Avukat ve hukukçular cübbeleriyle yürüdü
İstanbul Barosu önünde toplanan avukatlar ve hukukçu öğretim üyeleri, bağımsız yargı ve basın özgürlüğü için cübbeleriyle Taksim Meydanı'na yürüdü.
İstanbul Barosu önünde toplanan avukatlar ve hukukçu öğretim üyeleri, bağımsız yargı ve basın özgürlüğü için cübbeleriyle Taksim Meydanı'na yürüdü. Yürüyüş sırasında bir binadan "Anlarsın ya Baro" yazılı pankart sarkıtan Genç Siviller üyesi 3 kişi gözaltına alındı.
Cübbelerini giyen avukatlar ve hukukçu öğretim üyeleri, İstanbul Barosu önünden hareketle Taksim Meydanı'na doğru yürüyüşe geçti. İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal'ın da katıldığı yürüyüş sırasında yaklaşık 600 kişilik grup, "Demokrasi, hukuk devleti ve özgürlükler için artık yeter" yazılı pankart ve "Yargının bağımsızlığı", "Polis devleti değil, hukuk devleti" ve "Özel yetkili mahkemeler kaldırılsın" yazılı dövizler taşıdı. Grup sloganlar eşliğinde yürürken, İstiklal Caddesi üzerindeki bir binadan "Anlarsın ya Baro" yazılı pankart sarkıtan Genç Siviller üyesi 3 kişi gözaltına alındı. Taksim Meydanı'nda son bulan yürüyüşün ardından basın açıklaması yapan İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal, "Öncelikle belirtmek isteriz ki hukuk devletinde kimse ceza sorumluluğundan bağışık olmadığı gibi suç işleme özgürlüğü ve ayrıcalığına da sahip değildir. Makul, ciddi şüpheye ve delillere bağlı olarak suç isnadı altındaki herkes elbette ki soruşturulacak ve yargılanacaktır. Bununla birlikte tüm bu soruşturma ve koğuşturmaların siyasi maksatlardan ve etkilerden uzak hukuk kurallarına ve özellikle usul kurallarına uygun bir şekilde yapılması zorunludur. Bu tür soruşturma ve koğuşturmalardaki en büyük tehlike siyasi iktidara veya başka bir iktidar odağına muhalif olan düşünürlerin, yazarların bir bahane ile bu davaların içerisine sokulup, sindirilip, susturulmaya ve etkisizleştirilmeye çalışılması, bu şekilde de yargının bir baskı ve sindirme aracı haline getirilmesidir.
Gelinen bu aşamada yürütülen soruşturma ve koğuşturmaların çoğu hukuka aykırı telefon ve ortam dinlemeleri, gizli tanık beyanları, hukuka aykırı arama ve yakalama kararları, gözdağına dönüşen gözaltılar, infaza dönük keyfi tutuklamalarla hukuki hedef ve amaçlardan uzaklaşılarak hukuk devleti, adil yargılama hakkı, özgürlükler ve demokrasi adına kaygı verici bir hal aldığını vurgulamak isteriz" dedi.
"Bugün ülkemizde başta basın özgürlüğü olmak üzere en temel hak ve özgürlükler siyasi iktidarın ve iktidar odağı çevrelerin ağır saldırısı altındadır" diyen Kocasakal, "Kimsenin özel hayatın gizliliği, konut dokunulmazlığı, kişi güvenliği kısacası hukuk güvenliği kalmamıştır. Hukuk güvenliğinin kalmadığı bir yerde hukuk devletinden bahsedilemez" diye konuştu. Kocasakal, açıklamalarını "Siyasi iktidarların baskı aracı haline getirilmiş olan savunmanın hiçe sayıldığı, özel yetkili mahkemeler ve özel yargılama usulleri derhal kaldırılmalıdır" sözleriyle tamamladı.
Basın açıklamasının ardından Taksim Cumhuriyet Anıtı'na çelenk bırakan grup, ardından sessizce dağıldı.
Cübbelerini giyen avukatlar ve hukukçu öğretim üyeleri, İstanbul Barosu önünden hareketle Taksim Meydanı'na doğru yürüyüşe geçti. İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal'ın da katıldığı yürüyüş sırasında yaklaşık 600 kişilik grup, "Demokrasi, hukuk devleti ve özgürlükler için artık yeter" yazılı pankart ve "Yargının bağımsızlığı", "Polis devleti değil, hukuk devleti" ve "Özel yetkili mahkemeler kaldırılsın" yazılı dövizler taşıdı. Grup sloganlar eşliğinde yürürken, İstiklal Caddesi üzerindeki bir binadan "Anlarsın ya Baro" yazılı pankart sarkıtan Genç Siviller üyesi 3 kişi gözaltına alındı. Taksim Meydanı'nda son bulan yürüyüşün ardından basın açıklaması yapan İstanbul Baro Başkanı Ümit Kocasakal, "Öncelikle belirtmek isteriz ki hukuk devletinde kimse ceza sorumluluğundan bağışık olmadığı gibi suç işleme özgürlüğü ve ayrıcalığına da sahip değildir. Makul, ciddi şüpheye ve delillere bağlı olarak suç isnadı altındaki herkes elbette ki soruşturulacak ve yargılanacaktır. Bununla birlikte tüm bu soruşturma ve koğuşturmaların siyasi maksatlardan ve etkilerden uzak hukuk kurallarına ve özellikle usul kurallarına uygun bir şekilde yapılması zorunludur. Bu tür soruşturma ve koğuşturmalardaki en büyük tehlike siyasi iktidara veya başka bir iktidar odağına muhalif olan düşünürlerin, yazarların bir bahane ile bu davaların içerisine sokulup, sindirilip, susturulmaya ve etkisizleştirilmeye çalışılması, bu şekilde de yargının bir baskı ve sindirme aracı haline getirilmesidir.
Gelinen bu aşamada yürütülen soruşturma ve koğuşturmaların çoğu hukuka aykırı telefon ve ortam dinlemeleri, gizli tanık beyanları, hukuka aykırı arama ve yakalama kararları, gözdağına dönüşen gözaltılar, infaza dönük keyfi tutuklamalarla hukuki hedef ve amaçlardan uzaklaşılarak hukuk devleti, adil yargılama hakkı, özgürlükler ve demokrasi adına kaygı verici bir hal aldığını vurgulamak isteriz" dedi.
"Bugün ülkemizde başta basın özgürlüğü olmak üzere en temel hak ve özgürlükler siyasi iktidarın ve iktidar odağı çevrelerin ağır saldırısı altındadır" diyen Kocasakal, "Kimsenin özel hayatın gizliliği, konut dokunulmazlığı, kişi güvenliği kısacası hukuk güvenliği kalmamıştır. Hukuk güvenliğinin kalmadığı bir yerde hukuk devletinden bahsedilemez" diye konuştu. Kocasakal, açıklamalarını "Siyasi iktidarların baskı aracı haline getirilmiş olan savunmanın hiçe sayıldığı, özel yetkili mahkemeler ve özel yargılama usulleri derhal kaldırılmalıdır" sözleriyle tamamladı.
Basın açıklamasının ardından Taksim Cumhuriyet Anıtı'na çelenk bırakan grup, ardından sessizce dağıldı.