Endüstriyel Emisyonlar Türkiye-Ab Ortak Çalıştayı
Avrupa Birliği Bakanlığı Müsteşar Vekili Haluk Ilıcak, bilim ve araştırma faslı ile ilgili olarak, "Biz inanıyoruz ülkemiz artık bu alanda AB‘nin bir üyesidir" dedi.
TOBB Sosyal Tesisleri‘nde düzenlenen Endüstriyel Emisyonlar Türkiye-AB Ortak Çalıştayı‘nın açılış konuşmasını yapan Avrupa Birliği Bakanlığı Müsteşar Vekili Haluk Ilıcak, Türkiye‘nin bilim ve araştırma faslı kapsamındaki AB kriter ve normlarını karşıladığı için bu faslın 2005 yılında geçici olarak kapatıldığını belirterek, "Biz inanıyoruz ülkemiz artık bu alanda AB‘nin bir üyesidir. Nitekim, bilim, teknoloji ve yenilik alanında son yıllarda sağlanan siyasal sahiplenme ve Avrupa Birliği sürecinin kattığı
ivme ile ülkemiz bu alanda müthiş bir performans ortaya koymuştur" dedi.
Son yıllarda Türkiye‘nin kendi doğal gelişim sürecini hızlandırdığını ifade eden Ilıcak, AB‘nin temel stratejilerini göz önünde bulundurarak kendisine en uygun kalkınma stratejisini oluşturduğunu kaydetti. Türkiye‘nin 2011-2016 yılları için Ulusal Bilim, Teknoloji ve Yenilik Stratejisi‘nin Başbakan Erdoğan başkanlığında toplanan Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu tarafından 2010 Aralık ayında onaylanarak yürürlüğe girdiğini hatırlatan Ilıcak, bu belgenin Avrupa Birliği‘nin ‘Yenilikçilik Birliği‘ stratejisi
ile hemen hemen aynı tarihlerde yayımlanmış olması ve Türkiye‘nin Ar-Ge önceliklerini belirlemesi bakımından önemli olduğunu belirtti. Ilıcak, Türkiye‘nin AB‘deki gelişmelere eşzamanlı uyum gösterebildiğini söyleyerek, Türkiye‘nin kendi koyduğu kurallara göre yolunu çizdiğini belirtti. Ilıcak, şunları kaydetti:
"Türkiye, 2002-2007 yılları arasında Gayri Safi Yurtiçi Hasıla‘dan Ar-Ge‘ye ayrılan yüzdenin artışı sıralamasında 23 AB ülkesini geride bırakarak 5. sıraya yerleşmiştir. 2003‘ten 2008‘e Ar-Ge harcamaları 2.5 kat artmış ve 2008 verilerine göre Türkiye‘de yaklaşık 7 milyar TL Ar-Ge harcaması yapılmıştır. 2003‘te yüzde 24 olan özel sektör Ar-Ge harcamaları payı da, 2008‘de yüzde 44‘lere kadar artmış bulunmaktadır."
Türkiye‘nin küresel şirketler için üretim ve pazarlama üssü olmaktan çıkarak, bir Ar-Ge cazibe merkezi olarak da görülmeye başlandığını vurgulayan Ilıcak, Türk kuruluşlarının yurtdışından ortakları ile yeni nesil uçakların komposit gövde tasarımlarının geliştirilmesi, gıda kurutmada alternatif teknolojiler, yenilikçi sınır güvenliği uygulamaları, karbon salınımı düşük geleceğin kara araçları gibi birçok projeyi beraber yürüttüğünün altını çizdi. Ilıcak, çevre faslı ile ilgili uyum çalışmalarında ise AB
Çevre müktesebatının önemli bir bölümünün iç hukuka aktarıldığını belirterek, idari kapasitenin geliştirilmesi, gerekli altyapının tesisi ve uygulamanın sağlanması konularında önemli gelişmeler kaydedildiği belirtti. Ilıcak, atık yönetiminin etkinleştirilmesinden hava kalitesinin iyileştirilmesine, çevresel gürültü yönetiminden genetik yapısı değiştirilmiş organizmalara, endüstriyel kirlilik ve risk yönetiminden doğa ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına ilişkin geniş kapsamlı düzenlemeler içeren AB
çevre müktesebatına uyum konusunda her geçen gün yeni ilerlemeler kaydedildiğini ifade etti. 2010 yılında yürürlüğe giren Endüstriyel Emisyonlar Direktifi‘nin AB çevre mevzuatının temel unsurlarından bir tanesi olduğunu belirten Ilıcak, "Direktif, endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanan kirliliğin önlenmesi ve kontrolü hususlarında entegre bir yaklaşım ortaya koymakta, havaya, suya ve toprağa verilen sanayi kaynaklı emisyonların azaltılması ve atık oluşumunun en aza indirgenmesi konularında geniş kapsamlı
düzenlemeler içermektedir" şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA
ivme ile ülkemiz bu alanda müthiş bir performans ortaya koymuştur" dedi.
Son yıllarda Türkiye‘nin kendi doğal gelişim sürecini hızlandırdığını ifade eden Ilıcak, AB‘nin temel stratejilerini göz önünde bulundurarak kendisine en uygun kalkınma stratejisini oluşturduğunu kaydetti. Türkiye‘nin 2011-2016 yılları için Ulusal Bilim, Teknoloji ve Yenilik Stratejisi‘nin Başbakan Erdoğan başkanlığında toplanan Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu tarafından 2010 Aralık ayında onaylanarak yürürlüğe girdiğini hatırlatan Ilıcak, bu belgenin Avrupa Birliği‘nin ‘Yenilikçilik Birliği‘ stratejisi
ile hemen hemen aynı tarihlerde yayımlanmış olması ve Türkiye‘nin Ar-Ge önceliklerini belirlemesi bakımından önemli olduğunu belirtti. Ilıcak, Türkiye‘nin AB‘deki gelişmelere eşzamanlı uyum gösterebildiğini söyleyerek, Türkiye‘nin kendi koyduğu kurallara göre yolunu çizdiğini belirtti. Ilıcak, şunları kaydetti:
"Türkiye, 2002-2007 yılları arasında Gayri Safi Yurtiçi Hasıla‘dan Ar-Ge‘ye ayrılan yüzdenin artışı sıralamasında 23 AB ülkesini geride bırakarak 5. sıraya yerleşmiştir. 2003‘ten 2008‘e Ar-Ge harcamaları 2.5 kat artmış ve 2008 verilerine göre Türkiye‘de yaklaşık 7 milyar TL Ar-Ge harcaması yapılmıştır. 2003‘te yüzde 24 olan özel sektör Ar-Ge harcamaları payı da, 2008‘de yüzde 44‘lere kadar artmış bulunmaktadır."
Türkiye‘nin küresel şirketler için üretim ve pazarlama üssü olmaktan çıkarak, bir Ar-Ge cazibe merkezi olarak da görülmeye başlandığını vurgulayan Ilıcak, Türk kuruluşlarının yurtdışından ortakları ile yeni nesil uçakların komposit gövde tasarımlarının geliştirilmesi, gıda kurutmada alternatif teknolojiler, yenilikçi sınır güvenliği uygulamaları, karbon salınımı düşük geleceğin kara araçları gibi birçok projeyi beraber yürüttüğünün altını çizdi. Ilıcak, çevre faslı ile ilgili uyum çalışmalarında ise AB
Çevre müktesebatının önemli bir bölümünün iç hukuka aktarıldığını belirterek, idari kapasitenin geliştirilmesi, gerekli altyapının tesisi ve uygulamanın sağlanması konularında önemli gelişmeler kaydedildiği belirtti. Ilıcak, atık yönetiminin etkinleştirilmesinden hava kalitesinin iyileştirilmesine, çevresel gürültü yönetiminden genetik yapısı değiştirilmiş organizmalara, endüstriyel kirlilik ve risk yönetiminden doğa ve biyolojik çeşitliliğin korunmasına ilişkin geniş kapsamlı düzenlemeler içeren AB
çevre müktesebatına uyum konusunda her geçen gün yeni ilerlemeler kaydedildiğini ifade etti. 2010 yılında yürürlüğe giren Endüstriyel Emisyonlar Direktifi‘nin AB çevre mevzuatının temel unsurlarından bir tanesi olduğunu belirten Ilıcak, "Direktif, endüstriyel faaliyetlerden kaynaklanan kirliliğin önlenmesi ve kontrolü hususlarında entegre bir yaklaşım ortaya koymakta, havaya, suya ve toprağa verilen sanayi kaynaklı emisyonların azaltılması ve atık oluşumunun en aza indirgenmesi konularında geniş kapsamlı
düzenlemeler içermektedir" şeklinde konuştu.