Cumhurbaşkanı Gül: Ekonomide Aşırı Özgüven ve Rahatlık Duygusundan Kaçınılmalı
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, aşırı özgüven ve rahatlık duygusunun ekonomi yönetimlerinin herzaman kaçınmaları gereken duygular olduğunu söyledi.
Gül, ekonomi alanında bugüne kadar sağlanan başarıların önemli bir sebebinin mali ve parasal disiplin olduğunu söyledi.
TBMM Genel Kurulu, 24. Dönem 3. Yasama Yılı'nın başlaması dolayısıyla bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye ekonomisinin yakın tarihi, ekonominin bütün temel dengelerini tahrip eden ve her defasında büyük kayıplara ve zararlara sebebiyet veren krizlerle dolu olduğunu hatırlattı. Bu sıkıntılı dönemlerin gösterdiği gerçeğin, ekonominin her zaman krizlere maruz kalabilecek kırılganlıklar ve zayıflıklarla malul bulunması olduğunu ifade eden Gül, 2001 yılında tarihinin en derin ekonomik krizinin yaşandığını hatırlattı. Krizi takip eden yıllarda alınan etkili tedbirler ve hayata geçirilen kapsamlı reformlar sayesinde ekonominin, istisnaî bir iki yıl hariç, istikrarlı bir büyüme ve gelişme trendi yakaladığını anlatan Gül, "2007'de başlayıp 2008'de derinleşen ve halen etkileri devam eden, dünyanın son yüzyılda yaşadığı en şiddetli krize karşı güçlü bir dayanıklılık ve esneklik göstermiştir. Yapılan reformlar bizi bu defa dış şoklara karşı korumuştur. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, Türk ekonomisi son 10 yılda AB ortalamasından yaklaşık 5 kat daha hızlı büyümüş ve bu büyüme istihdam yaratan bir büyüme olmuştur. Bu başarıda en büyük pay, çalışkan Milletimize ve gösterdiği basiret ve izlediği doğru politikalarla Hükümet ve ekonomi yönetimine aittir. Ancak, bütün dünyanın takdirle ve dikkatle izlediği bu ekonomik performansın, kendi ülkemizde yeterince önemsendiğini ve takdir edildiğini maalesef söyleyemeyiz. Avrupa’nın en güçlü ülkelerinin vatandaşlarının bugün karşı karşıya kaldıkları sıkıntı ve acıları görmemiz gerekir. Günümüz dünyasında ekonomi alanında başarılı olmak, sürdürülebilir bir büyüme trendinin ve istikrarlı bir ekonomik ortamın sağlanması anlamına gelmektedir. Ayrıca şu gerçeği de unutmamalıyız: Arzu ettiğimiz neticeler, talimatla değil, doğru politikalar izlemekle elde edilebilir. Her iki kavram, yani sürdürülebilirlik ve istikrar, aynı zamanda, birbirine yakından bağlı ve birbirini etkileyen olguları ifade etmektedir. Vurgulamak istediğim husus, cari politikaların geçici başarılarıyla yetinmeden, ekonominin yapısal olarak daha güçlü temeller üzerine kurulmasını sağlayacak, orta ve uzun vadeli yapısal reformları hayata geçirecek stratejik vizyonun kaybedilmemesidir. Çünkü geçmişte bu tuzaklara düşülmüştür ve neticeleri hepimizce malumdur." diye konuştu.
"ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMİN ANAHTAR SÖZCÜĞÜ 'VERİMLİLİK' OLMALIDIR"
Ekonomiye ilişkin bazı uyarılarda da bulunan Cumhurbaşkanı Gül, "Dışa açık bir ekonomide sadece iç değil, aynı zamanda dış gelişmeleri de sürekli izlememiz elzemdir. Aşırı özgüven ve rahatlık duygusu, ekonomi yönetimlerinin her zaman kaçınmaları gereken duygulardır. Ekonomi alanında bugüne kadar sağlanan başarıların önemli bir sebebinin mali ve parasal disiplin olduğu unutulmamalıdır. Bu alanda yaşanacak gevşemenin, tamiri imkânsız sonuçlara yol açacağı hatırda tutulmalıdır. Ayrıca, bu kırılgan dönemde kamu harcamalarındaki önceliklerimize de dikkat etmeliyiz. Şüphesiz ki bütün başarıların en önemli faktörü eğitilmiş insan gücü kaynağımızdır. Bu itibarla, önümüzdeki dönemin anahtar sözcüğü 'verimlilik' olmalıdır. Bunun için başta eğitim olmak üzere, bilimsel çalışmalar, araştırma-geliştirme ve inovasyon faaliyetleri, ekonomik programların hedeflerine ulaşmasında en temel unsurdur. Bu alan daima birinci önceliğimiz olmaya devam etmelidir." dedi.
"SORUNLARIMIZI, DEMOKRASİ İÇERİSİNDE, KONUŞARAK VE TARTIŞARAK ÇÖZME GAYRETİNDEYİZ"
21. yüzyıla sorunlarla boğuşan ve ne yapacağı kestirilemez bir ülke olarak girildiğini, yeniden "Avrupa'nın hasta adamı" olarak söz edenlerin hayli fazla olduğunu dile getiren Gül, bugün vatandaşlarının kendisine güven duyduğu, değişen dünyanın alacağı yeni düzene katkısı olabilecek, güçlü bir ülke olunduğuna dikkat çekti.
"Zenginleşiyor ve zenginliğimizi tabana yaymanın yollarını arıyoruz." diyen Gül, "Sorunlarımızı, demokrasi içerisinde, konuşarak ve tartışarak çözme gayretindeyiz. Dışarıdan bakanların gıpta ettiği, içeriden bakıldığında da gurur duyulması gereken bir ülke bugün Türkiye. Bu gelişmede, iktidarı ve muhalefetiyle bütün siyasi partilerimizin ve tabii bir bütün olarak Yüce Meclisimizin büyük payı var. Şüphesiz ki önümüzde önemli iç ve dış sorunlar var. Bunları asla görmezlikten gelemeyiz. Ancak, bunları aşabilecek güç, irade ve tecrübemiz her zaman olduğundan çok daha fazladır. Dolayısıyla, Türk milletinin ve geleceğin Türkiye’sinin her bakımdan daha parlak ve aydınlık olacağına dair inancımı tekrarlıyorum. Sözlerime son verirken, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Yüce Meclis’in ebediyete intikal etmiş tüm üyelerini rahmetle yad ediyor ve yeni yasama yılının Milletimiz için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan diliyorum." şeklinde konuştu.
TBMM Genel Kurulu, 24. Dönem 3. Yasama Yılı'nın başlaması dolayısıyla bir konuşma yapan Cumhurbaşkanı Gül, Türkiye ekonomisinin yakın tarihi, ekonominin bütün temel dengelerini tahrip eden ve her defasında büyük kayıplara ve zararlara sebebiyet veren krizlerle dolu olduğunu hatırlattı. Bu sıkıntılı dönemlerin gösterdiği gerçeğin, ekonominin her zaman krizlere maruz kalabilecek kırılganlıklar ve zayıflıklarla malul bulunması olduğunu ifade eden Gül, 2001 yılında tarihinin en derin ekonomik krizinin yaşandığını hatırlattı. Krizi takip eden yıllarda alınan etkili tedbirler ve hayata geçirilen kapsamlı reformlar sayesinde ekonominin, istisnaî bir iki yıl hariç, istikrarlı bir büyüme ve gelişme trendi yakaladığını anlatan Gül, "2007'de başlayıp 2008'de derinleşen ve halen etkileri devam eden, dünyanın son yüzyılda yaşadığı en şiddetli krize karşı güçlü bir dayanıklılık ve esneklik göstermiştir. Yapılan reformlar bizi bu defa dış şoklara karşı korumuştur. Bütün bu olumsuzluklara rağmen, Türk ekonomisi son 10 yılda AB ortalamasından yaklaşık 5 kat daha hızlı büyümüş ve bu büyüme istihdam yaratan bir büyüme olmuştur. Bu başarıda en büyük pay, çalışkan Milletimize ve gösterdiği basiret ve izlediği doğru politikalarla Hükümet ve ekonomi yönetimine aittir. Ancak, bütün dünyanın takdirle ve dikkatle izlediği bu ekonomik performansın, kendi ülkemizde yeterince önemsendiğini ve takdir edildiğini maalesef söyleyemeyiz. Avrupa’nın en güçlü ülkelerinin vatandaşlarının bugün karşı karşıya kaldıkları sıkıntı ve acıları görmemiz gerekir. Günümüz dünyasında ekonomi alanında başarılı olmak, sürdürülebilir bir büyüme trendinin ve istikrarlı bir ekonomik ortamın sağlanması anlamına gelmektedir. Ayrıca şu gerçeği de unutmamalıyız: Arzu ettiğimiz neticeler, talimatla değil, doğru politikalar izlemekle elde edilebilir. Her iki kavram, yani sürdürülebilirlik ve istikrar, aynı zamanda, birbirine yakından bağlı ve birbirini etkileyen olguları ifade etmektedir. Vurgulamak istediğim husus, cari politikaların geçici başarılarıyla yetinmeden, ekonominin yapısal olarak daha güçlü temeller üzerine kurulmasını sağlayacak, orta ve uzun vadeli yapısal reformları hayata geçirecek stratejik vizyonun kaybedilmemesidir. Çünkü geçmişte bu tuzaklara düşülmüştür ve neticeleri hepimizce malumdur." diye konuştu.
"ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMİN ANAHTAR SÖZCÜĞÜ 'VERİMLİLİK' OLMALIDIR"
Ekonomiye ilişkin bazı uyarılarda da bulunan Cumhurbaşkanı Gül, "Dışa açık bir ekonomide sadece iç değil, aynı zamanda dış gelişmeleri de sürekli izlememiz elzemdir. Aşırı özgüven ve rahatlık duygusu, ekonomi yönetimlerinin her zaman kaçınmaları gereken duygulardır. Ekonomi alanında bugüne kadar sağlanan başarıların önemli bir sebebinin mali ve parasal disiplin olduğu unutulmamalıdır. Bu alanda yaşanacak gevşemenin, tamiri imkânsız sonuçlara yol açacağı hatırda tutulmalıdır. Ayrıca, bu kırılgan dönemde kamu harcamalarındaki önceliklerimize de dikkat etmeliyiz. Şüphesiz ki bütün başarıların en önemli faktörü eğitilmiş insan gücü kaynağımızdır. Bu itibarla, önümüzdeki dönemin anahtar sözcüğü 'verimlilik' olmalıdır. Bunun için başta eğitim olmak üzere, bilimsel çalışmalar, araştırma-geliştirme ve inovasyon faaliyetleri, ekonomik programların hedeflerine ulaşmasında en temel unsurdur. Bu alan daima birinci önceliğimiz olmaya devam etmelidir." dedi.
"SORUNLARIMIZI, DEMOKRASİ İÇERİSİNDE, KONUŞARAK VE TARTIŞARAK ÇÖZME GAYRETİNDEYİZ"
21. yüzyıla sorunlarla boğuşan ve ne yapacağı kestirilemez bir ülke olarak girildiğini, yeniden "Avrupa'nın hasta adamı" olarak söz edenlerin hayli fazla olduğunu dile getiren Gül, bugün vatandaşlarının kendisine güven duyduğu, değişen dünyanın alacağı yeni düzene katkısı olabilecek, güçlü bir ülke olunduğuna dikkat çekti.
"Zenginleşiyor ve zenginliğimizi tabana yaymanın yollarını arıyoruz." diyen Gül, "Sorunlarımızı, demokrasi içerisinde, konuşarak ve tartışarak çözme gayretindeyiz. Dışarıdan bakanların gıpta ettiği, içeriden bakıldığında da gurur duyulması gereken bir ülke bugün Türkiye. Bu gelişmede, iktidarı ve muhalefetiyle bütün siyasi partilerimizin ve tabii bir bütün olarak Yüce Meclisimizin büyük payı var. Şüphesiz ki önümüzde önemli iç ve dış sorunlar var. Bunları asla görmezlikten gelemeyiz. Ancak, bunları aşabilecek güç, irade ve tecrübemiz her zaman olduğundan çok daha fazladır. Dolayısıyla, Türk milletinin ve geleceğin Türkiye’sinin her bakımdan daha parlak ve aydınlık olacağına dair inancımı tekrarlıyorum. Sözlerime son verirken, başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere Yüce Meclis’in ebediyete intikal etmiş tüm üyelerini rahmetle yad ediyor ve yeni yasama yılının Milletimiz için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan diliyorum." şeklinde konuştu.