Siyasette en çok seçimleri seviyorum
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, bakan olarak hedef ve projelerini, anne olarak başarısını, evlat olarak babasına olan sevgisini ve borcunu anlattı.

Nimet Çubukçu için tek bir gözlem hakkım olsa “Çalışıyor,” derdim. Hakikaten Milli Eğitim Bakanı alımlı bir kadın, süper bir anne, eleştirilerin tam aksine, yaptıklarına fazlasıyla hakim bir politikacı olabilir ama durmak bilmeden çalışması her şeyin önüne geçiyor. Dakikaları hatta saniyeleri sayıyor, kaybedecek vakti yok.
“Hızlıyımdır. İşi uzatana toparlaması için telkinlerde bulunurum,” diyor. İddiası ise belli: “Türkiye eğitim sıralamalarında gerilerde. Bunun nedeni, başarı ile başarısızın arasındaki uçurum, başarısızları biraz yukarı çıkardığımız zaman Türkiye birçok ülkeyi geride bırakacak.”
- 12 Haziran çok yaklaştı, seçim stresi ile nasıl başa çıkıyorsunuz?
- Öyle bir stresim yok. Siyasette sevdiğim dönemler seçim dönemleri. Halkla çok fazla temas ediyoruz, milletimiz çok renkli, çok ilginç şeyler duyuyorum. Çok güzel geçiyor, beni hiç strese sokmuyor tam tersine gayet rahatlatıcı.
- Şu sıralar günde kaç saat çalışıyorsunuz?
- 12 ile 16 saat arasında. Bakanlarla bile bazen yollarımız kesişmiyor. Geçen referandum döneminde hep güzergahlarda karşılaştık bakanlarla. Mesela Tekirdağ’da köftecide duruyoruz, ‘Ertuğrul Günay gelecek,’ diyorlar.
- İstanbul 2. Bölge 1. Adayısınız, bu durum partinizin size büyük güven duyduğu anlamına mı geliyor?
- Bir kadın olarak listenin başında olmak çok güzel. Ülkemizde siyasete ilgi duyan kadınlar için, kız çocukları için geleceğe ilişkin olumlu bir motivasyon bu.
- Kazanırsanız ne yapacaksınız? Tarih de tatile çok yakın, planlarınız var mı, tatil rotanızı çizdiniz mi?
- Seçimlerden bir hafta sonra okullar kapanıyor, ardından yemin törenleri, meclisin yeniden oluşumu var, onları bekleyeceğim. Ama bu yaz hepimizin tatil planları var tabii, Akdeniz ve Ege’de sade ve dikkat çekmeyen birkaç yerimiz var, hangisi kısmet olursa artık.
- Politika sizi nelerden alıkoyuyor?
- Siyaset kalpten istediğiniz ve gönüllü olduğunuz zaman yapılabilecek bir şey, tabii ki vazgeçtiğiniz şeyler var, hayatınıza ilişkin birçok kısıtlamalar var. Ben hayatım boyunca hiçbir şeyden şikayet etmedim. Kaldı ki bu gönüllü bir durum, bundan hiç şikayet etmiyorum.
Konuştuğumda da, sustuğumda da suçlandım
- Şifre skandalında son merci sizsiniz.
- ÖSYM özerk bir kurum, benim emir ve talimatımla çalışmaz. Açıklama yapmadığım zaman susmak, konuştuğum zaman özerk bir kuruma müdahale etmekle suçlandım. Ama bir şekilde eğitimle ilgili bir kurum olduğu için tutumumuzu ortaya koyduk.
- Neydi tutumunuz?
- Kısa da olsa açıklamalar yaptım. Başbakanımız da ben de ‘Bu sınavın objektif, adil, hakkaniyete aykırı bir şekilde yapılmasına izin vermeyiz. Bize bu konuda güvenin,’ dedik. ‘Bu sınavda bir şekilde bazı öğrenciler kayırıldığı, bazılarını haksızlığa uğratacak işler yapıldığı takdirde herkesten fazla biz karşı çıkarız,’ dedik. Bunun adil bir sınav olması için para, güvenlik, tedbir ne isteniyorsa verdik, veririz de. Sınav üzerine birtakım iddialar ortaya çıkınca konu yargıya intikal etti. Biz bu süreci bekleriz, sürekli çıkıp yargıyı da yönlendirecek şekilde açıklama yapmayız. Hem Cumhuriyet Savcılığı’nda bir suç soruşturması hem de İdari Yargı’da bir soruşturma yürüdü, çok şükür ikisi de sonuçlandı.
- Ve sonuç, kopya yok, şifre var...
- Bakın kopya başka bir şey, şifre başka bir şey. Bu tipte şifre uygulamalarını 1999’da da kullanmışız. Kopya, adaleti temelden sarsar. Nitekim davaların birinde takipsizlik kararı verildi. Şifreden kaynaklanan, sınavın bu söylediğimiz ölçütlerin dışına çıktığına dair tek bir bulguya rastlanmadı. Cumhuriyet Savcılığı incelemesini çok değerli bir grup bilirkişi ile yaptı. 60-70 bin örnekleme üzerinde çalışması yeterli iken titizlik gösterdi, 1 milyon 700 bin kitapçık tek tek incelendi. Tek bir kitapta bile kopya çekildiğine dair bir bulguya rastlanmadı. Biz bu çocukların geleceğe ilişkin güvenlerini sarsar mıyız?
- Sizin göreviniz değil ama bu olayın sonunda herhangi bir görev değişikliği düşünülüyor mu?
- Dediğiniz gibi benim görevim dahilinde değil.
Mutluluk hedeflerim içinde para hiç olmadı
- 10 çocuklu bir aileden geliyorsunuz, ailenin yıldız ismi siz oldunuz. Sizin ailede fırsat eşitliği var mıydı?
- Vardı evet. Biz yedi erkek, üç kızız. Bir ağabeyim vefat etti, yaşayan dokuz kardeşim var. Herkes çok iyi konumda. Biz ne kazanırsak kazanalım, onunla yetinmeyi öğrendik. Ayda 500 lira da kazanabilirsin ve onunla mutlu olmayı başarabilirsin. Mutluluk hedeflerim içerisinde, şu kadar para kazanmak ya da şunu almak yoktu zaten. Biz ‘İşini iyi, sevgiyle yapmaya çalış, gerisi gelir,’ diye büyüdük.
- Babanızdan size miras kalan en önemli değer neydi?
- Babam hepimize yüksek özgüven aşıladı. Bir de sevgi. Bizi çok sevgi dolu büyüttü. Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı yaptığım dönemde gördüm ki biz hep kadını eğitmeye çalıştık. Ama aslolan babalar. Bir baba eğer kız çocuğunu çok sever ve ona olumsuz ayrımcılık içerecek bir tutum içinde olmazsa, o kız çocuğu her şeyi başarabiliyor. Babam beni çok motive etti, her şeyi yapabileceğime çok inandı. Ben bugün buradaysam, bu onun sayesinde.
Kendi kendime karne
- Türkiye’nin ilk kadın Milli Eğitim Bakanı oldunuz ve ilk dönem sürenizin sonuna geliyorsunuz. Kendinizi değerlendirmenizi istesem.
- Kendime karne istiyorsun yani. İnşallah iyi geçmiştir. Ben kendimle ilgili bulmuyorum, bu bir hükümet politikası ama kişisel olarak ben, bizim dönemimizde okula başlayan çocukların kitap okuma alışkanlıklarından dil becerilerine, kendilerini ifade etmeden sosyal aktivitelerdeki başarılarına kadar soran, sorgulayan, demokratik düşünebilen çok farklı çocuklar yetiştiğini gözlemliyorum. Ama biz henüz onların erişkin halini görmedik. Rekabet gücü yüksek insan gücü için çok büyük emek sarfediyoruz, büyük yatırım yapıyoruz. İlk defa bizim hükümetimiz zamanında eğitime ayrılan bütçe savunma bütçesini geçti.
- Bu bütçeyi doğru yapılandırdığınızı düşünüyor musunuz?
- Sadece benim değil, AK Parti hükümeti zamanında eğitim adına fiziki altyapının iyileştirilmesinden kız çocuklarının okullaşmasına, engellilerin eğitim hakkından derslik sayısına ve bilişim teknolojisi sınıflarına kadar çok önemli aşamaları kat ettik. Bugün derslik başına düşen öğrenci sayısını 31’e düşürdük. İdeali de 30’dur ama Başbakanımız 30’u da yeterli bulmuyor.
- Başbakan’ın da her mitingde değindiği Fatih Projesi en popüler olanı sanırım.
- Sınıflarımızda LCD ekranlı akıllı tahtalar ve her sınıf için internet erişimini hedefliyoruz bu projede. Öğrencilerimize elektronik kitap dağıtma uygulaması var. Bu kampanya döneminde gördüm ki en çok olumlu tepki aldığımız konu bu. Çocuklar Başbakan’a selam yolluyor, ‘Ne zaman alacağız kitaplarımızı?’ diye ümitle bekliyorlar.
- Yaptığınız işlere bakarak söyler misiniz, bakanlığınızın eğitim sistemine en büyük katkısı ne oldu?
- Biz fırsat eşitliğini sağlayacak çok önemli adımlar attık. Zengin, fakir, özürlü, kız çocuğu farkı gözetmeksizin, toplumun tüm kesimlerine eğitim yoluyla fırsat eşitliği götürmeye hedefledik. Ekonomik durumu yeterli olmayan çocuklara şartlı nakit transferi ile eğitim yardımı yapıyoruz, kız çocuklarına biraz daha fazla yapıyoruz. Özürlü çocuklarımızın eğitim ve rehabilitasyon giderlerini biz karşılıyoruz devlet olarak. Hasta çocuklarımızın evine öğretmen gönderiyoruz. ‘Feda edilecek tek bir ferdimiz yok,’ diyoruz.
- Sayı verebilir misiniz?
- Başlattığımız Evde Eğitim hizmetinden sağlık problemi nedeniyle okula gidemeyen 1582 çocuğumuz yararlanıyor örneğin. İlköğretimde okullaşma oranları yüzde 100’e yaklaştı, kız ve erkek çocuklar arasındaki fark da yüzde 50’nin altına düştü. Yani kız ve erkek çocuklar artık eşit bir şekilde eğitime erişebiliyorlar, eğitim alabilir engelli çocuklarımızın tamamı neredeyse eğitime erişiyor. Artık hiçbir çocuğumuz ‘Ben ekonomik nedenlerle okula gidemiyorum,’ demiyor.
Oğlumun ayrıcalığı ve dokunulmazlığı var
- Hayatta kendinizi en başarılı hissettiğiniz alan ne?
- Anneliğim. En çok önem verdiğim şey de bu. İlk kez milletvekili seçildiğimde 37 yaşındaydım, oğlum o zaman orta sondaydı. Onunla konuştum, eğer bana ‘Anne istemiyorum,’ deseydi politikaya girmezdim. Bugün şu pozisyonda da ‘Anne sana ihtiyacım var, bırak işini,’ dese yine bırakırım. Bir tercih yapmak zorunda olsaydım, her zaman anneliği seçerdim.
- Oğlunuz şimdi 22 yaşına geldi , iyi bir evlat yetiştirebildiğinizi düşünüyor musunuz?
- Kesinlikle. Bence olağanüstü, çok özel bir çocuğum var. Bu tamamen benim eserim değil tabii ki, Allah bana öyle bir evlat verdi. Hayatta Allah’a en çok şükrettiğim konu oğlum, iyi ki öyle bir evlat verdi bana.
- Şimdi istese arayabilir mi sizi?
- Tabii ki, en önemli toplantıda bile arayabilir. Ayrıcalığı ve dokunulmazlığı var.
- O da sizinle gurur duyuyor mu?
- Öyledir. Gururu bilmiyorum ama çok sevdiğini biliyorum, o yeterli.
15 bin öğretmen için Maliye Bakanı’na selam olsun
- 55 bin öğretmen ataması sözünüz vardı, nedir durum?
- 30 bin öğretmen atamasını gerçekleştirmek üzere Ankara’ya gidiyorum. Şimdilik Maliye Bakanlığı’ndan bize 40 bin atama vizesi verilmiş durumda. Ağustos ayında da 10 binini atayacağız.
- 15 bin kalıyor geriye?
- Bakalım, ne koparabilirsek... Maliye Bakanı’na selam olsun buradan. Bekliyoruz.
Dört yıl sonra Seviye Belirleme Sınavı diye bir şey kalmayacak
- SBS gençlere fazla yük getirmiyor mu?
- SBS olmazsa, her okul kendi sınavını yaparsa çok fazla torpil vs. iddiaları olur. SBS zorunluluk ama aslolan tüm orta öğretim kurumlarının aynı kalitede eğitim vermesi.
- Bunu nasıl gerçekleştireceksiniz?
- Orta Öğretimin İyileştirilmesi Projesi başlattık. Dört yılda tüm okulları Anadolu Lisesi seviyesine getireceğiz ve seviye belirleme sınavı kalmayacak.
