Yabancı Yatırımcı, Ar-ge Teşviki İle İlgili Sorunların Giderilmesini İstiyor

YASED araştırmasına göre yabancı yatırımcı, Türkiye’de Ar-Ge teşviklerinden yararlanırken, bürokratik engellerle karşılaşıyor.

Yatırımcı, önünde duran sorunların hemen giderilmesini talep ediyor.
YASED’in ODTÜ Bilim ve Teknoloji Politikaları Araştırma Merkezi (TEKPOL) ile yaptığı araştırma Türkiye’nin Ar-Ge alanında geldiği aşamayı ve alana dair sorunları ortaya koydu. ‘Türkiye Ekonomisinde Yabancı Sermayeli Firmaların Ar-Ge Etkinliklerinin Analizi’ başlıklı rapor, basın toplantısı ile kamuoyuna duyuruldu. Toplantıya YASED Yönetim Kurulu Üyesi Müjdat Altay, Ar-Ge Çalışma Grubu Başkanı Barhan Özce, ODTÜ TEKPOL üyesi Prof. Dr. Erkan Erdil ve Doç. Dr. Teoman Pamukçu katıldı.
Bütün dünyada rekabetçiliği belirleyen önemli unsurlardan biri olan Ar-Ge konusunda Türkiye’de atılan adımları büyük bir memnuniyetle izlediklerini belirten Müjdat Altay, “Ar-Ge Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun ile ülkenin rekabet gücünün artması için önemli bir adım atılmıştır. Ancak hedeflediğimiz yüzde 2’lik Ar-Ge yoğunluğuna varabilmek için, uluslararası firmaların Ar-Ge yatırımlarını Türkiye’ye çekmek durumundayız.” dedi.

Altay, “Dünya şirketlerinin Ar-Ge yatırımlarının uluslararasılaşması, inovasyon aşamalarının değişmesiyle bire bir ilintili. İletişim aygıtları ve mükemmelliyet odaklarında yaratılan bilginin daha erişilir hale gelmesiyle birlikte azalan coğrafi engeller, yenilik aşamalarının süratini artırıyor ve onları daha global hale getiriyor.”dedi. Altay’a göre Global Inovatif Ar-Ge olarak adlandırılan bu aşamada Ar-Ge yatırımlarına talip ülkelerin, maliki oldukları ortamın yatırımcının beklentilerini ne kadar karşıladığının belirlenmesi gerekiyor. Ar-Ge Çalışma Grubu’nun, ODTÜ-TEKPOL ile ortaya koyduğu ‘Türkiye Ekonomisinde Yabancı Sermayeli Şirketlerin Ar-Ge Etkinliklerinin Analizi’ Türkiye’de durumun dünya trendleri ışığında değerlendirilmesine ve eksiklerin belirlenmesini hedefliyor.

Raporda yer alan karşılaştırmalar ışığında, Ar-Ge giderlerinin Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla (GSYH) içinde payı dünyanın önde gelen ekonomilerde artıyor. 2007 itibari ile Ar-Ge giderlerinin GSYH içinde payı OECD ülkelerinde yüzde 2,28’e, Avrupa Birliği’nde yüzde 1,77’ye, 2008 için ise ABD’de yüzde 2,77’ye çıkıyor. Bunların yanında Finlandiya, İsveç ve İsrail gibi ülkelerde ise bu oran yüzde 3’leri aşarak OECD ortalamasını (yüzde 2,28) geçiyor. 2000’lerin başından itibaren ise Ar-Ge giderlerinde en süratli büyüme, senelik ortalama yüzde 10’u aşan artışla İzlanda ve Türkiye’de.

Diğer yandan OECD ülkelerinde yabancı sermayeli şirketlerin toplam imalat sanayi Ar-Ge giderleri içinde payının, satış ve istihdam paylarından az olmadığı, hatta pek çok ülke için daha fazla olduğu sonucunu da gözler önüne seriyor.
Ar-Ge’nin uluslararası bir hal almasını önleyen engellerin başında, Ar-Ge etkinliğini firma dışına taşımada karşılaşılan güçlükler geliyor. Bu durumun etmenleri arasında teknik bilginin örtük olması, inovasyonun aktörler arasında etkileşim gerektirmesi, ulusal inovasyon sisteminin yapısının belirleyiciliği, gömülülük ve özümseme kapasitesi, firma dışı Ar-Ge faaliyetlerinin koordinasyon maliyeti, bu sürecin firma için stratejik önemi ile ülke ekonomisinin uzmanlaştığı sektörlerin ehemmiyeti sayılıyor.

Ülkelerin ilerledikçe teknik taraflarını yenilemek durumunda olduğu, inovasyonun en önemli kaynağının Ar-Ge olduğu ve Ar-Ge`nin büyük bölümünün imalatta yer almasına rağmen hizmet sektöründe de artmaya devam ettiği vurgulanan raporda, alana yapılan uluslararası yatırımların bir ülkenin diğer ülkelerde bulunan bilgi odaklarına bağlanmasına imkân veren en doğrudan yol olacağı ifade ediliyor.

Raporun, Türkiye ekonomisinde yabancı sermayeli şirketlerin sektörel Ar-Ge’deki payı ile toplam Ar-Ge giderlerinin sektörel dağılımının karşılaştırılmasının da yer aldığı ikinci bölümünde, 2009’da bunalımın etkisiyle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere ve geçiş ekonomilerine gelen uluslararası doğrudan yatırımlarda (UDY) süratli bir gerileme gözlemlendiği belirtiliyor. 2010’da gelişmekte olan ülkelere ve geçiş ekonomilerine yönelik UDY’ler süratlenirken 2000-2009 arasında UDY bakımından gıda, tütün ve içki, kâğıt ürünleri, kimya, petrol ve plastik, taş ve toprağa dayalı imalat sektörlerinde büyüme olduğu; yabancı sermaye payının en fazla olduğu sektörün ise otomotiv olduğu görülüyor.
YASED ve ODTÜ TEKPOL ortak çalışma grubu, rapor için Türkiye’de Ar-Ge faaliyeti yürüten firmalar ülkede bu alanda faal olmayan ilaç, otomotiv, elektronik, cam sanayi, telekomünikasyon ve bilişim sektörlerinin önde gelen firmalarının üst yöneticileri ile görüştüklerini belirtiyor. Yapılan mülakatlar sonucunda tüm sektörlerin ortak sorunlarının sıralandığı kaydediliyor. Bu sorunların kimileri; nihai ürün veya hizmetten alınan dolaylı vergilerin fazla oluşu, yan sanayinin teknik kabiliyetlerinin güçlü olmaması, Ar-Ge ve yabancı sermaye siyasetinin birbirinden kopukluğu, sektörel önceliklerin belirlenmiş olmaması, Ar-Ge yardımlarından yararlanmanın önünde yer alan bürokratik engeller, teşvik uygulamalarında, sözleşmesel olarak ülke dışında bağlı olunan ana firmaya yapılan Ar-Ge faaliyetlerinin hangi teşviklerden yararlanabileceği konusunun açık olmaması şeklinde sıralanıyor.

Raporun sonunda tüm sorunlara dair ortak öneriler dile getiriliyor. Türkiye’de çok sayıda mevzuat olduğundan ve yabancı Ar-Ge’yi çekmek için ayrı alanlarda, politika araçlarının kullanılması gerektiğinden, bu konuda bir policy mix (politika karışımı)’e ihtiyaç olduğu hakikati uyarıların başını çekiyor.
Türkiye’deki işgücünün özelliklerininin, ilmi ve teknik altyapısınının ve var olan Ar-Ge teşviklerininin uluslararası arenada daha iyi tanıtılmasının gerekliliği de ortaya konurken; Türkiye’de çok sayıda Ar-Ge teşvikinin bulunduğu, bu sebeple katkıların artması yerine esas uygulamanın derlenip toplanması ve mevcut sorunların giderilmesi gerektiği vurgulanıyor. Türkiye’deki üniversitelerin dünya sıralamasındaki konumunun iyileştirilmesinin hedeflenmesi, klinik araştırmalar konusunda tüm tarafların mutabık olduğu bir kanunun hazırlanması ile 5746 sayılı kanun ve ilgili yönetmelikler konusunda uygulamadaki yorum farklılıklarının giderilmesi için mevzuatın netleştirilmesi konusunda harekete geçilmesi öneriliyor.