Mirgün Köşkü’Nün Saklı Tarihi Ortaya Çıkıyor

İstanbul İl Özel İdaresi, Emirgan’daki Mirgün Köşkü’nü restore ettiriyor. Ressam Ahmet Mirgün tarafından 1985 yılında İstanbul Üniversitesi’ne bağışlanan köşkün restorasyonu 1 milyon 835 bin liraya malolacak.

İstanbul İl Özel İdaresi, Emirgan’daki Mirgün Köşkü’nü restore ettiriyor. Ressam Ahmet Mirgün tarafından 1985 yılında İstanbul Üniversitesi’ne bağışlanan köşkün restorasyonu 1 milyon 835 bin liraya malolacak.

İstanbul İl Özel İdaresi, Boğaziçi’nin en güzel ahşap evlerinden biri olan Emirgan’daki Mirgün Köşkü’nü restore ettiriyor. Eylül 2010’da başlayan restorasyon çalışmalarının yakın zamanda bitirilmesi planlanıyor.

Ressam Ahmet Mirgün tarafından 1985 yılında İstanbul Üniversitesi’ne bağışlanan Mirgün Köşkü, dantel gibi işlenen ahşap merdivenleri, balkon korkulukları, gökyüzüne açılan cihannüması ile Tanzimat dönemi mimarisinin nadide örneklerinden biri olarak gösteriliyor.

Köşkün 150 yıllık hikâyesini anlatan bir de belgesel filmi çekildi. “Seracem” ismi verilen belgesel de köşkün tarihi, mimarisi, çeşitli dönemlerdeki sahipleri, burada yetişen şahsiyetler, bulunduğu semt Boyacıköy ve Tanzimat’la birlikte Emirgan’da değişen yaşam tarzı yer alıyor.

KÖŞK, 150 YILLIK TARİHE SAHİP

Mirgün Köşkü, adını IV. Murat’ın 1635’teki İran seferinden sonra buraya yerleşen Emir Gûne isimli Safevi prensinden alıyor. Prens o dönemde Revan Kalesi’ni korumakla görevli. Ancak Osmanlı ile kafa tutamayacağını anlayarak savaşmadan kaleyi teslim ediyor. Emir Gûne Han’ın bu davranışı IV. Murat’ın çok hoşuna gidiyor ve ülkesinde vatan haini olarak anılacak prensi korumak için İstanbul’a getirtiyor. Böylelikle, o zamana kadar "Feridun Bey Bahçeleri" olarak anılan semt, prense bağışlanarak Emirgan ismini alıyor.

Köşke ismini veren 1900’lü yıllarda burada yaşayan ressam Ahmet Mirgün. Köşke ait 1932 tarihli belgede köşkün sahibi, Hıdiv İsmail Paşa’nın torunu Mehmet Tahir Paşa görünüyor. Köşkü yaptıranlar da Boğaziçi’nin mimarisine şekil veren Hıdiv Ailesi. O dönemde Boğaziçi’ne birçok yalı yaptıran Hıdivler, Mirgün Köşkü gibi yaşadıkları mekânların hep ahşap olmasına özen göstermiş. Nedeni ise ahşap evlerin sahipleri fani olması, onlarla birlikte yaşlanıp ölmesi. Osmanlı’da bu görgüden hareketle kamusal yapılar taştan inşa edilirken, evler genellikle ahşaptan yapılırmış. Hıdivler gibi varlıklı ailelerin bile ahşap konutlarda oturması, bu görgünün Tanzimat Dönemi’nde devam ettiğinin bir göstergesi.