Hanefi Bostan: "Yök‘ün İşleyişini Ve Mevcut Yapısını Tasvip Etmemiz Mümkün Değildir"
Türk Eğitim-Sen İstanbul Bölge Başkanı Hanefi Bostan, "Yüksek Öğretim Kurulu‘nun (YÖK) işleyişini ve mevcut yapısını tasvip etmemiz mümkün değildir" dedi.
Yazılı açıklama yapan Bostan, YÖK‘ün tepeden aşağıya doğru yapılandırılmış bir kurum haline geldiğini savundu. Bostan "Bu kurum içinde Öğretim Üyesinin söz hakkı yoktur. Kendi dekanını ve rektörünü seçememektedir. Kendi Fakültesinde yapılacak önemli ve köklü değişikliklerle ilgili bile görüşü alınmamaktadır. Ülkemizde üniversiteler mali ve idari açıdan özerk olmadığını" ifadelerine yer verdi.
Bostan açıklamasına şöyle devam etti:
"Ülkemizde sorunsuz bir üniversite, sorunsuz bir yüksek öğretim için profesöründen araştırma görevlisine kadar bütün öğretim elemanlarının katılıp seçtiği dekan ve rektörlerle işe başlamak gerekir. YÖK‘ün artık git gide bilimsel araştırma ve çalışmalarla ilgisini keserek üniversiteler üzerinde bir baskı ve tahakküm aracına dönüşmesi önlenmelidir. Hükümetlerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi‘nin (TBMM) daha demokratik, daha özgür ve akademik çalışmaların yapılmasını sağlayacak köklü değişiklikleri acilen
gerçekleştirmelidir. Asıl mesele üniversitenin öncelikle bilim, teknoloji ve fikir üreten en üst düzeyde kurum olduğunu bugüne kadar iktidarların anlamaya yanaşmamaları, özgür ve demokratik üniversiteden çekinmeleri ve hatta korkmaları yönündeki psikolojiden kendilerini kurtarmalarıdır."
Akademik personelin her türlü fikir ve düşüncelerinden dolayı bağımsız yargı organları dışında hiçbir kişi, kurum veya merciye hesap verme yükümlülüğünde olmaması gerektiğini anlatan Bostan, "Akademisyenlerin bilimsel görüş bildirme, makale ve kitap yayınlama haklarını ve özgürlüklerini aşırı derecede sınırlandırarak onları kımıldayamaz bir hale getiren bütün uygulamalara son verilmelidir. Akademisyenlerin ve üniversite idari personelinin maaşları mutlaka ve behemehâl statülerine yaraşır bir seviyeye
çıkarılması gerekmektedir. Üniversiteler mali özerklik verilmeli ve milli gelirden yüksek öğretime ayrılan pay yüzde 0.95‘den en az yüzde 10‘na çıkarılmalıdır" şeklinde konuştu.
"YÖK‘ün tamamen kaldırılması değil, üniversiteler arasında koordinasyon ve denetimi sağlamak üzere yeniden yapılandırılması gerekmektedir" diyen Bostan "Dekanları atama yetkisi YÖK‘ten mutlaka alınmalı, bu yetik rektörlere bırakılmalıdır. Rektörler de en fazla oyu alan öğretim üyesini dekan olarak atamalıdır. Üniversite Rektörleri de o üniversitede en fazla oy alan öğretim üyesi, Cumhurbaşkanı tarafından atanmalıdır. Üniversitelerarası Kurul rektörlerden değil üniversitelerde ayrıca seçilen öğretim
üyelerinden oluşmalıdır. Rektörler hem yönetici ve hem de denetleyici rolünde olmamalıdır. YÖK başkanı ise; seçimle iş başına gelen üniversitelerarası kurulun seçtiği bir öğretim üyesi Cumhurbaşkanınca atanmalıdır" dedi.
"Dünyanın neresinde seçim olmadan veya en az oy alan kişi dekan ve rektör atanmaktadır?" diye soran Hanefi Bostan, "Yine hangi ülkede Yüksek Öğrenimle ilgili öğretim üyelerinin görüşünü almadan istediği kararı alan bir kurum bulunmaktadır? Avrupa ülkelerinde Üniversitelerin fiziki yapısı, öğretim elemanı sayısının durumu ve öğretim üyelerine ödenen maaş ne kadardır? Diye sormak gerekir. Avrupa‘nın hangi üniversitesinde keyfi olarak öğretim elemanların kadrosu rektörler veya dekanlar tarafından
verilmemektedir? Ülkemizde üniversitelerin fiziki yapısını, araştırma imkânları ve ortamlarını hangi Avrupa ülkesiyle kıyaslayabilirsiniz? Ülkemizde bina ve fiziki yapılar laboratuar ve kütüphane gibi araştırma imkânları ve ortamları; kitap, dergi, laboratuar malzemesi, bilgisayar ve ilişkin sarf kalemleri, sağlık, spor ve benzeri tesisler şeklinde sıralayabileceğimiz bu alt yapı yetersizliğindeki vaziyet artık öyle kritik bir noktaya gelmiş bulunmaktadır ki, eğitim, öğretim ve hele akademik çalışma ortamı
dibe vuracak hadde dayanmıştır" ifadelerine yer verdi.
Üniversitelere milli gelirden yeterli ölçüde pay ayrılmadığını belirten Bostan, şunları söyledi;
"YÖK‘e üniversiteler arasında koordinasyona sağlama görevi, akademisyenlerin kendi idarecisini seçme özgürlüğü verilmediği sürece üniversitelerimizin sorunları katlanarak büyüyecek ve içinden çıkılmaz bir noktaya gelecektir. Dünya standartlarında bir eğitimin ilk şartı, mutlak ve behemehâl, bütün kademelerinde eğitim ve öğretimde dünya standartlarında kaynak tahsis etmekten geçmektedir. Sabun köpüğü gibi uçucu, ne söyleyenin ne de dinleyenin inandığı "laflar" ile değil, bu mesleğin mensuplarına ne kadar
ücret ödemekte olduğu ile gösterilir. Üniversitelerden azami randıman alınabilmesi için mutlaka akademisyenlerin ve idari personelin ücretlerinin ciddi bir seviyeye yükseltilmesi şarttır. 100 Bin‘e yakın öğrencimizin yurt dışında yüksek öğrenim gördüğü gerçeğini göz önüne alarak devlet üniversitelerine yüzde 30 ilave kontenjan verilerek ve bu öğrencilerden de vakıf üniversiteleri düzeyinde para alınması suretiyle üniversitelere mali kaynak sağlanmalı ve milli servetimizin yurt dışına çıkışı
önlenmelidir."
Bostan, Türk Eğitim Sen olarak YÖK‘ten talepleri olduğunu belirterek, bu talepleri şöyle sıraladı;
"Üniversitelere bilimsel, mali özerlik verilmesini, öğrenci başına düşen kalifiye öğretim üyesi sayınsının arttırılmasına yönelik politikalar geliştirilmesini, öğretim elamanlarının ve idari personelin ekonomik düzeylerinin acilen gerçek manada iyileştirilmesini ve belli bir standarda bağlanmasını, kız ve erkek öğrencilerin sağlıklı ve hijyenik barınma ve yurt ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik ciddi çalışmaların başlatılmasını, öğrencilerin beslenme, ulaşım ve kredi sorunlarının çözülmesini, alınan
harçların öğrenciye hizmet olarak geri dönmesinin sağlanmasını, rektörlere verilen geniş yetkilerin azaltılmasını, Üniversite idaresinin demokratik kurullara devredilmesini,Üniversitelerin günlük politikaya alet edilip, aklın ve bilimin rehberliği d seçtiği bir öğretim üyesi Cumhurbaşkanınca atışındaki şekli unsurlarla uğraştırılmamasını. YÖK‘ün her şeyi kontrol eden ve yönlendiren ‘Yüksek Öğretim Bakanlığı‘ olarak değil ‘Üniversitelerarası Koordinasyon Kurulu‘ olarak çalışmasını ve üniversitelerle ilgili
her sorunun çözümünde ve öğretim elamanlarının ve idari personelin görüşlerine başvurulmasını sağlayacak bir yapıya kavuşturulmasını, bölüm başkanı ve ana bilim dalı başkanlarının bütün öğretim elamanlarının katılacağı bir seçimle belirlenmesini, bir Devlet işçisinin çok altında komik ve ayıplı ücretlerle akademisyen ve idari personel istihdam edilmesinin önüne geçilmesini, üniversitenin isimsiz kahramanları olan idari personelin de kendilerini ilgilendiren konularda söz hakkına sahip kılınması ve fakülte
sekreteri ile genel sekreterin atama ile değil memurların katılacağı demokratik seçim mekanizması ile belirlenmesini, ayrıca rektörlük ve dekanlık seçimlerinde oy kullanmalarının önünün açılmasını, idari Personelin terfilerine yönelik engellerini kaldırılmasını, hak ettikleri kadrolara atanmalarının sağlanmasını, idari kadrolara dışarıdan eleman yerine üniversitelerde bulunan kalifiye idari personelin atamasının zorunlu hale getirilmesini, belirli bir akademik unvanı kazanan bir akademisyenin veya idari bir
unvanı hak eden bir memurun maaş kadrosunun ayrıca kadro ihdasına bağlı olmaktan çıkarılmasını, yardımcı doçentlerin daimi kadroya atanmasını ve 1. Dereceye yükselenlerin terfilerinin vakit geçirilmeden yapılmasını, üniversitelerin akademik ve idari personel kadro ihtiyaçlarının acilen çözülmesini, idari ve akademik personelin ulaşım, kreş ve hastane ile ilgili sorunlarının giderilmesini, üniversite ihalelerinin serbest, rekabete açık, şeffaf olması, her kurulun kendi ihalesini serbest piyasa ve rekabet
imkânları dâhilinde gerçekleştirebilmesi ve merkeziyetçilikten kaçınılmasını."
Akademik yükselmelerle ilgili olarak da Bostan, "Yabancı dil sınavlarının filoloji sınavı olmadığı dikkate alınarak alan konularına yönelinmesi suretiyle gerçek anlam ve değerine kavuşturulmasını, döner sermaye işletiminin merkeziyetçilikten kurtarılması, rektörlük ve üniversite yönetim kurulundan ziyade bu gelirlerin oluştuğu kurum ve birimin yönetim kurulu kararlarının esas alınması ve ayrıca hak ve azaltıcı döner sermaye pay oranlarının keyfi olmaması için kurum ve yönetim kurulunun gerekçeli
raporlarına dayanmasını, döner Sermaye payından idari personelin en yüksek düzeyde yararlandırılmasını, sadece belirli fakülte veya bölümlere döner sermaye imkânı verilerek buraların üniversite imkânları ile donatılmış bir tür özel işletmelere dönüştürülmemesini, üniversitelerdeki vakıf imkânlarından bütün (akademik ve idari) personelin yararlandırılmasını, YÖK doçentliğe yükseltmelerde ve üniversitelerin tamamına yakını yardımcı doçent, doçent ve profesörlüğe atama değerlendirmeleri için hemen-hemen her
bilim dalında yabancı dilde yayınlanmış makale ve kitaplara Türkçe‘de yayınlanmış olanlara oranla çok daha yüksek puan vermektedir ki, bu durum Türkçe‘yi bilim dili olmaktan çıkarmayı hedeflemektedir. Bu uygulamanın kaldırılarak Türkçe bilimsel eserler verilmesinin teşvik edilmesini, sözleşmeli memurların bir an önce daimi kadroya atanmasını, yeni bilimsel buluşlar yapan öğretim üyelerinin ödüllendirilmesini, üniversitelerde Bilimsel Aralenştırma Projeleri (BAP) için öğretim elemanlarına tahsis edilen
paranın cihaz alımına bile yetmediği, dolayısıyla proje durumuna göre kaynak ayrılmasını, bilimsel araştırmaların teşvik edilmesi ve araştırma yapanların motive edilmesi için TÜBİTAK‘da olduğu gibi proje teşvik ikramiyesi verilmesini, araştırma yapmak için verilen yurt içi ve yurt dışı yolluk ve yevmiyelerin günün koşullarına göre gerçek bir standarda bağlanmasını, yeni kurulan üniversitelerin öğretim üyesi ihtiyacını karşılamak için doktorasını tamamlayan öğretim elemanlarının asker-öğretim üyesi olarak
askerlik görevini yerine getirmesini, üniversite Geliştirme Ödeneğinin idari ve akademik personelin tamamına ödenmesini,10 yıldan beri Profesör ve doçentlere verilen temsil tazminatının yardımcı doçent, öğretim görevlisi, okutman, uzman, araştırma görevlisi ve idari personele de bir an önce verilmesini, Üniversitelerde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi personelin istihdam edildiği kadrolara vekâleten dahi olsa akademik personelin atanması ve görevlendirilmesi önlenmeli ve bununla ilgili yasal
düzenlemenin yapılmasını" talep etti.
Kaynak: İHA
Bostan açıklamasına şöyle devam etti:
"Ülkemizde sorunsuz bir üniversite, sorunsuz bir yüksek öğretim için profesöründen araştırma görevlisine kadar bütün öğretim elemanlarının katılıp seçtiği dekan ve rektörlerle işe başlamak gerekir. YÖK‘ün artık git gide bilimsel araştırma ve çalışmalarla ilgisini keserek üniversiteler üzerinde bir baskı ve tahakküm aracına dönüşmesi önlenmelidir. Hükümetlerin ve Türkiye Büyük Millet Meclisi‘nin (TBMM) daha demokratik, daha özgür ve akademik çalışmaların yapılmasını sağlayacak köklü değişiklikleri acilen
gerçekleştirmelidir. Asıl mesele üniversitenin öncelikle bilim, teknoloji ve fikir üreten en üst düzeyde kurum olduğunu bugüne kadar iktidarların anlamaya yanaşmamaları, özgür ve demokratik üniversiteden çekinmeleri ve hatta korkmaları yönündeki psikolojiden kendilerini kurtarmalarıdır."
Akademik personelin her türlü fikir ve düşüncelerinden dolayı bağımsız yargı organları dışında hiçbir kişi, kurum veya merciye hesap verme yükümlülüğünde olmaması gerektiğini anlatan Bostan, "Akademisyenlerin bilimsel görüş bildirme, makale ve kitap yayınlama haklarını ve özgürlüklerini aşırı derecede sınırlandırarak onları kımıldayamaz bir hale getiren bütün uygulamalara son verilmelidir. Akademisyenlerin ve üniversite idari personelinin maaşları mutlaka ve behemehâl statülerine yaraşır bir seviyeye
çıkarılması gerekmektedir. Üniversiteler mali özerklik verilmeli ve milli gelirden yüksek öğretime ayrılan pay yüzde 0.95‘den en az yüzde 10‘na çıkarılmalıdır" şeklinde konuştu.
"YÖK‘ün tamamen kaldırılması değil, üniversiteler arasında koordinasyon ve denetimi sağlamak üzere yeniden yapılandırılması gerekmektedir" diyen Bostan "Dekanları atama yetkisi YÖK‘ten mutlaka alınmalı, bu yetik rektörlere bırakılmalıdır. Rektörler de en fazla oyu alan öğretim üyesini dekan olarak atamalıdır. Üniversite Rektörleri de o üniversitede en fazla oy alan öğretim üyesi, Cumhurbaşkanı tarafından atanmalıdır. Üniversitelerarası Kurul rektörlerden değil üniversitelerde ayrıca seçilen öğretim
üyelerinden oluşmalıdır. Rektörler hem yönetici ve hem de denetleyici rolünde olmamalıdır. YÖK başkanı ise; seçimle iş başına gelen üniversitelerarası kurulun seçtiği bir öğretim üyesi Cumhurbaşkanınca atanmalıdır" dedi.
"Dünyanın neresinde seçim olmadan veya en az oy alan kişi dekan ve rektör atanmaktadır?" diye soran Hanefi Bostan, "Yine hangi ülkede Yüksek Öğrenimle ilgili öğretim üyelerinin görüşünü almadan istediği kararı alan bir kurum bulunmaktadır? Avrupa ülkelerinde Üniversitelerin fiziki yapısı, öğretim elemanı sayısının durumu ve öğretim üyelerine ödenen maaş ne kadardır? Diye sormak gerekir. Avrupa‘nın hangi üniversitesinde keyfi olarak öğretim elemanların kadrosu rektörler veya dekanlar tarafından
verilmemektedir? Ülkemizde üniversitelerin fiziki yapısını, araştırma imkânları ve ortamlarını hangi Avrupa ülkesiyle kıyaslayabilirsiniz? Ülkemizde bina ve fiziki yapılar laboratuar ve kütüphane gibi araştırma imkânları ve ortamları; kitap, dergi, laboratuar malzemesi, bilgisayar ve ilişkin sarf kalemleri, sağlık, spor ve benzeri tesisler şeklinde sıralayabileceğimiz bu alt yapı yetersizliğindeki vaziyet artık öyle kritik bir noktaya gelmiş bulunmaktadır ki, eğitim, öğretim ve hele akademik çalışma ortamı
dibe vuracak hadde dayanmıştır" ifadelerine yer verdi.
Üniversitelere milli gelirden yeterli ölçüde pay ayrılmadığını belirten Bostan, şunları söyledi;
"YÖK‘e üniversiteler arasında koordinasyona sağlama görevi, akademisyenlerin kendi idarecisini seçme özgürlüğü verilmediği sürece üniversitelerimizin sorunları katlanarak büyüyecek ve içinden çıkılmaz bir noktaya gelecektir. Dünya standartlarında bir eğitimin ilk şartı, mutlak ve behemehâl, bütün kademelerinde eğitim ve öğretimde dünya standartlarında kaynak tahsis etmekten geçmektedir. Sabun köpüğü gibi uçucu, ne söyleyenin ne de dinleyenin inandığı "laflar" ile değil, bu mesleğin mensuplarına ne kadar
ücret ödemekte olduğu ile gösterilir. Üniversitelerden azami randıman alınabilmesi için mutlaka akademisyenlerin ve idari personelin ücretlerinin ciddi bir seviyeye yükseltilmesi şarttır. 100 Bin‘e yakın öğrencimizin yurt dışında yüksek öğrenim gördüğü gerçeğini göz önüne alarak devlet üniversitelerine yüzde 30 ilave kontenjan verilerek ve bu öğrencilerden de vakıf üniversiteleri düzeyinde para alınması suretiyle üniversitelere mali kaynak sağlanmalı ve milli servetimizin yurt dışına çıkışı
önlenmelidir."
Bostan, Türk Eğitim Sen olarak YÖK‘ten talepleri olduğunu belirterek, bu talepleri şöyle sıraladı;
"Üniversitelere bilimsel, mali özerlik verilmesini, öğrenci başına düşen kalifiye öğretim üyesi sayınsının arttırılmasına yönelik politikalar geliştirilmesini, öğretim elamanlarının ve idari personelin ekonomik düzeylerinin acilen gerçek manada iyileştirilmesini ve belli bir standarda bağlanmasını, kız ve erkek öğrencilerin sağlıklı ve hijyenik barınma ve yurt ihtiyaçlarının karşılanmasına yönelik ciddi çalışmaların başlatılmasını, öğrencilerin beslenme, ulaşım ve kredi sorunlarının çözülmesini, alınan
harçların öğrenciye hizmet olarak geri dönmesinin sağlanmasını, rektörlere verilen geniş yetkilerin azaltılmasını, Üniversite idaresinin demokratik kurullara devredilmesini,Üniversitelerin günlük politikaya alet edilip, aklın ve bilimin rehberliği d seçtiği bir öğretim üyesi Cumhurbaşkanınca atışındaki şekli unsurlarla uğraştırılmamasını. YÖK‘ün her şeyi kontrol eden ve yönlendiren ‘Yüksek Öğretim Bakanlığı‘ olarak değil ‘Üniversitelerarası Koordinasyon Kurulu‘ olarak çalışmasını ve üniversitelerle ilgili
her sorunun çözümünde ve öğretim elamanlarının ve idari personelin görüşlerine başvurulmasını sağlayacak bir yapıya kavuşturulmasını, bölüm başkanı ve ana bilim dalı başkanlarının bütün öğretim elamanlarının katılacağı bir seçimle belirlenmesini, bir Devlet işçisinin çok altında komik ve ayıplı ücretlerle akademisyen ve idari personel istihdam edilmesinin önüne geçilmesini, üniversitenin isimsiz kahramanları olan idari personelin de kendilerini ilgilendiren konularda söz hakkına sahip kılınması ve fakülte
sekreteri ile genel sekreterin atama ile değil memurların katılacağı demokratik seçim mekanizması ile belirlenmesini, ayrıca rektörlük ve dekanlık seçimlerinde oy kullanmalarının önünün açılmasını, idari Personelin terfilerine yönelik engellerini kaldırılmasını, hak ettikleri kadrolara atanmalarının sağlanmasını, idari kadrolara dışarıdan eleman yerine üniversitelerde bulunan kalifiye idari personelin atamasının zorunlu hale getirilmesini, belirli bir akademik unvanı kazanan bir akademisyenin veya idari bir
unvanı hak eden bir memurun maaş kadrosunun ayrıca kadro ihdasına bağlı olmaktan çıkarılmasını, yardımcı doçentlerin daimi kadroya atanmasını ve 1. Dereceye yükselenlerin terfilerinin vakit geçirilmeden yapılmasını, üniversitelerin akademik ve idari personel kadro ihtiyaçlarının acilen çözülmesini, idari ve akademik personelin ulaşım, kreş ve hastane ile ilgili sorunlarının giderilmesini, üniversite ihalelerinin serbest, rekabete açık, şeffaf olması, her kurulun kendi ihalesini serbest piyasa ve rekabet
imkânları dâhilinde gerçekleştirebilmesi ve merkeziyetçilikten kaçınılmasını."
Akademik yükselmelerle ilgili olarak da Bostan, "Yabancı dil sınavlarının filoloji sınavı olmadığı dikkate alınarak alan konularına yönelinmesi suretiyle gerçek anlam ve değerine kavuşturulmasını, döner sermaye işletiminin merkeziyetçilikten kurtarılması, rektörlük ve üniversite yönetim kurulundan ziyade bu gelirlerin oluştuğu kurum ve birimin yönetim kurulu kararlarının esas alınması ve ayrıca hak ve azaltıcı döner sermaye pay oranlarının keyfi olmaması için kurum ve yönetim kurulunun gerekçeli
raporlarına dayanmasını, döner Sermaye payından idari personelin en yüksek düzeyde yararlandırılmasını, sadece belirli fakülte veya bölümlere döner sermaye imkânı verilerek buraların üniversite imkânları ile donatılmış bir tür özel işletmelere dönüştürülmemesini, üniversitelerdeki vakıf imkânlarından bütün (akademik ve idari) personelin yararlandırılmasını, YÖK doçentliğe yükseltmelerde ve üniversitelerin tamamına yakını yardımcı doçent, doçent ve profesörlüğe atama değerlendirmeleri için hemen-hemen her
bilim dalında yabancı dilde yayınlanmış makale ve kitaplara Türkçe‘de yayınlanmış olanlara oranla çok daha yüksek puan vermektedir ki, bu durum Türkçe‘yi bilim dili olmaktan çıkarmayı hedeflemektedir. Bu uygulamanın kaldırılarak Türkçe bilimsel eserler verilmesinin teşvik edilmesini, sözleşmeli memurların bir an önce daimi kadroya atanmasını, yeni bilimsel buluşlar yapan öğretim üyelerinin ödüllendirilmesini, üniversitelerde Bilimsel Aralenştırma Projeleri (BAP) için öğretim elemanlarına tahsis edilen
paranın cihaz alımına bile yetmediği, dolayısıyla proje durumuna göre kaynak ayrılmasını, bilimsel araştırmaların teşvik edilmesi ve araştırma yapanların motive edilmesi için TÜBİTAK‘da olduğu gibi proje teşvik ikramiyesi verilmesini, araştırma yapmak için verilen yurt içi ve yurt dışı yolluk ve yevmiyelerin günün koşullarına göre gerçek bir standarda bağlanmasını, yeni kurulan üniversitelerin öğretim üyesi ihtiyacını karşılamak için doktorasını tamamlayan öğretim elemanlarının asker-öğretim üyesi olarak
askerlik görevini yerine getirmesini, üniversite Geliştirme Ödeneğinin idari ve akademik personelin tamamına ödenmesini,10 yıldan beri Profesör ve doçentlere verilen temsil tazminatının yardımcı doçent, öğretim görevlisi, okutman, uzman, araştırma görevlisi ve idari personele de bir an önce verilmesini, Üniversitelerde, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi personelin istihdam edildiği kadrolara vekâleten dahi olsa akademik personelin atanması ve görevlendirilmesi önlenmeli ve bununla ilgili yasal
düzenlemenin yapılmasını" talep etti.