Milli Eğitim Bakanı Dinçer: Vatandaşı Üzerseniz Ben De Sizi Üzerim
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, yeni eğitim öğretim yılı öncesinde il milli eğitim müdürleri ile bir araya gelerek önemli uyarılarda bulundu.
Dinçer, vatandaşlardan gelen her türlü şikayet ve talebin dikkate alınması gerektiğinin altını çizerek, “Vatandaşı üzerseniz ben de sizi üzerim.” dedi.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, 2011-2012 eğitim öğretim dönemi hazırlıklarının masaya yatırıldığı toplantıda, il milli eğitim müdürlerine seslendi. Bakan Dinçer’in konuşmasında, il ve ilçe milli eğitim yöneticileri ile okul müdürlerine yönelik pek çok uyarı yer aldı.
Eğitim sisteminin ciddi sorunları olduğuna dikkat çeken Bakan Dinçer, bu sorunları aşmanın tek çözüm yolunun ise eğitim olduğunu vurguladı. Eğitim camiasının sürekli değişime hazır olması gerektiğinin altını çizen Dinçer, “Herkes kendisi değişmek zorunda. Başkasının değişimi bizi ilgilendirmez. Biz değişmeliyiz. Herkes karşısındakinin sorunlarını görür ve ona dair değişmeyi düşünürse, bu ülkede değişim olmayacak demektir. Her il milli eğitim müdürü, genel müdür ya da okul yöneticisi ‘bizim sorunumuz ne, nasıl çözebiliriz, nasıl düzeltirizi?’ diye sormalı. Önemli olan bizim sorunumuz, doğru tespit edeceğiz ve değişime kendi nefsimizden başlayacağız.” diye konuştu.
“TÜRKİYE’NİN EĞİTİM SİSTEMİ İÇİN GEREKİRSE BULUNDUĞUMUZ KONUMLARDAN FEDAKARLIK ETMEYE HAZIR OLMALIYIZ”
Bakanlıktaki herkesin, değişimin gerekliliğini fark ettiğini gözlemlediğini aktaran Dinçer, şöyle devam etti: “Herkes bakanlığın, mesela yeniden yapılanmasını arzu ediyor ama bireye indirgediğiniz zaman kimse kendi genel müdürlüğünün değişmesi ile ilgili yeni bir yapıya veya modele hazır değil. Herkes kendi bulunduğu yeri koruyacaksa, herkes bulunduğu yerde günlük işleri yapmaya devam edecekse, nasıl değişeceğiz?”
Dinçer, herkesin, kendi subjektif beklentilerini gündeme getirdiğinde değişim için ortak bir nokta bulunamayacağını kaydetti. Bakanlıkta bugüne kadar yapılmış yüzlerce rapor gördüğünü söyleyen Dinçer, “Neredeyse bütün sorunun tespit edildiği, her türlü sorunla ilgili alternatif çözümlerin üretildiği ve raflara konulduğu bir yapı hissediyorum. Öyleyse, en ideal ve uygun olanı görmek, bunun üzerinden işlem yapmak bazen bizim nefsimize, içinde bulunduğumuz konuma ters düşse bile kabullenmek bizim için yapacak en iyi şeydir. Çünkü, topyekün başarı bireysel başarılardan daha önemlidir. Türkiye’nin eğitim sistemini çözmek, bu ülkenin geleceğini şekillendirecekse, Türkiye’nin eğitim sistemi için bizlerin gerekirse bulunduğu konumlardan fedakarlık etmesi yahut da farklı bir yapı içinde görev almaya, takımın başka bir yerinde konumlanmaya hazır olması gerekir.” şeklinde konuştu.
"HER ÇOCUĞA EŞİT SEVGİ VE ŞEFKATİ VERMEYE ÇALIŞACAĞIZ"
Kendilerine çocuğunu emanet eden hiç kimsenin bir diğerinden farklı olmadığını ifade eden Dinçer, kimsenin etnik yapısı, dini inancı, ideolojisi ya da olmayan ideolojisine bakılmayacağını söyledi. Dinçer, “Her çocuğa eşit sevgi ve şefkati vermeye çalışacağız. Kız erkek, fakir-zengin diye ayırmayacağız insanları. İster sosyolojik, ister ideolojik, ister siyasi anlamda herhangi bir ayrım bu bakanlığın telaffuz edebileceği bir kavram olarak ortaya çıkmamalı.” dedi.
"VATANDAŞIN ŞİKAYETLERİNİ CİDDİYE ALIN"
İl yöneticilerinin, vatandaş veya diğer kurumlardan gelen talepleri olumsuz olarak görmeleri halinde bunu yazılı olarak belirtmelerini isteyen Dinçer, “Siz şifai olarak hayır diyorsanız, bunun subjektif ya da objektif olduğuna emin olamıyoruz. Bu yüzden il yöneticilerimiz ve teşkilatımızın tüm kademelerindeki yöneticiler, kendilerine bir şikayet ya da talep geldiğinde olumsuz cevap veriyorlarsa, bunun gerekçesi ile beraber yazılı olarak verilmesini istiyorum. Ben göreceğim. Sizin neye niçin karar verdiğinizi bilmek istiyorum.” diye konuştu.
Vatandaşlardan gelen şikayetlerin ciddiye alınmasını isteyen Dinçer, şöyle devam etti: “Bir vatandaş şikayet ediyorsa, acaba vatandaşın kafasında ne var, ne tür çıkarı var gibi bazı hesaplarla heba edilmesinin doğru olmadığı kanaatindeyim. O yüzden her şikayet ve değişim teklifi ciddiye alınmalı. İl yöneticileri olarak sizler, okul yöneticilerine de benzer şeyleri tavsiye ediniz. Her şikayeti kendimizi geliştirmek için bir sebep olarak görelim. Vatandaşın bizimle ilişki kurması, şikayette bulunması, değişiklik teklifinde bulunmalarını nimet olarak değerlendirmeliyiz.”
"VATANDAŞI ÜZERSENİZ BEN DE SİZİ ÜZERİM"
Bakanlığın, herhangi bir birimi ya da kişisi ile ilgili kendisine gelen her şikayeti ciddiye alıp incelediğini vurgulayan Dinçer, “Hele hele vatandaşlar kendilerine kötü muamele edildiği için bana şikayet mektubu yazıyorlarsa, haksız bile olsa onu haklı kabul ediyorum. Bu açıdan net bir mesaj vermek istiyorum size. Bu mesajı medya nasıl anlayacak bilmiyorum ama size mesajım şu: Vatandaşı üzerseniz, ben de sizi üzerim. Bunu net bir şekilde söylüyorum. Vatandaşın haksız talep veya şikayetlerini anlatmak da dilimiz döndüğünce bize düşer.” dedi.
İL, İLÇE VE OKUL YÖNETİCİLERİ İÇİN PERFORMANS ÖLÇÜMLERİ ÖNÜMÜZDEKİ YILDAN İTİBAREN BAŞLAYACAK
Okul öncesi ve ilköğretimde yüzde 100, ortaöğretimde yüzde 90’ın üzerinde okullaşmayı hedeflediklerini, mesleki eğitimin genel eğitim arasındaki oranını yüzde 50’lerin üstüne çıkarmayı amaçladıklarını aktaran Dinçer, “Bu hedefleri gerçekleştirmek için bulunduğunuz ilde neler yapmak gerekiyor diye soru sormak, cevap üretmek gerekir. Çünkü bunlar, bundan sonraki dönemde il yönetiminin performans ölçüleri olacaktır. Önümüzdeki yıldan itibaren, il yöneticileri, ilçe yöneticileri ve okul yöneticileri için performans ölçüleri kuran uygulamayı başlatmak istiyorum.” şeklinde konuştu. Gelecek yıl içerisinde bir dönem pilot uygulama yapılabileceğini söyleyen Dinçer, “Bu, sizlerin, tabiri caizse pilot uygulamanız olacak.” diye konuştu.
İl milli eğitim müdürlerinin, ilin sorunlarını merkeze anlatarak sorumluluktan kurtulamayacağını söyleyen Dinçer, “Sorunları bulup, tespit edip, çözüm önerileri getirip, bizim üstlenmemiz gereken rolü belirleyeceksiniz. O ilin sorununu ben bulup, tespit edip çözüm üretseydim, o ilin yöneticisine ihtiyaç olur muydu?” diye sordu.
"OKUL BİNALARI MÜDÜRLERİN MÜLKİYETİ DEĞİL"
Okul binalarının müdürlerin mülkiyeti olmadığını dile getiren Dinçer, “Milli Eğitim Bakanlığı’nın elinde tapusunu tuttuğu alanlar da değil.” dedi. Okulların bir kültür merkezi olarak düşünülmesi gerektiğini ifade eden Dinçer, okul müdürlerinin sosyo kültürel faaliyet yapmaması gerektiğini belirtti.
Tepeden inme yapılan faaliyetlerin, öğrencilerin zorunlu olarak katıldıkları etkinlikler haline geldiğini kaydeden Dinçer, okul müdürlerinin öğretmen ve öğrencilerin yapacakları her türlü etkinlik için gereken imkanı ve kolaylığı sağlaması gerektiğini söyledi. Dinçer, hafta sonları da okulların öğrenci ve velilere açılmasını, bir aidiyet duygusu oluşturması gerektiğini anlattı. Dnçer, "Aidiyet duygusu olmayınca, çocuk okulun penceresine taş atar." şeklinde konuştu.
"EN İYİ YERİ KENDİNİZE AYIRMAYIN"
Okullardaki en iyi yerlerin okul müdür ve yardımcıları için değil, derslikler ve öğretmen odaları için ayrılmasını isteyen Bakan Dinçer, “Okul müdürü bir masa-sandalye ile bir odada bulunabilir.” dedi. Dinçer, okul odaları ve mekanlarının statü sembolleri haline gelmemesi uyarısında bulundu.
"ÇOCUKLARA YEDİRMEDEN ÖNCE KENDİNİZ YİYİN"
Ömer Dinçer, ayrıca, eğitim-öğretim dönemi başladıktan sonra okullarda boya-badana görmek istemediğini vurguladı. İl milli eğitim müdürlerine temizlik uyarısında da bulunan Dinçer, lavabo, tuvalet ve yemekhanesi temiz olmayan okullarda diğer yerlerin temiz olmasının hiçbir önem taşımadığını aktardı.
Çocuklara verilen yemeklerin kaliteli olması gerektiğinin de altını çizen Dinçer, “Çocuklara yedireceğiniz yemekler kaliteli olsun, önce siz ve öğretmenler yiyin.” şeklinde konuştu. Dinçer, başka illere nakil için yüksek lisans ve doktora yapılmasına da izin vermeyeceğini sözlerine ekledi.
Milli Eğitim Bakanı Ömer Dinçer, 2011-2012 eğitim öğretim dönemi hazırlıklarının masaya yatırıldığı toplantıda, il milli eğitim müdürlerine seslendi. Bakan Dinçer’in konuşmasında, il ve ilçe milli eğitim yöneticileri ile okul müdürlerine yönelik pek çok uyarı yer aldı.
Eğitim sisteminin ciddi sorunları olduğuna dikkat çeken Bakan Dinçer, bu sorunları aşmanın tek çözüm yolunun ise eğitim olduğunu vurguladı. Eğitim camiasının sürekli değişime hazır olması gerektiğinin altını çizen Dinçer, “Herkes kendisi değişmek zorunda. Başkasının değişimi bizi ilgilendirmez. Biz değişmeliyiz. Herkes karşısındakinin sorunlarını görür ve ona dair değişmeyi düşünürse, bu ülkede değişim olmayacak demektir. Her il milli eğitim müdürü, genel müdür ya da okul yöneticisi ‘bizim sorunumuz ne, nasıl çözebiliriz, nasıl düzeltirizi?’ diye sormalı. Önemli olan bizim sorunumuz, doğru tespit edeceğiz ve değişime kendi nefsimizden başlayacağız.” diye konuştu.
“TÜRKİYE’NİN EĞİTİM SİSTEMİ İÇİN GEREKİRSE BULUNDUĞUMUZ KONUMLARDAN FEDAKARLIK ETMEYE HAZIR OLMALIYIZ”
Bakanlıktaki herkesin, değişimin gerekliliğini fark ettiğini gözlemlediğini aktaran Dinçer, şöyle devam etti: “Herkes bakanlığın, mesela yeniden yapılanmasını arzu ediyor ama bireye indirgediğiniz zaman kimse kendi genel müdürlüğünün değişmesi ile ilgili yeni bir yapıya veya modele hazır değil. Herkes kendi bulunduğu yeri koruyacaksa, herkes bulunduğu yerde günlük işleri yapmaya devam edecekse, nasıl değişeceğiz?”
Dinçer, herkesin, kendi subjektif beklentilerini gündeme getirdiğinde değişim için ortak bir nokta bulunamayacağını kaydetti. Bakanlıkta bugüne kadar yapılmış yüzlerce rapor gördüğünü söyleyen Dinçer, “Neredeyse bütün sorunun tespit edildiği, her türlü sorunla ilgili alternatif çözümlerin üretildiği ve raflara konulduğu bir yapı hissediyorum. Öyleyse, en ideal ve uygun olanı görmek, bunun üzerinden işlem yapmak bazen bizim nefsimize, içinde bulunduğumuz konuma ters düşse bile kabullenmek bizim için yapacak en iyi şeydir. Çünkü, topyekün başarı bireysel başarılardan daha önemlidir. Türkiye’nin eğitim sistemini çözmek, bu ülkenin geleceğini şekillendirecekse, Türkiye’nin eğitim sistemi için bizlerin gerekirse bulunduğu konumlardan fedakarlık etmesi yahut da farklı bir yapı içinde görev almaya, takımın başka bir yerinde konumlanmaya hazır olması gerekir.” şeklinde konuştu.
"HER ÇOCUĞA EŞİT SEVGİ VE ŞEFKATİ VERMEYE ÇALIŞACAĞIZ"
Kendilerine çocuğunu emanet eden hiç kimsenin bir diğerinden farklı olmadığını ifade eden Dinçer, kimsenin etnik yapısı, dini inancı, ideolojisi ya da olmayan ideolojisine bakılmayacağını söyledi. Dinçer, “Her çocuğa eşit sevgi ve şefkati vermeye çalışacağız. Kız erkek, fakir-zengin diye ayırmayacağız insanları. İster sosyolojik, ister ideolojik, ister siyasi anlamda herhangi bir ayrım bu bakanlığın telaffuz edebileceği bir kavram olarak ortaya çıkmamalı.” dedi.
"VATANDAŞIN ŞİKAYETLERİNİ CİDDİYE ALIN"
İl yöneticilerinin, vatandaş veya diğer kurumlardan gelen talepleri olumsuz olarak görmeleri halinde bunu yazılı olarak belirtmelerini isteyen Dinçer, “Siz şifai olarak hayır diyorsanız, bunun subjektif ya da objektif olduğuna emin olamıyoruz. Bu yüzden il yöneticilerimiz ve teşkilatımızın tüm kademelerindeki yöneticiler, kendilerine bir şikayet ya da talep geldiğinde olumsuz cevap veriyorlarsa, bunun gerekçesi ile beraber yazılı olarak verilmesini istiyorum. Ben göreceğim. Sizin neye niçin karar verdiğinizi bilmek istiyorum.” diye konuştu.
Vatandaşlardan gelen şikayetlerin ciddiye alınmasını isteyen Dinçer, şöyle devam etti: “Bir vatandaş şikayet ediyorsa, acaba vatandaşın kafasında ne var, ne tür çıkarı var gibi bazı hesaplarla heba edilmesinin doğru olmadığı kanaatindeyim. O yüzden her şikayet ve değişim teklifi ciddiye alınmalı. İl yöneticileri olarak sizler, okul yöneticilerine de benzer şeyleri tavsiye ediniz. Her şikayeti kendimizi geliştirmek için bir sebep olarak görelim. Vatandaşın bizimle ilişki kurması, şikayette bulunması, değişiklik teklifinde bulunmalarını nimet olarak değerlendirmeliyiz.”
"VATANDAŞI ÜZERSENİZ BEN DE SİZİ ÜZERİM"
Bakanlığın, herhangi bir birimi ya da kişisi ile ilgili kendisine gelen her şikayeti ciddiye alıp incelediğini vurgulayan Dinçer, “Hele hele vatandaşlar kendilerine kötü muamele edildiği için bana şikayet mektubu yazıyorlarsa, haksız bile olsa onu haklı kabul ediyorum. Bu açıdan net bir mesaj vermek istiyorum size. Bu mesajı medya nasıl anlayacak bilmiyorum ama size mesajım şu: Vatandaşı üzerseniz, ben de sizi üzerim. Bunu net bir şekilde söylüyorum. Vatandaşın haksız talep veya şikayetlerini anlatmak da dilimiz döndüğünce bize düşer.” dedi.
İL, İLÇE VE OKUL YÖNETİCİLERİ İÇİN PERFORMANS ÖLÇÜMLERİ ÖNÜMÜZDEKİ YILDAN İTİBAREN BAŞLAYACAK
Okul öncesi ve ilköğretimde yüzde 100, ortaöğretimde yüzde 90’ın üzerinde okullaşmayı hedeflediklerini, mesleki eğitimin genel eğitim arasındaki oranını yüzde 50’lerin üstüne çıkarmayı amaçladıklarını aktaran Dinçer, “Bu hedefleri gerçekleştirmek için bulunduğunuz ilde neler yapmak gerekiyor diye soru sormak, cevap üretmek gerekir. Çünkü bunlar, bundan sonraki dönemde il yönetiminin performans ölçüleri olacaktır. Önümüzdeki yıldan itibaren, il yöneticileri, ilçe yöneticileri ve okul yöneticileri için performans ölçüleri kuran uygulamayı başlatmak istiyorum.” şeklinde konuştu. Gelecek yıl içerisinde bir dönem pilot uygulama yapılabileceğini söyleyen Dinçer, “Bu, sizlerin, tabiri caizse pilot uygulamanız olacak.” diye konuştu.
İl milli eğitim müdürlerinin, ilin sorunlarını merkeze anlatarak sorumluluktan kurtulamayacağını söyleyen Dinçer, “Sorunları bulup, tespit edip, çözüm önerileri getirip, bizim üstlenmemiz gereken rolü belirleyeceksiniz. O ilin sorununu ben bulup, tespit edip çözüm üretseydim, o ilin yöneticisine ihtiyaç olur muydu?” diye sordu.
"OKUL BİNALARI MÜDÜRLERİN MÜLKİYETİ DEĞİL"
Okul binalarının müdürlerin mülkiyeti olmadığını dile getiren Dinçer, “Milli Eğitim Bakanlığı’nın elinde tapusunu tuttuğu alanlar da değil.” dedi. Okulların bir kültür merkezi olarak düşünülmesi gerektiğini ifade eden Dinçer, okul müdürlerinin sosyo kültürel faaliyet yapmaması gerektiğini belirtti.
Tepeden inme yapılan faaliyetlerin, öğrencilerin zorunlu olarak katıldıkları etkinlikler haline geldiğini kaydeden Dinçer, okul müdürlerinin öğretmen ve öğrencilerin yapacakları her türlü etkinlik için gereken imkanı ve kolaylığı sağlaması gerektiğini söyledi. Dinçer, hafta sonları da okulların öğrenci ve velilere açılmasını, bir aidiyet duygusu oluşturması gerektiğini anlattı. Dnçer, "Aidiyet duygusu olmayınca, çocuk okulun penceresine taş atar." şeklinde konuştu.
"EN İYİ YERİ KENDİNİZE AYIRMAYIN"
Okullardaki en iyi yerlerin okul müdür ve yardımcıları için değil, derslikler ve öğretmen odaları için ayrılmasını isteyen Bakan Dinçer, “Okul müdürü bir masa-sandalye ile bir odada bulunabilir.” dedi. Dinçer, okul odaları ve mekanlarının statü sembolleri haline gelmemesi uyarısında bulundu.
"ÇOCUKLARA YEDİRMEDEN ÖNCE KENDİNİZ YİYİN"
Ömer Dinçer, ayrıca, eğitim-öğretim dönemi başladıktan sonra okullarda boya-badana görmek istemediğini vurguladı. İl milli eğitim müdürlerine temizlik uyarısında da bulunan Dinçer, lavabo, tuvalet ve yemekhanesi temiz olmayan okullarda diğer yerlerin temiz olmasının hiçbir önem taşımadığını aktardı.
Çocuklara verilen yemeklerin kaliteli olması gerektiğinin de altını çizen Dinçer, “Çocuklara yedireceğiniz yemekler kaliteli olsun, önce siz ve öğretmenler yiyin.” şeklinde konuştu. Dinçer, başka illere nakil için yüksek lisans ve doktora yapılmasına da izin vermeyeceğini sözlerine ekledi.