MİSYONERLİK SUÇ DEĞİLDİR

Beyaz Tv ekranlarında yayınlanan 4 Kadın 1 Erkek programının dün akşam ki bölümünde, Ergenekon'da Zirve Yayınevi soruşturması kapsamında yapılan aramalar ve Ergenekon Özel yetkili savcısı Zekeriya Öz'ün görev yerinin değiştirilmesi oldu.

MİSYONERLİK SUÇ DEĞİLDİR


Zirve katliamı Türkiye’nin ayıbıdır

Gazeteci Sevilay Yüksel, Malatya’da yaşanan Zirve Yayınevi katliamının Türkiye’nin ayıbı olduğunu ifade ederek “Dünyanın neresinde bir Müslüman misyonerlik yaptı diye gırtlağı kesildi” dedi.

Star Gazetesi yazarı Ahmet Kekeç’in moderatörlüğünde gerçekleştirilen programda gazeteciler Sevilay Yükselir, Nuriye Atabey, Hilal Kaplan ve Gazeteci Serpil Yılmaz’ın özel bir iş gezisi nedeniyle yurt dışında olması nedeniyle konuk olarak programa katılan Milliyet Gazetesi Şükran Pakkan arasında tartışmalar yaşandı.

Artık kitapçılarda çok satılanlar ve yeni çıkanlar diye. Artık basılmadan toplatılanlar diye, boş bir raf bırakacağız” diyen Nuriye Atabey, “Söylenecek bir şey bulamıyorum. Artık her şey birbirine girdi. Zekeriya Beyaz’ı tanımıyorum ama, Şahin Filiz hocayı yakinen tanıyorum. Şahin Hoca’nın ne misyonerlik yapıyor bilmiyorum. Bunu iddia eden ben değilim, savcılık makamı demekki onların bir bildiği var.” şeklinde konuştu.

Bunun üzerine moderatör Ahmet Kekeç ise sorusunun yanlış anlaşılmış olabileceğini, ismi geçenlerin “Misyonerlik” yaptıkları için suçlanmadıklarını, bu ülkede misyonerlik faaliyetleri içerisinde bir merak içinde olduklarını ifade ederek “ Misyonerlikle ilgili bu tavrı nasıl karşılıyorsunuz?” diyerek sorusunu yineledi.

Gazeteci Nuriye Atabey ise Şahin Filiz Hoca’nın, Türkiye’de misyonerlik yapan Hıristiyanlara ya da gayri Müslimlere yönelik bir çalışması olduğunu sanmadığını ifade ederek “ Kitaplarında son derece son derece sosyolojik mesajlar veriyor. Şahin Hoca toplumun sosyolojik değerlerini araştıran bir insan. Bu soruşturmayı öğrenince şok oldum ve çok şaşırdım” diye konuştu.

“Yetmez ama, evet diyenlere buradan benim bir çift lafım var.” diyen Atabey “İleri demokrasi buysa ben almayayım. Bu Cumhuriyet tarihinde değil, Osmanlı tarihinde bile basılmadan bir kitap toplatılmadı bu ülkede. Benim kanaatim bu kitap toplatmalar giderek artacak.” diyerek endişesini dile getirdi.

Gazeteci Hilal Kaplan ise, misyonerlik konusunda sanki bu ülkede çok büyük bir tehlike varmış gibi söylemler üretildiğini ifade ederek “ Aslında sadece misyonerlerin kendisi değil, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan bütün Hıristiyanları töhmet altında bırakan, onları yabancılaştıran ve ötekileştiren bir söylem üretiliyor. Zekeriya Hoca ve Şahin Filiz ilahiyatçı camiada iki istisnai isim. Zekeriya Beyaz, 28 Şubat sürecinde askerle kol kola bir duruş sergiledi. Başörtüsü karşıtı fikirleri ile bilinen bir ilahiyatçı.” dedi.

Nuriye Atabey ise, Hilal Kaplan’ın bu sözlerine “Bir kısım baş örtüsünü savunabilir, bir kısım savunmayabilir. Şimdi bu suç mu? Öyle bir söz söylüyorsunuz ki, zaten bunlar başörtüsü karşıtı, bunları hak etti. Toplumun bir kısmı okurken, diğer kısmı da okumayabilir. ” diyerek karşılık verdi.
Hilal Kaplan ise bu Atabey’e cevaben “Anladık, siz Şahin Filiz’le bir röportaj yaptınız ama. Genel olarak bir çerçeve çizmek zorundayız.” dedi.

Kaplan’ın sözlerine tepki gösteren Nuriye Atabey ise, Hilal Kaplan’ın uslübünü düzeltmesi gerektiğini hatırlatarak “Bu söylemlerinizden vazgeçin artık. Anladık, manladık diye sokak ağzı ile konuşmayın. Siz gazetecisiniz, gazeteci gibi konuşun.” diyerek çıkıştı.
Kaplan ise Atabey’e karşılık olarak “Sizden gazetecilik öğrenecek değilim. Kaç yıllık gazetecisiniz adınızı bilen yok.” dedi.

Sözlerine devam eden Kaplan, “Misyonerliğin birincil tehlike olarak ele alındığı bir ülkede halk olarak çok liyakar davranıyoruz. Avrupa’da binlerce cami var ve Müslümanlar bazı kısıtlamalar olsa dahi ibadetlerini dilediği gibi yerine getiriyorlar. Ülkemizde baktığımızda ise durum çok farklı. Bir kilise açılsa hemen camları taşlanıyor. Başka bir dinden birisi dinini anlatmaya çalışırken, o kişiler düşmanlaştırılırken, aslında o durumda kendimizin de olabileceğini düşünmek lazım. Adil bakmak lazım. 2003’ten bu yana gelen süreçte misyonerliğe çok düşmancıl bir söylem üretildi.” dedi.

Misyonerlik konusunda düşüncelerini aktaran Milliyet Gazetesi Yazarı Şükran Pakkan ise “ Nuriye Atabey’inde dediği gibi, yayınlanmamış taslak suç muhteva eden kitaplar ülkesine dönecek Türkiye. Savcılık soruşturma yapıyor, ancak yürütülen soruşturma gizli bize de açıklamak zorunda değil.” dedi.

Moderatör Ahmet Kekeç ise, son zamanlarda taslak kitaplara karşı yürütülen operasyonlarda savcının elinde ne olduğunu bilmediklerini ifade ederek “ Şu anda kamuoyu ile paylaşılamayacak derece gizli bir belgeden bahsediliyor. Bu bilgiler şüpheliye ve avukatına dahi söylenmiyor. Bu saydığınız isimlerin hepsi spekülatif isimler. Zekeriya Beyaz ve Şahin Filiz’in yaptıkları toplumda tartışılmış. Onların masum yada suçlu olduklarını şimdiden söylemenin erken olduğunu düşünüyorum” dedi.

Gazeteci Sevilay Yükselir ise sözlerine “Bu ülkede misyonerlik yapmak suç değil, misyonerliğe karşı mücadele yapmak suç.” diyerek sözlerine başladı. Her dindarın dinini tanıtmak isteyen bir misyoner olduğunu ifade eden Yükselir “ Avustralya’da Aborjinleri Müslüman yapmaya çalışıyoruz. Şimdi Gülen cemaatinin bir çok ülkede okulları var. Allah aşkına şimdi oralarda sırf Türkçe öğretmek için mi faaliyet gösteriyor? Ne için? Misyonerlik için. Gülen cemaatinin üyeleri nasıl dünyanın dört bir yanında misyonerlik yapıyorsa, Hıristiyanlarında Musevilerinde misyonerlik yapmak en doğal hakkıdır. Misyonerlik her dindarın hakkıdır.” şeklinde görüşlerini dile getirdi.

Misyonerleri hedef göstermenin suç olduğunu dile getiren Yükselir “Rahip Santos cinayeti, Zirve katliamı neden yapıldı? Misyonerlik yapıldığı için bu cinayetler işlendi.” dedi.

Nuriye Atabey ise bu sözler karşısında ise Sevilay Yükselir’e şu soruyu yöneltti;
“Bu insanlar ifade özgürlüğü içerisinde misyonerliğe karşı olduğunu söyleyebilir. Bu onların yaptığı anlamına mı gelir?”

Sevilay Yükselir ise bu soruya “Misyonerliğe karşı olduğunu söyleyebilir ama, misyonerleri hedef gösteremezler.” diyerek cevap verdi. Zirve katliamının adi bir cinayet olmadığını ifade eden Yükselir “ Bu gerçek yakında ortaya çıkacak. Misyonerlik bir suçtur, katlolmaları da vaciptir derseniz bu suçtur. Zekeriya Beyaz çok şeker, tonton, yumuşak görünen bir ilahiyatçıdır. Ancak ben biliyorum ki 90’lı yıllardan beri Zekeriya Hoca’nın taktığı konudur, “Misyonerlik”. Bir dönem Afrika’dan misyonerler geldi. O dönemde Zekeriya Beyaz ve bir çok ilahiyatçı bu duruma tepki göstermiş, AKP’nin misyonerlerin önünü açtıklarını iddia ederek bunu da AKP hükümetine bağlamıştı. İnsanın aklı burada karışıyor. Bir taraftan bu ülkeye şeriatı getirmek isteyen bir parti, diğer taraftan da Hıristiyanların önünü açıyor, diye eleştiriler yapılıyor.” dedi.

Kimseyi suçlamadığını ifade eden Yükselir “ Ben burada Zekeriya bey suçlu demiyorum, ben sadece misyonerlikle bağlantısının araştırıldığını söylüyorum. Diğer hocalarında evlerine gidip, gözaltı yapmadan araştırmalarını nedeni de bu. ” dedi.

Nuriye Atabey ise “Neden Ak Parti’li olanlardan, hükümete yakın olanlardan yada hükümet yanlısı gazetecilerden niçin hiç Allah’ın kulu yok?”sorusuyla şüphelerini dile getirdi.

Sevilay Yükselir ise Zirve katliamının Türkiye’nin bir ayıbı olduğunu ifade ederek “Siz farkında olmadan “Bunların üstüne gidilmesin, bunlar aydınlatılmasın” diyorsunuz.”dedi.
Atabey ise Yükselir’e cevaben böyle bir şeyi demediklerini ifade ederek “ Bu katliamları yapmışsa, ulusalcı aşrı milliyetçiler yapmıştır. Böyle bir şey yok. Türk Milliyetçilerinin misyoner düşmanı olarak fetva verilmesi bence bu çok yanlış. Ben bunu kabul etmiyorum.” dedi.

Ahmet Kekeç ise insanların dinlerini yaymak istemelerinin en doğal hakkı olduğuna değinerek “ İfade özgürlüğünün sınırları nereye kadardır. Bunu da düşünmek gerekli. Bu ülkede misyonerlikle ilgili değişik faaliyetler gazetelerle, televizyonlarla insanlara aktarılıyordu. Bizim burada sorgulamamız gereken şey şu “Misyonerlik karşıtı insanlar düşüncelerini dile getirebilir ama bununla ilgili ülkede bir iklim oluşturuluyor. Bunun sonucunda Hrant Dink öldürüldü, Rahip Santos öldürüldü, Zirve katliamı yapıldı. Bu eylemi yapanlar “Bir din düşmanını öldürdüm” düşüncesiyle bu eylemi yaptılar. Bu eylemi yapan insanları o düşünceye sevk eden bu ülkede oluşturulan o iklim. Bu iklimi kimler oluşturuyor ve katkıda bulunanlar kimler?” dedi.

Sevilay Yükselir ise “Dünyanın neresinde bir Müslüman misyonerlik yaptığı için gırtlağı kesildi?” sorusunu yöneltti.

Nuriye Atabey ise buna gerek olmadığına, zaten Müslümanların üzerine bugün Libya’da, dün de Afganistan’da üzerlerine bomba yağdırıldığını ifade ederek “ Bu katliamları tasvip etmemiz mümkün değil. Ama bu işi Türk milliyetçileri mi yapıyor? Belli başlı bazı kafatasçı kesimler, faşist ideoloji güdenler misyonerlik hakkında konuşabilirler. Ama bir zümreyi laik ve ulusalcı kesim, bu manada hedef gösterir anlamına gelmez. Bunu anlatmaya çalışıyorum. ” diyerek tepkisini dile getirdi.

BEYAZ GAZETE