok’ diye kurs kapatılırmış. Çünkü 1920’li yıllarda, İmam-Hatipler açılmış ‘talebe yok’ diye’ kapatılmış. ‘Millet istemiyor kapatalım.’ demişler. Bunlar da kapatılır diye babam sokaktaki amelelere gidermiş. ‘Siz buradan kaç para alıyorsunuz, ben onu size vereyim.’ deyip kursa almış. Hâlbuki kendisi emekli, o kadar gelirimiz de yok. Fakat ona rağmen sınıf dolsun diye, 20 kişi olsun da müfettiş gelirse ‘millet istemiyor o zaman kursu kapatalım’ demesin diye bunu yapmış.” Dr. Ökten, babası Celaleddin hocanın hademe olmadığı zamanlarda sınıfın temizliğini de kendisinin yaptığını kaydetti.
ŞEMSETTİN GÜNALTAY’IN ‘MASONLUK’ TEKLİFİ
Türkiye’nin 18. Başbakanı Şemsettin Günaltay’ın babası Celaleddin Ökten ile medreseden arkadaş olduklarını belirten Hümeyra Ökten, babasından dinlediği ilginç bir anıyı da artardı. Günaltay’ın Beyazıt Meydanı’nda babası ile bir karşılaşmalarında ‘Masonluk’ teklif ettiğini aktaran Hümeyra Ökten şöyle devam etti: “Ne yapıyorsun diye sorunca babam kendi mektebini anlatmış. Demiş ki “Hoca gel Mason ol seni üniversiteye alalım. Üniversitede Arap dili var, Arap edebiyatı var. Sen oraya yakışırsın Liselerde sürünme’ Babam gelmiş ve bunu bana anlatmıştı. Tabii babam Medreseden çıkmış bir arkadaşının böyle bir teklif yapmasına çok üzülmüştü.”
'CEHENNEME SECCADE SERMEDİM'
Tekke ve zaviyelerin kapatılmasının ardından hocaların birden muhtaç duruma düştüğünü belirten Hümeyra Ökten, “Cerrahi tekkesi yakınımızdaydı. Oradan biliyorum. Babam onların böyle mali olarak sıkıntıya düştüğünü fark etti ki; öğretmen arkadaşlarını oraya derviş yaptı. Tanıştırdı onlarla. Onlar mesela her ay o zaman 10 lira Cerrahi Tarikatı’nın Şeyhi Fahrettin Efendi’ye yardım ediyorlardı. Birden bire onlar tabi muhtaç duruma düştüler.” Kapatma kararının ardından tekke ve zaviyelerin içinde ölünceye kadar vazifeli kişilerin kaldığını dile getiren Ökten, bu şahıslar ölünce tekke ve zaviyelerin de sahipsiz kaldığını belirtti.
İmam hatip okullarında ilk dönemde Kur’an-ı Kerim’in Arapça öğretildiğini ancak daha sonra Talim Terbiye Kurulu’nun kararıyla Latin alfabesine geçildiğini anlatan Ökten şunları söyledi: “Kim çıkardıysa ‘Transkripsiyon yapalım. Latin harflerine bazı ilaveler yapalım. Latin harfleriyle Kur’an okutalım.’ deniyor. Babam bundan çok rahatsız oluyor. Ankara’da Talim Terbiye Heyeti ile 3 saat konuşmuş, demiş ki: ‘Transkripsiyon kolay bir şey değil. Yeniden oraya işaretler koyacaksınız. Sonra bu başka karışıklığa neden olur. Biz bir işaret koyarız, başka taraf başka işaret koyar.’ Bunu ilmi değerleriyle anlatınca 2-3 saat sonra en sonunda onlar kabul etmişler.” Hümeyra Ökten, babası Celaleddin Ökten’in İstanbul’a geldiğinde, aldırdığı kararla ilgili “Cehenneme seccademi sermedim” dediğini söyledi.
'BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI YÜZÜNDEN KARİYER YAPAMADIM'
Çok sevdiği üniversiteden başörtüsü yasağı sebebiyle ayrılmak zorunda kaldığını ifade eden Hümeyra Ökten, ayrılma kararından sonra bazı hocalarının da ‘neden acele ediyorsun’ tepkisinde bulunduğunu söyledi.
Ökten, “Şeriat zarurete müsaade eder. Zaruret ne zaman? İhtisas diplomamızı alana kadar. Ondan sonrası artık keyfi oluyor. Ben kalmayı çok istediğim halde böyle karar verdim. Hatta o dönemde Müfide Hanım ‘Ne bu acele’ dedi.
Ama ben tabi o zaman öyle demedim. ‘Babam emekli aileye yardım için çalışmam lazım’ dedim.” ifadesini kullandı. 27 Mayıs 1960 darbesinde üniversiteden çok sayıda akademisyenin ihraç edildiğini hatırlatan Hümeyra Ökten, “Beni zaten onlardan evvel çıkarırlardı. Benim çünkü zaten rengim belli. Onun için üzülmedim. Beni zaten çıkarırlardı kariyer yapamazdım.” Başbakan Erdoğan son grup toplantısında CHP döneminde camileri hedef alan girişimleri eleştirerek, ''Bunlarla birlikte, kilise, manastır, türbe, mezarlık, imaret, darüşşifa ve benzeri çok sayıda tarihi eserin satışı yapılıyor. Toplamda 3 bin 411 adet hayrat vakıf taşınmazının satışı gerçekleştiriliyor'' demişti. Satılan camilerin müze, müze deposu, kışla, askeriye deposu, Toprak Mahsulleri Ofisi ve Ziraat Bankası tarafından hububat deposu olarak kullanıldığını belirten Erdoğan, yatakhane, ahır, hatta eğlence merkezine dönüştürülen çok sayıda cami bulunduğunu kaydetmişti. Erdoğan, ''Çok enteresan. Camilerin satış ilanı verilirken, Cami değil ne diyorlar biliyor musun, millet uyanmasın diye, harap ve vakıf bina denilmesi için talimat veriyorlar'' demişti .
1925 yılında İstanbul’da dünyaya gelen Ayşe Hümeyra Ökten, Cumhuriyet’in ilk yılları ve tek parti döneminde yaşanan birçok olayın tanığı oldu. 1932 yılında yayınlanan ‘Türkçe Ezan’ genelgesinin vatandaşları çok üzmesine rağmen baskılardan dolayı tepki verilemediğini söyleyen Ökten, baskılardan dolayı halkın camilere fazla rağbet edemediğini ifade etti.
Ökten, dayısının Cuma namazına gidebilmek için mesh giydiğini belirtti.
MESCİT AYAKKABI DEPOSU OLDU
1940’lı yıllarda tahsisatsız kaldığı için çoğu mescidin ve caminin kapandığını anlatan Hümeyra Ökten, maaşı çok az olduğu için de kimsenin imamlık yapmayı tercih etmediğini belirtti.
O dönemde Fatih Soğanağa’da oturduklarını aktaran Ökten, “Orada bazı mescitler vardı. Mescitler kapatılmış bir tanesine Anadolu’dan gelmiş fakir bir aile oturmuş. Aksaray’da, İstanbul’un birçok yerinde camiler, imam vefat edince boş kalmış. İmamların maaşı çok azmış. Kimse imam olmuyormuş. Onun için hiçbir iş yapmayan imam oluyor. İmamın maaşı yetmiyor bu sefer bakkal dükkânı açıyor. Ya da köşe başında simit satıyor. Simitçi imam oluyor, bakkal imam oluyor. İtibarı düşüyor imamın” dedi.
Fatih’teki muayenehanesinin bitişiğindeki bir mescidin ise Vakıflar tarafından ayakkabı deposu olarak kiralandığını belirten Hümeyra Ökten, “Evkaf’tan (Vakıflar Müdürlüğü) demek ki onu kiraladı, ayakkabı deposu yaptı. Çarşamba’da bir camii de ot deposu yapılmıştı. Anadolu’dan gelen hayvan otları konmuştu. Aksaray’dakilerin birçokları büsbütün harap olup yıktırıp Evkaf İdaresi satıp yerine apartman yaptırıyor.” diye konuştu.
Camilerin 1930’lu yıllardan sonra kendi haline terk edildiğini ve harap olduğunu dile getiren Ökten, 1950 yılına kadar durumun böyle devam ettiğini, İlim Yayma Cemiyeti’nin kurulmasından sonra camilere yeniden sahip çıkıldığını ifade etti.
Hümeyra Ökten, vatandaşın camilerin durumuna çok üzülmesine rağmen korktuğu için sesini çıkaramadığını aktardı.
'BABAM İMAM HATİP KURSU KAPANMASIN DİYE AMELELERİ DERSE SOKTU'
Demokrat Parti’nin kurulmasından sonra oy kaygısıyla CHP hükümetinin dini konulara ağırlık verdiğine değinen Ayşe Hümeyra Ökten, İmam Hatip okullarının kurulmasına bu sebeple karar verildiğini anlattı. Fransızca bilen babası Celaleddin Ökten’in ‘modern’ olduğu düşüncesiyle okulların kurulmasından görevlendirildiğini bildiren Ökten, ilk önce 9 aylık bir kurs açıldığını ardından kursun İmam-Hatip okullarına dönüştüğünü anlattı. Hümeyra Ökten şöyle konuştu: “O kurs bir şey vaad etmediği için tabii talebe gelmiyormuş. Onu sonra etrafından duydum. Bir müfettiş gelse 20’den az talebe gördüğünde ‘rağbet yok’ diye kurs kapatılırmış. Çünkü 1920’li yıllarda, İmam-Hatipler açılmış ‘talebe yok’ diye’ kapatılmış. ‘Millet istemiyor kapatalım.’ demişler. Bunlar da kapatılır diye babam sokaktaki amelelere gidermiş. ‘Siz buradan kaç para alıyorsunuz, ben onu size vereyim.’ deyip kursa almış. Hâlbuki kendisi emekli, o kadar gelirimiz de yok. Fakat ona rağmen sınıf dolsun diye, 20 kişi olsun da müfettiş gelirse ‘millet istemiyor o zaman kursu kapatalım’ demesin diye bunu yapmış.” Dr. Ökten, babası Celaleddin hocanın hademe olmadığı zamanlarda sınıfın temizliğini de kendisinin yaptığını kaydetti.
ŞEMSETTİN GÜNALTAY’IN ‘MASONLUK’ TEKLİFİ
Türkiye’nin 18. Başbakanı Şemsettin Günaltay’ın babası Celaleddin Ökten ile medreseden arkadaş olduklarını belirten Hümeyra Ökten, babasından dinlediği ilginç bir anıyı da artardı. Günaltay’ın Beyazıt Meydanı’nda babası ile bir karşılaşmalarında ‘Masonluk’ teklif ettiğini aktaran Hümeyra Ökten şöyle devam etti: “Ne yapıyorsun diye sorunca babam kendi mektebini anlatmış. Demiş ki “Hoca gel Mason ol seni üniversiteye alalım. Üniversitede Arap dili var, Arap edebiyatı var. Sen oraya yakışırsın Liselerde sürünme’ Babam gelmiş ve bunu bana anlatmıştı. Tabii babam Medreseden çıkmış bir arkadaşının böyle bir teklif yapmasına çok üzülmüştü.”
'CEHENNEME SECCADE SERMEDİM'
Tekke ve zaviyelerin kapatılmasının ardından hocaların birden muhtaç duruma düştüğünü belirten Hümeyra Ökten, “Cerrahi tekkesi yakınımızdaydı. Oradan biliyorum. Babam onların böyle mali olarak sıkıntıya düştüğünü fark etti ki; öğretmen arkadaşlarını oraya derviş yaptı. Tanıştırdı onlarla. Onlar mesela her ay o zaman 10 lira Cerrahi Tarikatı’nın Şeyhi Fahrettin Efendi’ye yardım ediyorlardı. Birden bire onlar tabi muhtaç duruma düştüler.” Kapatma kararının ardından tekke ve zaviyelerin içinde ölünceye kadar vazifeli kişilerin kaldığını dile getiren Ökten, bu şahıslar ölünce tekke ve zaviyelerin de sahipsiz kaldığını belirtti.
İmam hatip okullarında ilk dönemde Kur’an-ı Kerim’in Arapça öğretildiğini ancak daha sonra Talim Terbiye Kurulu’nun kararıyla Latin alfabesine geçildiğini anlatan Ökten şunları söyledi: “Kim çıkardıysa ‘Transkripsiyon yapalım. Latin harflerine bazı ilaveler yapalım. Latin harfleriyle Kur’an okutalım.’ deniyor. Babam bundan çok rahatsız oluyor. Ankara’da Talim Terbiye Heyeti ile 3 saat konuşmuş, demiş ki: ‘Transkripsiyon kolay bir şey değil. Yeniden oraya işaretler koyacaksınız. Sonra bu başka karışıklığa neden olur. Biz bir işaret koyarız, başka taraf başka işaret koyar.’ Bunu ilmi değerleriyle anlatınca 2-3 saat sonra en sonunda onlar kabul etmişler.” Hümeyra Ökten, babası Celaleddin Ökten’in İstanbul’a geldiğinde, aldırdığı kararla ilgili “Cehenneme seccademi sermedim” dediğini söyledi.
'BAŞÖRTÜSÜ YASAĞI YÜZÜNDEN KARİYER YAPAMADIM'
Çok sevdiği üniversiteden başörtüsü yasağı sebebiyle ayrılmak zorunda kaldığını ifade eden Hümeyra Ökten, ayrılma kararından sonra bazı hocalarının da ‘neden acele ediyorsun’ tepkisinde bulunduğunu söyledi.
Ökten, “Şeriat zarurete müsaade eder. Zaruret ne zaman? İhtisas diplomamızı alana kadar. Ondan sonrası artık keyfi oluyor. Ben kalmayı çok istediğim halde böyle karar verdim. Hatta o dönemde Müfide Hanım ‘Ne bu acele’ dedi.
Ama ben tabi o zaman öyle demedim. ‘Babam emekli aileye yardım için çalışmam lazım’ dedim.” ifadesini kullandı. 27 Mayıs 1960 darbesinde üniversiteden çok sayıda akademisyenin ihraç edildiğini hatırlatan Hümeyra Ökten, “Beni zaten onlardan evvel çıkarırlardı. Benim çünkü zaten rengim belli. Onun için üzülmedim. Beni zaten çıkarırlardı kariyer yapamazdım.” Başbakan Erdoğan son grup toplantısında CHP döneminde camileri hedef alan girişimleri eleştirerek, ''Bunlarla birlikte, kilise, manastır, türbe, mezarlık, imaret, darüşşifa ve benzeri çok sayıda tarihi eserin satışı yapılıyor. Toplamda 3 bin 411 adet hayrat vakıf taşınmazının satışı gerçekleştiriliyor'' demişti. Satılan camilerin müze, müze deposu, kışla, askeriye deposu, Toprak Mahsulleri Ofisi ve Ziraat Bankası tarafından hububat deposu olarak kullanıldığını belirten Erdoğan, yatakhane, ahır, hatta eğlence merkezine dönüştürülen çok sayıda cami bulunduğunu kaydetmişti. Erdoğan, ''Çok enteresan. Camilerin satış ilanı verilirken, Cami değil ne diyorlar biliyor musun, millet uyanmasın diye, harap ve vakıf bina denilmesi için talimat veriyorlar'' demişti .