Chp Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç:
CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, cezaevlerinde devam eden açlık grevleriyle ilgili insanların kendi bedenleri üzerinden hak talep etmesini doğru bulmadıklarını belirterek, “Başbakanın bu konuda aşağılayıcı, kutuplaştırıcı, küçültücü, incitici üslup kullanması uygun değildir” dedi.
CHP, MYK Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında parti genel merkezinde devam ediyor. MYK toplantısına verilen arada basın toplantısı düzenleyen Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Haluk Koç, Türkiye’deki ana temel konularının Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın oluşturduğu basit gündemde takılı kaldığını ileri sürdü. Başbakan’ın ‘idam cezasını’ geri getirilmesiyle ilgili yaptığı açıklamaları değerlendiren Koç, Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in Başbakan Erdoğan’ın idam cezasını geri getirme söylemlerini düzeltmeye çalıştığını söyledi.
Koç, Türkiye’nin 2012 yılında ‘idam cezasını’ tekrar tartışmasının bir ilkellik olduğunu ve siyasi çaresizlik olduğunu ifade etti.
Başbakan Erdoğan’ın idam cezasında verdiği örneklerden alıntı yaparak konuşmasına devam eden Koç, “Başbakan Erdoğan’a seslenmek istiyorum. Örnek olarak, Norveç’te yapılan katliamın sorumlusu olan Anders Behring Breivik durumundan esinlenerek Başbakan Erdoğan idam cezasını gündeme getirdi. Buradan çok açık sormak istiyor. Sana kardeşim Norveç’in iç hukukundan. Sanane Norveç’teki psikopat katillerin yargılanmasından ve cezalandırılmasından. Türkiye’deki yargıyı halletti beyefendi şimdi sıra Norveç’in yargısını düzenlemeye geldi. Başbakan Türkiye’de yarattığı yüksek gerilim ve kutuplaştırma politikasına maalesef devam ediyor. Şunu unutmamalı bu politikası Başbakanı halindeki başkanlığa taşımayacak olan bir yoldur” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan’ın tarih önünde vebal altında olduğunu öne süren Koç, faturayı Türk milletinin değil gelecekte Başbakan Erdoğan’ın ödeyeceğini ileri sürdü. Adalet Bakanı Ergin’in ‘idam cezası’ ile ilgili açıklamalarını da değerlendiren Koç, şunları kaydetti: “Adalet Bakanı dün adeta yakarıyor, siyasi çevrelere. Ne olur idam cezasını siyasi malzeme konusu, siyasi tartışma konusu yapmayalım lütfen diyor. Açıkça soruyoruz, bu konuyu gündeme getiren, taşıyan kim. İç kamuoyuna hamaset dolu bu saçmalıkları pazarlayan kim. Muhalefetin bir kanadıyla ip kapmaca oynayan kim. Taraf olduğun tüm uluslar arası sözleşmelere rağmen bu ucuz demagojiyi Türkiye’de iç siyaset pazarında pazarlayan kim. Şimdi Adalet Bakanı’nın tehvilden önce bunlara cevap vermesi gerekiyor. Bu konuyu gündeme getiren kendi Başbakanı ve maalesef tartışmaların konuya taşınmasına sebep olanda Başbakandır. Her alanda yetkileri sınırlı, kapasitesi sınır, yetenekleri sınırlı, hırsları aklının önünde giden, siyasette macera aramaktan bıkmayan, kinin ve öfkesini kontrol etmekten yoksun olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Sayın Başbakanı bunları söylüyor. Başka birisi değil. Sayın Adalet Bakanı tehvil ederken, Sayın Başbakanını doğrudan tehvil etmesi lazım. Ortaya konuşmaması lazım. Karnından konuşmaması lazım.” “BAŞBAKANIN SİYASİ DAVRANIŞLARI SAĞLIKLI DEĞİL” İdam cezasının kaldırılma sürecini anlatan Koç, Başbakan Erdoğan’ın AK Parti Genel Merkezi’ndeki Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla ilgili yaptığı açıklamalara cevap verdi. Bir hekim olarak gözlemlerini belirtmek istediğini dile getiren Koç, “Gerçekten Başbakanın siyasi davranışları sağlıklı değil. Tutarlı değil, çelişkili ve içinden dışından başka ifadelerle birbiriyle çelişen açıklamalar şeklinde. Gerçek bir siyasi patolojiyle karşı karşıyayız. Bu çok açık. Hala CHP korkusu var. 60-70 öncesinden ortak tarihimizden husumet çıkartma gayretini inatla sürdürüyor. Bugün bağımsız yaşama hakkını nasıl elde ettiğini, kimlere karşı nasıl mücadele verildiğini hatırlama ve hatırlayamama hastalığını sürdürüyor. Varsa CHP, yoksa CHP… Aslında tedirgin. Bilinçaltında korkusunu ifade ediyor. Bunu da saldırarak yapıyor, tarihi çarpıtarak yapıyor. Açık söylüyorum, yalan konuşarak yapıyor. Doğaldır, bunu da anlayışla karşılıyorum. Çünkü cumhuriyetin kurulmasında da, kurumsallaşmasında da Recep Tayyip Erdoğan düşüncesinde olan o dönemin tüm yerli işbirlikçilerine karşı bu mücadele gerçekleştirilmişti. CHP’ye kini ve nefreti bundan. Hiç yorulmasın dün bu millet o işbirlikçilerle nasıl mücadele ettiyse 2012 model emperyalist işbirlikçilerle de aynı mücadeleyi verecek güçtedir, kararlılıktadır” diye konuştu.
“APO HEYKELİ ONUN UMURUNDA FİLAN DEĞİL” Selehattin Demirtaş’ın terörist başı Öcalan’ın heykelini dikecekleri açıklamalarına cevap veren Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarına sert göndermede bulunan Koç, Başbakan Erdoğan’ın heykellerle arasının iyi olmadığını ifade ettiğini ileri sürdü. Koç, konuşmasına şöyle devam etti: “Sayın Başbakan heykellerle de arasının iyi olmadığını ifade ediyor. Bugünün önemli konularından bir tanesi. Şimdi heykele ucube diyen, heykele tüküren zihniyetten yeni bir yaklaşım görüyoruz. Heykel eşittir beton yığını diyor. Sonra Selahattin Demirtaş’ın ipe sapa gelmez önerisini gerekçe göstererek yine kafasının ardındakileri kusmaya çalışıyor. Bakın bu söylediğim çok önemli. Diktatörlerin heykelleri yıkılıyor diyor. Saddam’ın, Stalin’in, Lenin’in, Tito’nun, Esad’ın heykelleri tek tek yıkılıyor. Hiç merak etmeyin bunların heykelleri de bu topraklarda kendilerine kaide bile bulamaz diyor. Karşı çıkıyor gibi yapıyor, iki yüzlülük gösteriyor. Çünkü Başbakan heykel denince gözünü kapatınca Atatürk’ü görüyor. Kafasının arkasında Atatürk var. Korkusu Atatürk’ten. 29 Ekim’i, 10 Kasım’ı hatırlayınca meydanlarda Atatürk’le karşılaşıyor. Sürekli Başbakanı rahatsız eden gerçek bu. Korkuyor. Hakareti bundan. Yani Başbakanın heykel sanatına bakış açısı ortada. Sanata genel olarak bakış açısı ortada. Apo heykeli onun umurunda filan değil. Selahattin Demirtaş’ın saçmalamaları onun umurunda filan değil. Bilinçaltındaki Atatürk heykellerine dönük ifadesini kullanıyor. Yine Dersim aşkı depreşmiş, atıp tutuyor, verip veriştiriyor. Bir kere daha söyleyelim. Sayın Başbakan sana Tunceli’den ekmek yok. Başka kapıya. Bunu hala anlayamadı Sayın Başbakan.” “DEDEN NEREDE ŞEHİT OLDU? BUNU BELGELESENE SAYIN BAŞBAKAN” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bir konuşmasında dedesinin 93 harbinde, 1914 yılında şehit olduğunu söylediğini hatırlatan Koç, bununla ilgili bir araştırma yaptıklarını söyledi.
Milli Savunma Bakanlığı tarafından yayınlanan “Şehitlerimiz” isimli 5 ciltlik kitap dizisinde Başbakan Erdoğan’ın şehit olduğunu söylediği büyük dedesi Kemal Mutlu’nun adının olmadığını ileri süren Koç, “Nerede şehit oldu? Bunu belgelesene Sayın Başbakan. Bir başka dedesinin kümeste saklandığını söylemişti. Millet bu ülkenin kurtuluşu için çoluğunu, çocuğunu, tarlasını, ekinini, evini, barkını bırakıp canını ortaya koyarak cephelerde buluşacak, mücadele edecek, senin deden ya da baban niye kümese girdi, niye saklandı kardeşim? Tarihten bahsediyorsun al sana tarih sorusu. Açıklasana. Neden? Efendim dini vecibelerini yerine getiriyordu, baskı vardı o yüzden kümese girdi. Bırak benim dedelerimde dini vecibelerini yerine getiriyordu. Hiç kimse kümese girmedi. Savaşan savaştı, mücadelesini yaptı. Bu ülkenin kuruluşuna ortak oldular hepsi. Bu ruh halindeki bir başbakandan bugün Türkiye’de bütünlüğünü sağlamak, Türkiye’nin birlikteliğini savunmak gibi bir ilkeli duruşu bekleyebilir miyiz?” dedi.
“İNSANLARIN BEDENLERİ ÜZERİNDEN HAK TALEP ETMESİNİ DOĞRU BULMUYORUZ” Cezaevlerinde devam eden açlık grevlerinin 65. gününe girdiğini hatırlatan Koç, açlık grevlerine vicdani ve insani boyutuyla baktıklarını kaydetti.
İnsanların kendi yaşamı üzerinden hak talep etmesini doğru bir yaklaşım olarak görmediklerini dile getiren Koç, “Bunu daha öncede ifade ettik. Ama ortada da devam eden bir süreç var. Bu da ayrı bir gerçek. Başbakanın bu konuda aşağılayıcı, kutuplaştırıcı, küçültücü, incitici üslup kullanması uygun değildir. Bu dil yapıcı değildir, kapsayıcı değildir, bunu bir kere daha ifade ediyoruz. Şu anda CHP’nin hukukçu milletvekilleri getirilen tasarıyla ilgili tam şu saatlerde TBMM’de bir değerlendirme toplantısı yapıyorlar. Ama şunları ifade edebilirim; savunma hakkı kutsaldır. Adil yargılama hakkının vazgeçilmez bir önkoşuludur. Savunma hakkının her türlü kısıtlanmasına karşıyız. Ancak bunu da belirtmek istiyorum; savunma hakkının hukuk ekseninden koparılıp siyasi mücadele arenasına taşınması da bizatihi savunma hakkının bir başka ihlal yoludur. Bu hakkın bu şekilde siyasallaştırılmasını da uygun görmüyoruz. Arkadaşlarımızın değerlendirmesinden sonra CHP’nin Adalet Komisyonunda ve Genel Kuruldaki tutumu da bu şekilde netleşecek” diye konuştu.
“ATALAY, HERHALDE SÖYLEDİKLERİMİ ANLAYACAK KADAR AKLİ YETENEKLERİ GELİŞMİŞTİR” Gazetecilerin sorularını da cevaplandıran Koç, bir gazetecinin Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın terör konusunda “CHP’nin teklifi varsa elini taşın altına koyacaksa tekliflerini bekliyoruz” değerlendirmesini sorması üzerine, “CHP’nin teklifi çok açık. Bir, Türkiye’yi kuşatan, tehdit eden ciddi bir terör sorunu var. Bir de Türkiye’de yine milyonlarca Kürt yurttaşımızın bu terör örgütü tarafından rehin alınması sonucunda karşımıza çıkan ciddi bir Kürt sorunu var. Kürt kökenli yurttaşlarımızın demokratik haklarının siyaset, meşru siyaset aracılığıyla tartışılmasından, meşru zeminde tartışılmasından, meşru siyaset aktörleri tarafından tartışılmasından yana olduğumuzu ifade ettik. Sayın Beşir Atalay, CHP’yi davet ediyor. CHP’nin ne söylediğinin önce farkında olması lazım. Bir aralar ne açtığını bilmeden bir yıl kadar Açılım Koordinatörü olarak görev yapmıştı Beşir Atalay. Bir yandan da değişik konularda köstebeklikle suçlanmıştı anımsayacaksınız. CHP’nin söylediği çok net ve açık. Bir toplumsal uzlaşmadan bahsediyor CHP. Tüm meşru siyasi aktörlerin meşru meclis zemininde katılacakları ve bu toplumsal uzlaşmayı oluşturacakları bir zeminde konunun tartışılmasından bahsediyor. Yoksa benliğini, kimliğini bir yerlere teslim etmiş, farklı farklı konuşan, Oslo’da farklı, Türkiye’de farklı konuşan bir AK Parti ile bu sorunun tek başına çözüleceğini iddia etmiyor. Bir toplumsal uzlaşmadan tüm toplumsal kesimlerin meşru zeminde bu sorunun tartışmasından bahsediyoruz. Sayın Atalay, herhalde söylediklerimi anlayacak kadar akli yetenekleri gelişmiştir” diye konuştu.
Basın toplantısı sırasında bir kameramanın Suriye’deki tutuklu gazetecilerle ilgili CHP’nin bir adımı olup olmadığını sorması üzerine ise Koç, “Cüneyt arkadaşımız değil sadece bir arkadaşımız daha var. Yani bunlarla ilgili girişimleri var arkadaşlarımızın. Umarım Cüneyt’te diğer arkadaşımızda sağlıklı olarak Türkiye’ye getirilir. Bu konuda bir katkı sağlanacaksa CHP buna hazır. Arkadaşlarımız bu şekilde bir girişimde bulundular” dedi.
“Neden CHP’li milletvekilleri getiriyor?” sorusu üzerine de Koç, şu ifadeleri kullandı: “Kim getirecek? Yani Başbakan İsrailli asker Şilad’ın Filistinlinin elinden kurtarılması için elinden geleni yaptığı zaman İsrail’le Başbakan ilişkisini sorgulamayacaksınız, Türkiye’de iki tane gariban muhabir arkadaşımızın hayatının söz konusu olduğu yerde CHP eğer bir sorunu çözebilecek bir adım atıyorsa bu sorgulanacak. Demek ki, geçmişe dönüp bakmak lazım. Şilad nasıl getirildi Filistin’den İsrail’le?”
Kaynak: İHA
Koç, Türkiye’nin 2012 yılında ‘idam cezasını’ tekrar tartışmasının bir ilkellik olduğunu ve siyasi çaresizlik olduğunu ifade etti.
Başbakan Erdoğan’ın idam cezasında verdiği örneklerden alıntı yaparak konuşmasına devam eden Koç, “Başbakan Erdoğan’a seslenmek istiyorum. Örnek olarak, Norveç’te yapılan katliamın sorumlusu olan Anders Behring Breivik durumundan esinlenerek Başbakan Erdoğan idam cezasını gündeme getirdi. Buradan çok açık sormak istiyor. Sana kardeşim Norveç’in iç hukukundan. Sanane Norveç’teki psikopat katillerin yargılanmasından ve cezalandırılmasından. Türkiye’deki yargıyı halletti beyefendi şimdi sıra Norveç’in yargısını düzenlemeye geldi. Başbakan Türkiye’de yarattığı yüksek gerilim ve kutuplaştırma politikasına maalesef devam ediyor. Şunu unutmamalı bu politikası Başbakanı halindeki başkanlığa taşımayacak olan bir yoldur” diye konuştu.
Başbakan Erdoğan’ın tarih önünde vebal altında olduğunu öne süren Koç, faturayı Türk milletinin değil gelecekte Başbakan Erdoğan’ın ödeyeceğini ileri sürdü. Adalet Bakanı Ergin’in ‘idam cezası’ ile ilgili açıklamalarını da değerlendiren Koç, şunları kaydetti: “Adalet Bakanı dün adeta yakarıyor, siyasi çevrelere. Ne olur idam cezasını siyasi malzeme konusu, siyasi tartışma konusu yapmayalım lütfen diyor. Açıkça soruyoruz, bu konuyu gündeme getiren, taşıyan kim. İç kamuoyuna hamaset dolu bu saçmalıkları pazarlayan kim. Muhalefetin bir kanadıyla ip kapmaca oynayan kim. Taraf olduğun tüm uluslar arası sözleşmelere rağmen bu ucuz demagojiyi Türkiye’de iç siyaset pazarında pazarlayan kim. Şimdi Adalet Bakanı’nın tehvilden önce bunlara cevap vermesi gerekiyor. Bu konuyu gündeme getiren kendi Başbakanı ve maalesef tartışmaların konuya taşınmasına sebep olanda Başbakandır. Her alanda yetkileri sınırlı, kapasitesi sınır, yetenekleri sınırlı, hırsları aklının önünde giden, siyasette macera aramaktan bıkmayan, kinin ve öfkesini kontrol etmekten yoksun olan Türkiye Cumhuriyeti’nin Sayın Başbakanı bunları söylüyor. Başka birisi değil. Sayın Adalet Bakanı tehvil ederken, Sayın Başbakanını doğrudan tehvil etmesi lazım. Ortaya konuşmaması lazım. Karnından konuşmaması lazım.” “BAŞBAKANIN SİYASİ DAVRANIŞLARI SAĞLIKLI DEĞİL” İdam cezasının kaldırılma sürecini anlatan Koç, Başbakan Erdoğan’ın AK Parti Genel Merkezi’ndeki Genişletilmiş İl Başkanları toplantısında CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’yla ilgili yaptığı açıklamalara cevap verdi. Bir hekim olarak gözlemlerini belirtmek istediğini dile getiren Koç, “Gerçekten Başbakanın siyasi davranışları sağlıklı değil. Tutarlı değil, çelişkili ve içinden dışından başka ifadelerle birbiriyle çelişen açıklamalar şeklinde. Gerçek bir siyasi patolojiyle karşı karşıyayız. Bu çok açık. Hala CHP korkusu var. 60-70 öncesinden ortak tarihimizden husumet çıkartma gayretini inatla sürdürüyor. Bugün bağımsız yaşama hakkını nasıl elde ettiğini, kimlere karşı nasıl mücadele verildiğini hatırlama ve hatırlayamama hastalığını sürdürüyor. Varsa CHP, yoksa CHP… Aslında tedirgin. Bilinçaltında korkusunu ifade ediyor. Bunu da saldırarak yapıyor, tarihi çarpıtarak yapıyor. Açık söylüyorum, yalan konuşarak yapıyor. Doğaldır, bunu da anlayışla karşılıyorum. Çünkü cumhuriyetin kurulmasında da, kurumsallaşmasında da Recep Tayyip Erdoğan düşüncesinde olan o dönemin tüm yerli işbirlikçilerine karşı bu mücadele gerçekleştirilmişti. CHP’ye kini ve nefreti bundan. Hiç yorulmasın dün bu millet o işbirlikçilerle nasıl mücadele ettiyse 2012 model emperyalist işbirlikçilerle de aynı mücadeleyi verecek güçtedir, kararlılıktadır” diye konuştu.
“APO HEYKELİ ONUN UMURUNDA FİLAN DEĞİL” Selehattin Demirtaş’ın terörist başı Öcalan’ın heykelini dikecekleri açıklamalarına cevap veren Başbakan Erdoğan’ın açıklamalarına sert göndermede bulunan Koç, Başbakan Erdoğan’ın heykellerle arasının iyi olmadığını ifade ettiğini ileri sürdü. Koç, konuşmasına şöyle devam etti: “Sayın Başbakan heykellerle de arasının iyi olmadığını ifade ediyor. Bugünün önemli konularından bir tanesi. Şimdi heykele ucube diyen, heykele tüküren zihniyetten yeni bir yaklaşım görüyoruz. Heykel eşittir beton yığını diyor. Sonra Selahattin Demirtaş’ın ipe sapa gelmez önerisini gerekçe göstererek yine kafasının ardındakileri kusmaya çalışıyor. Bakın bu söylediğim çok önemli. Diktatörlerin heykelleri yıkılıyor diyor. Saddam’ın, Stalin’in, Lenin’in, Tito’nun, Esad’ın heykelleri tek tek yıkılıyor. Hiç merak etmeyin bunların heykelleri de bu topraklarda kendilerine kaide bile bulamaz diyor. Karşı çıkıyor gibi yapıyor, iki yüzlülük gösteriyor. Çünkü Başbakan heykel denince gözünü kapatınca Atatürk’ü görüyor. Kafasının arkasında Atatürk var. Korkusu Atatürk’ten. 29 Ekim’i, 10 Kasım’ı hatırlayınca meydanlarda Atatürk’le karşılaşıyor. Sürekli Başbakanı rahatsız eden gerçek bu. Korkuyor. Hakareti bundan. Yani Başbakanın heykel sanatına bakış açısı ortada. Sanata genel olarak bakış açısı ortada. Apo heykeli onun umurunda filan değil. Selahattin Demirtaş’ın saçmalamaları onun umurunda filan değil. Bilinçaltındaki Atatürk heykellerine dönük ifadesini kullanıyor. Yine Dersim aşkı depreşmiş, atıp tutuyor, verip veriştiriyor. Bir kere daha söyleyelim. Sayın Başbakan sana Tunceli’den ekmek yok. Başka kapıya. Bunu hala anlayamadı Sayın Başbakan.” “DEDEN NEREDE ŞEHİT OLDU? BUNU BELGELESENE SAYIN BAŞBAKAN” Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın bir konuşmasında dedesinin 93 harbinde, 1914 yılında şehit olduğunu söylediğini hatırlatan Koç, bununla ilgili bir araştırma yaptıklarını söyledi.
Milli Savunma Bakanlığı tarafından yayınlanan “Şehitlerimiz” isimli 5 ciltlik kitap dizisinde Başbakan Erdoğan’ın şehit olduğunu söylediği büyük dedesi Kemal Mutlu’nun adının olmadığını ileri süren Koç, “Nerede şehit oldu? Bunu belgelesene Sayın Başbakan. Bir başka dedesinin kümeste saklandığını söylemişti. Millet bu ülkenin kurtuluşu için çoluğunu, çocuğunu, tarlasını, ekinini, evini, barkını bırakıp canını ortaya koyarak cephelerde buluşacak, mücadele edecek, senin deden ya da baban niye kümese girdi, niye saklandı kardeşim? Tarihten bahsediyorsun al sana tarih sorusu. Açıklasana. Neden? Efendim dini vecibelerini yerine getiriyordu, baskı vardı o yüzden kümese girdi. Bırak benim dedelerimde dini vecibelerini yerine getiriyordu. Hiç kimse kümese girmedi. Savaşan savaştı, mücadelesini yaptı. Bu ülkenin kuruluşuna ortak oldular hepsi. Bu ruh halindeki bir başbakandan bugün Türkiye’de bütünlüğünü sağlamak, Türkiye’nin birlikteliğini savunmak gibi bir ilkeli duruşu bekleyebilir miyiz?” dedi.
“İNSANLARIN BEDENLERİ ÜZERİNDEN HAK TALEP ETMESİNİ DOĞRU BULMUYORUZ” Cezaevlerinde devam eden açlık grevlerinin 65. gününe girdiğini hatırlatan Koç, açlık grevlerine vicdani ve insani boyutuyla baktıklarını kaydetti.
İnsanların kendi yaşamı üzerinden hak talep etmesini doğru bir yaklaşım olarak görmediklerini dile getiren Koç, “Bunu daha öncede ifade ettik. Ama ortada da devam eden bir süreç var. Bu da ayrı bir gerçek. Başbakanın bu konuda aşağılayıcı, kutuplaştırıcı, küçültücü, incitici üslup kullanması uygun değildir. Bu dil yapıcı değildir, kapsayıcı değildir, bunu bir kere daha ifade ediyoruz. Şu anda CHP’nin hukukçu milletvekilleri getirilen tasarıyla ilgili tam şu saatlerde TBMM’de bir değerlendirme toplantısı yapıyorlar. Ama şunları ifade edebilirim; savunma hakkı kutsaldır. Adil yargılama hakkının vazgeçilmez bir önkoşuludur. Savunma hakkının her türlü kısıtlanmasına karşıyız. Ancak bunu da belirtmek istiyorum; savunma hakkının hukuk ekseninden koparılıp siyasi mücadele arenasına taşınması da bizatihi savunma hakkının bir başka ihlal yoludur. Bu hakkın bu şekilde siyasallaştırılmasını da uygun görmüyoruz. Arkadaşlarımızın değerlendirmesinden sonra CHP’nin Adalet Komisyonunda ve Genel Kuruldaki tutumu da bu şekilde netleşecek” diye konuştu.
“ATALAY, HERHALDE SÖYLEDİKLERİMİ ANLAYACAK KADAR AKLİ YETENEKLERİ GELİŞMİŞTİR” Gazetecilerin sorularını da cevaplandıran Koç, bir gazetecinin Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın terör konusunda “CHP’nin teklifi varsa elini taşın altına koyacaksa tekliflerini bekliyoruz” değerlendirmesini sorması üzerine, “CHP’nin teklifi çok açık. Bir, Türkiye’yi kuşatan, tehdit eden ciddi bir terör sorunu var. Bir de Türkiye’de yine milyonlarca Kürt yurttaşımızın bu terör örgütü tarafından rehin alınması sonucunda karşımıza çıkan ciddi bir Kürt sorunu var. Kürt kökenli yurttaşlarımızın demokratik haklarının siyaset, meşru siyaset aracılığıyla tartışılmasından, meşru zeminde tartışılmasından, meşru siyaset aktörleri tarafından tartışılmasından yana olduğumuzu ifade ettik. Sayın Beşir Atalay, CHP’yi davet ediyor. CHP’nin ne söylediğinin önce farkında olması lazım. Bir aralar ne açtığını bilmeden bir yıl kadar Açılım Koordinatörü olarak görev yapmıştı Beşir Atalay. Bir yandan da değişik konularda köstebeklikle suçlanmıştı anımsayacaksınız. CHP’nin söylediği çok net ve açık. Bir toplumsal uzlaşmadan bahsediyor CHP. Tüm meşru siyasi aktörlerin meşru meclis zemininde katılacakları ve bu toplumsal uzlaşmayı oluşturacakları bir zeminde konunun tartışılmasından bahsediyor. Yoksa benliğini, kimliğini bir yerlere teslim etmiş, farklı farklı konuşan, Oslo’da farklı, Türkiye’de farklı konuşan bir AK Parti ile bu sorunun tek başına çözüleceğini iddia etmiyor. Bir toplumsal uzlaşmadan tüm toplumsal kesimlerin meşru zeminde bu sorunun tartışmasından bahsediyoruz. Sayın Atalay, herhalde söylediklerimi anlayacak kadar akli yetenekleri gelişmiştir” diye konuştu.
Basın toplantısı sırasında bir kameramanın Suriye’deki tutuklu gazetecilerle ilgili CHP’nin bir adımı olup olmadığını sorması üzerine ise Koç, “Cüneyt arkadaşımız değil sadece bir arkadaşımız daha var. Yani bunlarla ilgili girişimleri var arkadaşlarımızın. Umarım Cüneyt’te diğer arkadaşımızda sağlıklı olarak Türkiye’ye getirilir. Bu konuda bir katkı sağlanacaksa CHP buna hazır. Arkadaşlarımız bu şekilde bir girişimde bulundular” dedi.
“Neden CHP’li milletvekilleri getiriyor?” sorusu üzerine de Koç, şu ifadeleri kullandı: “Kim getirecek? Yani Başbakan İsrailli asker Şilad’ın Filistinlinin elinden kurtarılması için elinden geleni yaptığı zaman İsrail’le Başbakan ilişkisini sorgulamayacaksınız, Türkiye’de iki tane gariban muhabir arkadaşımızın hayatının söz konusu olduğu yerde CHP eğer bir sorunu çözebilecek bir adım atıyorsa bu sorgulanacak. Demek ki, geçmişe dönüp bakmak lazım. Şilad nasıl getirildi Filistin’den İsrail’le?”