Prof. Dr. Çaha'dan Yeni Anyasa Açıklaması

Prof. Dr. Ömer Çaha, ''Yeni anayasa vatandaşın 100 yıllık ihtiyacını karşılayacak nitelikte olmalı'' dedi.

Dicle Üniversitesi Girişimci Hukukçular Kulübü tarafından ''Güneydoğu'da Sivil Toplum ve Anayasa'' konulu konferans düzenlendi.

DÜ Konferans Salonu'nda yapılan konferansta konuşan Fatih Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ömer Çaha, ''devletin kuşatması altında olan bir toplumda özgürlükten bahsedilemeyeceğini'' belirtti.

Özgürlüğün herkes için aynı anlama geldiğini vurgulayan Çaha, ''Özgürlük kavramı ateist için de dindar için de aynıdır. Ateist olan kişi ateistliğinin öngördüğü düşüncelerle; dindar olan kişi ise dini değerlerinin öngördüğü şekilde özgürlüğünü yaşar'' dedi.

-Yeni anayasa engelleyici değil, önü açmalı-

Yapılacak yeni anayasanın toplumun önünü açması gerektiğini vurgulayan ve geçmiş anayasaları bazı konularda karşılaştıran Çaha, şunları söyledi:

''1924 Anayasası toplumu bir kılıfa sokmaya çalışan anlayışa hizmet ediyordu. Bu anayasa, Fransız Anayasası'ndan etkilenerek, özellikle özgürlük kavramını olduğu gibi almıştır. Ancak 1961 ve 1982 anayasaları çok ciddi ideolojik donanımlara sahiptir. 1961 Anayasası Atatürkçülüğü ve milliyetçiliği devletin resmi ideolojisi haline getirmiştir. Bu ideolojiler bazı gruplara uymadığı gibi bazılarının ise düşüncelerini okşayacak nitelikteydi.

Yeni yapılacak anayasa, toplumun inançlarını, değerlerini, düşüncelerini ve duygularını yansıtmalıdır. Bu anayasa toplumu engelleyici değil önünü açmalıdır. Şunu unutmayalım farklılıktan dolayı yok olmuş bir toplum yoktur. Ancak baskıdan dolayı yok olmuş birçok toplum vardır.''

Diyarbakır Baro Başkanı Mehmet Emin Aktar ise, yeni anayasa ile çatışmasız bir yaşam şeklinin yaratılması gerektiğini söyledi.

Yeni anayasanın vesayet ilişkisi ve Kürt sorununu çözmesi gerektiğini dile getiren Aktar, şöyle konuştu:

''Bu coğrafyada silahların susması gerekiyor. Bu anayasa ile bir arada, çatışmasız yaşama şeklini yaratmalıyız. Bu yaşama sürecini yaratamazsak Kürt sorunu da çözülmez. Birbirimizi olduğu gibi kabul etmeliyiz. İnsanlar inandığı gibi yaşamalıdır. Ayrıca laikliğin tanımlanması gerekiyor. Laikliğin ne olduğunun yanı sıra ne olmadığını da belirtmek lazım. Bundan da öte özellikle din ve vicdan özgürlüğü güvence altına alınmalıdır.''

Gazeteci yazar Orhan Kemal Cengiz ise, 1997-1998 yıllarında Londra'da ''Kürt İnsan Hakları Projesine'' katıldığını ve proje kapsamında dava dosyalarını incelediklerini anlattı.

Dosyalardan okuduklarına inanamadığını ifade eden Cengiz, ''İşkence ve yargısız infazları soyut bir şekilde söylemek ayrı, bu işkenceleri insanların kendi ağzından çok detaylı ve somut bir şekilde dinlemek ise zihinde çok ayrı algı kapılarını açıyor. Ayrıca işkencelere uğramış insanları tanıyıp duruşmalara katılmak ise bende travma etkisi yarattı'' diye konuştu.

Kaynak: AA