İstanbul'da Arabuluculuk Konferansı

Dışişleri Bakanı Ahmet Davtoğlu, Türkiye'nin her zaman meselelerin diplomatik yoldan çözülmesinden yana olduğunu ifade ederek, "Bizim için Ortadoğu'da yaşanan süreç çok önemli, çünkü biz bu depremlerin ortasında yer alıyoruz" dedi.

The Marmara Oteli'nde düzenlenen 'Arabuluculuk Konferansı 'nda konuşan Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, dünyadaki arabuluculuk faaliyetleri ile ilgili değerlendirmelerde bulundu. Dünyanın küresel alanda birçok sorunla karşı karşıya olduğunu belirten Davutoğlu, 'Soğuk savaş sonrası 20 yıl büyük zorluklar getirdi. Dünyada üç büyük deprem yaşandı. Bunlardan ilki Sovyetler Birliği'nin çökmesiyle yaşanan jeopolitik depremdi. Bu durum yepyeni bir uluslararası arenanın oluşmasına neden oldu. Burada muhtelifetnik, dini ve benzer ihtilaflar yaşandı. İkinci deprem 11 Eylül saldırılarıyla meydana gelen güvenlik depremi idi. O günden itibaren güvenlik konsepti değişti. Güvenlik artık devlet güvenliği olarak görülmekten çıktı, bireylerin güvenliği devreye girdi. Son deprem ise geçtiğimiz yıl başladı diyebiliriz. İlk şoklar önceden geldi, ancak zirvesi bu sene yaşandı. Küresel ekonomik kriz ve geçtiğimiz yıl Avrupa'da yaşanan ekonomik kriz. Ve son olarak Ortadoğu'daki siyasi deprem ' dedi.

Türkiye'nin her zaman sorunların diplomatik yollardan çözülmesinden yana olduğunu ifade eden Davutoğlu, 'Dün Tunus'ta 'Suriye Dostları Toplantısı' yapıldı. 30 yıldır bütün bu konularda bizim Türkiye olarak pozisyonumuz diplomasinin etkin şekilde kullanılması yönünde olmuştur. Bizim için bu süreç önemli, çünkü biz bu depremlerin tam ortasında yer alıyoruz. Bütün depremler bu bölgede oluyor. Bölgede yaşanan her olay dolaylı olarak Türkiye ile ilgili. Bosna'da bir kriz yaşandığında mağdur olanlar Türkiye'yesığındı. Karabağ'da kriz yaşandığında etkilerini hepimiz yaşadık. Bugün Suriye'den kaçanlar yüzlerini insani güven ortamı gördükleri için Türkiye'ye çeviriyorlar ' diye konuştu.

Bakan Davutoğlu, Türkiye olarak 'arabuluculuk ' inisiyatifine büyük önem verdiklerini ve bu nedenle Finlandiya ile birlikte bu çalışmayı başlattıklarının altını çizerek, dünyada yaşanan krizlere olumlu katkıda bulunabilmek için uluslararası bir platform oluşturma amacında olduklarını kaydetti. Arabuluculuk faaliyetlerinin psikolojik, entelektüel, etik ve yöntemsel olarak dört boyutta incelendiğini anlatan Davutoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: 'Arabuluculuğun psikolojik boyutu en önemlisi bizim için. Bütün müzakerelerde üç faktör olur; psikolojik engel, teknik görüş farklılıkları ve siyasi irade. Herhangi bir krizin psikolojik boyutu olayın yüzde 50'sinden fazladır. Teknik detaylar yüzde 20 geri kalan ise siyasi iradedir. Psikolojik koşul dediğim de şudur. Bir arabulucunun empati kurması gerekir. Kendisini başkasının yerine koyması gerekir. Bunun yapamadığınız takdirde karşınızdakinin psikolojik mantığını anlayamazsınız. '

Bakan Davutoğlu, konuşmasında kendi arabuluculuk faaliyetlerinden örnekler de vererek, 'Irak'ta 2005'de Sünni direniş grupları seçimlere katılmayı reddediyordu. O zaman başbakanın başdanışmanı olarak 3 ay boyunca son derece gizli bir diplomasi yürüttük ve bütün direniş grupları liderlerini Türkiye'ye getirerek seçimlere birer siyasi parti olarak katılmaları yönünde ikna etmeye çalıştık. Bütün bu gruplar birbirlerine karşı da savaşıyorlardı. Ben kendileriyle eski Bağdat'ı konuştum ve dedim ki 'Önünüzdeiki alternatif var. Ya Bağdat'ı medeniyet merkezi olarak yeniden kuracaksınız ya da Bağdat'ın yıkımına Moğollar gibi taraf olacaksınız.' İçlerinden 70 yaşlarında bir aşiret reisi, 'Bakın oğullarım. Bu kardeşimizi dinlemek zorundayız. Çünkü kendisi bir Bağdatlı gibi konuşuyor' dedi ve 1 saat sonra anlaşma yapıldı. Biz arabuluculuk yapıyor ve konu ıraksa bir Bağdatlı gibi konuşmalıyız. Konu Suriye ise Şamlı gibi konuşmalıyız ' ifadelerini kullandı.

Davutoğlu, arabuluculuk faaliyetlerinin bir değerli önemli unsurunun çözüme inanmak olduğuna dikkat çekerek, 'Eğer bir arabulucu krizi çözmek istiyorsa çözüme inanmalı. Eğer arabulucu konunun çözümlenebileceğine kendini ikna edemezse başkalarını da ikna edemez. Bununla paralel olarak bu inancın gerçekçi bir analiz tarafından desteklenmesi gerekiyor ' şeklinde konuşu.

Kaynak: İHA