12 Eylül‘de İşkencede Öldürüldüğü İddia Edilen Öğretmenin Kemikleri İstanbul Adli Tıp Kuru
Kahramanmaraş‘ın Afşin ilçesinde 1981 yılında intihar ettiği sanılan ancak kardeşinin işkenceyle öldürüldüğünü öne sürdüğü öğretmen Ali Ekber Yürek‘in Tunceli‘nin Ovacık ilçesi Güneykonak köyündeki mezarı, ailesinin isteği üzerine mahkeme tarafından belirlenen heyet gözetiminde açılarak incelenmek üzere kemikler çıkarılıp İstanbul Adli Tıp Kurumu‘na gönderildi..
Afşin Yatılı Bölge İlköğretim Okulu nezarethanesinde intihar ettiği öne sürülen Ali Ekber Yürek‘in ağabeyi Mehmet Yürek, kardeşinin 12 Eylül olaylarının hemen ardından işkenceyle öldürüldüğünü öne sürerek, mezarının açılması için Tunceli Cumhuriyet Başsavcılığı‘na dilekçe vermişti. Daha sonra yetkili mahkeme olan Afşin Cumhuriyet Başsavcılığı yaptığı değerlendirme ardından kemiklerinin incelenmesi için mezarının açılmasına karar vermişti. Bugün Ağabet Mehmet Yürek, Güneykonak Köylüleri, Tunceli Beldiye
Başkanı Edibe Şahin, Hozat Belediye Başkanı Cevdet Konak, Ovacık Beldiye Başkanı Mustafa Sarıgül‘ün de hazır bulunduğu mezar, Ovacık Cumhuriyet Savcısı İbrahim Korkmaz gözetiminde, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi‘nden Arkeolaoğ Ayhan Yiğit, Elazığ Adli Tıp Kurumu‘ndan Hüseyin Kafadar gözetiminde açıldı. Mezardan çıkarılan Ali Ekber Yürek‘e ait kemikler tabuta konarak mühürlendi ve İstanbul Adli Tıp Kurumu‘na gönderildi.
Ali Ekber Yürek‘in mezarı başında bir açıklama yapan Ağabey Mehmet Yürek, 12 Eylül 2010 Referandumu‘ndan beri bu konu ile ilgili savcılığa başvuruda bulunduğunu, o sürecin kendilerini bu noktaya kadar getirdiğini dile getirerek, "Dört erkek kardeş buradayız. Bir kız kardeşimiz ve bir ablamız çok duygusal oldukları için onları getirmedik. Annemizi de bir hikaye uydurarak Tunceli‘ye gönderdik. Çünkü burada olsaydı mezara kapanacak açmalarına izin vermeyecekti. Annem hep, ‘bunu devlet öldürdü, devlet‘ Ben
öldürdüm diye kendini yargılayabilir mi? diyerek karşı çıkıyordu. Vatandaşın devlete güvenmediğini bu cümleden daha iyi açıklanamazdı. 30 yıldır yüreğimiz kanıyor. 30 yıl boyunca dağda ölen bir genç için de bir asker, bir polis için de annemin ağladığını gördüm. Onların anneleri var onlar da benim gibi diyordu. Ben onların annelerini düşünüyorum şimdi. Empatiyi ondan öğrendim. Gözyaşının ırkı dininin olmadığını gördüm. Mezarı açma bizim için çok acı bir olay. Bir tek tesellimiz var. Adalet tecelli edip,
‘Böyle bir insan bizde yoktu‘ diyen Yusuf Haznedaroğlu yargılanacak mı? ‘Evet o dönemde emir kuluyduk, emir verildi yaptık‘ deseydi hatasını anladı derdik. O böyle dediği gün o dönemde bize verdiği defin ruhsatını teslim ve tesellüm makbuzunu eşyalarını, basına verdik. 50 civarında tanıkla o zatın bizzat işkenceye 3 kez katıldığını ispatladık. Referandum ardından yargı gerçekten vesayetten kurtulduysa adalet tecelli edecektir. Bu sadece bizim sorunumuz değil, tüm 12 Eylül mağdurlarının işkencede
katledilenlerin, sakat bırakılanların, yıllarca zindanlarda sürünen 12 Eylül mağdurlarının sorunudur. Annemin dediği gibi gözyaşının sağcısı solcusu olmaz. Sağcısıyla solcusuyla mağdurların birleşerek bu 12 Eylül faşist rejiminden tamamen kurtulmaları gerektiğine inanıyorum" dedi.
Olayla ilgili olarak da, kardeşinin Tunceli‘de öğretmenken çeşitli nedenlerden dolayı bölgeden çıkmak zorunda kaldığını, daha sonra Kahramanmaraş‘a gittiğini belirten ağabey Mehmet Yürek, "Ali Ekber, Kahramanmaraş‘ın Elbistan ilçesindeki arkadaşının evinde 7 Mayıs gecesi yakalanıyor. Kardeşimle birlikte yakalanan grup, Ali Ekber‘den emir aldıklarını iddia ederek suçu Ali‘nin üzerine atıyor. Sıkı yönetiminin ardından çok yoğun ve sistematik işkencelere başlıyorlar. Yaptıkları işkencelerin en başında
yüksekten kum torbaları atıyorlar. Daha sonra, Afşin yol su elektrik binası ve yatılı bölge okulunda işkence yapılıyor. 200 litrelik varilin içine tepe üstü koyuyorlar ve orada ölüyor. Cenazesi bize verildiği zaman yanık izleri ve kırıklar vardı. Teslim aldığımızda intihar ettiği söylendi ve babam tutanağı imzaladı, cenazeyi aldık" şeklinde konuştu.
Kaynak: İHA
Başkanı Edibe Şahin, Hozat Belediye Başkanı Cevdet Konak, Ovacık Beldiye Başkanı Mustafa Sarıgül‘ün de hazır bulunduğu mezar, Ovacık Cumhuriyet Savcısı İbrahim Korkmaz gözetiminde, Sivas Cumhuriyet Üniversitesi‘nden Arkeolaoğ Ayhan Yiğit, Elazığ Adli Tıp Kurumu‘ndan Hüseyin Kafadar gözetiminde açıldı. Mezardan çıkarılan Ali Ekber Yürek‘e ait kemikler tabuta konarak mühürlendi ve İstanbul Adli Tıp Kurumu‘na gönderildi.
Ali Ekber Yürek‘in mezarı başında bir açıklama yapan Ağabey Mehmet Yürek, 12 Eylül 2010 Referandumu‘ndan beri bu konu ile ilgili savcılığa başvuruda bulunduğunu, o sürecin kendilerini bu noktaya kadar getirdiğini dile getirerek, "Dört erkek kardeş buradayız. Bir kız kardeşimiz ve bir ablamız çok duygusal oldukları için onları getirmedik. Annemizi de bir hikaye uydurarak Tunceli‘ye gönderdik. Çünkü burada olsaydı mezara kapanacak açmalarına izin vermeyecekti. Annem hep, ‘bunu devlet öldürdü, devlet‘ Ben
öldürdüm diye kendini yargılayabilir mi? diyerek karşı çıkıyordu. Vatandaşın devlete güvenmediğini bu cümleden daha iyi açıklanamazdı. 30 yıldır yüreğimiz kanıyor. 30 yıl boyunca dağda ölen bir genç için de bir asker, bir polis için de annemin ağladığını gördüm. Onların anneleri var onlar da benim gibi diyordu. Ben onların annelerini düşünüyorum şimdi. Empatiyi ondan öğrendim. Gözyaşının ırkı dininin olmadığını gördüm. Mezarı açma bizim için çok acı bir olay. Bir tek tesellimiz var. Adalet tecelli edip,
‘Böyle bir insan bizde yoktu‘ diyen Yusuf Haznedaroğlu yargılanacak mı? ‘Evet o dönemde emir kuluyduk, emir verildi yaptık‘ deseydi hatasını anladı derdik. O böyle dediği gün o dönemde bize verdiği defin ruhsatını teslim ve tesellüm makbuzunu eşyalarını, basına verdik. 50 civarında tanıkla o zatın bizzat işkenceye 3 kez katıldığını ispatladık. Referandum ardından yargı gerçekten vesayetten kurtulduysa adalet tecelli edecektir. Bu sadece bizim sorunumuz değil, tüm 12 Eylül mağdurlarının işkencede
katledilenlerin, sakat bırakılanların, yıllarca zindanlarda sürünen 12 Eylül mağdurlarının sorunudur. Annemin dediği gibi gözyaşının sağcısı solcusu olmaz. Sağcısıyla solcusuyla mağdurların birleşerek bu 12 Eylül faşist rejiminden tamamen kurtulmaları gerektiğine inanıyorum" dedi.
Olayla ilgili olarak da, kardeşinin Tunceli‘de öğretmenken çeşitli nedenlerden dolayı bölgeden çıkmak zorunda kaldığını, daha sonra Kahramanmaraş‘a gittiğini belirten ağabey Mehmet Yürek, "Ali Ekber, Kahramanmaraş‘ın Elbistan ilçesindeki arkadaşının evinde 7 Mayıs gecesi yakalanıyor. Kardeşimle birlikte yakalanan grup, Ali Ekber‘den emir aldıklarını iddia ederek suçu Ali‘nin üzerine atıyor. Sıkı yönetiminin ardından çok yoğun ve sistematik işkencelere başlıyorlar. Yaptıkları işkencelerin en başında
yüksekten kum torbaları atıyorlar. Daha sonra, Afşin yol su elektrik binası ve yatılı bölge okulunda işkence yapılıyor. 200 litrelik varilin içine tepe üstü koyuyorlar ve orada ölüyor. Cenazesi bize verildiği zaman yanık izleri ve kırıklar vardı. Teslim aldığımızda intihar ettiği söylendi ve babam tutanağı imzaladı, cenazeyi aldık" şeklinde konuştu.