Erdoğan, Nicolas Berggruen Enstitüsü’nde Konuştu

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Nicolas Berggruen Enstitüsü'nün ''Avrupa Krizin Ötesinde'' temalı toplantısının kapanış konuşmasını yaptı.

Başbakan Erdoğan, Avrupa Birliği süreci hakkında yorumlarda bulunarak, “Avrupa Birliği süreci çerçevesinde; demokrasi, temel hak ve özgürlükler, yargı, eğitim ve bilim gibi alanlarda gösterdiğimiz ilerlemeler de, Türkiye’yi, uluslar arası yatırımcılar ve iş arayanlar açısından giderek daha cazip hale getiriyor. Avrupa Birliği ülkelerinde yaşayan 100 bini aşkın Türk gencinin daha uygun iş sahibi bulabilmeleri, bizim için gerçekten çok çok önemli ama artık gençlerimiz Avrupa’da eğitim öğretimi gördükten sonra kendi ülkelerine dönmenin de heyecanını yaşıyorlar” dedi.

Avrupa Birliği’nin, mevcut ekonomik krizin üstesinden gelmesi temennilerinde bulunan Başbakan Erdoğan, “Avrupa Birliği’nin içinde bulunduğu krizin, geçmişteki sıkıntılara kıyasla daha derin ve daha uzun süreli olacağı anlaşılıyor. Buna rağmen Birliğin, geçmişte olduğu gibi bu krizden de güçlenerek çıkacağına olan inancımı ve bu yöndeki içten temennimi, en azından, ifade etmek istiyorum” ifadelerini kullandı.

Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin sorunlarına katkıda bulunabileceğini ancak bunun anlaşılamadığını söyleyen Erdoğan, “Biz hep şunu söyledik, değerli dostum da bunu hep zaten söyledi; biz Avrupa Birliği’ne yük olmaya değil, Avrupa Birliği’nden yük almaya geliyoruz dedik. Ama bizi anlamadılar, anlamak istemediler, hala da anlamıyorlar. Ama biz yine de kararlıyız ve dersimizi çalışıyoruz. Biz yine yük olmayacağız, yine biz yük alacağız ve bu kararlılıkla da bu süreci devam ettireceğiz. Hatta bu krizin daha önce ihmal edilmiş bazı adımların cesaretle atılabilmesi için de önemli bir fırsat haline dönüştürülebilmesi mümkün. Birliğin geleceğine ilişkin tartışmaların bugün çok daha kapsamlı ve ayrıntılı bir şekilde yapılmaya başlanması önemli bir gelişme. Bu tartışmaların önümüzdeki birkaç yıl içerisinde somut önerilere dönüşmesini de ayrıca diliyorum. Türkiye bu sürece her türlü katkıyı yapmaya hazır” dedi.

Erdoğan, “Krizin bir an evvel aşılması ve benzer krizlerin bir daha yaşanmaması için kalıcı büyümenin sağlanması gerekiyor. Büyüme yoluyla mali konsolidasyon yapılması, bütçe açıklarının düşürülmesini ve kamu borçlarının azaltılmasını mümkün hale getirecektir. Avrupa liderlerinin, son zirvelerde büyüme konusuna odaklanmalarını ve bu konuda somut öneriler getirmelerini son derece olumlu bir gelişme olarak değerlendiriyorum” ifadelerini kullandı.

AVRUPA’DAKİ YÜKSEK İŞSİZLİK DURUMU Avrupa Birliği içerisinde yaşanan işsizliğin sosyal sorunlara da yol açtığını ifade eden Başbakan Erdoğan, “Avrupa için sadece ekonomik değil, sosyal bir sorun haline gelen yüksek işsizliğin de yeni istihdam alanları oluşturularak düşürülmesi önem taşıyor. Biliyorum ki şuanda Almanya’ya artık İspanya’dan emek geliyor. Biliyorum ki Portekiz’den emek geliyor, Yunanistan’dan emek geliyor. Çünkü emeğin serbest dolaşımı sebebiyle artık onlar buralara geliyorlar. Tabi ki bunun da bir bedeli var. Yarın bunlar Almanya’da ne gibi değerlendirmelere tabi tutulabilir onu ben şuanda bilemem. Ama buradan da bizden yine bir şeyler istenirse bu konuda da düşüncelerimizi biz paylaşırız. İşsizlik, yabancı düşmanlığı ve ayrımcılığı da körüklüyor. Avrupa Birliği’nin değerleriyle ters düşen bu durum, Birliğin küresel imajına ciddi zararlar veriyor” dedi.

“KRİZİN AŞILMASI ÇOK DAHA ÖNEMLİ BİR HEDEF” Avrupa’daki mevcut ekonomik krizin aşılmasının, elde edilecek çıkarların önünde yer alması gerektiğini söyleyen Erdoğan, “Krizin aşılmasının, kişilerin, partilerin ve ulusların çıkarlarından çok daha önemli bir hedef olduğu ortak kabul haline gelmeli. Avrupa Birliği çapında siyasi istikrarın sağlanması, Avrupa toplumlarının Birliğe ve Avro’ya olan güvenlerinin yeniden tesis edilmesi bakımından kritik öneme sahip. Şuanda ben biliyorum ki Avrupa Birliği üyesi ülkeler içerisinde, ben Avro’ya karşıyım, ben Eurozone’da yer almam diyen ülkeler var. Başta İngiltere. Ve şuanda halinden de memnun. Hatta bize de tavsiyede bulunuyorlar. Sakın diyorlar Eurozone’a girmeyin. Siz de TLzone yaparsınız diyorlar. Zaten ben de öyle düşünüyorum diyorum. Bunlar önemli. Yani artık para konusunda da belki Avrupa Birliği kendini çek edecek. Eurozone’da yer alalım mı, almayalım mı diyecek. İngiltere yerini almadı ve şuanda da halinden memnun Kısa vadeli zorluklar siyasi baskılar tabiî ki yaşanabilir ve insanlar memnuniyetsizliklerini dile getirebilirler. Ama bu baskılara boyun eğilerek reformların ve kemer sıkma politikalarının kısmen de olsa kesintiye uğratılması, daha vahim ve küresel çapta daha olumsuz sonuçlara yol açacaktır” şeklinde konuştu.

TÜRKİYE’NİN LİDERLER ZİRVESİNE ALINMAMASI Türkiye’nin, eski Almanya şansölyesi Gerhard Schröder’in ve eski Fransız Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın görevlerinden ayrılmalarından sonra liderler zirvesine kabul edilmediğini belirten Erdoğan, “İçinde bulunduğumuz hassas dönemde Avrupa Birliği liderlerine, geçmişte Avrupa fikrini ileriye taşıyan önderlerin tarihi misyonlarına benzer görevler düşüyor. Avrupa Birliği liderlerinin bu sorumluluklarını başarıyla yerine getirmelerini temenni ediyorum.

Bakın burada çok açık net bir şey söyleyeceğim. Değerli dostum Schröder liderler zirvesine katıldığı dönemde, o zaman biz de liderler zirvesine davet ediliyorduk. O zaman müzakereci ülke de değildik. Ama ne zaman ki Sayın Schröder ayrıldılar, Chirac ayrıldı, yeni yapılanmada bir karar çıktı. Nasıl bir karar çıktıysa anlamakta zorlanıyorum. Ondan sonra bizi liderler zirvesine almadılar. Ve biz şuanda liderler zirvesine katılmıyoruz ama müzakereci ülkeyiz. Böyle bir ideolojik yaklaşım olur mu? Avrupa Birliği bir siyasi birlik değil ki. Avrupa Birliği her yönüyle siyasi, sosyal yönleri de olan bir birlik. Bu birliği ideolojik bir birlik haline getirirseniz, kaybeden o zaman siz olursunuz. Ve Avrupa Birliği müktesebatı içerisinde de zaten bu yok. Avrupa Birliği müktesebatı içerisinde olmayanlar Türkiye’ye dayatılmaya başlanmıştır. Ve bunlar Türkiye’ye dayatıldıkça, kaybeden dayatanlar olmuştur. Biz kaybetmedik. Biz her geçen gün güçlenmeye devam ettik” ifadelerinde bulundu.

“BİRLİĞİN GEREKLİLİĞİ, BAZI ÇEVRELERCE SORGULANMAYA BAŞLADI” Avrupa Birliği sürecinin zorluğuna değinen Başbakan Erdoğan, “Avrupa Birliği’nin getirdiği zor süreç, Birliğin getirdiği avantajların, hatta Birliğin gerekliliğinin dahi, bazı çevrelerce sorgulanmaya başlanmasına yol açtı. Buna rağmen Avrupa Birliği’nin 500 milyon nüfusa ve yaklaşık 16 trilyon dolar gayri safi yurtiçi hasılaya sahip küresel bir ekonomik güç olmaya devam ettiğini göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Bunu bir kenara atamayız” dedi.

AVRUPA BİRLİĞİ’NİN BARIŞA KATKISI Avrupa Birliği’nin dünya barışına katkısının büyük olduğunu söyleyen Erdoğan, “Yaşanan tüm zorluklara rağmen, Avrupa Birliği’nin küresel alanda bir barış projesi olmayı sürdürdüğü görülüyor. Avrupa Birliği’nin özellikle de son dönemde Nobel Barış Ödülü’nü almaya hak kazanması, Birliğin barışa katkısını ifade ediyor. Ben öyle anlıyorum ve öyle anlamak istiyorum. Esasen Doğu ve Batı Avrupa’nın birleşmesinde oynadığı rol nedeniyle, bu ödül Avrupa Birliği’ne daha önce de verilebilirdi, verilmeliydi.

Avrupa Birliği’nin küresel ölçekte barışı destekleyen bir birlik olarak da daha da güçlenmesi için, Türkiye önemli katkılar yapabilir. Yakın coğrafyamızın yeniden şekillendiği bir dönemde, dünya barışına yönelik tehditlere karşı birlikte mücadele etmeyi sürdürmeliyiz. Türkiye, genç, eğitimli ve dinamik iş gücü potansiyeline sahiptir. Birlik üyesi bir Türkiye giderek yaşlanan Avrupa kıtasına, ihtiyaç duyduğu dinamizmi sağlayabilir. Türkiye kuvvetlenen ve büyüyen ekonomisiyle Birliğin, Orta Doğu, Balkanlar, Kafkaslar ve Orta Asya’da nüfuzunu artırmanın yanında, küresel çapta daha etkin bir rol oynamasına da katkı sağlayacaktır” şeklinde konuştu.

“TÜRKİYE VE AVRUPA BİRLİĞİ ORTAK BİR GELECEĞİ PAYLAŞIYOR” Türkiye ve Avrupa Birliği’nin ortak bir geleceği paylaştığına yürekten inandıklarını söyleyen Erdoğan, “Mevcut krizi, ortak geleceğimizi şekillendirmemiz, girişimciliğe daha fazla yatırım yapmamız, gençlerimizi küreselleşen dünyanın şartlarına daha iyi hazırlamamız için bir fırsat olarak değerlendirmeliyiz. Avrupa Birliği’nin 2020 projesiyle, Türkiye’nin 2023 projesinin hedefleri büyük oranda örtüşüyor. Bu hedeflere ulaşmak için birlikte yapabileceğimiz çok şey bulunuyor. Bu amaçla atılması gereken ilk adım; halklarımız arasındaki etkileşim, diyalog ve işbirliğinin ileri götürülmesini engelleyen o yapay bariyerlerin kaldırılması olmalıdır. Girişimci Türk vatandaşları, Avrupa’da serbestçe hareket edebilmeli, ortak geleceğimizin şekillendirilmesine katkıda bulunabilmelidir. Yaşanan kriz, özellikle Avrupa Birliği entegrasyon sürecinin, özellikle karar alma yöntemleri bakımından daha esnek olacak bir şekilde değiştirilmesi ihtiyacını da ortaya çıkardı. Geleceğin Avrupa’sında bazı üye ülkeler daha yavaş entegrasyonu tercih edebilirken, örneğin, Avrupa Bölgesi veyahutta Euro Bölgesi ülkeleri daha ileri bir siyasi ve ekonomik birlik modeline doğru ilerleyebileceklerdir. Ortak amaç ve değerler korunabildiği takdirde böyle bir yapıda halkının tercihleri doğrultusunda her ülke yer bulabilecektir. İnanıyorum ki Avrupa Birliği, önümüzdeki birkaç yıl içerisinde kendine güvenini yeniden kazanacak ve krizden güçlenerek çıkacaktır” şeklinde konuştu.

TÜRKİYE, AVRUPA KRİZİNE SEYİRCİ KALMIYOR “Türkiye de Avrupa Birliği’nin yaşadığı bu gelişmelere seyirci kalmıyor” ifadelerinde bulunan Başbakan Erdoğan, “Kendimizi, tesis ettiğimiz Avrupa Birliği bakanlığıyla daha yakından bu süreci izleyen bir ülke konumundayız. Bizzat müzakereci bir ülke olarak zaten işin içindeyiz. Kendimizi geleceğin Avrupa Birliği’ne tam üye olacak şekilde hazırlamaya devam ediyoruz. Avrupa Birliği’nin, Türkiye tam ülke olarak katıldığında çok daha güçlü hale geleceğine, çeşitlilik içinde birlik vizyonunu tam manasıyla gerçekleştirebileceğine inanıyorum” dedi
Kaynak: İHA