Ak Parti Adıyaman Milletvekili Metiner: Meclis'te gardırop Atatürkçüler var
AK Parti Adıyaman Milletvekili Mehmet Metiner, Meclis'te gardırop Atatürkçüler olduğunu söyledi.
Adıyaman Üniversitesi Kahta Meslek Yüksek Okulu Konservatuar Salonunda düzenlenen AK Yaşam Eğitim Kültür ve Yardım Derneği'nin kongresine katılan AK Partili Metiner, gündemdeki KCK-MİT işbirliği, özel yetkili savcılar tarafından yapılan soruşturma, Milli Eğitim Bakanlığı'nın müfredatında bulunan ve öğrencilere okutulan Öğrenci Andı ve Atatürk'ün evlatlık kızı Sabiha Gökçen ile ilgili açıklamalarda bulundu.
TÜRKİYE'DE VE MECLİS'TE GARDIROP ATATÜRKÇÜLER VAR
İnsanların isterse Atatürkçü olabileceğini, isterse olmayabileceğini ifade eden Metiner, ' Şu an bir şey söylesem çok farklı yerlere çekilecek çünkü Türkiye'de gardırop Atatürkçüler var. Meclis Genel Kurulunda da, kürsüde de nasıl çirkin bir anlayışın ardına sığındıklarını biliyoruz. Gardırop Atatürkçüler. Söyleyecek sözü olmayanlar hemen Atatürk'ün arkasına sığınıyorlar ve sizi Atatürk düşmanlığıyla suçluyorlar. Şunu çok net bir biçimde söyleyelim, biz Atatürk düşmanı falan değiliz. Biz Atatürk düşmanlığıyapan, Cumhuriyet düşmanlığı yapan bir parti değiliz. İnsanlar Atatürkçü olabilirler, olmayabilirler. Bu ülkede demokrasi varsa devlet hiç kimseye ne olup olmayacağı dayatmasında bulunamaz. Devletin resmi bir ideolojisi olamaz. Devletin vatandaşlarına dayatacağı bir yaşam tarzı olamaz. Vatandaşlar ne düşüneceklerine, nereye kadar düşüneceklerine kendisi karar verebilir. AK Parti olarak bizim demokrasi anlayışımız budur ' dedi
OKULLARDA OKUTULAN ÖĞRENCİ ANDI KUTSAL BİR METİN MİDİR? Okullarda okutulan Öğrenci Andı'nın da kaldırılması gerektiğini ifade eden Metiner, ' Bakınız andımız diye bir şey var. Gençliğe Hitabeden bahsetmiyorum. Onu hemen başka bir alana çekerler. Andımız her sabah çocuklarımıza okutulan, öğretilen bir andımız var. Kim biliyor, kaç kişi biliyor? Biz de okuduk, bizim çocuklarımız da okuyorlar. Bu kutsal bir metin mi, dokunulmaz, ilişilmez bir metin mi? Hayır. Kim yazmış bu metni? Reşit Galip isminde bir muhalif vekili. O zamanki adıyla Milli Eğitim Bakanı ReşitGalip 1933 yılında bir sabah kalkıyor. Milli Eğitim Bakanıyken 23 Nisan törenlerine gitmeden önce kızlarına böyle bir şiir yazıyor. Sonra Çankaya'ya çıkıyor, okuyor, beğeniliyor. Ondan sonra Milli Eğitim Bakanı olduğu için Talim Terbiye Kurulu marifetiyle genelge yayınlıyor. 1933'ten beri bu andımız o okullarda okutuluyor
Kutsal bir metin mi? Hayır. 1972 de değiştiriliyor. Bir şey ekleniyor o anda. Ne Mutlu Türküm diye bir şey ekleniyor. 1971 darbesini yapan askerler böyle bir ibare ekleme gereği görüyorlar. Bir de 1997 de ikinci bir değişiklik yapılıyor. Yani Reşit Galip isminde bir Milli Eğitim Bakanının yazmış olduğu bir şiir. Bunun kutsallığı nerede Allah aşkına. Şimdi bunu kaldırdığınız zaman, değiştirdiğiniz zaman bunun Cumhuriyet düşmanlığıyla, Atatürk düşmanlığıyla ne alakası var. Ben soruyorum, bu Allah'ın birAyeti mi, bunu değiştirdiğiniz zaman Cumhuriyet düşmanlığı ve Atatürk düşmanlığı mı yapmış oluyorsunuz? Her sabah çocuklarımıza bu andı okutmak mecburiyetinde miyiz? Dünyanın hangi medeni ülkesinde, hangi demokratik ülkesinde böyle bir and vardır Allah aşkına. Birisi çıksın söylesin bilelim. Almanya'da mı var, Fransa'da mı var, nerede var böyle bir and? Bir Milli Eğitim Balkanının yazmış olduğu bir şiir. ' Varlığım Türk Varlığına Armağan Olsun, Ne Mutlu Türküm Diyene ' neyi çözüyor bu? Bir de ilk genelgede öyle bir şey var ki, diyor ki öğretmenler her sabah okutacaklar. Çocuklar defterlerine de yazacaklar. Yetmeyecek öğretmen gidip defterlini kontrol edecek doğru mu yazmışlar yanlış mı yazmışlar? Yine yetmeyecek tahtaya yazacaklar. Yetmeyecek bu andın anlamını yazacaklar. Yani işimiz gücümüz yok. Bakınız bu ülkenin çocukları doğru dürüst ana dillerini bilmiyorlar. Türkçe öğretemediğimiz bir nesil var. Zatendiğer ana dilleri de yasaklamışız. Yani dilsiz bir nesil yetiştiriyoruz. Diğer diller yasak, Türkçeyi de zaten doğru dürüst öğretemiyoruz. Böyle bir nesil yetiştiriyoruz. Öğretmenlerin işi gücü yok gidecek tahtaya yazacak o andı. Çocuklar okuyacak, sonra defterlerine yazacaklar. Öğretmenleri defterlerinden kontrol edecekler. Bu da yetmeyecek bir de o andın anlam ve önemini saatlerce anlatacaklar. Böyle bir şey olabilir mi? ' şeklinde konuştu
SABİHA GÖKÇEN İSMİNDEN DOLAYI UTANÇ DUYUYORUM Metiner, Atatürk'ün evlat edindiği kızı olan Sabiha Gökçen isminin Kahta'da bir okula verilmesinden dolayı da utanç duyduğunu söyleyerek, ' Dersimin üzerine bomba yağdıran Sabiha Gökçen'in bir adı İstanbul'da, bir adı Kahta'da. Ben bu ilin milletvekili olduğum için, Kahtalı biri olarak şahsen üzülüyorum. Bir ilköğretim okulumuzun adının Sabiha Gökçen olmasından dolayı üzüntü duyuyorum. İnşallah sayın kaymakamımız, sayın valimiz gerekli duyarlılığı gösterirler. Biz rövanşist duygular içinde olan bir partideğiliz. Merak etmeyiniz bir istiklal mahkemeleri kurmak isteyen bir parti değiliz. Herkesi kucaklayan bir partiyiz. Biz üstad Bediüzzaman Sait Nursi'nin dediği gibi muhabbet fedaileriyiz. Husumete vaktimiz yok. Peki niye anlatıyoruz. Başbakanımızın her seferinde CHP zihniyetinin Dersim katliamı, istiklal mahkemeleri üzerinden, İskilipli Atıf Hoca üzerinden niye eleştiriyor? Çünkü bu CHP utanmadan, arlanmadan, sıkılmadan, kendi geçmişinden utanç duymadan, özür dilemeden, hesaplaşmadan, bir de kalkıp bizesivil dikta kurduğumuzu, sivil dikta kurduğumuzu söylüyor ' diye konuştu
ÖZEL YETKİLİ SAVCILAR ULUSAL BİR KRİZE NEDEN OLMUŞLARDIR Milli İstihbarat Teşkilatı ile ilgili bir operasyon olduğunu söyleyen Metiner, özel yetkili savcıların ulusal bir krize neden olduğunu ifade ederek şunları söyledi: ' Burada ciddi bir yetki karmaşası söz konusudur. Tam da yeni Türkiye'nin anlayışını temsil eden bir MİT Müsteşarımızın teşkilatı yeniden yapılandırmak istediği bir dönemde, Türkiye'nin kangrene dönüşmüş sorunlarını çözmek istediği bir dönemde böyle bir olayın patlak vermesini talihsiz ve üz un kutsallığı nerede Allah aşkına. Şimdi bunu kaücü buluyoruz. Çünkü biz biliyoruz ki MİT Müsteşarımız adı bir başka terör örgütüyle asla yan yana konulamayacak kadar temiz ve nezih bir kardeşimizdir. Değerli birbürokratımızdır. Burada bir yetki karmaşası vardır. Özel yetkili savcılarımızın çok özensiz davranmaları sonucu çıkan bir ulusal güvenlik krizi var. Ama AK Parti olarak, hükümet olarak bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde çözeceğiz. Ama bu meseleyi çözüyor olmak bizim bir şey örtbas ettiğimiz anlamına gelmiyor. Ortada ciddi iddialar var. Yabana atılmayacak iddialar var. Mutlaka soruşturulması, araştırılması gereken iddialar var. KCK-PKK-Ergenekon ilişkisi çerçevesinde yıllardan beri söylenen şeyler var.Ayrıca eski Milli İstihbarat Teşkilatı ile PKK arasında çok ciddi suçlamalar var. Bir dönem PKK'nın MİT tarafından bir devlet projesi olarak kurdurulduğuna dair iddialar var. PKK Başkanı Öcalan'ın açıklamaları var. Bizzat Öcalan'ın itirafları var. Öcalan, Erkeği Öldürmek kitabında, PKK'nın kuruluş sürecinde Ankara'da henüz bir öğrenciyken Milli İstihbarat tarafından devşirildiğini ve bir süre eleman olarak kullanıldığını kendisi söylüyor zaten. O kitapta, o röportajda söylüyor. Bu iddiaların Tabii ki enineboyuna araştırılması, soruşturulması gerekiyor. Ayrıca hali hazırda KCK içinde bir takım başka unsurların da olduğu söyleniyor. Bunlar devleti yanıltan raporlar vermişlerse, bir takım eylemleri önceden bildirmemişlerse, suç işlemişlerse elbette ki yargımız bağımsız ve tarafsız davranarak bunların hesabını soracaktır. Ordu içindeki çeteleşmelerden, darbecilerden, cuntacılardan nasıl hesap soruşmuşsa Milli İstihbarat Teşkilatı içerisinde de buna benzer, bu anlayıştaki unsurlar varsa tabii ki bununlahesaplaşacaktır. Keşke sayın savcılarımız ellerinde bilgi, belge varsa, sahiden her kurumda olduğu gibi Milli İstihbarat Teşkilatı içinde de suç işleyen, başkaca suçlara yardım ve yataklık yapan unsurlar varsa bunları bilgi ve belgelerle Sayın Başbakanımıza takdim etselerdi. Başbakanımızın iznini isteselerdi. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki Sayın Başbakanımız herkesten önce onların gereğini yapardı ama sayın savcılarımız CMK'nın 251. maddesinin sadece lafzına dayanarak bir yorumda bulunmuşlar. Bir yetkigaspı bizce söz konusudur. Sayın Başbakanımızın izninin alınmaması ayrıca Başbakanımıza ait bir yetkinin gasp edilmesidir. Bu duruma bizim mutlaka el koymamız gerekiyordu. Bizim AK Parti Grubu olarak sanırım önümüzdeki hafta içerisinde özel yetkili savcıların yetki alanlarını, bu iki madde arasındaki görevleri netleştireceğiz. Kimin nerede durması gerektiğini bilmesi gerekiyor. Yoksa biz ordu içerisinde her türlü soruşturmaya nasıl izin vermişsek, çetelerin üstüne nasıl gitmişsek, Milli İstihbarat Teşkilatıiçerisinde de bu tür unsurlar varsa bunların temizlenmesinden de hiçbir zaman rahatsızlık duymayız. Tam tersi memnun oluruz ama MİT Müsteşarımıza sonuna kadar güveniyoruz. '
Kaynak: İHA
TÜRKİYE'DE VE MECLİS'TE GARDIROP ATATÜRKÇÜLER VAR
İnsanların isterse Atatürkçü olabileceğini, isterse olmayabileceğini ifade eden Metiner, ' Şu an bir şey söylesem çok farklı yerlere çekilecek çünkü Türkiye'de gardırop Atatürkçüler var. Meclis Genel Kurulunda da, kürsüde de nasıl çirkin bir anlayışın ardına sığındıklarını biliyoruz. Gardırop Atatürkçüler. Söyleyecek sözü olmayanlar hemen Atatürk'ün arkasına sığınıyorlar ve sizi Atatürk düşmanlığıyla suçluyorlar. Şunu çok net bir biçimde söyleyelim, biz Atatürk düşmanı falan değiliz. Biz Atatürk düşmanlığıyapan, Cumhuriyet düşmanlığı yapan bir parti değiliz. İnsanlar Atatürkçü olabilirler, olmayabilirler. Bu ülkede demokrasi varsa devlet hiç kimseye ne olup olmayacağı dayatmasında bulunamaz. Devletin resmi bir ideolojisi olamaz. Devletin vatandaşlarına dayatacağı bir yaşam tarzı olamaz. Vatandaşlar ne düşüneceklerine, nereye kadar düşüneceklerine kendisi karar verebilir. AK Parti olarak bizim demokrasi anlayışımız budur ' dedi
OKULLARDA OKUTULAN ÖĞRENCİ ANDI KUTSAL BİR METİN MİDİR? Okullarda okutulan Öğrenci Andı'nın da kaldırılması gerektiğini ifade eden Metiner, ' Bakınız andımız diye bir şey var. Gençliğe Hitabeden bahsetmiyorum. Onu hemen başka bir alana çekerler. Andımız her sabah çocuklarımıza okutulan, öğretilen bir andımız var. Kim biliyor, kaç kişi biliyor? Biz de okuduk, bizim çocuklarımız da okuyorlar. Bu kutsal bir metin mi, dokunulmaz, ilişilmez bir metin mi? Hayır. Kim yazmış bu metni? Reşit Galip isminde bir muhalif vekili. O zamanki adıyla Milli Eğitim Bakanı ReşitGalip 1933 yılında bir sabah kalkıyor. Milli Eğitim Bakanıyken 23 Nisan törenlerine gitmeden önce kızlarına böyle bir şiir yazıyor. Sonra Çankaya'ya çıkıyor, okuyor, beğeniliyor. Ondan sonra Milli Eğitim Bakanı olduğu için Talim Terbiye Kurulu marifetiyle genelge yayınlıyor. 1933'ten beri bu andımız o okullarda okutuluyor
Kutsal bir metin mi? Hayır. 1972 de değiştiriliyor. Bir şey ekleniyor o anda. Ne Mutlu Türküm diye bir şey ekleniyor. 1971 darbesini yapan askerler böyle bir ibare ekleme gereği görüyorlar. Bir de 1997 de ikinci bir değişiklik yapılıyor. Yani Reşit Galip isminde bir Milli Eğitim Bakanının yazmış olduğu bir şiir. Bunun kutsallığı nerede Allah aşkına. Şimdi bunu kaldırdığınız zaman, değiştirdiğiniz zaman bunun Cumhuriyet düşmanlığıyla, Atatürk düşmanlığıyla ne alakası var. Ben soruyorum, bu Allah'ın birAyeti mi, bunu değiştirdiğiniz zaman Cumhuriyet düşmanlığı ve Atatürk düşmanlığı mı yapmış oluyorsunuz? Her sabah çocuklarımıza bu andı okutmak mecburiyetinde miyiz? Dünyanın hangi medeni ülkesinde, hangi demokratik ülkesinde böyle bir and vardır Allah aşkına. Birisi çıksın söylesin bilelim. Almanya'da mı var, Fransa'da mı var, nerede var böyle bir and? Bir Milli Eğitim Balkanının yazmış olduğu bir şiir. ' Varlığım Türk Varlığına Armağan Olsun, Ne Mutlu Türküm Diyene ' neyi çözüyor bu? Bir de ilk genelgede öyle bir şey var ki, diyor ki öğretmenler her sabah okutacaklar. Çocuklar defterlerine de yazacaklar. Yetmeyecek öğretmen gidip defterlini kontrol edecek doğru mu yazmışlar yanlış mı yazmışlar? Yine yetmeyecek tahtaya yazacaklar. Yetmeyecek bu andın anlamını yazacaklar. Yani işimiz gücümüz yok. Bakınız bu ülkenin çocukları doğru dürüst ana dillerini bilmiyorlar. Türkçe öğretemediğimiz bir nesil var. Zatendiğer ana dilleri de yasaklamışız. Yani dilsiz bir nesil yetiştiriyoruz. Diğer diller yasak, Türkçeyi de zaten doğru dürüst öğretemiyoruz. Böyle bir nesil yetiştiriyoruz. Öğretmenlerin işi gücü yok gidecek tahtaya yazacak o andı. Çocuklar okuyacak, sonra defterlerine yazacaklar. Öğretmenleri defterlerinden kontrol edecekler. Bu da yetmeyecek bir de o andın anlam ve önemini saatlerce anlatacaklar. Böyle bir şey olabilir mi? ' şeklinde konuştu
SABİHA GÖKÇEN İSMİNDEN DOLAYI UTANÇ DUYUYORUM Metiner, Atatürk'ün evlat edindiği kızı olan Sabiha Gökçen isminin Kahta'da bir okula verilmesinden dolayı da utanç duyduğunu söyleyerek, ' Dersimin üzerine bomba yağdıran Sabiha Gökçen'in bir adı İstanbul'da, bir adı Kahta'da. Ben bu ilin milletvekili olduğum için, Kahtalı biri olarak şahsen üzülüyorum. Bir ilköğretim okulumuzun adının Sabiha Gökçen olmasından dolayı üzüntü duyuyorum. İnşallah sayın kaymakamımız, sayın valimiz gerekli duyarlılığı gösterirler. Biz rövanşist duygular içinde olan bir partideğiliz. Merak etmeyiniz bir istiklal mahkemeleri kurmak isteyen bir parti değiliz. Herkesi kucaklayan bir partiyiz. Biz üstad Bediüzzaman Sait Nursi'nin dediği gibi muhabbet fedaileriyiz. Husumete vaktimiz yok. Peki niye anlatıyoruz. Başbakanımızın her seferinde CHP zihniyetinin Dersim katliamı, istiklal mahkemeleri üzerinden, İskilipli Atıf Hoca üzerinden niye eleştiriyor? Çünkü bu CHP utanmadan, arlanmadan, sıkılmadan, kendi geçmişinden utanç duymadan, özür dilemeden, hesaplaşmadan, bir de kalkıp bizesivil dikta kurduğumuzu, sivil dikta kurduğumuzu söylüyor ' diye konuştu
ÖZEL YETKİLİ SAVCILAR ULUSAL BİR KRİZE NEDEN OLMUŞLARDIR Milli İstihbarat Teşkilatı ile ilgili bir operasyon olduğunu söyleyen Metiner, özel yetkili savcıların ulusal bir krize neden olduğunu ifade ederek şunları söyledi: ' Burada ciddi bir yetki karmaşası söz konusudur. Tam da yeni Türkiye'nin anlayışını temsil eden bir MİT Müsteşarımızın teşkilatı yeniden yapılandırmak istediği bir dönemde, Türkiye'nin kangrene dönüşmüş sorunlarını çözmek istediği bir dönemde böyle bir olayın patlak vermesini talihsiz ve üz un kutsallığı nerede Allah aşkına. Şimdi bunu kaücü buluyoruz. Çünkü biz biliyoruz ki MİT Müsteşarımız adı bir başka terör örgütüyle asla yan yana konulamayacak kadar temiz ve nezih bir kardeşimizdir. Değerli birbürokratımızdır. Burada bir yetki karmaşası vardır. Özel yetkili savcılarımızın çok özensiz davranmaları sonucu çıkan bir ulusal güvenlik krizi var. Ama AK Parti olarak, hükümet olarak bunu Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde çözeceğiz. Ama bu meseleyi çözüyor olmak bizim bir şey örtbas ettiğimiz anlamına gelmiyor. Ortada ciddi iddialar var. Yabana atılmayacak iddialar var. Mutlaka soruşturulması, araştırılması gereken iddialar var. KCK-PKK-Ergenekon ilişkisi çerçevesinde yıllardan beri söylenen şeyler var.Ayrıca eski Milli İstihbarat Teşkilatı ile PKK arasında çok ciddi suçlamalar var. Bir dönem PKK'nın MİT tarafından bir devlet projesi olarak kurdurulduğuna dair iddialar var. PKK Başkanı Öcalan'ın açıklamaları var. Bizzat Öcalan'ın itirafları var. Öcalan, Erkeği Öldürmek kitabında, PKK'nın kuruluş sürecinde Ankara'da henüz bir öğrenciyken Milli İstihbarat tarafından devşirildiğini ve bir süre eleman olarak kullanıldığını kendisi söylüyor zaten. O kitapta, o röportajda söylüyor. Bu iddiaların Tabii ki enineboyuna araştırılması, soruşturulması gerekiyor. Ayrıca hali hazırda KCK içinde bir takım başka unsurların da olduğu söyleniyor. Bunlar devleti yanıltan raporlar vermişlerse, bir takım eylemleri önceden bildirmemişlerse, suç işlemişlerse elbette ki yargımız bağımsız ve tarafsız davranarak bunların hesabını soracaktır. Ordu içindeki çeteleşmelerden, darbecilerden, cuntacılardan nasıl hesap soruşmuşsa Milli İstihbarat Teşkilatı içerisinde de buna benzer, bu anlayıştaki unsurlar varsa tabii ki bununlahesaplaşacaktır. Keşke sayın savcılarımız ellerinde bilgi, belge varsa, sahiden her kurumda olduğu gibi Milli İstihbarat Teşkilatı içinde de suç işleyen, başkaca suçlara yardım ve yataklık yapan unsurlar varsa bunları bilgi ve belgelerle Sayın Başbakanımıza takdim etselerdi. Başbakanımızın iznini isteselerdi. Hiç kimsenin kuşkusu olmasın ki Sayın Başbakanımız herkesten önce onların gereğini yapardı ama sayın savcılarımız CMK'nın 251. maddesinin sadece lafzına dayanarak bir yorumda bulunmuşlar. Bir yetkigaspı bizce söz konusudur. Sayın Başbakanımızın izninin alınmaması ayrıca Başbakanımıza ait bir yetkinin gasp edilmesidir. Bu duruma bizim mutlaka el koymamız gerekiyordu. Bizim AK Parti Grubu olarak sanırım önümüzdeki hafta içerisinde özel yetkili savcıların yetki alanlarını, bu iki madde arasındaki görevleri netleştireceğiz. Kimin nerede durması gerektiğini bilmesi gerekiyor. Yoksa biz ordu içerisinde her türlü soruşturmaya nasıl izin vermişsek, çetelerin üstüne nasıl gitmişsek, Milli İstihbarat Teşkilatıiçerisinde de bu tür unsurlar varsa bunların temizlenmesinden de hiçbir zaman rahatsızlık duymayız. Tam tersi memnun oluruz ama MİT Müsteşarımıza sonuna kadar güveniyoruz. '