Ahmet Özal'dan Babasının Ölümü İle İlgili Çarpıcı Açıklamalar

Sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal, Ankara Cumhuriyet Savcılığı’nın açtığı soruşturma kapsamında babası Turgut Özal’a Adli Tıp Kurumu’nda yapılan otopsi sonucunu değerlendirdi.

Ahmet Özal toplantıda babası Turgut Özal’ın ölümü ile ilgili tartışmalı birçok noktaya ilişkin açıklama yaptı ve isimler verdi. Ahmet Özal, babasının şüpheli ölümü ile ilgili dönemin Başyaveri Aslan Güner, Muhafız Alay Komutanı Hasan Iğsız, Bedrettin Dalan ve Başbakan Süleyman Demirel’e işaret etti. Ahmet Özal, Adli Tıp’ın teknik raporunun kamuoyuna açıklanması ve yerli ve yabancı bilim adamlarınca değerlendirilmesi gerektiğini söyledi.

Taksim Green Park Otel’de basın toplantısı düzenleyen 8. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın oğlu Ahmet Özal döneme ilişkin çarpıcı açıklamalarda bulundu. Türkiye’de gerçek karanlığın ve derin yapının 1993 yılında ortaya çıktığını belirten Ahmet Özal, 2013 yılının birçok önemli dava için zaman aşımı noktasında önemli olduğunu vurguladı. Ahmet Özal, faili meçhul ve şüpheli ölümlerde zaman aşımının kaldırılması gerektiğini belirtti.

Konuşmasında DDK raporundan bazı kısımları da okuyan Ahmet Özal, raporda Turgut Özal’a ait olan kan örneklerinin elektrikler kesik olduğu için derin dondurucuda bozulduğu ve atıldığı bilgisinin yer aldığını ifade etti.

'HASTANEDE ÜRKÜTÜCÜ TEDAVİ UYGULANMIŞ'Turgut Özal’ın hastanede ‘Geri döndürme’ odasında yaşananları DDK raporunda aktaran Ahmet Özal, tedavi sırasında 2 bin 550 mililitre sodyum di karbonat verildiğini, bu oranın normal bir insanı bile öldürecek düzeyde olduğunu belirtti.

Fosfor değerinin ise 12,8 olduğunu ifade eden Ahmet Özal, bu oranın normal şartlarda ise 2,5 olması gerektiğini bildirdi. Ahmet Özal, “Bu bir zehirlenme ifadesidir. Ağzından köpük geldiği için bu bellidir. Diğer bir sürü değer var. Bunların bulunanları, bulunmayanlar var. Bulunanlar arasındaki rakamlar ürkütücü, yapılan tedavi ürkütücü bir tedavi. Ölüm raporunda koroner arter hastalığı kaydedilmişken, gömme izin kağıdı ise kalp yetmezliği şeklinde, her iki belge de birbirinden farklı klinik terimlerin kullanılmasının nedeni anlaşılamadı. Bu nedenle normal şartlarda ölüm nedeninin Doktorlar belirleyemezse savcıya haber verilir ve otopsi kararı alınır. O husus burada tamamen yok farz edilmiş.” diye konuştu.

Adli Tıp Kurumu’nda yapılan son otopsi ve sonrasında savcılığa gönderilen raporu değerlendiren Ahmet Özal, teknik raporun 1. İhtisas Kurulu’nda oylanarak yeni bir rapor oluşturulmasını eleştirdi.

Medyada yer alan ve Adli Tıp Kurumu tarafından yalanlanmayan haberlere göre Özal’ın vücudunda 4 farkıl zehir bulunduğunu aktaran Ahmet Özal, “Polonyum 241, Ameridyum, bunlar radyasyon maddeleri, DDT ve bir zehir daha vardı. Bu zehirlerden Polonyum ve Ameridyum savcıya verilen raporlarda maalesef yok. Adli Tıp bilimsel bir kurumdur. Bu bilimsel kurum teknik olarak çalışma yapar 1. İhtisas Komisyonu oylar yada yorum yapar. Ben şunu öneriyorum. Adli Tıp’ın teknik bulguları bilimsel kurum olarak sadece 1. İhtisas Kurulu’na değil, yurt içi dışında teknik uzmanlara verilmeli. Bir teknik bilgi nasıl olur da oylanabilir. Oylandığı zaman hangi faktörler devreye girer.” İfadesini kullandı.'ÖLÜ BİR İNSAN HASTANEYE NASIL AYAKTA GİRER'Babası Turgut Özal’ın zehirlendiği gün Çankaya Köşkü’nde ambulans bulunmadığını ve tüm sağlık personelinin dönemin Başyaveri Aslan Güner tarafından izne gönderildiğini aktaran Ahmet Özal, “Rahmetli vefat ettiği gün ambulans yoktu, hasta taşıma aracı bulundu. 1970 model 3. vitese geçmeyen, doktor olmayan yürüyemeyen bir araba getirildi.

Nereden çıktı bilmiyorum bir anda geldi oraya. Bu arabayla Cumhurbaşkanı hastaneye götürülmeye çalışıldı. Fakat enteresan olan şudur: Ömer Şarlak Paşa’nın başhekime haber verilmesine rağmen, bütün ekibin hazır olmasına rağmen nedense bir anda araba döndürülüyor ve Hacettepe Hastanesine götürülüyor. Burada kimsenin haberi yok. Çocuk bölümüne götürüyorlar. Çocuk bölümünden büyük acile götürüyorlar. Korumalar ‘doktor’ diye bağırıyor hastane içinde doktor yok. Çünkü Doktorlara haber verilmemiş. Orada yarım saat ile 40 dakika arasında bekletiliyor. Karnını tutarak inliyor. Bunların şahitleri de var.” şeklinde konuştu.

DDK raporunda yer alan bir bilgiye göre Aysel ismindeki doktorun Ahmet Özal’ın hastaneye ölü olarak geldiği ve bütün müdahalelere rağmen döndürülemediğini ifade verdiğini belirten Ahmet Özal, Özal’ın hastaneye girişi sırasında Anadolu Ajansı tarafından çekilen ve Milliyet gazetesinin Express baskısında yer alan fotoğrafı gösterdi. Fotoğrafta babasının hastaneye ayakta girdiğine işaret eden Ahmet Özal şöyle konuştu: “Ayağını basıyor başı dik duruyor. Kollarından yardım ediyorlar. Bu ifadelerle ben de merak ediyorum ve soruyorum. Bu hastaneye girişiyle ifadelerdeki hastaneye giriş benziyor mu? Ben birinin bunu açıklamasını istiyorum. Ölmüş bir insan 30 dakika önce bu şekilde yürüyerek hastaneye girebilir mi? Tıbben ben bunu Doktorlara soruyorum. Türkiye’de hiçbir şey gizli kalmaz. Adil Tıp’taki bulgular da gizli kalmaz. Ama bunların altında kalacak, ezilecek insanlar olacak.” Ahmet Özal, annesinde bulunan 3-4 saç teli de önümüzdeki hafta giderek savcılığa teslim edeceğini belirtti.

Ahmet Özal açıklamalarının ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı. Adil Tıp Kurumu raporu açıklanmadan önce bazı siyasetçilerin Özal’ın eceliyle öldüğü yönünde beyanlarının hatırlatılması üzerine Ahmet Özal, Süleyman Demirel ile ilgili Emin Çölaşan’ın kaleme aldığı bir köşe yazısını örnek verdi. Köşe yazısına göre Demirel’in Hüsamettin Cindoruk’a “Özal bu yazı çıkaramayacak” dediğini dile getiren Ahmet Özal, “Emin Çölaşan da ‘Özal bizi götürür’ diyor. ‘Hayır hayır baba bilmeden konuşmaz. Bu yazı çıkaramaz’ cevabını alıyor. Bunu bir müneccimden falan mı öğrendi bilmiyorum. Adil Tıp Raporuna dikkat ederseniz kalpten ölmediği anlaşıldı. Bu insan neden öldü. Bazı insanlar öleceğini nerden biliyordu? Bunların esasında sayın Demirel o dönemde başbakandı. Belki bazı ihbarlar aldığı, öldürüleceğine dair belki bilgileri vardı. Onları neden istihbaratlarla paylaşmadı merak ediyorum. Bunu soracak savcılara, adli makamlar var ama sorulmadı şimdiye kadar.” diye konuştu.

Adli Tıp Raporu’nun Türkiye’de hala devam eden derin yapı tarafından sulandırıldığını öne süren Ahmet Özal, bu konuda ‘Devlete zarar verirsin’ diyen bazı kesimlerin Başbakan Erdoğan ve Adalet Bakanı Sadullah Ergin’e de baskı yaptığından emin olduğunu ifade etti.

'BABAM O SABAH SPOR YAPMADI'Basın mensuplarının Turgut Özal’ın spor yaparken kalp krizi geçirmiş olabileceği yönündeki iddiaları hatırlatması üzerine Ahmet Özal, babasının o sabah kesinlikle spor yapmadığını söyledi.

Bu iddianın yanlış bilinen bir şehir efsanesine dönüştüğünü dile getiren Ahmet Özal, Turgut Özal’ın o gün öğleden sonra İstanbul’a gitmeye hazırlandığı için geç kalacağım düşüncesiyle sabah sporu yapmadığını aktardı. Babası Turgut Özal’ın annesinin peşinden kahvaltıya yürürken yere yığıldığını ve ağzından köpükler geldiğini anlatan Ahmet Özal, babasının hastaneye girerken çekilen fotoğrafında takım elbiseli olduğunu işaret ederek, “Bu adam spor yapmış da oradan hastaneye taşınmış gibi bir hali mi var?” sorusunu yöneltti. 'ARACI GATA’DAN HACETTEPE’YE ASLAN GÜNER YÖNLENDİRDİ'Babasını taşıyan hasta taşıma aracının GATA’ya giderken Hacettepe Hastanesi’ne kimin emri ile yönlendirildiği sorusu üzerine Ahmet Özal, talimatı verenin o dönemin başyaveri Aslan Güner olduğunu açıkladı.

Ahmet Özal şunları söyledi: “Arabayı yönlendiren DDK raporunda yazıyor, Başyağver Aslan Güner. Söylediği sebep şu: Diyor ki; ‘trafik olabilir. Araba her an bozulabilir diye Hacettepe’ye döndük’. Herkes bilir Cumartesi sabahı 1993 yılında Ankara’da trafik hiçbir yerde olmaz. Aslan Güner’i kaç defa aradım. Yıllardır arıyorum. Nedense konuşmak istemiyor.”
Basın mensuplarının “Suç duyurusunda bulundunuz mu?” şeklindeki sorusu üzerine Ahmet Özal, DDK raporunda çıkmaya başladıkça gerekli kişiler hakkında suç duyurusunda bulunacaklarını ifade etti.

MUHAFIZ ALAYI KOMUTANI ERGENEKON SANIĞI HASAN IĞSIZ PAŞAYDIKöşk’te görevli sağlık personeline de o gün bilinçli bir şekilde izin verildiğini savunan Ahmet Özal, izni veren kişinin de Başyağver Aslan Güner yada Kaya Toperi olduğunu ifade etti.

Ahmet Özal, sağlık personeline izin verilmesinin sebebini kendisinin de çok merak ettiğini ifade etti.

Ahmet Özal, babasının Amerika’dan özel olarak getirttiği ve her zaman spor yaptığı odada bulunan sağlık çantasının da o gün bulunamadığına dikkat çekti.Köşke yaklaşık 50 metre mesafedeki Cumhurbaşkanlığı Muhafız alayında 2 bin asker bulunduğunu ve her zaman 2 tane tam donanımlı ve doktorlu ambulans bulunduğunu vurgulayan Ahmet Özal, “ O gün onlar da yoktu. Hiç kimse gelmedi. Fakat o dönem Muhafız alay komutanı kim biliyor musunuz? Bu gün Ergenekon’dan yatan Hasan Iğsız. Biraz bunları bir araya getirmeye çalışın.” MECLİS BAŞKANI CEMİL ÇİÇEK’E ‘DERİN’ ELEŞTİRİBasın mensuplarının geçtiğimiz günlerde Meclis Başkanı Cemil Çiçek’in Ahmet Özal’a yönelik “Mezar ticareti yapıyor” sözünü hatırlatması üzerine Ahmet Özal isim vermeden sert eleştirilerde bulundu. Ahmet Özal, “Adını vermeyeceğim. O insan çok derin duygular içindedir. Farkında mısın? Çok derin duyguları vardır. Anlatabildi mi ne demek istediğimi? Gözüme bak. Her zaman derin duygular besler. Zaten geçenlerde Sayın Burhan Kuzu’nun bir açıklaması vardı. ‘Kahveci ve Özal’ın ölümü şüphelidir’ dedi.

Bu derin duygular besleyen arkadaş, ona da karşı çıktı. ‘Belgen varsa ver’ dedi.

Niye bu kadar rahatsız oluyorsun? Eylül veya Ekim ayıydı. Rahmetli Menderes’in mezarı başında, mezar ticaretini benden iyi yaptı.”'BEDRETTİN DALAN ORADA NE ARIYORDU?'Basın mensuplarının Özal’ın naaşının yıkandığı sırada çekilen fotoğrafta Bedrettin Dalan’ın da görüntülendiğini belirtmesi üzerine Ahmet Özal şunları söyledi: “O zaman hiç aklıma gelmemişti. Ben de şimdi onu çok merak ediyorum. Çok düşündüm. Hatta bugün bir yerlerde okudum. Suikast sırasında da daha ateş edilmeden önce Bedrettin Dalan yere yatmış. Bu da ilginç. Bazı iddialara göre isim söylemeyeceğim Kartal Demirağ bir gazetecinin sırtından siper alarak ateş etmiş. Araştırırsanız o gazeteciyi de bulursunuz.”