`işkence İzlemek, İşkence Görmekten Daha Kötü` (özel)

Türkiye`de, toplumsal ve siyasi hayata müdahale eden 12 Eylül 1980 darbesinin etkileri hala sürüyor.

`işkence İzlemek, İşkence Görmekten Daha Kötü` (özel)
Darbe sonrasında on binlerce insan tutuklandı, birçoğu işkence altında öldü. Darbe mağduru sendikacı Mehmet Atay ise darbenin Türkiye’ye çok pahalıya mal olduğunu söyledi. Gözaltında yaşadıklarını anlatan Atay’ın, “İşkence izlemek, işkence görmekten daha kötü.” sözleri, karanlık dönemde yaşananlara ışık tutuyor.
12 Eylül’de Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’na (DİSK) bağlı olan Sosyal İş Sendikası’nın yönetim kurulu üyesi olan Mehmet Atay, o günleri anlattı. Darbeden önce kitlelerin pasifize edilmeye başlandığını söyleyen Atay, “Kahvehaneler basılıyordu. Bunlar hep darbeye doğru hızla sürüklendiğimizi gösteriyordu. Sağ ve sol çatışması diye bir durum ortaya çıkarıldı. Bu gün, o iklimi o oyunu yaşayan özellikle gençlik kesimindeki insanların birçoğunun nasıl bir oyuna getirildikleri ya da getirilmeye çalışıldıkları gerçeği ortaya çıktı. 12 Eylül’de böyle geldi.” dedi.

Dönemim Genelkurmay Başkanı Kenan Evren ve Hava Kuvvetleri Komutanı olan Tahsin Şahinkaya’nın ifadelerinin alınmasının simgesel bir önemi var diyen Atay, “Aslında onlar bu harekette bir virgül bile değiller. Kenan Evren, en tesadüfî Genelkurmay başkanlarından biridir. Kendisi Ege Ordu Komutanı idi. Emekli olmak için gittiğini söylerken rastlantılar onu başka yere getirdi. İkisinin sorgulanıyor olmasının simgesel bir önemi vardır.” ifadelerini kullandı.

Darbe mağduru Atay, “13 Eylül’de her şey nasıl durdu?” sorusunu şu cevabı verdi: “Çok düşünmek lazım. O zaman bu işin içinde başka bir şey var diyorsun. Bence asıl arkadaki güç önemlidir. Bunu kim ve nasıl yaptırdı? Simgesel bakımdan sorgulamalar ya da yargılamalar fena bir şey değildir ama çok da önemli bir olgu olarak görmüyorum. Çünkü darbe bu ülkeye çok pahalıya mal oldu.”

EŞİME, ‘OĞLUMA TOPLANTIYA GİTTİĞİMİ SÖYLERSİN’ DEDİM
Darbe sabahı yaşadıklarını anlatan Atay, gözaltına alındığı zaman eşinden 5 yaşındaki oğlu Taylan’a kendisini sorduğunda toplantılar için gittiğini söylemesini istemiş. Evden alınışını anlatan Atay şöyle konuştu: “Bir darbenin gelişi arka planda belli oluyordu. O gece işim vardı. Geç bir saatte eve geldim. O zaman sadece tek bir kanal vardı. Zincirlikuyu’dan Beşiktaş’a kadar adım başı bombalı pankartlar asıldığı haberi vardı. Bende haberi izlerken eşime ‘Türkiye’de bu kadar pankartı asabilecek bir örgüt yoktur. Bu başka derin bir ilişkinin örgütüdür’ dedim. Bu bir şeyi gösteriyordu o da sabah ortaya çıktı. Sabah zil çaldı. Hemen uyandım ve anladım. Kapıyı açtım karşımda bir binbaşı vardı. Ellerinde bilgilerimin yazılı olduğu bir zarf vardı. Kimlik bilgilerimi okudu. Benim dedim. ‘Askeri müdahale oldu sizi götüreceğiz’ dedi. Oğlum 5 yaşındaydı o zaman. Eşime hoşçakal dedim. Taylan’a, baban toplantılar için gitti diye söylersin dedim.”
Gözaltına alındıktan sonra ilk olarak Metris’te bulunan 26. Alay’a götürüldüklerini anlatan Atay, aynı yerde kendisi gibi diğer sendikacı arkadaşlarının bulunduğunu belirtti. Hoparlörlerden sürekli olarak darbe tebliğleri yayınlandığını dile getiren Atay, İstanbul’da 10’a yakın toplama merkezi oluşturulduğunu ve yaklaşık 2 bin kişinin gözaltına alındığını ifade etti.
12 Eylül sabahından 27 Aralık gününe kadar gözaltında kaldığını kaydeden Atay o günleri, “12 Eylül olduğunda gözaltı süresi 2 gündü. Önce 1 haftaya çıkardılar, o yetmedi 1 aya çıktı. En sonunda 3 aya çıkardılar. 27 Aralık’ta 570 kişi mahkemeye çıktık, ben de dahil 63 kişi tutuklandı. Ne gerekçeyle niye tutuklandım belli değildi. Mahkemeye çıkmadan önce ekim aynın başı gibi sorgular başladı. Davutpaşa kışlası o zaman komutanlık merkezi idi. Sorgulamalar orada başladı. Bir sabah ismim okundu sorgu sırası bana geldi. Sendikadan bazı arkadaşlar da vardı. Gözlerimizi bağladılar, demir bir arabaya bindik. Öyle ya da böyle işkenceden geçtik. Göz bağlama olayı vardır. O zamana kadar pek bilinen bir şey değildi ama göz bağlamanın kendisi başlı başına bir işkencedir. Yanında arkadaşınız işkence görürken sana dinletmeleri, izletmeleri ayrı bir işkencedir. Sorgudasınız ya da sıra bekliyorsun. O sırada içeride bağırışlar, çağırışlar geliyor. Kimisi falakada kimisine ise elektrik veriliyor. Kimisi itip kakılıp dövülüyor.” diye anlattı.

“İşkence izlemek, işkence görmekten daha kötü.” diyen Atay, şöyle devam etti: “Açıkçası işin en zoru budur. Sesin cinsinden yapılan işkencenin türünü anlardık. Falakaya mı yatırılıyor yoksa elektrik mi veriliyor anlardık. 90 günün ardından gözaltı bitti derken bizi 2. kez sorguya aldılar. Askeri araçtan indirilirken düşüp ayağını kıran arkadaşlarımız oldu. Bir arkadaşımızın bacağı kırılmıştı. Akşama kadar bacağı kırık vaziyette tuttular.”
Sürpriz bir şekilde tahliye olduklarına değinen Atay, “9. ya da 10. ayda sürpriz bir şekilde 52 kişi tahliye olduk. Niye bıraktılar diye düşünürken dürüst bir yargıç dosyayı incelemiş ve bizi bırakmış diye öğrendik. Haberi duyan generaller kıyameti koparmış. Sıkıyönetim komutanı o yargıcı çağırmış. Yargıç da istifasını verip ayrılmış. Ondan sonra 2 yıl gibi uzun bir süre kimse tahliye olamadı.” ifadelerini kullandı.

Darbecilerin, DİSK’e bağlı sendika şubelerinden akıl almaz şeyler çıkacak diye beklentileri olduğunu kaydeden Atay, “O kadar yıl soruşturma yapıldı. O kadar insan tutuklandı, sendikalardan bir çakı bile çıkmadı.” şeklinde konuştu.