Operasyon bir an önce sonlandırılmalı

Başbakan Erdoğan, Suudi Arabistan'da düzenlenen Cidde Ekonomik Forumu'na onur konuğu olarak katıldı ve Libya'ya yapılan operasyonla ilgili açıklamalarda bulundu.

Libya‘ya askeri müdahale (Son Detaylar)

Başbakan Erdoğan Libya'ya yapılan operasyonla ilglili ilk kez konuştu. Erdoğan," Libya istikametini belirlesin istedik. Keşke Libya’da olaylar bu noktaya gelmeseydi. Askeri müdahalenin bir an önce sonuçlandırılmasını Libya’nın bir an evvel istikrara kavuşturulmasını diliyoruz" dedi.

Başbakan Erdoğan ayrıca  ''Avrupa içinde, Türkiye'nin üyeliğinin, halkı Müslüman olması nedeniyle bazı ülke ve liderlerin popülist politikalarıyla engellenmek istendiğini görüyor ve biliyoruz'' açıklamasında bulundu.

ÜYELİĞİMİZ ENGELLENMEK İSTENİYOR


Erdoğan, Cidde Ekonomik Forumu'nda yaptığı konuşmada Türkiye'nin ekonomik başarılarından örnekler verdi. AK Parti iktidarından önce 2002 yılında, Türkiye'deki yıllık toplam yatırım miktarının 40 milyar dolar seviyesinde olduğunu hatırlatan Erdoğan, 7 yıl sonra, 2009 yılında Türkiye'de yıllık toplam yatırım miktarının 2.5 katın üzerinde bir artışla 107 milyar dolara yükseldiğini söyledi.

Bu rakamın, küresel finans krizi sürecinde oluşmuş bir rakam olduğunu kaydeden Başbakan Erdoğan, kriz öncesinde, 2008 yılında toplam yatırımların 130 milyar dolara ulaştığını ifade etti.

Aynı şekilde, uluslararası doğrudan yatırımlarda da Türkiye'nin yeni ve farklı bir sürece girdiğini vurgulayan Erdoğan, 2002 öncesinde, yıllık 1 milyar dolar rakamını aşamayan uluslararası doğrudan yatırımların, 2002 sonrası dönemde yıllık 22 milyar dolar rakamını gördüğünü ve son 4 yılda 57 milyar dolar doğrudan yatırım çekildiğini kaydetti.

Başbakan Erdoğan, ulusal ve uluslararası yatırımlardaki artışın, doğrudan doğruya Türkiye'nin yaşadığı değişimle alakalı olduğuna dikkati çekti.

Başbakan Erdoğan'ın yaptığı açıklamalar şöyle:

Arabistan ile tam bir işbirliği içerisindeyiz. İşbirliğimizin yanında dış ticaret alanlarında da tüm bölgeye örnek teşkil edecek bir dayanışma temsil ediyoruz. Türkiye son 8 yılda her alanda büyük bir değişim kaydetti. Her alanda önemli ilerlemelere vesile oldu. Ekonomiden, dış politikaya, sosyal yaşamdan iç politikaya kadar her alanı yeniden ele aldı. Ulaşılabilir hedeflerle cesaretle reformlarımızı gerçekleştirdik ve gerçekleştirmeye devam ediyoruz.

8 YILDA HEDEFLERİN BİRÇOĞUNU TUTTURDUK

Ekonomik kalkınmanın en önemli unsuru olan iki kelimeye çok önem veriyoruz. 1 - Güven, 2 - İstikrar. İç huzuru olmayan, iç barışı sağlamamış, devlet ile millet arasındaki güveni tesis etmemiş bir ülkenin ne ekonomide ne de dış politikada güçlü ve aktif olamayacağını düşündük. 8 Yıldır işbaşında olan hükümetimiz istikrar zemininin bozulmaması için önemli çalışmalar yaptı ve gayret gösterdi. 8 Yıl önce belirlediğimiz hedeflerin bir çoğunu tutturduk, bir çoğunu da aştık. Ekonomide köklü yapısal reformlar yaptık. Finans sektörünü ve mali sektörü yeniden ele aldık. Kronik sorunları belirleyerek bu sorunların üzerine cesaretle gittik. Türkiye dünya tarafından da takdirle izlenen bir reform sürecinden geçti. Geçmişte ekonomi politakaları çok sık değişirken, alınan kararlar uygulanmazken, yolsuzluk, suistimal almış başını giderken bunların önüne çok ciddi bir şekilde set çektik. Yatırımcı ve girişimciler için bilirsizlik hali hüküm sürerken biz belirsizliği ortadan kaldırdık.

MÜSLÜMAN ÜLKE OLDUĞUMUZ İÇİN ENGELLENİYORUZ


Son 4 yılda 57 milyar dolar yatırım çektik. Yatırımcı her zaman güvenilir istikrarlı huzurlu ülkeleri tercih etmiştir. Türkiye bu anlamda dünyanın en cazip ülkelerinden biri konumuna yükselmiştir. Ülke içinde siyaset ve hukuk noktasında önemli reformlarımız olmuştur. Yasa ve anayasa değişiklikleri ile Türkiye'nin hukuk sistemini daha hızlı, güvenilir, tarafsız ve bağımsız hale getirdik getiriyoruz. Hukuksuz örgütlenmelere karşı da amansız bir mücadele yürüttük ve yürütüyoruz. Parlamento ve halk iradesi dışında hiçbir güç ve oluşumun ülkemize istikamet çizmesine izin vermiyoruz. Tarih içinde oluşmuş çetelerle, hukuk dışı odaklarla kararlı ve cesur bir mücadele içerisindeyiz. Geçmişte demokrasiye, parlamenter rejime müdahaleler ekonomiye çok ağır bedeller ödetti. AB üyelik sürecimizde güçlü ekonomimiz için önemli ve itici bir güç olmuştur. Türkiye AB ile katılım müzakerelerini başlatmış bu yönde reformlar gerçekleştirmiştir. Avrupa içinde Türkiye'nin üyeliğini halkın Müslüman olması nedeniyle engellenmek istediğini görüyor ve biliyoruz.

ELİMİZ KOLUMUZ BAĞLI OTURAMAYIZ

AB önümüze ne kadar engeller çıkarırsa çıkarsın sudan bahanelerle bizi ne kadar yavaşlatmaya gayret ederse etsin biz ülkemizin geleceği için reformlarımızı hız kesmeden sürdürüyoruz. Doğu ile batının diyalog kurmasında en önemlisi doğu ile batı arasındaki ön yargıların giderilmesinde Türkiye'nin üyeliğinin hayati öneme haiz olduğunu biliyoruz. Türkiye'nin kaydettiği büyük değişimde bir başka önemli ve aktif durum da dış politikamız olmuştur. Komşuları ile problem yaşayan bir ülkenin ekonomisini büyütemeyeceğini biz çok iyi biliyoruz. Dışa açık bir ekonomi olarak Türkiye bölgesel ve küresel hadiseleri çok yakından takip ediyor. Burada hem Türkçe'de hem Arapça'da bulunan şu güzel atasözü söylemekte fayda görüyorum. 'Ev alma komşu al diyoruz.' Geçmişte komşu kavramı yakın ev, yakın mahalle olarak görülüyordu. Bugünün dünyasında ise ülkeler coğrafyalar artık yanımızdaki ev kadar yakınımızda duruyorlar. Bugün yanıbaşımızda meydana gelen bir hadise kaçınılmaz olarak bizleri de etkiliyor. Burada sadece bir örnek vermek isterim. Irak'ta uzun yıllar devam eden istikrarsızlık bölgenin tüm ülkeleri kadar Türkiye'yi de etkilemiş hatta Türkiye'yi daha fazla etkilemiştir. Kuzey Irak'ta kendisine zemin bulan terör örgütü Türkiye'nin huzur ve iç barışına kastetmiş bu da olumsuz faturalar ortaya çıkarmıştır. Biz de Türkiye olarak kendi huzurumuz kadar bölgenin huzurunu da destekliyoruz. Irak huzursuzken biz huzurlu olamayız. Mısır, Tunus değişirken biz buna seyirci kalamayız. Libya kan ağlarken, gözyaşı dökerken biz elimiz kolumuz bağlı oturup seyredemeyiz.

TÜRKİYE'NİN EKSENİ BELLİDİR

Filistin'de masum çocuklar can verirken biz hiçbir şey olmamış gibi davranamayız. Biz bölgemizdeki her ülkenin toprak bütünlüğüne bağımsızlığına saygılıyız. Biz hiçbir ülkenin iç işlerine karışmadık ve asla karışmayız. Hiçbir ülke üzerinde gizli hesaplarımız gizli niyetlerimiz olamaz. Türkiye'nin ekseni bellidir. Biz o ülkelerin yeraltı veyahut yer üstü zenginliklerinin tarafı değiliz tam aksine biz o ülkenin halkının yanındayız. Biz bölgesel barışın tek tek ülkeler için hayati önem taşıdığına önem arz ettiğine inanıyoruz. Hele hele yeni Osmanlıcılık gibi bir iddiayı kabul etmemiz asla ve asla mümkün değildir. Bu iddia Türkiye'nin barış çabalarını engellemek için ortaya atılmış art niyetli bir iddiadır. Her ülke Türkye'den emin olmalıdır. Biz bölgede sadece ve sadece kardeşlik diyoruz. Bizim kardeşlikten öte bir gayemiz yoktur ve olmayacaktır. Bağdat'ın Kudüs'ün derdi nasıl Suudi Arabistanlı kardeşlerimizin derdi ise bizim de derdimizdir. Kahire, Tunus, Bingazi, Beyrut hüzünlendiğinde nasıl ki Cidde hüzünlenirse biliniz ki Ankara da o kadar hüzünlenir. Burada tarihi bir gerçeği de hatırlatmak isterim. İstiklal Marşı'nın yazarı Mehmet Akif, 1. Dünya Savaşı yıllarında Medine'ye gelmiş, Kral ile görüşmek için aylarca çöl fırtınalarının d inmesini beklemişti. Diyor ki Akif 'Girmeden tefrika bir millete düşman giremez, toplu vurdukça yürekler onu top sindiremez' Bu coğrafya'da bizim yüreklerimiz kalplerimiz her zaman toplu halde çarptı. Biz bu coğrafyada her zaman bir ve beraber olduk. Birlikte sevindik birlikte beraber olduk. Tarihimiz ne kadar ortaksa biliniz ki geleceğimiz o kadar ortak olacaktır. Biz Türkiye olarak sadece ve sadece bu hissiyatla hareket ediyor, bölgesel meseleleri çözmek için huzurlu geleceği inşa etmeye çalışıyoruz. İsrail'in bu gerçeği anlaması gerekiyor. Kan ve gözyaşını hakim kılan düzen bölge ülkelere zarar verdiği gibi aslında İsrail'in kendisine de zarar veriyor.

TÜRKİYE BÖLGEDE HERKESLE KONUŞABİLEN BİR ÜLKEDİR


Akdeniz'de korsanlık yaparak insani yardım gemilerine taşıyan bir hükümet oldukça ne bölge ne de İsrail refah içinde olamaz. İsrail'in bu gerçeği artık fark etmesini ve kendi halkına zulmetmekten vazgeçmesini bekliyoruz. Dünya değişirken bölge değişirken İsrail de değişmeli kendisini kendi politikalarını sorgulamalı kendi halkının sesine ve taleplerine kulak vermelidir. Türkiye bölgenin huzur ve istikrarı için tüm taraflara diyalog çağrısını kararlı şekilde sürdürecektir. Türkiye bölgede her tarafla her kesimle diyalog kurabilen bir ülkedir. Türkiye'nin bu imkanı dost ve kardeş ülkeler için de bir imkan ve fırsattır. Tüm bu süreç bizim içerde gerçekleştirdiğimiz reformlar, aktif politikalarımız Türkiye'nin ve bölgenin refahına büyük katkı sağlamıştır. Milli gelirimiz son 8 yılda üç katına çıkmıştır. İhracatımız aynı şekilde 36 milyar dolar iken 132 milyar dolara 2010 yılında da 114 milyar dolara yükselmiştir.

ARAP KARDEŞLERİMİZE ENGEL OLDULAR

Bunlar asla yeterli rakamlar değil. Bunlar olmamız seviyeler değil. Dış ticaret hacmini de doğrudan yatırımları da ikiye katlayacak potansiyele sahibiz. Geçmişte sermayeleri renklere ideolojilere kutuplara ayırarak bir takım yanlışların yapıldığını çok iyi biliyoruz. Sermayenin paranın dini olmaz, ırkı olmaz, vatanı olmaz. Para civa gibidir. Kendisine uygun yeri nerede bulursa oraya gider. Arap kardeşlerimizin önü kesildi ve onlarda gidip yatırımlarını diğer ülkelerde yaptılar. Bugün bu değişim köklü olarak değiştirildi. Bugün Arap kardeşlerimizden ülkemizde yatırım yapmalarını istiyoruz. Türkiye Avrupa'dır, Asya'dır, dünyadır. Bunu böyle bilmenizi isterim. Kapılar sizin için ardına kadar açıktır. Uzak durma dönemi bitti. Suriye, Ürdün, Lübnan ile vizeleri kaldırdık. Suudi Arabistan ile de bu konuda görüşmelerimiz sürüyor inşallah o vizeleri de kaldırarak seyahat özgürlüğünü perçinlemiş olduğumuz günleri de görürüz diye temenni ediyorum. 

BİZ YAPTIKLARIMIZLA KALACAĞIZ


20. YY her alanda büyük değişimlerin yaşandığı bir yüzyıl oldu. 21. yy’da değişimin hızlı şekilde devam ettiği bir yüzyıl. Değişim kaçınılmazdır. Değişim ihmal edilemeyecek, ıskalaşamayacak bir süreçtir. Değişim kadar önemli olan en önemli mesele de halkın önünde giderek değişime olumlu yönde istikamet çizebilmektir. Bizim mukaddes kitabımızın daha ilk kelimeleri hem Besmele'de hem de Fatiha Suresi'nde Rahman ve Rahim kelimeleri yani Esirgeyen ve Bağışlayan demektir. Savaş sırasında dahi sivillere, kadınlara, çocuklara, yaşlılara dokunmamak ders alınması gereken anlamlı bir hassasiyettir. Bizim dinimiz öyle kucaklayıcıdır ki uzak doğuya, Çin'e Amerika Kıtası'na kadar nüfus etmiş çaresiz ve kimsesizlerin umudu ve dayanağı olmuştur. Bizim dinimizde de ortak medeniyetimizde de can kutsaldır, mübarektir. İnsanın malı dokunulmazdır, canı dokunulmazdır. Özellikle insanın insana zulmüne asla müsamaha gösterilemez. Şahsımdan başlayarak söylüyorum bütün miting meydanlarında söylüyorum. 'Hepimizin gideceği yer er veya geç kara topraktır'. İlahi mesaj bu! Her nefis ölümü tadacaktır. Her nefis yaptıklarından hesaba çekilecektir. Yarın bizim için kalacak olan nedir bu dünyada yaptıklarımız gelecektir bizimle birlikte toprağa. Hoca efendi cenaze namazını kıldırırken orada Başbakan niyetine demeyecek, Bakan niyetine demeyecek, trilyoner demeyecek ne diyecek er kişi niyetine diyecek hatun kişi niyetine diyecek ve gömecekler mezara gidecekler. Kimse bizimle beraber mi değil herkes çekip gidecek. Biz yaptıklarımızla kalacağız. Eğer geride güzellikler bırakmışsak geride kalanlar Allah ondan razı olsun diyecek. Bütün mesele bu. Bunu başarmaya mecburuz. Koltuklar liderlere güç katmaz, liderler koltuklara güç kazandırır.