'12 Eylül'de Uğruna 11 Yıl Yattığımız Mhp'yi Yanımızda Görememek Kahrediyor'

12 Eylül 1980 darbesinde `MHP ve Ülkücü Kuruluşlar` davası nedeniyle yıllarca tutuklu kalan Osman Başer, "Gençliğim ve istikbalimi verdiğim, uğrunda 11 sene 11 gün tutuklu kaldığım siyasi örgütümün değerli yöneticilerini, yanı başımızda görememek bizi kahretmektedir.

'12 Eylül'de Uğruna 11 Yıl Yattığımız Mhp'yi Yanımızda Görememek Kahrediyor'
" dedi. Parti yöneticilerinin ihtilal şüphelilerinin yanında yer almalarının ülkücü gençler olarak "Acaba bunlar ihtilalci mi?" sorusunu düşünmekten kendilerini alıkoyamadıklarını vurgulayan Başer, kendilerini idam edenlere karşı bir cümle dahi kurmayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli`yi kınadı.
12 Eylül 1980 darbesine ilişkin hazırlanan iddianamenin kabul edilmesi, en çok dönemin mağdurlarını sevindirdi. Bunlardan biri de 18 yaşında Mamak Askeri Cezaevi`ne giren ve ağır işkenceler gören Osman Başer. Yargılama sürecinde müşteki ve aynı zamanda katılan vekili olacak Başer, Cihan Haber Ajansı(Cihan) açıklamalarda bulundu.
Şahsi olarak ihtilali gerçekleştirenlerle bir husumetinin bulunmadığını ifade eden Başer, ancak 27 Mayıs İhtilali, 12 Mart Muhtırası, 12 Eylül İhtilali, 28 Şubat Muhtırası ile şu anda yargılanmakta olan diğer davalarla ilgili Anayasal düzeni cebren ve hileyle kısmi olarak değiştirmeye ve kaldırmaya, yönetmeye niyetlenen zihniyetin kendisinin fikir olarak düşmanı olduğunu vurguladı. Başer, şöyle devam etti: "Ne acıdır ki gençliğim ve istikbalimi verdiğim, uğrunda 11 sene 11 gün tutuklu kaldığım siyasi örgütümün değerli yöneticilerini yanı başımızda görememek bizi kahretmektedir. Gençliğimin ve istikbalimin üzerinde siyaset yapan siyasi örgütümün bugünkü değerli yöneticileri, darbe şüphelilerini vekil yapmaktadırlar. Bizlere fiili işkence yapan emniyet müdürünü, yine vekil yapmışlardır. Bu da yetmezmiş gibi son günlerde İnternet Andıcı sanıklarının ifadeleri üzerine tutuklanan Türk Silahlı Kuvvetlerinin 26. Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ`un tutuklanmasıyla ilgili yetki ve görev noktasında yargı yerini eleştirel beyanatlarda bulunmuşlardır. Ancak 12 Eylül 1980 ihtilalini gerçekleştiren sanıklarla ilgili kabul edilen iddianame hakkında, bir cümle dahi kurmamaları gönlümüzdeki yerlerini hepten kaybetmelerine neden olmuştur. Ancak şunu belirtmek isteriz ki hukuk ve demokrasi herkese lazım ve ihtiyaç halindedir. İhtilal şüphelilerinin yanında yer almaları, bir dönemin ülkücü gençleri olarak bizlerin `acaba bunlar ihtilalci mi?` sorusunu düşünmekten alıkoyamıyor."

"MHP MÜDAHİL OLARAK DAVAYA KATILABİLİR"
"50 yaşını geçkin biri olarak cinayetleri gördüm, katilleri tanıyorum. Cinayetleri görüp katilleri tanıyanların, susması, benim gönlümde suç ortakları olarak değerlendirilmektedir." diyen Başer, Türkiye Cumhuriyeti Devleti`nin sınırları içerisinde Erzurum`dan Kırklareli`ne, Adana`dan Trabzon`a 80 ihtilaliyle birlikte 1980/7040 esas sayılı `MHP ve Ülkücü Kuruluşlar` iddianamesinde yer alan ülkücü ve milliyetçilerin bir dönemin bedelini ağır işkence ve baskılarla, idamlarla ödediklerinin altını çizdi.

İdam edenlere karşı bir cümle dahi kurmayan MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli`yi şiddetle kınadığını dile getiren Başer, "1980 öncesinde Ankara, İzmir ve İstanbul`da meydana gelen önemli olaylara ilişkin yargılamalarda hükmü veren yerel mahkemelerin birçoğunun kararlarında, MHP ve ülkücü kuruluşlar `silahlı, anarşi ve terör suçlusu` olarak nitelendirilmiş; bu nitelendirmeler mahkeme hükmünde yer almıştır. Dolayısıyla MHP lideri ve tüm örgütleriyle birlikte mağdur edilmişlerdir. Kabul edilen bu iddianamede ve yargılama safhasında tüzel kişilik olarak müdahil olarak katılabilirler. Referandumla birlikte Anayasanın Geçici 15. Maddesinin kaldırılması sonucu yargı önüne gelen ve iddianamesi kabul edilen darbecilerle ilgili, `bir şey çıkmaz`, `zaman aşımına uğramıştır`, `havanda su dövüyorlar`, `AKP bülbülleri`, `Sütü bozuklar` diyerek bizlere saldıran mayası bozuklara itham olunur." diye konuştu.

Davada müdahil vekili olarak katılan avukat Serdal Namkoç ise 12 Eylül 1980 askeri darbesi sonrasında olaylarla ilgisi olduğu gerekçesi ile fişlenerek gözaltına alınan yüz binlerin içerisinde yer alan müvekkillerinin, aslında ilgileri olmayan olayların failleri olarak itiraflarda bulunmaları için günlerce işkence gördüklerini, hayatlarından umutlarını kestikleri insanlık dışı bir ortama sahip cezaevlerinde yıllarca tutuklu kaldıklarını hatırlattı. Kenan Evren`in 3 Ekim 1984 tarihindeki Muş gezisi sırasında söylediği `Şimdi ben, bunları yakaladıktan sonra mahkemeye vereceğim ve ondan sonra da idam etmeyeceğim, ömür boyu onlara bakacağım. Bu vatan için kanını akıtan bu Mehmetçiklere silah çeken o haini ben senelerce besleyeceğim.` zihniyetine uygun hüküm tesis etmekle görevli mahkeme heyetinin insafı altında ölümü bekleyerek yıllarını tükettiklerini anlatan Namkoç, "Faili olarak yargılandıkları davalar sonucu müvekkillerim de dahil olmak üzere o dönem sanık sıfatı ile yargılananların büyük çoğu yargılamalar sonucu beraat ederken, işkence ve baskın altında kaybolan yıllarının hesabının sorulma zamanı nihayet gelmiştir. 12 Eylül 1980 darbesinin müsebbipleri hakkında açılan bu dava neticesinde verilecek karar ne olursa olsun, sadece davanın açılması dahi, bu ülkedeki darbe yapma heveslilerinin, bir gün yaptıkları nedeni ile hesap vermek zorunda kalacaklarını anlamaları ve dolayısı ile ülkemiz demokrasisi ve hukuk devleti açısından tarihi bir noktadır." şeklinde konuştu.