Bülent Arınç: Tarih Diye Ezberletilenler Büyük Oranda Gerçeği Yansıtmıyor
Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Türkiye’de yıllardır insanlara ‘tarih’ diye öğretilen şeylerin büyük ölçüde gerçeği yansıtmadığını söyledi.
Türkiye’nin ‘bazı şeyleri verdik ama çok şeyler kazandık’ denilen Lozan Anlaşması’yla 100 yıl idare edildiğini ifade etti.
“Gerçeklerin ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.” diyen Arınç, bu konuda da gerçeklerin bugün ortaya çıktığını söyledi.
Albayrak Medya Grubu tarafından hazırlanan 'Derin Tarih' dergisi tanıtım toplantısı TBMM Milli Saraylar Saray Koleksiyonları Sergi Salonu’nda yapıldı. Toplantıya Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın yanı sıra Albayrak Şirketler Grubu CEO’su Ömer Cihat Vardan, derginin Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Armağan, Osmanlı sultanlarından Abdulmecit’in torunu Arzu Enver Eroğan ve davetliler katıldı.
Toplantıda konuşan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, tarihin ekmek kadar, su kadar ihtiyaç olduğunu söyledi.
Resmi tarih söyleminin dışında, aslında bir de gerçek tarih bulunduğunu aktaran Arınç, “Zaten isim manidar, derin tarih. Biz daha çok derin devlet diye bir şey duyduk. Derin Tarih’i de şimdi duyuyoruz. Demek ki bir devlet var, bir de derinde olan vardı. Şimdi bir de tarih var, herkesin bildiği okuduğu söylediği ama bir de işin aslına vakıf olmak için bilinmesi gereken bir tarih var.” dedi.
Derginin tanıtımında 'Bu dergiyi okuduktan Sonra bütün bildikleriniz tarih olacak.' ironisinin yapıldığına işaret eden Arınç, “Yani, ‘ne anlam çıkarırsanız çıkarın ama bildiklerinizi unutun’ demek gibi bir şey. Yani ‘Derin Tarih’i okumaya başladıktan Sonra biz gerçek tarihi de tanımaya, bilmeye başlayacağız.” ifadesini kullandı.
'DERİN TARİHLE İLK KEZ MECLİSTE KARŞILAŞTIM”
Bugüne kadar mevcut düzeni ayakta tutan paradigmanın en zayıf tarafının tarih olduğuna işaret eden Arınç şöyle konuştu: “Tarihle yüzleşme, tarihi gerçeklerimizi bilmek, tanımak bizim için ekmek kadar su kadar önemli.” Derin tarihle TBMM Başkanlığı yaptığı dönemde tanıştığını belirten Arınç, “Çünkü burada gördüğüm her obje, her oda, her sandalye, her kumaş, her birisinin ayrı bir tarihi oldu. Ben geldim Dolmabahçe Sarayı’nı geziyorum. ‘Burası Abdülmecit Efendi kütüphanesi’ dediler. Ama kapalı. ‘Niye kapalı?’ dedim. Efendim buranın gerçek ismi ‘Halife Abdülmecit Efendi’ kütüphanesidir. Fakat halifelik kaldırıldığı için 'Halife' sözünden ürktüler ve burayı kapattılar. Fevkalade kızdım, üzüldüm, bağırdım, çağırdım ve derhal buranın açılması talimatın verdim. Daire başkanlığımız çalışma yaptı. Biz kütüphaneyi rahmetli Neslişah Sultan Hanımefendi ile birlikte açtık.” diye konuştu.
600 sene ayakta kalan Osmanlı İmparatorluğu’nun Sahabe Hayatı yaşamadığını, beşer olarak boylarından büyük hatalar yapmış olabileceğini bilmekle birlikte, tarihin gerçek olarak öğrenilmesi gerektiğinin altını çizen Arınç, Son yıllarda özellikle bu dizilerle, filmlerle, kitaplarla, mecmualarla tarihe yönleniş görüldüğünü aktardı. Türkiye’nin Son dönemde TBMM arşivlerinde yer alan İstiklal Mahkemesi zabıtlarının ve zabıtlar içinde olması bile bazı konularda yayın yasağı konan belgelerle yüzleştiğini aktaran Arınç, “Bunların açıklanmasını danışma kurulunun kararına ve daha Sonra meclisin iradesine bırakmışlardı. Ama benden öncekilerin hepsi bu açıklamalara karşı tabi devletin âli menfaatleri adına yasak kararı koymuşlardı. Umarım bundan itibaren bazı gerçeklerle yüz yüze geleceğiz, en azından Dersim olaylarıyla ilgili gerçekleri yakından görme imkanını yaşayacağız.” dedi.
'DİZİLERİN TARİHE BELGESELCİ GÖZÜYLE BAKMASINI BEKLEYEMEYİZ'
Son dönemde tartışılan 'Muhteşem Yüzyıl' dizisine de değinen Arınç şöyle konuştu: “Her dizi eleştirilebilir. Şüphesiz Radyo Televizyon Üst Kurulu bu konuyu kendi içinde de görüştü. Bir dizi yayınlayan kurumun geçmişte, tarihte olmuş olanları bir belgeselci gözüyle bakmasını bekleyemeyiz. İstemesek de bu böyledir. Mutlaka senaryosunda bir şeyler olacaktır. İlgi çekmek adına bir takım unsurlar eklenecektir. Belki de daha çok dikkati çekmesi için kurgulanmasında başka konulara yer verilecektir. Ama tarihe bağlı kalmak yada saygılı olmak anlamında bir belgesel olmasa bile diziler veya programlarla ilgili olarak tarihi gerçeklerinde en azından bir yerinde anlatılmış olmasına herhalde ihtiyaç vardır diye düşünüyorum.” TRT’nin de Muhteşem Yüzyıl karşısında başka bir dizi yapmak durumunda kaldığını aktaran Arınç, “Fetih 1453 filmi büyük bir ilgiyle izlenmektedir. Şu anda 7 milyon seyirci seviyesine gelmiştir." ifadelerini kullandı.
'TARİH DİYE ANLATILAN ŞEYLER BÜYÜK ÖLÇÜDE GERÇEK DEĞİL'
“Bize yıllardır ezberletilen ve adına tarih denen şeyler büyük ölçüde gerçek değil.” diyen Arınç, “Bu gün Lozan’da ne kazandığımızı ne kaybettiğimiz bilmemiz adına eleştirmemiz gerekiyor. Bizim Yılmaz Öztuna İngiltere’de geçen bir olayı anlatır. Lozan’dan dönülmüştür. Kendisi eleştirilir, baş delege olarak giden kişi. O da derki 'hiç merak etmeyin bazı şeyleri verdik ama çok önemli şeyleri kazanmış olduk.' Orasını çok okuduktan Sonra sizlerde göreceksiniz. O kazandık dediği şeyle belki yüz yıl boyu idare ettiler. Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu varmış.”
'OSMANLI’NIN ŞEREFLİ TARİHİ YOKMUŞ GİBİ DAVRANMAK KİME NE KAZANDIRIR'
Osmanlı Sultanı Abdulmecit’in torunlarından Arzu Enver Eroğan, Osmanlı ailesi olarak tarihin bilinmemesinden çok şikayetçi olduklarını ve çok hırpalandıklarını aktardı. “İnsanlar tarihine sahip çıkmazsa geleceğine nasıl sahip olabilir ki?” diyen Eroğan, “Çok şerefli bir Osmanlı İmparatorluğu tarihimiz var. Bunu yokmuş gibi arz etmenin kime ne faydası olduğunu hala anlayabilmiş değilim. Bu tarih mecmuaları, hele hele gerçeklere, dökümanlara, doğrulara dayanan ve Mustafa Armağan gibi Son derece başarılı saygı duyduğumuz bir yazarın önderliğinde böyle bir mecmuanın çıkması bizi çok mutlu etti. Gerçeklerin ortaya çıkacağını düşünüyoruz ve bu bizim için çok güzel bir şey.” ifadesini kullandı.
“Gerçeklerin ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu vardır.” diyen Arınç, bu konuda da gerçeklerin bugün ortaya çıktığını söyledi.
Albayrak Medya Grubu tarafından hazırlanan 'Derin Tarih' dergisi tanıtım toplantısı TBMM Milli Saraylar Saray Koleksiyonları Sergi Salonu’nda yapıldı. Toplantıya Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın yanı sıra Albayrak Şirketler Grubu CEO’su Ömer Cihat Vardan, derginin Genel Yayın Yönetmeni Mustafa Armağan, Osmanlı sultanlarından Abdulmecit’in torunu Arzu Enver Eroğan ve davetliler katıldı.
Toplantıda konuşan Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, tarihin ekmek kadar, su kadar ihtiyaç olduğunu söyledi.
Resmi tarih söyleminin dışında, aslında bir de gerçek tarih bulunduğunu aktaran Arınç, “Zaten isim manidar, derin tarih. Biz daha çok derin devlet diye bir şey duyduk. Derin Tarih’i de şimdi duyuyoruz. Demek ki bir devlet var, bir de derinde olan vardı. Şimdi bir de tarih var, herkesin bildiği okuduğu söylediği ama bir de işin aslına vakıf olmak için bilinmesi gereken bir tarih var.” dedi.
Derginin tanıtımında 'Bu dergiyi okuduktan Sonra bütün bildikleriniz tarih olacak.' ironisinin yapıldığına işaret eden Arınç, “Yani, ‘ne anlam çıkarırsanız çıkarın ama bildiklerinizi unutun’ demek gibi bir şey. Yani ‘Derin Tarih’i okumaya başladıktan Sonra biz gerçek tarihi de tanımaya, bilmeye başlayacağız.” ifadesini kullandı.
'DERİN TARİHLE İLK KEZ MECLİSTE KARŞILAŞTIM”
Bugüne kadar mevcut düzeni ayakta tutan paradigmanın en zayıf tarafının tarih olduğuna işaret eden Arınç şöyle konuştu: “Tarihle yüzleşme, tarihi gerçeklerimizi bilmek, tanımak bizim için ekmek kadar su kadar önemli.” Derin tarihle TBMM Başkanlığı yaptığı dönemde tanıştığını belirten Arınç, “Çünkü burada gördüğüm her obje, her oda, her sandalye, her kumaş, her birisinin ayrı bir tarihi oldu. Ben geldim Dolmabahçe Sarayı’nı geziyorum. ‘Burası Abdülmecit Efendi kütüphanesi’ dediler. Ama kapalı. ‘Niye kapalı?’ dedim. Efendim buranın gerçek ismi ‘Halife Abdülmecit Efendi’ kütüphanesidir. Fakat halifelik kaldırıldığı için 'Halife' sözünden ürktüler ve burayı kapattılar. Fevkalade kızdım, üzüldüm, bağırdım, çağırdım ve derhal buranın açılması talimatın verdim. Daire başkanlığımız çalışma yaptı. Biz kütüphaneyi rahmetli Neslişah Sultan Hanımefendi ile birlikte açtık.” diye konuştu.
600 sene ayakta kalan Osmanlı İmparatorluğu’nun Sahabe Hayatı yaşamadığını, beşer olarak boylarından büyük hatalar yapmış olabileceğini bilmekle birlikte, tarihin gerçek olarak öğrenilmesi gerektiğinin altını çizen Arınç, Son yıllarda özellikle bu dizilerle, filmlerle, kitaplarla, mecmualarla tarihe yönleniş görüldüğünü aktardı. Türkiye’nin Son dönemde TBMM arşivlerinde yer alan İstiklal Mahkemesi zabıtlarının ve zabıtlar içinde olması bile bazı konularda yayın yasağı konan belgelerle yüzleştiğini aktaran Arınç, “Bunların açıklanmasını danışma kurulunun kararına ve daha Sonra meclisin iradesine bırakmışlardı. Ama benden öncekilerin hepsi bu açıklamalara karşı tabi devletin âli menfaatleri adına yasak kararı koymuşlardı. Umarım bundan itibaren bazı gerçeklerle yüz yüze geleceğiz, en azından Dersim olaylarıyla ilgili gerçekleri yakından görme imkanını yaşayacağız.” dedi.
'DİZİLERİN TARİHE BELGESELCİ GÖZÜYLE BAKMASINI BEKLEYEMEYİZ'
Son dönemde tartışılan 'Muhteşem Yüzyıl' dizisine de değinen Arınç şöyle konuştu: “Her dizi eleştirilebilir. Şüphesiz Radyo Televizyon Üst Kurulu bu konuyu kendi içinde de görüştü. Bir dizi yayınlayan kurumun geçmişte, tarihte olmuş olanları bir belgeselci gözüyle bakmasını bekleyemeyiz. İstemesek de bu böyledir. Mutlaka senaryosunda bir şeyler olacaktır. İlgi çekmek adına bir takım unsurlar eklenecektir. Belki de daha çok dikkati çekmesi için kurgulanmasında başka konulara yer verilecektir. Ama tarihe bağlı kalmak yada saygılı olmak anlamında bir belgesel olmasa bile diziler veya programlarla ilgili olarak tarihi gerçeklerinde en azından bir yerinde anlatılmış olmasına herhalde ihtiyaç vardır diye düşünüyorum.” TRT’nin de Muhteşem Yüzyıl karşısında başka bir dizi yapmak durumunda kaldığını aktaran Arınç, “Fetih 1453 filmi büyük bir ilgiyle izlenmektedir. Şu anda 7 milyon seyirci seviyesine gelmiştir." ifadelerini kullandı.
'TARİH DİYE ANLATILAN ŞEYLER BÜYÜK ÖLÇÜDE GERÇEK DEĞİL'
“Bize yıllardır ezberletilen ve adına tarih denen şeyler büyük ölçüde gerçek değil.” diyen Arınç, “Bu gün Lozan’da ne kazandığımızı ne kaybettiğimiz bilmemiz adına eleştirmemiz gerekiyor. Bizim Yılmaz Öztuna İngiltere’de geçen bir olayı anlatır. Lozan’dan dönülmüştür. Kendisi eleştirilir, baş delege olarak giden kişi. O da derki 'hiç merak etmeyin bazı şeyleri verdik ama çok önemli şeyleri kazanmış olduk.' Orasını çok okuduktan Sonra sizlerde göreceksiniz. O kazandık dediği şeyle belki yüz yıl boyu idare ettiler. Gerçeklerin bir gün ortaya çıkmak gibi kötü bir huyu varmış.”
'OSMANLI’NIN ŞEREFLİ TARİHİ YOKMUŞ GİBİ DAVRANMAK KİME NE KAZANDIRIR'
Osmanlı Sultanı Abdulmecit’in torunlarından Arzu Enver Eroğan, Osmanlı ailesi olarak tarihin bilinmemesinden çok şikayetçi olduklarını ve çok hırpalandıklarını aktardı. “İnsanlar tarihine sahip çıkmazsa geleceğine nasıl sahip olabilir ki?” diyen Eroğan, “Çok şerefli bir Osmanlı İmparatorluğu tarihimiz var. Bunu yokmuş gibi arz etmenin kime ne faydası olduğunu hala anlayabilmiş değilim. Bu tarih mecmuaları, hele hele gerçeklere, dökümanlara, doğrulara dayanan ve Mustafa Armağan gibi Son derece başarılı saygı duyduğumuz bir yazarın önderliğinde böyle bir mecmuanın çıkması bizi çok mutlu etti. Gerçeklerin ortaya çıkacağını düşünüyoruz ve bu bizim için çok güzel bir şey.” ifadesini kullandı.