'Sinemaya küsmedim sadece film çekmedim'
Filmografisinde başyapıtlar bulunan Altın Palmiyeli Yol'un yönetmeni Şerif Gören, Ay Büyürken Uyuyamam adlı filmi için Ayvalık'ta. Gören, yeni filmini anlattı.
Yılmaz Güney'in senaryosunu yazdığı Altın Palmiye'li Yol'un yönetmeni Şerif Gören, Amerikalı'dan 18 yıl sonra, tekrar setlerde. Şu sıralar Necati Cumalı'nın Ay Büyürken Uyuyamam kitabını Ayvalık'ta sinemaya uyarlıyor. Ayça Bingöl, Hazal Kaya, Fırat Çelik, Selin Şekerci, Hakan Boyav, Ezgi Mola, Ali Düşenkalkar'ın rol aldığı filmde, iki kızıyla İzmir'den küçük bir Ege kasabasına yerleşen bir kadının yaşadıkları anlatılıyor. Küçük bir kasabada kadın olmanın zorlukları, erkeklerin bu kadınlara bakışları gibi meselelere odaklanan film, Şerif Gören'e göre temelde politik bir yapım. 4 Kasım'da vizyona girecek film için "Ahlak, ahlaksızlık, namus ve namussuzluk gibi olgulara, toplumsal meselelere bakıyor" diyen Şerif Gören, sette gayet enerjik görünüyor. Aradan geçen 18 yılı ve yeni filmini SABAH'a anlatan Gören, Yol filmi ile ilgili uzun süren sessizliğini de bozdu.
- Neden 18 yıl film çekmediniz?
-Aslında kendimi ara vermiş gibi hissetmiyorum. Çünkü her yıl bir film çekecek gibi kendimi dinamik tutuyordum. Ama olmadı, çekemedim. Hani Alamancılar, 'Bu yıl Türkiye'ye kesin dönüş yapacağım' der ama yapamaz ya. Benimki de biraz öyle...
- Son filminiz Amerikalı'ya gelen eleştiriler sizi, sinemaya küstürmüş olabilir mi?
- Bir küskünlük yok ortada. Sadece benim filmografime göre farklı bir filmdi Amerikalı, insanlara bu tuhaf gelmişti. Ama aslında başarılı bir filmdir Amerikalı. Yedi kopya ile 550 bin kişi izledi. O zaman için büyük başarıdır. Türk filmi izleniyor algısı yarattı Amerikalı ve sonra arkası geldi. Eğer o film olmasaydı bugün bu filmler çekilemezdi.
- Necati Cumalı'nın Ay Büyürken Uyuyamam kitabını filme çekmenizin sebebi nedir?
- Bu kitap 40 yıldır kütüphanemde duran bir eser. Hep sinemaya aktarmak istedim. Ama olmadı. Son yıllarda da ben de mükemmelliyetçilik başladı. Ama yüzde yüz mükemmel yok. En azından yakını var. Bu duyguyla başedince filme başlamaya karar verdim. Bir de Lütfi Akad, Metin Erksan, Halit Refiğ, Atıf Yılmaz kuşağında 'film gibi film' diye bir algı vardı. Ben o kuşağın son temsilici olarak görüyorum kendimi. Bu kitap da 'film gibi film' dediğimiz türden bir filmin ortaya çıkmasına olanak tanıyor.
- Filme kadın filmi diyebilir miyiz?
- Kadın filmi demek biraz yanlış. Erkeklerin de izleyeceği bir yapım. Kadın hikâyesi baskın olduğu için kadınlar daha fazla izleyebilir. Ama temelde politik bir film. Aşk, ahlak ahlaksızlık, namus namussuzluk gibi olgulara, toplumsal meselelere bakıyor film. Benim sinemamın günceli anlatan bir yanı var. Bu filmde İç Ege ve sahil arasındaki fark var.
- Oğlunuzun filmin yapımcısı olması bu filmin hayata geçmesinde etkili oldu mu?
- Evet, bu durum beni teşvik etti.
- Sinemadan bu kadar uzak kalmak duygusal olarak bir boşluk yarattı mı?
- Yaratmadı, çünkü ben sinemadan kopmadım. Türk filmlerini izliyorum.
- 1990'lardan bugüne kadar olan Türk sinemasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Açıkçası benim takip ettiğim birkaç yönetmen var. Onların dışında beni çok heyecanlandıran filmler çekilmiyor. Ben sinemacılar kuşağından gelen bir yönetmenim. Şimdi, diziciler, reklamcılar, fotoğrafçılar gibi farklı farklı gruplar var. Bir yönetmen iyi bir film çekiyor, sonra iki üç yıl bekliyor. Bu doğru bir yol değil. Yönetmenlerin sürekli, kendini yenileyerek film çekmesi gerekiyor.
YOL'DA DÖNEMİN ŞARTLARI HAKKIMI YEDİ
* Yol konusunda sizin hep hakkınız yendi. Siz bu konuda pek konuşmadınız, tam olarak düşünceniz nedir?
* O dönemi anlamadan yorumlar yapılır hep. Eğer hakkım yendiyse o dönemin şartları hakkımı yemiştir. Çünkü benim yurtdışına çıkma yasağım olduğu için Cannes'a ya da başka davet aldığım festivallere gidemedim. Yurtdışına çıkamama sebebim de politik nedenler. Ama Cannes'ın 50. yılında festivalin yöneticisi Gilles Jacop, Yol'un yönetmeni olarak beni sahneye çağırdı. Bu benim için yeterliydi.
* Yol'un gölgesi sizi takip etti mi?
* Etmedi. Yol'u çekerken ben Yönetmenler Derneği Başkanı'ydım. Yol benim 25. filmim ve Yol'un üzerine 25 film falan daha çektim.
* Ama Yol başarıdan başarıya koşarken siz idamla yargılandınız.
* Sonuçta beraat ettim. Dediğim gibi o dönemin şartlarıyla ilgili bir durumdur.
KADER İYİ FİLMDİR
* Siz 2006'da Antalya'da jüri başkanıydınız ve Kader en iyi film seçildi. Sizin bu kararı protesto ettiğiniz söylendi. Nedir işin doğrusu?
* Benim favorim Eve Dönüş'tü. 12 Eylül'ü anlatıyordu ve ben de darbede içeri girdiğim için beni daha çok yakaladı Eve Dönüş. Ama jüri Kader'i en iyi film seçti. Karar verildi ve tutanaklar imzalandı. Ben sadece törene katılamadım. Bu da bir tavır gibi algılandı. Kader iyi filmdir, Zeki'yi de (Demirkubuz) severim. Öyle bir protesto olmadı.
SETTEN NOTLAR...
* Ayvalık'ta çekilen filmde oyuncular Şerif Gören'le çalışmaktan çok memnun. Oyunculara farklı gelen çalışma biçimi önce onları zorlasa da şimdi alıştıkları için farklı bir heyecan yaşıyorlar.
* Gören'e sette herkes 'Hoca' diyor. Onunla her fırsatta sinema üzerine konuşmak istiyorlar.
* Setteki şikayet konusu sıcaklar. Oyuncu Selin Şekerci, "Set yoğun ama sıcaklar beni yoruyor," diyor.
* Genç oyuncu Hazal Kaya, hep sinemaya usta bir yönetmenle başlamak istemiş. Şimdi bu isteği gerçekleştiği için çok mutlu. Bu mutluluğunu çok çalışarak dışa vuruyor. Filmdeki kadınların hikâyesine yabancı olmadığını anlatan Kaya "Aslında" diyor "Filmde anlatılan her devrin hikâyesi, çünkü her dönemde kadınlar haksızlığa uğruyor"
* Ayça Bingöl, ilk telefon gelip "Şerif Bey'le çalışır mısınız?" denildiğinde şaka zannetmiş. Ama kapıldığı heyecan hâlâ geçmemiş. "Şerif Gören ile bir yoldaş olma fırsatı çıktı ve bu macerayı yaşamak benim için önemli" diyor.
* Filmin toplumun ikiyüzlü haline provokatif yaklaştığını söylüyor. Canlandırdığı Melek'i de ateş ortasındaki kadın olarak nitelendiriyor. Filmin arada kalmış erkek karakterini canlandıran Fırat Çelik, Türkiye'ye yeni yeni alıştığını söylüyor. Yıllarca Fransa'da yaşayan Çelik "Türkiye'de kadınların baskı altında yaşadığı çok belirgin" diyor.
- Neden 18 yıl film çekmediniz?
-Aslında kendimi ara vermiş gibi hissetmiyorum. Çünkü her yıl bir film çekecek gibi kendimi dinamik tutuyordum. Ama olmadı, çekemedim. Hani Alamancılar, 'Bu yıl Türkiye'ye kesin dönüş yapacağım' der ama yapamaz ya. Benimki de biraz öyle...
- Son filminiz Amerikalı'ya gelen eleştiriler sizi, sinemaya küstürmüş olabilir mi?
- Bir küskünlük yok ortada. Sadece benim filmografime göre farklı bir filmdi Amerikalı, insanlara bu tuhaf gelmişti. Ama aslında başarılı bir filmdir Amerikalı. Yedi kopya ile 550 bin kişi izledi. O zaman için büyük başarıdır. Türk filmi izleniyor algısı yarattı Amerikalı ve sonra arkası geldi. Eğer o film olmasaydı bugün bu filmler çekilemezdi.
- Necati Cumalı'nın Ay Büyürken Uyuyamam kitabını filme çekmenizin sebebi nedir?
- Bu kitap 40 yıldır kütüphanemde duran bir eser. Hep sinemaya aktarmak istedim. Ama olmadı. Son yıllarda da ben de mükemmelliyetçilik başladı. Ama yüzde yüz mükemmel yok. En azından yakını var. Bu duyguyla başedince filme başlamaya karar verdim. Bir de Lütfi Akad, Metin Erksan, Halit Refiğ, Atıf Yılmaz kuşağında 'film gibi film' diye bir algı vardı. Ben o kuşağın son temsilici olarak görüyorum kendimi. Bu kitap da 'film gibi film' dediğimiz türden bir filmin ortaya çıkmasına olanak tanıyor.
- Filme kadın filmi diyebilir miyiz?
- Kadın filmi demek biraz yanlış. Erkeklerin de izleyeceği bir yapım. Kadın hikâyesi baskın olduğu için kadınlar daha fazla izleyebilir. Ama temelde politik bir film. Aşk, ahlak ahlaksızlık, namus namussuzluk gibi olgulara, toplumsal meselelere bakıyor film. Benim sinemamın günceli anlatan bir yanı var. Bu filmde İç Ege ve sahil arasındaki fark var.
- Oğlunuzun filmin yapımcısı olması bu filmin hayata geçmesinde etkili oldu mu?
- Evet, bu durum beni teşvik etti.
- Sinemadan bu kadar uzak kalmak duygusal olarak bir boşluk yarattı mı?
- Yaratmadı, çünkü ben sinemadan kopmadım. Türk filmlerini izliyorum.
- 1990'lardan bugüne kadar olan Türk sinemasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
- Açıkçası benim takip ettiğim birkaç yönetmen var. Onların dışında beni çok heyecanlandıran filmler çekilmiyor. Ben sinemacılar kuşağından gelen bir yönetmenim. Şimdi, diziciler, reklamcılar, fotoğrafçılar gibi farklı farklı gruplar var. Bir yönetmen iyi bir film çekiyor, sonra iki üç yıl bekliyor. Bu doğru bir yol değil. Yönetmenlerin sürekli, kendini yenileyerek film çekmesi gerekiyor.
YOL'DA DÖNEMİN ŞARTLARI HAKKIMI YEDİ
* Yol konusunda sizin hep hakkınız yendi. Siz bu konuda pek konuşmadınız, tam olarak düşünceniz nedir?
* O dönemi anlamadan yorumlar yapılır hep. Eğer hakkım yendiyse o dönemin şartları hakkımı yemiştir. Çünkü benim yurtdışına çıkma yasağım olduğu için Cannes'a ya da başka davet aldığım festivallere gidemedim. Yurtdışına çıkamama sebebim de politik nedenler. Ama Cannes'ın 50. yılında festivalin yöneticisi Gilles Jacop, Yol'un yönetmeni olarak beni sahneye çağırdı. Bu benim için yeterliydi.
* Yol'un gölgesi sizi takip etti mi?
* Etmedi. Yol'u çekerken ben Yönetmenler Derneği Başkanı'ydım. Yol benim 25. filmim ve Yol'un üzerine 25 film falan daha çektim.
* Ama Yol başarıdan başarıya koşarken siz idamla yargılandınız.
* Sonuçta beraat ettim. Dediğim gibi o dönemin şartlarıyla ilgili bir durumdur.
KADER İYİ FİLMDİR
* Siz 2006'da Antalya'da jüri başkanıydınız ve Kader en iyi film seçildi. Sizin bu kararı protesto ettiğiniz söylendi. Nedir işin doğrusu?
* Benim favorim Eve Dönüş'tü. 12 Eylül'ü anlatıyordu ve ben de darbede içeri girdiğim için beni daha çok yakaladı Eve Dönüş. Ama jüri Kader'i en iyi film seçti. Karar verildi ve tutanaklar imzalandı. Ben sadece törene katılamadım. Bu da bir tavır gibi algılandı. Kader iyi filmdir, Zeki'yi de (Demirkubuz) severim. Öyle bir protesto olmadı.
SETTEN NOTLAR...
* Ayvalık'ta çekilen filmde oyuncular Şerif Gören'le çalışmaktan çok memnun. Oyunculara farklı gelen çalışma biçimi önce onları zorlasa da şimdi alıştıkları için farklı bir heyecan yaşıyorlar.
* Gören'e sette herkes 'Hoca' diyor. Onunla her fırsatta sinema üzerine konuşmak istiyorlar.
* Setteki şikayet konusu sıcaklar. Oyuncu Selin Şekerci, "Set yoğun ama sıcaklar beni yoruyor," diyor.
* Genç oyuncu Hazal Kaya, hep sinemaya usta bir yönetmenle başlamak istemiş. Şimdi bu isteği gerçekleştiği için çok mutlu. Bu mutluluğunu çok çalışarak dışa vuruyor. Filmdeki kadınların hikâyesine yabancı olmadığını anlatan Kaya "Aslında" diyor "Filmde anlatılan her devrin hikâyesi, çünkü her dönemde kadınlar haksızlığa uğruyor"
* Ayça Bingöl, ilk telefon gelip "Şerif Bey'le çalışır mısınız?" denildiğinde şaka zannetmiş. Ama kapıldığı heyecan hâlâ geçmemiş. "Şerif Gören ile bir yoldaş olma fırsatı çıktı ve bu macerayı yaşamak benim için önemli" diyor.
* Filmin toplumun ikiyüzlü haline provokatif yaklaştığını söylüyor. Canlandırdığı Melek'i de ateş ortasındaki kadın olarak nitelendiriyor. Filmin arada kalmış erkek karakterini canlandıran Fırat Çelik, Türkiye'ye yeni yeni alıştığını söylüyor. Yıllarca Fransa'da yaşayan Çelik "Türkiye'de kadınların baskı altında yaşadığı çok belirgin" diyor.